Şu teknoloji meselesi…

Namuslu aydının aklını çelen şu teknoloji meselesine bir el atmak gerek. Elbette sözünü ettiğimiz aydın, çıkar bağımlısı aydın değil. Aklınca düzen ve rejim üzerine akıl yürütürken, vardığı yerdir.

Akla hizmet ettiğini sanan aydını kast ediyorum.

Namuslu aydın iki yüz yıldır, Batının saldırganlığı ve ikiyüzlülüğü ile savaşır, sonunda kalkar; Batıya hayranlık besler.

Bu hayranlığın temel iki nedeni vardır. Birincisi teknoloji, ikincisi de Avrupalının yaşam biçimidir.

Teknolojimiz yok, Batıdan teknoloji alalım yoksa ayakta kalamayız” anlayışının ne kadar temelsiz olduğunu tartışmaya çalışacağım.

Aslında bu cümlenin tercümesi; gücümüz yok Batının gücüne yaslanalım, demektir.

Teknolojiyi öne çıkararak yapılan tüm tartışmaların amacı budur. Teknolojiden yola çıkarak, emperyalizmi olumlamak.

Teknoloji savının aklın merkezine konulması, Batının da gelişmekte olan ülkelere karşı kullandığı temel kozlardandır.

Onlar teknolojiyi akıllarının merkezine koyarken, aklı bu yönde yönlendirirken, çıkarlarına bağlı olarak bunu yaparlar. Kendi yönlerinden haklıdırlar.

Bunu yaparken de, Jürgen Habermas gibi bir düşünürün teknolojik determinizmini, Marks’ın ekonomik determinizmine karşı kullanırlar.

Bizde Tanzimat ile başlayan bu düşünce tümden temelinden sapmıştır. Teknolojiye sahip olunacakken, ondan daha önce Batının yaşam şeklini ülkemize taşımaya çalışmışızdır. Yanı aklın kendisini, temelini geliştirmeden, aklın üstünü yapmaya kalkışmışızdır.

40 yıl teknolojilerin içinde yaşamış ve bu işe kafa yormuş birisi olarak, şu düşünceye vardım.

Teknoloji sadece laboratuvar ve araştırma geliştirme kurumları ile olmaz. Batıdan bilgi paketleri satın alarak da olmaz. Teknoparklar kurarak da olmaz.

Devşirilmek, devşirilerek iradesi kırılan bilim adamlarıyla da olmaz.

Teknoloji üretiminin birinci koşulu bağımsızlıktır. Kendi kendini yönetmeyen bir ülkenin, teknoloji üretme iradesi olamaz. Zaten teknoloji üreteceğim diye yola çıkılmaz. Üreteceğim diye yola çıkılır.

Üretmeyen bir ülkenin teknoloji üretmesi imkânsızdır.

Suudi Arabistan’ın Amerika’ya bağımlılığı ne ise, Türkiye’nin Batı’ya bağımlılığı da o olur.

İran’a uygulanan Batı yaptırımları, İran’da teknolojik gelişmeyi haddinden fazla geliştirmiştir.

ABD’nin Türkiye’ye uyguladığı Kıbrıs Ambargosu sırasında, bizde makine sanayi olağanüstü gelişme sağlamıştır.

Her millet teknoloji açığını başka ülkelerden satın aldığı teknolojilerle aşar. Ama bu demek değildir ki, teknoloji satın alacağım derken bağımsızlığımı bedel olarak ödeyeceğim.

Teknoloji meselesinde şimdi daha önemli bir yere geldik. Artık teknoloji Asya’da üretiliyor. Batının “bizden teknoloji çalıyorlar” iddialarının da bir anlamı kalmış değildir.

Üretimin ağırlıklı olarak, Asya’ya kaymış olması ister istemez teknoloji üretiminin de, Asya’ya gitmesi demektir. Amerikan bilgisayarlarının içinde Çin teknolojisinin çıktığını görürüz.

Batının elinde artık teknoloji kozu da yoktur.

Partilerin açıkladıkları ekonomi vaatlerine bu akıl yürütme ile bakacak olursak, yeni bir şey yoktur.

Üretimi öncelemeyen hiçbir anlayış, halka hiçbir şey veremez.

Halk kendisi üreterek kendisini kurtarır. Üretir ama Batı bağımlısı partilerle değil.

24.5.2015, bulentesinoglu


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir