Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ölümünün 22’nci yılında Turgut Özal Üniversitesi’nde düzenlenen bir törenle anılmıştır. Eski bakanların da katıldığı programda Turgut Özal’ın siyasi ve düşünce hayatını anlatan bir tiyatro oyunu sahnelenmiş, benim de katkıda bulunduğum anı kitabı katılımcılara verilmiştir.
Törene, Devlet eski Bakanı Ali Bozer, 21 ve 22’nci dönem milletvekili Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş, eski Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, Dışişleri eski Bakanı Yaşar Yakış, şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler, Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdülkadir Şengün, Dekanlar, öğretim üyeleri ve öğrenciler katılmıştır.
Turgut Özal Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Abdülkadir Şengün’ün açış konuşmasının ardından değerli hocam Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş yaptığı konuşmada Turgut Özal için özetle şunları söylemiştir: “Allah razı olsun bu üniversiteyi kuranlar, geliştirenler, bu hale getirenlerden. Daha kampüse girerken çok değişik bir üniversiteyle karşılaştığımızı anlamış bulunuyoruz, tebrik ediyorum. Burada okuyan genç kardeşlerimi de şanslı olarak görüyorum. Turgut Abi’ye yakışır bir müessese olmuş, işittiğime göre daha da gelişecekmiş. Avrupalıların da ileri sürdüğü gibi 20’nci asrın son bölümünde yani Cumhuriyet döneminde pek çok Türkiye üzerine düşünen yazan tanıyanlar Turgut Abi’yi ‘Atatürk’ten sonra Türkiye’de en hacimli en önemli ve en doğru değişimler yapan, yeni bir nefes getiren, yeni bir ufuk açan insan’ diye tanımlıyor.”
Yalçıntaş hocam konuşasının sonunda Turgut Özal Uygulama ve Araştırma Merkezi’ne Türkiye’yi Yükselten Yıllar isimli bir kitap hediye etmiştir.
Prof. Yalçıntaş’ın ardından söz alan Devlet eski Bakanı Ali Bozer “Aranızda bulunmakla, hem Özal’ı bir kez daha hissetmek, yaşamak fırsatı buldum hem de onu sevenlerle beraber oldum. Benim için Özal her yönüyle mükemmel bir liderdi” demiş ve Özal’ın altında imzasının bulunduğu 24 Ocak 1980 Ekonomik İstikrar Kararları ile Türkiye ekonomisinde bir dönüşüm yaşandığını belirtmiştir.
Aynı görüşü ben de 16 Nisan 2010 tarihinde Malatya İnönü Üniversitesi’nde düzenlenen “Turgut Özal Uluslararası Ekonomi ve Siyaset Kongresi I”deki sunumumda savunarak Özal’ın 24 Ocak kararları ile Türk ekonomisinde bir dönüşüm yarattığını vurgulamıştım.
Ankara Üniversitesi SBF’den benim büyüğüm olan eski Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler, Özal’ın, sağ ve sol olarak o dönemde iki büyük parçaya ayrılmış toplumu “hem ondan hem bundanız” diyerek ve iki elini bir araya getirerek dört eğilimi birleştirdiğini açıklamıştır. Özal’ın toplumda aşırı kutuplaşma yerine birleştirici bir politika izlediğini özellikle belirtmiştir.
Şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler “Turgut Özal Kürt asıllı bir cumhurbaşkanımızdır” diyerek çok dikkat çekici bir konuşma yapmıştır: “Burada Turgut Özal Üniversitesi’nde Turgut Özal’ı çok büyük bir gururla, huzurla ve rahmetle anıyorum. Bütün Türkiye bilmelidir. Turgut Özal Kürt asıllı bir cumhurbaşkanımızdır. Bugün Türkiye çok büyük tehlikelerle karşı karşıya. Türkiye’yi bölmek ve parçalamak isteyenler ayrı bir Kürtlük duygusuyla ortaya çıkmaktadırlar. Milletin huzurunda ‘bir Kürt cumhurbaşkanı olsa ne olur’ diye bir takım ilaveler sıralamaktadırlar. 8. Cumhurbaşkanımız Turgut Özal Kürt’tür. Bu millet ona cumhurbaşkanlığı makamını verdi. Katiyen ayırmadı. O da devleti, milleti bölmeden çağdaş medeniyet seviyesine yükseltmek için çok büyük gayretler sarf etti. Bize Turgut Özal gibi insanlar lazım.”
Eski Dışişleri Bakanı ve DPT’da beraber görev yaptığımız Yaşar Yakış, Özal’ın hem İslam ve hem de Batı dünyasında etkin ve sevilen bir devlet adamı olduğunu açıklamış ve bir anısını paylaşmıştır. Suudi Arabistan’da büyükelçi iken Özal’ın Suudi Arabistan’ın Dahran kentine uçağının indiğini, dönemin Suud Kralı Fahd Bin Abdülaziz’in Dahran’a geldiğini, bu duruma anlam veremeyen Batılı diplomatların bir kralın bir başbakanın ayağına gitmesini yadırgadıklarını söylemeleri üzerine kendisinin Suud Kralı’nın hem başbakan ve hem de cumhurbaşkanı olduğunu ve bu sıfatla Özal’ı karşıladığını büyükelçilere söylediğini açıklamıştır.
Eski Sağlık Bakanı Halil Şıvgın Özal’ın AB üyelik süreci konusundaki “Bu uzun ve meşakkatli bir yoldur. Bizi caydırmak için çok şey yapacaklar. Ama yılmamalıyız“ sözünü hatırlatarak Türkiye’nin AB üyeliğine verdiği önemin altını çizmiştir.
1982 yılında rahmetli Cumhurbaşkanımız Turgut Özal Başbakan Yardımcı iken 1982 yılında beni AET Dairesi (AB Genel Müdürü) Başkanı olarak atadığından; 1975 yılında kabul edilen doktora tezimden bu yana, Türkiye’nin AB üyesi olması yönünde çaba harcayan bir bilim insanı olarak, Özal’ın bu sözünün ne kadar gerçekçi olduğunu anlamıştım ama bir çok siyasetçi bu sözün farkında bile değildi.
Nitekim eski Başbakanlardan Tansu Çiller 7 Mayıs 1995 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği demeçte, “En geç 1998’de Avrupa Birliği’ne tam üyeyiz” dedikten sonra, “Bu iş zor olmayacak, imajım etkili olacak” gibi bilimsel olmayan açıklamalarda bulunmuştu.
Başbakan Özal, Yunanistan örneğinden hareket ederek gümrük birliği süreci devam ederken süreci hızlandırmak amacıyla AET’ye “tam üyelik” başvurusunda bulunmaya karar vermiş ve 14 Nisan 1987 tarihinde Ankara Anlaşması’ndan bağımsız olarak tam üyelik başvurusunda bulunmuştur.
Böylece Türkiye, tam üyelik başvurusundan önce kendisine hissettirilen, Ankara Anlaşması’nın 28’nci maddesinde belirtilen duruma henüz ekonomik yönden ulaşmadığı savını ortadan kaldırmış ve Roma Anlaşması’nın “Her Avrupalı devlet Topluluklara katılmayı isteyebilir” hükmünden yararlanmıştır. Türkiye başvuru tarihini özellikle 14 Nisan olarak belirlemiştir. Bundan amaç, AT Bakanlar Konseyi’nin 27 Nisan’da yapacağı toplantıda başvuruyu görüşmesini sağlamaktır.
Halil Şıvgın Özal’ın vefatından önce ziyaret ettiği Kazakistan’da Nakşibendi türbesini ziyaret ettiğini, türbede namaz kıldığını, uzun sürede kafasını kaldırmadığını, bunun üzerine eski Bakan Rüştü Kazım Yücelen’in müdahale etmek istediğini, fakat kendisinin vecd içinde bulunan ve ağlayan Özal’a müdahale etmesini önlediğini söylemiştir. Şıvgın, bir gazetecinin türbeden Hafize ana için toprak aldığını görünce de ona dönerek “Al, al, fazla al, lazım olacak” dediğini, Özal’ın Türk dünyasının birliğinin temelini attığını özellikle belirtmiştir.
Anma töreni sonunda Turgut Özal’ı anlatan deneme yarışmasında dereceye giren öğrenciler ile Turgut Özal Değişim Dönüşüm kitabını hazırlayanlara hediyeler, Jobeps Dergisi Turgut Özal Özel sayısında emeği geçenlere de plaketler verilmiştir.
Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal 22’nci ölüm yıldönümünde İstanbul Topkapı’da bulunan anıt mezarda düzenlenen bir teren ile de anılmıştır.
Törene Başbakan Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Fahri Kasırga, İstanbul Valisi Vasip Şahin, Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, CHP Genel Başkan Yardımcısı Enis Berberoğlu, CHP milletvekilleri Mahmut Tanal, İhsan Özkes, Fener Rum Patriği Bartholomeos katılmıştır.
Çin Büyükelçiliği’nde Bir Kuşak Bir Yol Toplantısı
Geçen hafta Salı günü Çin Büyükelçiliğinde düzenlenen “Bir Kuşak, Bir Yol” konulu toplantıya katıldım ve Chinese Business Review Kasım 2014 tarihli Dergi’de yayınlanan İpek Yolu (The Silk Road) makalemden bir özet sundum.
Çin “Bir Kuşak, Bir Yol” girişimi ile eski İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak istemektedir. Böylece Çin, ilgili ülkeler arasındaki işbirliğinin artacağı ve işbirliği projelerinin genişleyeceği görüşündedir. Ben de aynı düşüncedeyim.
Fakat Çin Büyükelçisine yönelttiğim “bu girişimin Rusya’nın önderliğinde Asya’da gerçekleştirilen Avrasya Gümrük Birliğine alternatif bir girişim mi” soruma tatmin edici bir cevap alamadım. Kanımca iki büyük güç Avrasya’da büyük bir ekonomik ve siyasi rekabet içindeler. Türkiye bu rekabetten mutlaka yararlanmalı ve AB’ye de masa altıdan sopa göstermelidir.