ŞİMDİ NE OLACAK?
HÜSEYİN MÜMTAZ
KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı demiş ki; “1968’de başlayan müzakereleri bu yıl bitirelim”.
Muhterem acaba, neden bu kadar sürdüğüne kafa yordu mu?
Çözü(l)m(e) için herkeste bir telaş, bir telaş..
Akıncı’nın seçilmiş olmasından “o herkes” son derece umutlu, sevinçli..
Anavatan’a “Geleneksel ilk ziyaret”ten bile önce Eide ile görüşüldü; “geleneksel ilk ziyaret”ten sonra da Anastasiadis ile..
“İyi niyet gösterisi”nin ilk adımının Maraş olması gerektiği “genel kanaat”.
Hâlbuki meselenin kıdemli kalem erbabı; “İşte bunlardan dolayı, Ercan’ı uluslararası seferlere açmak için, Maraş’ı Lordos’a cemile yardımı olarak geri vermek yetmez; ayrıca adanın tek bir egemeni olduğunu, onun da güney Lefkoşa’daki hükümet olduğunu da kabul etmemiz gerekir. Yoksa yasal ve pratik durum bu olduğuna göre, herif neden size izin versin? Ve o izin vermeden, bütün dünya havacılık düzeni, neden değişsin? Dolayısıyla siz, ‘İyi niyet gösterisi olarak,’ Maraş’ı verirsiniz ama karşılığında Ercan’ı açamaz; verdiğinizle kalırsınız… Ya da 1955’ten beri her söylediğinizden vaz geçer, adanın tek egemeninin, Rum Hükümeti olduğunu kabul etmeye kalkar ve başınıza her ne gelecekse, hak etmiş olursunuz… Ondan sonra ne Ercan’a gerek kalır, ne de sizin ona ihtiyacınız…” diyor..
Hem neden adı “İyi niyet gösterisi” yahut “Güven yaratıcı önlem” her ne halt ise; önce Türk tarafından bekleniyor?
İşte Akıncı’nı aşırı heves ve telaşının arkasında da bu “ön kabul” var.
Fakat içeride de işler o kadar kolay değil..
KKTC Meclisi’nde sandalye dağılımı, (yazıya başladıktan sonra değişmediyse) şöyledir;
CTP 21, DP 11, UBP 15, TDP ise 3 milletvekili.
CTP ve DP (Toplam 32) iktidar; UBP ve TDP ise muhalefettir.
TDP (Toplumcu Demokrasi Partisi), eski TKP (Toplumcu Kurtuluş Partisi)’nin şekil değiştirmişidir.
TKP de Akıncı’nın partisidir.
TKP’yi sakın bildiğimiz TKP (Türkiye Komünist Partisi) ile karıştırmayın. Ama emin olun Akıncı’nın o TKP’si, “asıl” TKP ile benzeşmek için o ismi ve kısaltmayı almıştır.
İşte lafın tam burasında Kıbrıs meselesi ile yıllarca uğraşmış, kafa patlatmış, kalem/kağıt eskitmiş birisi olarak hâlâ yanıt bulamadığım bir soruyu hatırlatmaktan büyük zevk duyacağım..
“Nicosia’nın komünisti en evvel ve her şeyden evvel Rum sonra komünist olduğu halde Lefkoşa’nın komünisti neden önce de, sonra da komünist’tir?”
“Yahu komünizm mi kaldı?” diye sormadan bir dinleyin.
Kıbrıs Komünist Partisi, dünyadaki komünist yapılanmanın çatı/şemsiye örgütü olan SSCB Komünist Partisi’nin yerel uzantısı olarak 1926 yılında kurulmuştur.
1931’de yasaklanmış, 1941’de AKEL adıyla yeniden kurulmuştur.
İşte Lefkoşa’da 1970 senesinde kurulan CTP, Nicosia’daki bu AKEL’in “paralel örgütü” idi.
İdi…
“Komünizm’in çocukluk hastalığı”, fraksiyonlardır…
İşte geçmişi bu olan şimdiki CTP de aynı kronik fraksiyon hastalığı ile maluldür.
Bıyıklılar/bıyıksızlar; eski tüfekler/yeni maşinganlar ilk çatlağı Siber’de yaşadılar. Sonra Talat; aday olmayacağım/olacağım düzeni ile yoklama çekip adaylığını ilan etti, “Başbakan” Yorgancıoğlu zaten havlu atmıştı. Nami de istifa edip “müzakereci” olarak “atandı”..
Acaba “kim” atadı?
“Problemler” bildiğiniz gibi değildir.
1.Genel başkan kim olacaktır?2.Talat milletvekili olmadığına göre genel başkan seçildikten sonra başbakanlık nasıl doldurulacaktır?3.Nami’den boşalan milletvekilliği ara seçimi ne zaman yapılıp, Talat’la mı doldurulacaktır?4. Dışişleri bakanı kim olacaktır?
Falan…filan…
Bakın iki olay üzerine dikkatinizi çekeyim ki bunların gendilerini nasıl hâlâ öyle KÖGEF varisi komünist saydıklarını anlayın.
İlk örnek..Talat’ın CTP Genel Başkanlığı için aday olacağını açıklamasıyla birlikte Başbakan olarak atanacağı dillendirilen Erhürman “kişisel olarak Başbakanlık tercih ettiğim bir mevki değildir, daha verimli olacağımı düşündüğüm farklı alanlar vardır. Ancak görev verilirse bunu tabi iki yaparım” şeklinde konuşmuş.
Parti Başkanıyla Başbakan’ın farklı kişiler olmasının çağrıştırılmasını bir gölge Başbakanlık olarak görmediğini aksine kollektif yetki paylaşımıyla çok daha verimli olunabileceğini belirten Erhürman, “Bütün dünyada özellikle sol partilerde bu uygulanan bir şeydir. Artık tek adamlık dönemi kapanmıştır” demiş.
Hükümette olan büyük partilerde hem partiye hem de devlet işlerine konsantre olmanın kolay olmadığına işaret eden Tufan Erhürman, geçici hükümetin başarılı olmasının önemli bir nedeninin de Parti Başkanı ile Başbakan’ın farklı olması olduğunu belirtmiş.
“Kollektif yetki paylaşımı”, “farklı” parti başkanı ve başbakan..Ve “geçici hükümet”.
Yâni CTP Başkanı Talat ile MYK “görev verecek” ve Erhürman da Başbakan olacak..
Tercüme edecek olursak Talat, Komünist Parti Genel Sekreteri; MYK dediğiniz şey Politbüro, Erhürman da Politbüro’nun atadığı “görevli” olacak..
Yâni Talat ve Politbüro, Başbakan ve Bakanlar Kurulu’nun üstünde..
Alın size ikinci örnek..
“CTP Merkez Binasında saat 13.30’da başlayan toplantının uzun süre devam ettiği öğrenildi. CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu ile birlikte toplam 11 kişi olan Merkez Yönetim Kurulunun Kıb-Tek Yönetim Kurulu Başkanı İsmet Akim’in görevden alınıp alınmaması için oylama yaptı.
Merkez Yönetim Kurulunda yapılan oylamada İsmet Akim’in görevinden alınmaması ve görevine devam etmesi için 10 Hayır oyu çıkarken, tek Evet oyunun CTP Genel Başkanı ve Başbakan Özkan Yorgancıoğlu’ndan geldiği öğrenildi”.
Yâni sayın seyirciler; memleketin başbakanı, memleketteki bir KİT’in Yönetim Kurulu Başkanı’nı, politbüro karşı çıktığı için görevden alamamakta, “ilgili sendika” da adı geçen şahsın görevden alınması “süresiz grev sebebidir” diyebilmektedir.
Alın size KKTC’deki sendikal faşizm ve “Sovyet” komünizmi..
Ve üç;
KKTC Müftüsü Türkiye’deki seçimle çok ilgilidir. Bir partiden aday olur, adaylığı kabul edilmez, döner (aslında hiç gitmemişti ki!) irşat faaliyetlerine aynen devam eder.
Kime bağlıdır, kim atamıştır, kime hesap verir, kimden emir alır belli değildir.
KKTC’nin “kendi” din adamı ne zaman olacaktır?
Peki bütün bu tiyatroya, orta oyununa, rezilliğe hükümetin diğer ortağı ne diyor diye sorduğunuz zaman DP’nin rolü, önemi gündeme gelmektedir.
DP şu an kilit pozisyondadır.
“Rahatsız” ise, desteğini çektiği an hükümet düşer ve bütün bu maskaralıklar da sona erer.
Haziran’daki CTP kongresinden sonra DP’den bir bakan daha alınarak yeni bir hükümetin kurulacağı fısıldanmıyor mu?
“Hasar tesbit ve kontrolü”nde geciken UBP bir an önce kendine gelirse de erken seçim filan gerektirmeyen yeni bir UBP-DP hükümeti kurulur.
Özgürgün’ün Başbakan, Serdar Denktaş’ın Başbakan Yardımcısı, Ertuğruloğlu’nun Dışişleri Bakanı olacağı bir hükümet..
Bu hükümet CTP’nin ve daha da önemlisi Akıncı’nın, Rumların korkulu rüyası olur.
Yeter ki UBP kendi iç hesaplaşmasını dışarıya fazla yansıtmadan bir an önce yapsın..
Sizin başka fikriniz, hükümet modeliniz var mı?14 Mayıs 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın