AKSARAY PINARHİSAR OLUR MU

 
Başkan B.Obama yönetiminin dış siyaseti, ABD’nin dünya liderliğini sorgulanır hale getirmiş, statüko karşıtı devletler cesaretlenmiştir.
O yüzden uluslararası sistemde normları belirleyen ve diğer aktörleri peşinden sürükleyecek bir süper güç eksikliği hissediliyor.
 
*
Bu noktada Rusya’nın, ABD’nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı iddiası Avrasya, Orta Doğu,Orta Asya ‘da mütemadiyen  genişliyor.  
İki kutuplu dünya ve soğuk savaş döneminde henüz toplam sıfır ile sonuçlanan bir stratejik oyun yürütülüyor.
Kayıp-kayıp temelinde dünya güç dengeleri kuruluyor… 
 
*
Ortadoğu’da siyasi çatışma konusu olan bölgede, Suriye iç savaşından Yemen’e her gelişme mezhep kavgasına indirgenmiştir.
İran, Lübnan’dan Yemen’e Şii  nüfus üzerinden etki alanını arttırıyor ve İslam coğrafyasında egemenlik oluşturuyor.
Mezhepsel bir kutuplaşmada karşı tarafta bir Sünni cephesi kurulması gecikmiyor ve Şii eksene karşı Suudi Arabistan liderliğinde Sünni eksen hızla yerini alıyor.
 
*
Bu sırada  Sünni Arapların ilk defa İran’ın çıkarlarına savaş açtığı görülüyor. 
Suudi liderliğinde oluşturulan Arap NATO’su, Yemen’de İran destekli Husilerin ilerleyişini durdurmak için saldırıyor.
Dikkat, Arap NATO’su İran’ın zayıflığını gözler önüne mi seriyor, İsrail’den sonra Sünnilerinde gerekirse İran’a karşı askeri bir saldırı yapmaktan çekinmeyeceği mi gösteriliyor?
Yoksa İran nükleer programının müzakeresi paralelinde, ABD ile yakınlaşma ve uluslararası sisteme eklenmek için Suriye ve Yemen dışında Irak ve Lübnan politikalarını da gözden geçirmeye mi zorlanıyor?
 
*
Bu hercümercde “Millet, ülke, egemenlik” unsurlarıyla belirlenen Türkiye, 7 Haziran’da genel seçimlerine gün sayıyor.
 
*
Ne ki, ABD İslam coğrafyasında kalıcı, radikal dönüşümler için verdiği savaşımda Türkiye’deki varlığını, bir kısım halkın kanaatleri veya hükümetlerle değişmeyecek denli köklü ilişkiler üzerinden geliştirmiştir.
Devletin en üst yönetimi, özellikle askerle oluşturduğu yakınlığını egemenliğine güvence olarak değerlendiriyor.
Sonuçta Türkiye’nin egemenliği  iç içe aşamalarla el değiştirmiş,Türkiye ruhunu kaybetmiş sıradan bir ülke oluvermiştir…
 
*
İlkin ABD’nin AKP siyasal iktidarına verdiği destekle “Türk Milleti” çerçevesi, esaslı bir islamcı kadro hareketiyle devletin elit kadrolarını oluşturan tüm yapılardan silinmiştir.
AKP iktidarının hareketini kısıtlayan ekonomik dengelerin nasıl olursa olsun yeniden düzenlemesi karşılığında İslam coğrafyasına yönelik politikalarda açık işbirliği ve kurumlaşmalar oluşturulmuştur.
 
*
Milli İstihbarat Teşkilatı; ABD, İsrail unsurları ve yerli işbirlikçi AKP’nin oluşturduğu yeni devlet bileşkesinde, işte Yeni Türkiye’nin hem siyasetini hem askerini yönetiyor, derin yapının görünen egemeni rolünü oynuyor.
Seçim Güvenliğini dahi burada sinmiş unsurlar sağlıyor.
Hem siyaset kurumları, hem asker Sünni eksende yer almaya teşne olurken “Türkiye’nin ülkesi”  her geçen gün kimliksizleşiyor.
 
*
HDP; Ayrılıkçı Kürtlerin “Serhildan-Sivil İtaatsizlik” eylemlerinden ivmelenen, “Demokratik Türkiye” konseptinde konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset talebinin sözcüsüdür.
Bugün Türkiye’de Kürt Hareketinin​ kendi anayasası, meclisi, yargısı, maliyesi, türlü  resmi görevde gölge eşbaşkanı ve öz savunma gücü bulunuyor.
Anayasası; Demokratik Özerklik ve Kürt toplumunun ekonomi, ​siyasal, ​hukukî, ​öz savunma, sosyo-ekonomi, ekoloji ve diplomasi olmak üzere 8 başlıkla,bugün örgütlülükten yakın gelecekte TBMM çatısı altından gölge devlet olmayı öngörüyor.
           
*
K.Kılıçdaroğlu ile YCHP; cumhuriyetin kuruluş  ideolojisinde yer alan  Türk milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum  ayrımcılığını içermediği için devrimci, milliyetçi, lâik, cumhuriyetçi, devletçi, halkçı  olan ve bu yüzden bağımsızlıkçı, antiemperyalist ve çağdaş  karakterinden sonsuz boşanmıştır. 
Tüzel kimliğiyle özdeş alameti farikası “6 ok”a,  VATAN PARTİSİ’ nin sahiplenmesine aldırış dahi edilmiyor!
 
*
YCHP sosyal demokrat, sosyalist, kürtçü, cemaatçi, liberal karma ile damarı bulunamayan sanal bir oluşumdur.
Türk ülkesi ile Milletinin varlığı, Türk Devletinin bölünmez bütünlüğüne bağlılık idealinin bitirilmesine işbirlikçilik yapıyor.
YCHP, AKP’nin oluşturduğu merkezin diğer kutbu haline gelmek gibi gelgeç bir misyonu üstlenmiş,
Cumhuriyet’in yok edilen niteliklerine sahip olmak mücadelesi vermek yerine bölüşüm tartışması, sınıfsal sorunlar, kişi hak ve özgürlükleri savunuculuğuna soyunmuş bulunuyor…
 
*
MHP ise Türk milletinin imkan ve kabiliyetleri ile doğal, kültürel, beşeri değer ve kaynaklarıyla Türk ve İslam dünyasının çekim ve cazibe merkezi olmasına yönelik karakteriyle,yazık ki düzenin kum torbası görevini yapıyor.
 
*
Bu çerçevede 7 Haziran seçimleriyle birlikte Türk Devletinin “Millet, ülke, egemenlik” unsurlarının  tamamı çökertilecektir.
Bu işlem AKP, YCHP ve HDP’nin yüzde 100 katılımıyla  son Türk Devletinin nihai olarak ortadan kaldırmasını,
Teminen realpolitik gerçeklerin Türk milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum ayrımcılığı içermeyen idealist taahhütlerine egemen olması için,
Eşit yurttaşlık garantisiyle hiç bir resmi belgede Türklüğün sosyolojik tanımlamasına, devletin bir üst kimlik tasarlama girişimine olanak tanımayan yeni bir Anayasa’nın çıkarılması ile sağlanacaktır.  
Bu durum İslam ülkelerinin de Türk Devletinin örneklediği bağımsızlıkçılık, antiemperyalist ve çağdaş karakterden yoksun kalması anlamına geliyor… 
 
*
Üstelik 7 Haziran seçimleri, İç Savaş’ın tüm tarafları dış desteğe dayandığı için Suriye’deki dengenin değişemediği bir durumda yapılıyor.
Denge için ABD Başkanı B.Obama’nın yıllardır kullandığı Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad’ın görevini bırakması gerektiği söylem dilinin,
Ya da ABD’nin Suriye politikasının, ancak 2017 Başkanlık Seçimiyle değişebileceği düşünüldüğünde,
Önce bölgedeki müttefiğin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Eset” ile başlayan “Mursi” ile devam eden tüm söylemlerine son vermesi, yeniTürkiye’nin  bu çerçevede yeni bir dış politikaya yönelmesi gerekiyor.
Böylesi muhteşem bir “Ego”nun söylemini terketmesi demek, asla Başkan olamaması , “Aksaray’da bir noter ve AkSaray’ın Pınarhisar olması “demektir…
 
*
Geriye kalan Başbakan Davutoğlu ve muhalefette YCHP, MHP ve HDP’dir ki; yeni Türkiye çirkinliğine  bu kombinasyon yakışıyor!
Bu noktada Kemalistlerin motivasyonlarına son bir darbe indirmek için onlara yüzde 3 bile fazladır.
Bu çerçevede 7 Haziran genel seçimleri heyecan vermiyor…
 
 
29.5.2015
  Başkan B.Obama yönetiminin dış siyaseti, ABD'nin dünya liderliğini sorgulanır hale getirmiş, statüko karşıtı devletler cesaretlenmiştir. O yüzden uluslararası sistemde normları belirleyen ve diğer aktörleri peşinden sürükleyecek bir süper güç eksikliği hissediliyor.
 
