Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Türk Bayrağı ilk kez AKP iktidarı döneminde indirildi. Parçalandı… Yakıldı. Yırtıldı… Türkiye Cumhuriyeti tarihinde Atatürk büstleri, ilk kez, AKP iktidarı döneminde söküldü. Parçalandı…
Şu on yıllık AKP döneminde yaşadıklarımızı rüyamızda görsek inanmazdık.
Cumhuriyet bitirildi.
Komutanlar tutuklandı, sonra “PARDON, yanlış yaptık” denilerek serbest bırakıldı…
Okullar imam hatiplere dönüştürüldü. Sokakları, caddeleri, resmi kurumları türbanlılar, çarşaflılar, cübbeliler, şalvarlılar sardı. Arabistan’a döndük.
Şu ülkeye zarardan, ziyandan başka hiçbir katkısı olmayan, 40 bin kişinin katili, devlete yön vermeye, ülkenin yol haritasını çizmeye başladı. Hem de Yedi düvelle savaşıp, Osmanlının küllerinden yepyeni bir ulus yaratan Mustafa Kemal’lerin, İnönülerin önüne geçerek…
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi yasaklandı, Bebek Katili APO’nun Hitabesi, tüm Türkiye’nin ve 40 bin şehit anasının gözü önünde hem Kürtçe, hem Türkçe Diyarbakır Meydanında okundu.
Utanmadılar, sıkılmadılar, hicap duymadılar…
Ulusal bayramları yasakladılar, kutlamaya gidenlerin önüne barikatlar çektiler, gözlerine biber gazı sıktılar, kışta kıyamette onları basınçlı sularla ıslattılar, ama Nevruzu,
Kürtlerin bayramı olarak ilan ederek; paçavra bayraklar, APO posterleri altında bölücülerin özgürce kutlamalarına yardımcı oldular.
Ve nihayet, sata sata memlekette orman, tarla, arsa bırakmadılar. Tüm kutsal varlıklarımızı yandaşlara, yabancılara peşkeş çekip, yağmaladılar, altından girip üstünden çıktılar.
Yunanlılar adalarımızı işgal etti, AKP göz yumdu. Görmezden geldi… Bir taraftan Kemalist Cumhuriyete ve onun mirasına savaş açtı, bir taraftan da hayırsız mirasyediler gibi cumhuriyetin el emeği, göz nuru mallarını satarak iktidarını ayakta tuttu.
AKP dönemi, milyarderlerin, ayrık otları gibi çoğaldığı, açlık sınırı altında yaşayan yoksulların ise çığ gibi büyüdüğü bir dönem oldu.
AKP dönemi halkı afyonlamak, beyinleri narkozlayıp, uyuşturmak için “Sadaka Ekonomisi”nin, ”Din Tacirliği”nin tepe tepe kullanıldığı bir dönem oldu.
AKP dönemi, şeref yoksunu, yalaka basının emir eri gibi görev yaptığı, gerçekleri halkın gözünden saklayabilmek için dizilerle, eğlencelerle, “İzdivaç programları” ile aç, biilaç insanlara göbek attırıp, köçekler gibi oynattığı bir dönem oldu.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, bir çapulcu takımı, ilk kez, AKP iktidarı döneminde Türk subayına kimlik sordu… Ama yanıtını aldı. Bir emniyet müdürü de PKK’lara isyanını şu sözlerle ortaya koydu:
“Serhildanı (saldırı) siz bize öğrettiniz. Biz de size Türkiye cumhuriyeti devletinin parçalanmayacağını, yıkılmayacağını öğreteceğiz…”
Yani, sloganda denildiği gibi “BU DAHA BAŞLANGIÇ…” Taşlar yerine oturuyor artık…
Türkiye Cumhuriyet tarihinde AKP iktidarı döneminde ilk kez, devlet, kapalı kapılar arkasında ülkesini parçalamak isteyen bir terör örgütü ile görüşmeler yaptı…
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez, Türk askerinin başına çuval geçirildi… Devlet seyretti. Komutanlar seyretti. Muhalefet seyretti. Yurtseverler seyretti… Ama kahrolarak, çaresizlik, çözümsüzlük içerisinde, yaşlı gözlerle…
Öğretim birliği, laiklik paspas gibi çiğnendi… Öğrenciler zorla, cebren imam hatip okullarına kaydedildi.
Yüzde 35’lik, 40’lık bir azınlık, yüzde 60’lık çoğunluğa kendi siyasal görüşlerini, yaşantısını zorla, cebren kabul ettirmeye çalıştı ve devam ediyor…
Dincilik, tarikatçılık, mezhepçilik, ırkçılık aldı başını gidiyor.
ABD, AKP el ele, sırt sırta verip, Ortadoğu’da siyasal İslamcı, cinayet örgütleri yarattılar. Şimdi kimse, çıkıp da terör ve cinayet örgütü PKK’yı, IŞİD’den, EL KAİDE’DEN, EL NUSRA’dan, HÜDAPAR’DAN ayırmaya kalkmasın… AKP de dâhil, bu terör örgütlerinin tümü aynı ağacın, yani Amerikan ağacının dallarıdırlar… Bunlardan birisini ötekisine karşı korumak, desteklemek, tercih etmek, ABD emperyalizmine hizmet etmekten başka bir şey değildir…
1990 – 2000 yılları arasında sıfırlanan PKK, AKP’nin ona hoşgörülü davranması, adam yerine koyması yüzünden yeniden başımıza bela edilmiş, Türkiye Cumhuriyetine tehditler, şantajlar, savurmuş, kendisini bir güç sanarak siyasal isteklerde bulunmuştu…
Bugün, Kürtler de dâhil, tüm ulus PKK’dan nefret etmektedir… AKP de PKK da güç yitirmiştir. Güven yitirmiştir. Toplum, onların ne mal olduğunu anlamaya başlamıştır artık… Hatta AKP’ye oy verenler dahi “Güneydoğudaki olayların sebebi AKP”dir demektedirler…
Halkın tepkisini gören AKP kurmayları şimdi, PKK ile kapı arkalarında yaptıkları konuşmaları, müzakereleri ve verdikleri tavizleri unutarak ağız değiştirmek zorunda kalmışlardır.
Erdoğan, Trabzon ve Rize’de yaptığı son konuşmasında şunları söylemiştir:
“PKK terör örgütü 30 yıl boyunca bizim topraklarımızla birlikte, bu toprakların kutsal değerlerine saldırdı. İşte bugün de gerçek yüzünü bir kez daha ortaya koyuyor…”
“Biz, 30 yıldır terörle mücadele ediyoruz. Ülkemizde bir bölücü terör örgütü var ve bu ülkede 40 bini aşkın insan terörle mücadelede maalesef öldü. Öldürenler belli. Bunu artık anlamak için kâhin olmaya gerek yok…”
AKP, PKK’yı nasıl besledi, büyüttü, yetiştirdi ise, aynı çabayı ve ihtimamı Siyasal İslamcı örgütlerden de esirgemedi… Onların hastalarını, yaralılarını hastanelerimizde tedavi etti ve MİT Müsteşarının verdiği bilgiye göre tamı tamamına 2 bin TIR yardım malzemesi gönderdi… Ve aylarca IŞİD’e “Terör Örgütü” diyemedi.
Şunu açıkça söyleyebiliriz:
Onun “Paralel yapı” diye adlandırdığı ve savaş açtığı Fethullah Gülen takımının bu denli güçlenmesinin tek nedeni de yine AKP’dir.
Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, cemaat için “Allah şahittir, ne istediler de vermedik… Safmışız…” demişti bir zamanlar… Ne zaman ki makam, mevki, çıkar kavgası başladı, bu yandaşların adı da “Paralel Devlet”e çıktı ve onları tasfiye hareketine giriştiler…
Ama ne yaparsa yapsınlar, AKP ve PKK son sürat güç, değer, itibar yitirmektedir.
ABD, AKP, PKK süratle kan kaybetmektedir ve sona doğru koşmaktadır… Çünkü taşlar yerine oturmaya başlamıştır… Devlet görevlileri de artık isyanlarını belirtmektedirler… Yurtseverlerin görevi ise bu ölümü hızlandırmaktadır.
Bunun için de PKK’yı, PYD’yi, AKP’yi, ABD’yi “şirin” göstermeye çalışan partilere ve liderlerine itibar etmeyeceğiz ve ATATÜRK’te BİRLEŞECEĞİZ… Atatürk’ün TAM BAĞIMSIZLIĞINDA birleşeceğiz… ALTI OKUNDA birleşeceğiz. KUVAYİ MİLLİYE ruhunda birleşeceğiz…
Yani, “MEVZU BAHİS VATANSA GERİSİ TEFERRUATTIR…” diyeceğiz…
Bir yanıt yazın