Site icon Turkish Forum

TANER AKCAM KIMDIR? VE NE ICIN TURKIYE ALEYHTARIDIR?

Taner Akcam

Taner Akçam

APO (ABDULLAH OCALAN) VE .. DOGU PERINCEK’IN DEV-SOL YOLDASLARI TANER AKCAMI TANIYALIM… TURKISH FORUM

===================================

BY: EMRE SERBEST

Taner Akcam’i Taniyalim

Taner Akcam’i hepimiz Ermenilerin soykirim iddialarini destekleyen, hatta Ermeni diaspora uyelerinin kurmus oldugu fonlardan beslenen bir tarihci-sosyolog olarak taniyoruz, biliyoruz. Oysa bir sosyolog-tarihci aydin goruntusu altinda yatan gercek kisiyi, “karanlik Taner Akcam’i” ne kadar taniyoruz?
Ben sahsen herkesin bu karanlik kisiligi daha fazla tanimasi gerektigini dusundum ve bu yaziyi kaleme aldim.
Altug Taner Akcam, Dursun-Perihan Akcam ciftinin oglu olarak 23 Ekim 1953’de Ardahan ilimizin Olcek koyunde dogmustur. Kars dogumlu oldugu da soylenmektedir. Tum baba tarafi ve kardesleri kutuk olarak bu Ardahan Olcek nufusuna kayitlidir. Ateist bir baba tarafindan solcu-sekuler bir ailede yetistirilmistir. Liseyi bitirmesinin ardindan, Ankara ODTU’de ekonomi egitimi almaya baslamis, 1976’da mezun olmustur.
ODTU’de okudugu yillarda tum erkek kardesleri gibi Dev-Yol orgutlenmesinin icerisine giren Akcam, kisa surede radikal ve soven kisiligiyle “kendini gostermis” ve liderlik-onderlik pozisyonuna gelmeye baslamistir. Ilk 1974’de “Turkiye’nin Kibris’i Isgalini” protesto etme eylemine (orgutleyici olarak) adi karistigi icin tutuklanmistir. Zira bu eylem sirasinda cesitli siddet olaylari yasanmis, cesitli yaralanmalarin yani sira can ve mal kayiplari meydana gelmistir.
Yukaridaki olayla ilgili davadan saliverilen Akcam, 9 Mart 1976’da ODTU catisi altinda Dev-Yol’un yayin organi olan bir derginin editoru oldugu ve buradan “Kurtculuk” yaparak toplumu din ve irk temelinde bolmeye calistigi iddiasiyla bir baska yuksek lisans ogrencisiyle birlikte tutuklanmistir. Devlet Guvenlik Mahkemesi (DGM) de acilan davada kendisine yoneltilen suclamalar arasinda Kurtculuk propagandasi yapmak, boluculuk, halki kin ve dusmanliga tahrik etmenin yani sira eski Adalet Partili Zuhtu Pehlivanli’nin Ekim 1975’de Tandogan Meydani yakinlarinda oldurulmesinde azmettirici olmak gibi suclamalar vardir. Pespese verilen 6 ayri tutuklama karariyla mahkemeye cikarilmistir.
Akcam, bu oldurmeye azmettirme sucundan tanik ifadelerine ve yuzlestirmelere dayanarak “takipsizlik” aldiysa da diger suclardan hukum giymistir. Gercekte sorusturmayi yuruten DGM savcisi Atilla Ulku, “Sol gruplar icerisinde en tehlikeli olani bunlardir” diyerek TCK’nin 142,149 ve 159. maddelerini toplam 14 defa ihlalden hakkinda toplam 670 sene ceza istemistir. 17 Ocak 1977’de kararini aciklayan mahkeme, Akcam’i 3 yili Bilecik’te surgun olmak uzere toplam 8 yil 9 ay agir hapse mahkum etmistir.
Ancak elbette ki bu dava sirasinda uluslar arasi duzeyde ilginc olaylar da olmustur. Akcam’in (asagida belirtecegim kripto-Ermeni kokenleri itibariyle) kullanilabilecek bir kisi oldugunun farkina varilmis olmalidir ki Uluslararasi Af Orgutu (Amnesty International) 1976’da kendisini dusunce suclusu (“prisoner of conscience”) ilan edip korumasina almistir.
Taner Akcam, toplmada yaklasik 1 sene hapis yattiktan sonra Turk isbirlikcilerin de yardimiyla 12 Mart 1977’de Ankara Merkez Kapali Cezaevinden, demir bir sobadan soktugu sac ayagiyla tunel kazmak suretiyle kacmistir. Akabinde sahte pasaportla Almanya’ya kacirilmistir.
Almanya’ya yasa disi yollardan giris yaptigi icin once tutuklanan Akcam, uc ay sureyle Alman dis istihbarat servisinin (BND) konugu oldu. Onlarin kucaginda oturarak yetisti ve beslenerek buyutuldu.Turkiye ve azinlik haklari uzmani servis elemanlarindan aldigi empoze fikirler devrimci Akcam’a kariyer yolunu acmistir.
Almanya’ya ayak basmasindan bir kac ay gecmeden bir siyasi multeci olarak Nord-Rhein Westfalya Eyaletinde hemen dil okuluna kaydi yaptirilmis, nihayet 1978’de de siginma basvurusu kabul gorerek Alman uyruguna gecmistir.
1977 Aralik ayinda, Berlin Hur Universitesinde Turkiye ve Kafkaslar’da Azinlik Catismalari ile taninan ve Almanya’nin Kafkaslar’daki ozellikle Gurcistan’daki yayilmacilik politikalarina tez ureten uzmanlarindan BND ajani Tessa Hofmann’in yanina cirak olarak verilmistir. Cunku soy kokeni olarak Akcam’in da buyuk dedesi Agop Aga Gurcistan’in Ahilkelek-Mesketya bolgesinin zengin Ermenilerinden, buyukannesi ise Gurcudur. Agop Aga sonradan Ardahan bolgesine siginmis ve Musluman kimligine gecip Hasan adini almistir. Oglu Eyup Akcam ise daha once ortaya cikardigimiz sekilde Musluman ahaliyle birlikte Rus destekli Ermeni cetelerle savasmistir.
Almanya’da bulundugu, siyasi siginma aldigi bu surec icerisinde Akcam Hamburg’u mesken tutmus, Dev-Yol’un buradaki faaliyetlerinde onder olarak bulunmus, ozellikle PKK ve lideri Abdullah Ocalan’la yakin tanisiklik ve temas icerisinde olmustur. Bu meyanda PKK ve Dev-Yol’un Hamburg ve civarinda yaptigi pek cok ic infaz ve faili mechul cinayete adi karismistir. Ocalan ve PKK’nin lider kadrosu aleyehindeki fikir ayriligi yaratan sovenist soylemleri sonucunda PKK ve Dev-Yol Akcam’in infazina karar vermis, fakat onun yerine en yakin arkadasi olan, kendisi gibi kripto Ermeni kokenli, Semir kod adli Cetin Gungor oldurulmustur.
Bu konulardaki detay icin asagidaki linklere bakiniz:

Abdullah Ocalan daha sonra 2002’de kendisiyle yapilan bir gorusmede Akcam’i oldurmeye calistigini reddetmis, onun “ileride cokca kullanilacak karanlik bir adam oldugunu” soyleyerek Akcam’in PKK’nin oldurdugunu one surdugu pek cok kisiyi gercekte Akcam’in kendisinin olume yolladigini soylemistir.
Bu konuda da asagidaki linke bakiniz:

Ocalan gibi bir azili katil ve uluslar arasi terrorist bile Akcam’i “karanlik bir adam” olarak niteliyorsa, gerisini siz dusunun. Muhtemeldir ki Akcam hakkinda burada yazdiklarim sadece buz daginin gorunen yuzudur.
Cirak Akcam derslerini iyi calisarak , 1986 yilinda Hamburg Sosyal Incelemeler Enstitusu’nden arastirma bursu almaya baslamistir. Bu arada Pontus, Lazistan ve Camlihemsin konularina el atan bir baska BND ajani Prof.Fischer, kacak Turk iscileri icindeki adi gecen Dogu Karadeniz Bolgesi’nden olanlari “isci vizesi” vermek vaadiyle BND’nin ajani olmaya zorlamaktaydi. Bu donemde Akcam, Prof.Fischer ile birlikte calisarak Dogu Karadenizli Turkleri , kendi ulkelerine yani Turkiye’ye karsi espiyonaj faaliyetlerinde bulunmalari icin ajite etmeye yardim etmistir.
Prof. Fischer’in 1998 de gizli dokumanlar ile Dogu Karadeniz’de yakalanmasi uzerine panige kapilan Akcam, BND’ye Almanya’daki bazi akademisyen Turklerin Prof.Fischer’e kisas olarak tutuklanmasini teklif ederek liste vermis, ve BND de bunu yururluge koymustur. BND tarafindan perde arkasindan verilen burs karsiliginda Akcam’dan Turk Tarihinde Siddet, Turk Kulturunde Iskence ve Ermeni Soykirimi ustune arastirmalar yapmasi istenmistir. Arastirma konularini ise BND emrindeki Tessa Hofmann ve Hamburg Dogu Enstitusu’nden bir ekip belirlemistir. Turk Kulturu’nde Iskence tezi ile akademik yeterliligini ve Alman gizli servisi BND’ye olan vefasini kanitlayan Akcam, birdenbire 1988 yilinda Hamburg Sosyal Incelemeler Enstitusu’nun maasli elemani olmustur.
Akcam, Ermenistan sorunu, Istanbul durusmalari ve Turk milli hareketi baslikli doktora teziyle (Turkish Nationalism and the Armenian Genocide: On the Background of the Military Tribunals in Istanbul between 1919 and 1922) BND’nin tezgahiyla ne hikmetse kolaylikla University of Hannover’den doktora unvani almistir. 2001 yilinda sozde Hamburg Bilim ve Kulturu Tesvik Vakfi’nin sagladigi bursla Turkiye ve Dogu Sorunu baslikli docentlik tezini hazirlarken iddiali bir sekilde “Turkiye’nin halksiz bir devlet oldugunu kanitlayacagim diyerek BND-Alman gizli servisinin ve Diaspora Ermeni orgutlerinin buyuk takdirini almistir.
Ilginc ve korkunc olan ise asil onun yaninda yetistigi BND ajani Tessa Hofmann in kimligi ve yaptiklarindadir. Cunku Tessa Hofman Taner Akcam’a arastirmalari ile bilinen yanlislari empoze ettigi gibi, ona BND’nin perde arkasi destegi ile sponsorluk da yapmistir. Tessa Hofman ayni Berlin’de Ermeni Diasporasi’ni kuran Rahip Lepsius gibi, Ermeni Yazarlar Birliginin onur uyesidir ve Ermeni kiyiminin 20. Yuzyilin ilk ve sistemli jenositi olarak Nazilerin Yahudi soykirimi icin ornek olusturdugunu, daha da ileri giderek gaz odalarinin da ilk kez Turkler tarafindan kuruldugunu iddia etmektedir. Bu aslinda Alman derin devleti ve BND nin teorisi olup , Alman milletinin yaptigi yahudi soykirimini dunya uzerinde unutturup, dikkati ve nefreti Turklerin ustune cekmek amacini guden bir gizli siyasi dusuncedir. Bu dusunce her platformda Almanya tarafindan bazen acik bazen de gizli olarak desteklenmektedir. Yani Almanya namusunu kurtarmak istemekte ve bu yolda Turkleri ve Turkiye’yi hedef gostermektedir. Iste bu yuzden surekli Yahudi Soykirimi (Jewish Holocaust) ile sozde Ermeni soykirimi arasinda paralellikler kurulur ve sozde Ermeni Soykirimi 20. Yuzyilin ilk soykirimi olarak empoze edilir.
Ajan Hofmann’a gore Ittihatcilar gozlerini kan burumus irkcilar toplulugudur. Taner Akcam’in “Insan Haklari ve Ermeni Sorunu” adli kitabinda Ittihat ve Terakki ve Turkculuk dikkati cekecek kadar uzun (96-209 sayfalar arasi) ve paralel gorusleri paylasacak sekilde islenmektedir. Ermeni isyancilara gelince, onlar da, umutsuzlugun verdigi cesaretle savasan aile reisleridir. Hofmann’a gore Van, Erzurum, Bitlis, Trabzon, Karabag, Nahcivan hepsi Ermenilerin yurdudur.
Ajan Hofmann’in kitabinin yayinlandigi gunlerde Karabag Ermeniler tarafindan isgal edilmis bir durumdaydi.Turkce konusan Muslumanlari Tatarlar olarak tanimladiktan sonra “Tatarlar Kafkasya’da Ermeni azinliga saldirip onlerine cikani katl ve talan ettiler” derken, Ermenilerin Susa’da, Agdam ve Fizuli’deki katliamlarina sira gelince kilifini soyle hazirliyor: “Savaslarin kendi kanli mantigi vardir. Saldiri en iyi savunmadir ilkesi bu cumledendir. Vaktiyle bir Ermeni topragi olan Susa’nin zapt edilmesi stratejik bir zorunluluktu.”
Akcam’in kitaplarinda ise Hoffmann’in disinda basvuru kaynaklarindan biri Alman rahip Lepsius’tu. Bu kisinin calismalari da, Aram Andonian veya Richard Hovanasyan’in kitaplari gibi tamamen Ermeni yanlisi, Turkleri, yoneticileri sinir tanimadan kotuleyen, iyi duygular yerine tipki Ermeniler gibi tamamen kin ve nefret ureten calismalardir.
Hatta bu gune kadar duyulmadik iddialar veya iftiralarada rastlanilmaktadir. Ornegin, “Insan Haklari ve Ermeni Sorunu” adli kitapta (S:228-247) da anlatildigi gibi, Ermenileri yok etmege yonelik bir planin daha 2 Agustos 1914’te, yani Almanya ile yapilan anlasmadan bir gun sonra hazirlandigini ve Kuscubasi Esref’in Teskilat-i Muhsusasi ile uygulamaya koyduklarini belirtilirken, Anadolu ve Rus Ermenilerinin kurduklari infaz birlikleri hic gorulmek istenmemistir. Sayfa 248 ve sonrasinda ise Amele Taburlarina alinan Ermenilerin imha edildigini iddia edilmistir (ki bu yalani gectigimiz sene Etyen Mahcupyan da dile getirmistir). Bu iddialar Akcam’in “A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility” isimli kitabinda ve gecen FAU’daki konusmasina konu olan “The Young Turks’ Crime Against Humanity: The Armenian Genocide and Ethnic Cleansing in the Ottoman Empire” isimli kitabinda da defaatle tekrarlanmistir.
Sayfa 286’da ise Talat Pasa’nin sozde soykirimin olayinin mimari oldugu iddia edilirken, sanki somut olarak soykirimla ilgili telgraf emirleri varmis izlenimi vermeye calisilmaktadir. S.316’da onemli belgelerin imha edildigini iddia edilerek insanlar yanlis dusuncelere sevkedilmistir.
Taner Akcam Ermeni yalan ve iftiralarin taseronculugunu yapan bir yazar olarak bilinmelidir. Genel anlayis itibariyle, zorunlu goc olayinin bir pasif savunma tedbiri ve tahliye oldugunu bilmemekte ve goc edenleri de kirima ugramis gostermeyi tercih etmektedir- ki bunlar yalandir. Cunku kendisine empoze edilen gorev budur. Yoksa her turlu ermeni destegini kaybedebilir. Oysa gercekte, Suriye’de enterne edilen Ermenilerin bir kismi hastalik, kis kosullari, kismen yetersiz beslenme vs gibi nedenlerle olmus olmakla beraber bu kislerin %90 kadari yasamis (Akcam %90’in exterminate edildigini savunuyor), ve bu kisiler I. Dunya Savasi’ndan sonra ya Turkiye’ye donmusler, ya da Turk Osmanli yardim gorevlilerinin yani sira orada bulunan Red Cross, Americans for Syria Relief gibi orgutler araciligiyla diger ulkelere (Avrupa, ABD, Ortadogu ulkeleri) goc ettirilmislerdir.
Sayfa 544’te de Ataturk’un Ermeni soykirimini kabul ettigini ve 800,000 Ermeni’nin oldugunu soyledigini ima eden, ifadeler de kullanilirken referanslari arasinda Bristol Dosyasi’na hic yer vermemistir.
Taner Akcam’a gore Mustafa Kemal, ozellikle 1915-17 Kirim nedeniyle… ozellikle Batili ulke temsilcileri ile gorusurken, Kirim konusunda son derece hassas ve elestirel bir tutum takinir. Ornegin, guya General Harbord ile gorusurken 800.000 Ermeninin oldurulmus oldugunu kabul eder.
Taner Akcam’in, kimlerin kucagina oturarak yetistirildiginin, tarzinin, uslubunun ve savundugu goruslerin uzerinde bu kadar uzun boylu durmamin bir tek nedeni vardir. Bu da sudur: Akcam’in argumanlari, Turk–Ermeni mucadelesinde gelecekte tekrar ve sikca basvurulacak yeni bir saldiri seklidir ve kaleyi icten yaralama veya fethetme amaciyla Truva ati misali kullanilacaktir. Yazarin ismi Turk’tur ama goruldugu gibi ruhunun Turk oldugunu soylemek imkansizdir.
Gercek tarih Akcam’in ve arkadaslarinin Turklerle ilgili İddialarina Mustafa Kemalin, 1 Mart 1921 gunu Mecliste yaptigi konusmadan kisa bir bolumle cevap vermektedir.
“Efendiler: Hatirlatmak isterim ki kararlilik ve inancimizi sarsmak icin, icte meydana gelen uzucu olaylar henuz surerken, dusmanlarimiz da distan baski ve acimasiz kiskirtmalara bir an bile ara vermiyorlardi. Batida Yunanlilar ve guneyde Fransizlarla onlarin silahlandirdigi ve bize karsi kiskirttigi Ermeniler ve doguda Ermenistan Ermenileri memleketimizin ele gecirdikleri yorelerinde ve isgal edilen sinir ve cepheler cevresinde, Musluman halka cesitli zulumler uyguluyor ve katliam yapiyorlardi…
…Gecen yilin bize getirdikleri en buyuk yikim ve ugursuzluk Sevres Antlasmasi idi. Efendiler, Dusmanlarin butun bir yillik cabalarina karsilik sonucta, bugun Sevres Antlasmasi hukumleri fiilen ve hukmen yoktur (surekli ve siddetli alkislar)
…Efendiler, bu sonuca, 1918 ateskes antlasmalarini yenik olarak imzalamis olanlar arasinda uyguladigi politikanin ileri goruslulugu ve silahlarinin kuvveti sayesinde, ancak Turkiye ulasabilmistir.
…Dusmanlarimiz, isgal ettikleri ulkemizde her cesit savunma araclarindan arindirilmis olan vatandaslarimiza karsi bugune kadar araliksiz yikma, yagma, oldurme, surgune gonderme gibi zulum ve haksizliklarini surdurmeye devam ettikleri halde, Buyuk Millet Meclisi Hukumetimizin bolgesi icinde kalan butun Musluman olmayan unsurlar, kanunlarimizin ve silahlarimizin korumasi altinda, korkusuzca, guven icinde yasamaktadir.”
Son olarak “Peki Taner Akcam Amerika’ya nasil geldi?” sorusunu da cevapsiz birakmayayim. Yukarida adi gecen BND ajani “tarihci” Tessa Hoffman, Akcam’i Ermeni Diyasporasi’nin propaganda krali Vahakn Dadrian’la tanistiran ve Akcam’i onun ogrencisi yapan kisidir. Dadrian 26 Mayis 1926 Istanbul dogumludur ve Berlin ve Viyana Universite’lerinde okudugu zamanlardan Almanya ve Avusturya’da kalmisligi vardir. Buyuk ihtimalle bu zamanlarda BND’ye degmis ve onlarin kilavuzlugunda calismistir. Akcam’i Amerika’ya getiren ve ona kurucusu oldugu Zoryan Enstitusu’nden burs verdiren, cesitli Ermeni Diaspora ailelerinin kurdugu vakiflardan maas baglatan da Vahakn Dadrian’dir. Akcam bugun Dadrian’in belgelerinin, arastirmalarinin, arsivinin ve sayisiz dokumaninin uzerinde oturmaktadir.
Benim son sozum de sudur ki: Fransa, Amerika, Ermeni,Rum,Bati Dunyasi, Almanlar ve Ermeni propagandistleri ne soylerse soylesin, Turk gencleri bu tarihi gercekleri ve emperyalist yabanci guclerin beslemesi olan TURK DUSMANI kripto donmelerle devsirme ummetcileri asla unutmayacak ve onlari tukuruklere bogacaktir.
Emre Serbest
27 Mayis 2015.

Exit mobile version