*
Bu noktada Rusya'nın, ABD'nin hegemonya ve güç siyasetine dayalı eski dünya güvenlik anlayışı yerine eşitliğe ve eşgüdüme dayalı sürdürülebilir yeni bir güvenlik anlayışı iddiası Avrasya, Orta Doğu,Orta Asya 'da mütemadiyen  genişliyor.  
İki kutuplu dünya ve soğuk savaş döneminde henüz toplam sıfır ile sonuçlanan bir stratejik oyun yürütülüyor.
Kayıp-kayıp temelinde dünya güç dengeleri kuruluyor... 
 
*
Ortadoğu'da siyasi çatışma konusu olan bölgede, Suriye iç savaşından Yemen'e her gelişme mezhep kavgasına indirgenmiştir.
İran, Lübnan'dan Yemen'e Şii  nüfus üzerinden etki alanını arttırıyor ve İslam coğrafyasında egemenlik oluşturuyor.
Mezhepsel bir kutuplaşmada karşı tarafta bir Sünni cephesi kurulması gecikmiyor ve Şii eksene karşı Suudi Arabistan liderliğinde Sünni eksen hızla yerini alıyor.
 
*
Bu sırada  Sünni Arapların ilk defa İran'ın çıkarlarına savaş açtığı görülüyor. 
Suudi liderliğinde oluşturulan Arap NATO'su, Yemen'de İran destekli Husilerin ilerleyişini durdurmak için saldırıyor.
Dikkat, Arap NATO'su İran'ın zayıflığını gözler önüne mi seriyor, İsrail'den sonra Sünnilerinde gerekirse İran'a karşı askeri bir saldırı yapmaktan çekinmeyeceği mi gösteriliyor?
Yoksa İran nükleer programının müzakeresi paralelinde, ABD ile yakınlaşma ve uluslararası sisteme eklenmek için Suriye ve Yemen dışında Irak ve Lübnan politikalarını da gözden geçirmeye mi zorlanıyor?
 
*
Bu hercümercde "Millet, ülke, egemenlik" unsurlarıyla belirlenen Türkiye, 7 Haziran'da genel seçimlerine gün sayıyor.
 
*
Ne ki, ABD İslam coğrafyasında kalıcı, radikal dönüşümler için verdiği savaşımda Türkiye'deki varlığını, bir kısım halkın kanaatleri veya hükümetlerle değişmeyecek denli köklü ilişkiler üzerinden geliştirmiştir.
Devletin en üst yönetimi, özellikle askerle oluşturduğu yakınlığını egemenliğine güvence olarak değerlendiriyor.
Sonuçta Türkiye'nin egemenliği  iç içe aşamalarla el değiştirmiş,Türkiye ruhunu kaybetmiş sıradan bir ülke oluvermiştir...
 
*
İlkin ABD'nin AKP siyasal iktidarına verdiği destekle "Türk Milleti" çerçevesi, esaslı bir islamcı kadro hareketiyle devletin elit kadrolarını oluşturan tüm yapılardan silinmiştir.
AKP iktidarının hareketini kısıtlayan ekonomik dengelerin nasıl olursa olsun yeniden düzenlemesi karşılığında İslam coğrafyasına yönelik politikalarda açık işbirliği ve kurumlaşmalar oluşturulmuştur.
 
*
Milli İstihbarat Teşkilatı; ABD, İsrail unsurları ve yerli işbirlikçi AKP'nin oluşturduğu yeni devlet bileşkesinde, işte Yeni Türkiye'nin hem siyasetini hem askerini yönetiyor, derin yapının görünen egemeni rolünü oynuyor.
Seçim Güvenliğini dahi burada sinmiş unsurlar sağlıyor.
Hem siyaset kurumları, hem asker Sünni eksende yer almaya teşne olurken "Türkiye'nin ülkesi"  her geçen gün kimliksizleşiyor.
 
*
HDP; Ayrılıkçı Kürtlerin "Serhildan-Sivil İtaatsizlik" eylemlerinden ivmelenen, "Demokratik Türkiye" konseptinde konfederal anayasa,ulus,vatan ve siyaset talebinin sözcüsüdür.
Bugün Türkiye'de Kürt Hareketinin​ kendi anayasası, meclisi, yargısı, maliyesi, türlü  resmi görevde gölge eşbaşkanı ve öz savunma gücü bulunuyor.
Anayasası; Demokratik Özerklik ve Kürt toplumunun ekonomi, ​siyasal, ​hukukî, ​öz savunma, sosyo-ekonomi, ekoloji ve diplomasi olmak üzere 8 başlıkla,bugün örgütlülükten yakın gelecekte TBMM çatısı altından gölge devlet olmayı öngörüyor.
           
*
K.Kılıçdaroğlu ile YCHP; cumhuriyetin kuruluş  ideolojisinde yer alan  Türk milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum  ayrımcılığını içermediği için devrimci, milliyetçi, lâik, cumhuriyetçi, devletçi, halkçı  olan ve bu yüzden bağımsızlıkçı, antiemperyalist ve çağdaş  karakterinden sonsuz boşanmıştır. 
Tüzel kimliğiyle özdeş alameti farikası "6 ok"a,  VATAN PARTİSİ' nin sahiplenmesine aldırış dahi edilmiyor!
 
*
YCHP sosyal demokrat, sosyalist, kürtçü, cemaatçi, liberal karma ile damarı bulunamayan sanal bir oluşumdur.
Türk ülkesi ile Milletinin varlığı, Türk Devletinin bölünmez bütünlüğüne bağlılık idealinin bitirilmesine işbirlikçilik yapıyor.
YCHP, AKP'nin oluşturduğu merkezin diğer kutbu haline gelmek gibi gelgeç bir misyonu üstlenmiş,
Cumhuriyet'in yok edilen niteliklerine sahip olmak mücadelesi vermek yerine bölüşüm tartışması, sınıfsal sorunlar, kişi hak ve özgürlükleri savunuculuğuna soyunmuş bulunuyor...
 
*
MHP ise Türk milletinin imkan ve kabiliyetleri ile doğal, kültürel, beşeri değer ve kaynaklarıyla Türk ve İslam dünyasının çekim ve cazibe merkezi olmasına yönelik karakteriyle,yazık ki düzenin kum torbası görevini yapıyor.
 
*
Bu çerçevede 7 Haziran seçimleriyle birlikte Türk Devletinin "Millet, ülke, egemenlik" unsurlarının  tamamı çökertilecektir.
Bu işlem AKP, YCHP ve HDP'nin yüzde 100 katılımıyla  son Türk Devletinin nihai olarak ortadan kaldırmasını,
Teminen realpolitik gerçeklerin Türk milletinin hiç bir soy, din, mezhep, konum ayrımcılığı içermeyen idealist taahhütlerine egemen olması için,
Eşit yurttaşlık garantisiyle hiç bir resmi belgede Türklüğün sosyolojik tanımlamasına, devletin bir üst kimlik tasarlama girişimine olanak tanımayan yeni bir Anayasa'nın çıkarılması ile sağlanacaktır.  
Bu durum İslam ülkelerinin de Türk Devletinin örneklediği bağımsızlıkçılık, antiemperyalist ve çağdaş karakterden yoksun kalması anlamına geliyor... 
 
*
Üstelik 7 Haziran seçimleri, İç Savaş'ın tüm tarafları dış desteğe dayandığı için Suriye'deki dengenin değişemediği bir durumda yapılıyor.
Denge için ABD Başkanı B.Obama'nın yıllardır kullandığı Suriye Cumhurbaşkanı Beşar Esad'ın görevini bırakması gerektiği söylem dilinin,
Ya da ABD'nin Suriye politikasının, ancak 2017 Başkanlık Seçimiyle değişebileceği düşünüldüğünde,
Önce bölgedeki müttefiğin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "Eset" ile başlayan "Mursi" ile devam eden tüm söylemlerine son vermesi, yeniTürkiye'nin  bu çerçevede yeni bir dış politikaya yönelmesi gerekiyor.
Böylesi muhteşem bir "Ego"nun söylemini terketmesi demek, asla Başkan olamaması , "Aksaray'da bir noter ve AkSaray'ın Pınarhisar olması "demektir...
 
*
Geriye kalan Başbakan Davutoğlu ve muhalefette YCHP, MHP ve HDP'dir ki; yeni Türkiye çirkinliğine  bu kombinasyon yakışıyor!
Bu noktada Kemalistlerin motivasyonlarına son bir darbe indirmek için onlara yüzde 3 bile fazladır.
Bu çerçevede 7 Haziran genel seçimleri heyecan vermiyor...
 
 
29.5.2015 - kilicdaroglu partisinin grup toplantisinda konustu 111777 5

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir