NECDET BULUZ
IŞİD’ın Irak’ın Ramadi kentini ele geçirdiği, Bağdat kapılarına dayandığı haberleri geliyor. TV’lerde de izlediğimiz kadarı ile Ramadi’den kaçan Irak askerlerini, sivil halkın perişanlığını gördük. IŞİD’ın ele geçirdiği Ramadi’de 500 kişiyi de kurşuna dizdiği söyleniyor. Kaçanların Bağdat’a gitmemesi için sınırda Irak’lı askerler önlem almış. Hasta, yaşlı ve sakatların geçişlerine izin veriliyor. Ancak, tüm önlemlere rağmen kaçışlar devam ediyor.
Geriye baktığımızda IŞİD’ın Musul’da birdenbire dirildiğini, kenti birkaç gün içinde düşürdüğünü de biliyoruz. Bunun kökeninde Saddam’ın işgal öncesi askerlerinin, köşelerine çekilmiş komutanlarının ve onların destekçilerinin olduğu da biliniyor. Özetle, Irak’ın işgali, sonrası kukla yönetime karşı bir baş kaldırı olarak da bu gelişmeleri değerlendirmemiz mümkündür.
IŞİD’ın birden bire ortaya çıkmış bir terör çetesi olmadığı, düzenli bir ordu gibi hareket ettiği, halkın desteğini arkasına aldığı ve elinde de gelişmiş silahların bulunduğu kısa zamanda ortaya çıkmış görünüyor. Saddam’ın eski askerleri ve strateji uzmanları da IŞİD’ın yanında yer alıyor. Ana hedefleri işgal altında bulunduğu iddia edilen Bağdat’ı ele geçirmek, kukla hükümeti düşürmek olarak da değerlendirilebilir.
IŞİD’ı oluşturan güçlerin davalarına bağlı, düzenli bir sistem içinde hareket etmeyi ön planda tutan, canlarını davaları uğruna vermekten kaçınmayan gruplardan oluştuğunun altını çizelim. Öyle ki, IŞİD militanları canlı bomba olarak görev almaktan kaçınmadıkları da biliniyor. Şehit olmak uğruna benimsedikleri davaları için Irak dışından bile militan bulmakta zorlanmıyorlar.
Daha açık ifade etmek gerekirse Amerika’nın işgali atındaki Irak’ı bu işgalden kurtarmak ve Amerika’ya karşı mücadelede başarı elde etmek isteniliyor.
Dikkat edilecek olursa IŞİD, bölgede sadece Şii’lere karşı değil, hemen her mezhebe karşı savaşıyor ve acımasızca idamlar yapıyor.
Irak yönetiminin güçlü olduğunu söyleyemeyiz. Askeri açıdan da oldukça zayıf durumda olan merkezi hükümet, şimdi Irak bütününde bulunan Şii’lerden de yardım ve destek istiyor. “Gelin IŞİD’a karşı birlikte mücadele eldim” diyor. Çünkü IŞID’ın hedefinde bulunan Şii’ler, gelecekte kendilerini bu tehlikede bulmamak için Hükümetin önerilerini değerlendirmeye aldılar.
Irak ordusu IŞİD’a karşı Musul’da savaşmadı ve kaçmayı tercih etti. Aynı durum şimdi Ramadi’de yaşanıyor. Irak askerleri savaşmak istemiyor ve akın akın kaçıyor. Yarın Bağdat’ta da aynı tablonun yaşanabileceği söyleniyor.
Böyle bir durum karşısında Irak Hükümeti düşmüş olacak ve Irak IŞİD’ın kontrolü altına girmiş olacaktır.
Bu ne anlama gelir:
Bu, Saddam’sız eski Irak’ın yeniden inşa edileceği demektir. Saddam rejiminin dirilmesi ve Amerika’nın yenilmesi demektir.
Peki, bütün bu gelişmelere izin verilir mi? Amerika işgal ettiği Irak’ta yenilgiyi kabullenir mi? Yanıt aranan bu sorulara yenilerini de ekleyebiliriz.
Amerika, IŞİD’daki bu tehlikeyi gördüğü için Musul’da IŞİD karşıtı bir operasyonun hazırlıklarını yapıyor. Ancak, artık kara harekâtına katılmak istemiyor. Bu işi de Türkiye’ye vermeyi planlıyor. Kuzey Irak’taki Barzani’ye bağlı peşmergeleri de bu işin içine sokmayı hedefliyor. IŞİD’ı bir tehlike olarak gören ve terörist grup olarak değerlendiren Türkiye’nin bu konuda Amerika çizgisinde hareket edeceği ve Musul’da IŞİD’a karşı Peşmergelerle birlikte kara harekâtına katılabileceği ihtimalleri de değerlendiriliyor.
Ancak, Ramadi’nin IŞİD’ın eline geçmesi Musul planlarını da altüst etmiştir. Irak Hükümeti ve Amerika burada ağır bir kayıba uğramıştır.
Şimdi, Ramadi nasıl kurtarılır bunun üzerine çalışmaların başlatıldığını görmekteyiz. Düzenli ve savaşçı birliklere sahip olan Şİİ milsi güçlerinin Ramadi’nin kurtarılması için bölgeye gönderilmesi bir şeyleri değiştirebilir mi? Sanmıyoruz. Çünkü bölgedeki Sünni aşiretler Şii’leri IŞİD’dan daha tehlikeli görüyor ve Şii milislere karşı düşmanca hareket ediyor. Burada bu bütünlüğün sağlanmasını bu koşullar altında oldukça zor görmekteyiz.
Şii milisler daha önce Tikrit kentinin kurtarılmasını sağlamışlardı. Şimdi Ramadi’de de aynı başarıyı gösterirlerse Irak’ta Şii etkisi ağırlık kazanacaktır. Bu durum Türkiye’yi rahatsız etmez mi? İran’ın Irak üzerindeki etkisini güçlendirmez mi? Bütün hesaplar bu şekilde alt-üst olmaya başlayabilir.
Bu durum karşısında bölgede endişe ile beklenen bir mezhep çatışması başlar ve yayılma gösterirse bu bizim için sürpriz olarak olmayacaktır. Gelişmeler bunu açık biçimde ortaya koyuyor.
Suriye’deki gelişmeler ne olur? Bölgede gelecekte nasıl bir Suriye şekillenir, Irak ve Suriye’deki durum bize nasıl yansır bunların getirisi götürüsü ve hesaplarının da çok iyi yapılması gerektiği görüşündeyiz. Gelişmeler bölgedeki durumu yakın zamanda hiç de bugünkü gibi olmayacağını göstermektedir.
Yoğun bir gündemimiz var. Seçimlere de odaklandığımız için bölgedeki bu gelişmeler gölgede kalıyor. Hâlbuki gelecekte bizi de yakından ilgilendiren bu konuları gündeme getirmek ve okurlarımızı bilgilendirmek istedik. Uzun zamandır yazdığımız ve uyarmaya çalıştığımız mezhep çatışmaları tehlikesi bölgemizden hala uzaklaşmış değildir ve dış güçler de bunu kaşımaktadırlar.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın