YENİDEN CENEVRE GÖRÜŞMELERİ

 
Nükleer programına ilişkin elde edilen anlaşma, “İran’ın dünya politikasına eklemlenmesi”, “Ortadoğu’da istikrarın oluşması” gibi fikirler oluşturdu.
Ağır yaptırımların iptali halinde İran’ın kendi doğal kaynaklarını kullanacağı, ekonomik olarak ayağa kalkacağı ve Ortadoğu’da etki gücünü arttıracağı düşünülüyor.
 
*
ABD, Suriye İç Savaşını Cenevre Barış Görüşmeleri sürecinde Rusya ile çözmeye çalışır ve Ortadoğu’yu Rusya ile paylaşma fikrini sürdürürken, bugün bu fikri terketmiştir.
Şimdi Ortadoğu’daki gücü bir şekilde Türkiye’yi bypass’a alarak Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın  yolu oluşturuluyor.
İran ile cepheleşmek istenmiyor, İran sorunsalı durgunluğa, Ortadoğu politikası Soğuk Savaş çerçevesine taşınıyor…
 
*
Bu sırada ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Halit Hoca ile görüşmesinde, Beşar Esad’ın ülkenin uzun vadeli geleceğinin bir parçası olabilme noktasında tüm meşruiyetini kaybettiğini söylüyor.
“Esad rejiminden tüm kesimleri kapsayan, Suriye’deki hasarı toparlayabilecek, ülkeyi birlik haline getirecek ve meşru  gelecek sağlayacak bir hükümete doğru dönüşüm gerekiyor” diyor.
Ardından BM, bugün Salı günü Suriye’deki krize siyasi çözüm bulmak için yeniden Cenevre müzakerelerinin başlayacağını duyuruyor…
 
*
Cenevre’deki ikinci tur Barış Konferansı, SMDK’ nın tek hedefi olan rejimi değiştirme ısrarıyla sonuçsuz kapanmıştı.
Çünkü o görüşmelerde Suriye rejimi anayasal, kanuni ve meşru sorumluluk olarak güvenliğin tesis edilmesinden birinci derecede sorumlu olduğunu savunuyordu…
 
*
İkinci tur görüşmelerde rejime karşı bir araya getirilen ve birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşturulan, o yüzden her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden SMDK’nın görüşme performansının çok  zayıf olduğu,
Koalisyona bağlı Özgür Suriye Ordusunun  çatışmalarda güçsüz kalarak SMDK’nın elini bir kez daha  müzakere masasında zayıf bıraktığı da görülmüştü.
 
*
Rejimin destekçisi Rusya ise “Suriye’de tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu’nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesi doğru değildir” görüşündeydi.
 
*
II.Cenevre müzakerelerinin sonuçsuz kapanması ardından, bölgesel çıkarları ezilen ABD;
Suriye ile ilgili askeri saldırı seçeneğin yer almadığı diğer tüm seçenekler yeniden değerlendirmeye aldı.
 
*
İlkin SMDK’nın yapısının değiştirilmesine el atıldı.
Sonra Beşar Esad’ın iktidar üzerindeki kontrolünün son bir yılda arttığı, Esad’ın avantajlı bir konumda olduğu sürece Suriye ile ilgili siyasi bir uzlaşının pek mümkün olmadığı düşüncesiyle Suudi Arabistan,Türkiye, Katar gibi ülkelerin Özgür Suriye Ordusu ve radikal gruplara  daha ileri silahları vermesinin yolu açıldı.
BM kararlarına aykırı olarak ABD, Suudi Arabistan,Türkiye ve Katar’ın fonladığı, silahlandırıp, yönlendirdikleri İslamcı radikal örgütler, özellikle IŞİD  adı altında Suriye’de savaşa salındı.
Türk Milli İstihbarat Teşkilatı İŞİD ile müşterek çalışıyordu…
 
*
Bu sırada Başkan Obama, terörün arkasına sığınıyor ve kendilerinin savaşa saldığı İŞİD’le mücadele stratejisi adı altında Irak’ın ve Suriye’nin kuzey bölgelerinin de işgalini kapsayacak bir süreci başlatınca,
Rusya, ABD’nin BM Güvenlik Konseyi’nden onay almadan İŞİD ile mücadele için Suriye’de düzenleyeceği operasyonların saldırı eylemi niteliğini taşıyacağını, bunun uluslararası ilkelerin ihlali anlamına geleceğini açıklıyordu.
 
*
Ardından BM’nin girişimiyle Moskova’ da Şam yönetimi ve Cenevre müzakereleri ile türlü girişimde yok sayılan Suriye’ nin kadim partilerinin oluşturduğu iç muhalefet halkın acılarını hafifletmek amacıyla toplandı.
Rusya, Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden bireyleri cezalandırmanın ve söz konusu suçların detaylı ve esaslı bir biçimde kategorize edilmesinin öneminden  yana olduğunu tekrarla,
Bunun hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesinin  önemine vurgu yapıyordu.
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın bu bileşkeden çıkarılması, bu sistematik hukukun BM merkezinden yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasını savunuyordu.
 
*
Oysa ABD ne kendisini, ne de müttefiklerini yargının önüne atmak istemiyordu.
Moskova görüşmelerini bir fırsat olarak değerlendirdi, sonuçlarıyla Ortadoğu’nun bölünmesine yol açacak, Türkiye’nin önerdiği ve Fransa’nın desteklediği;
Birincisi, Suriye sorunun gerçek nedeninin Esad rejiminin politikaları ve uluslararası toplumun Suriye konusundaki tereddütlerinin sonucu olduğu, esas mücadelenin örgütü doğuran nedenlerle olması gerekliliği,
İkincisi, hava saldırıları ile sonuç almanın mümkün olmadığı gerekçesiyle,
Esad rejimi ile mücadelede “güvenli bölge, uçuşa yasak bölge, eğit-donat ” başlıklarını içeren üç aşamalı bir plana sessizce destek verdi.
 
*
Nitekim, Mart’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suudi Kralı Selman’ı ziyaretinde isyancıları daha etkin kılmak üzere desteği artırma ve isyan çabalarını birleştirme ihtimalleri konuşuldu.
Böylece Suriye’nin en güçlü iki isyancı grubu, Türkiye’nin desteklediği  El Nusra Cephesi ve Ahrar el Şam arasında bir anlaşmanın yolu açıldı.
Kuzeydeki daha küçük İslamcı isyan gruplarının çoğu ama aynı zamanda  ılımlı Özgür Suriye Ordusu birimlerini birleştiren Fetih Ordusu adlı yeni bir şemsiye örgüt oluşturuldu.
Türkiye, Suriye’de birleşik bir Sünni cephesi için Suudi Arabistan’la güçlerini birleştirmeyi tercih etmiş ve böyle bir koalisyonun ancak  El Kaideci El Nusra’yı kapsaması halinde başarılı olabileceği gerçeğini kabul etmişti…
 
*
Geçen birkaç ayda isyancılar, ülkenin hem güneyinde hem de kuzeyinde hükümet güçlerini geri püskürtmede başarılı oldular.
Kuzeyde İdlib’i aldılar  ve son iki haftada güneye doğru ilerlediler.
Çatışmalar Suriye’nin güneyine,Ürdün ile sınır bölgelerine kaydı.
Bu bölgelerde Suriye hükümetinin büyük askeri birlikleri bulunuyor,silah gücü arttırılmış Özgür Suriye Ordusu  bizzat  Esad’a ya da bu bölgedeki hükümet birliklerine zayiat verirse rejimin avantajlarına son verileceği planlanıyor.
 
*
Ele geçirilen bölgelerin stratejik önemi ve isyancıların iyileşen koordinasyonu isyancıların  rejimin kontrolü altındaki bölgelerde daha da derinlere ilerlemesine yardımcı olacağı kanaatini oluşturdu.
Son kazanımlar Esad karşıtı isyancılarla Suudi Arabistan,Türkiye ve Katar’ın arasında daha iyi bir işbirliği sağlandığını da gösteriyordu…
 
*
Şimdi Ortadoğu’da kimi bölünmeler göze alınarak Türkiye’nin önerdiği ve Fransa’nın desteklediği 35. paralel üstünde “güvenli bölge, uçuşa yasak bölge” başlıklarında barışa evrilme öngörülüyor.
Teminen ABD kendi önderliğinde küresel ve bölgesel oyuncularla rejime karşı bir araya getirdiği SMDK ve bağlı  Özgür Suriye Ordusu birliklerini  “eğit-donat” planı çerçevesinde Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan’ daki kamplara gönderiyor.
İslamcı terör örgütleriyle mücadele  zamana yayılıyor.
 
*
Ne ki Batı’da El Kaide’nin Türk topraklarını kullanma kabiliyeti, NATO üyesi olan Türkiye’nin Suriye’deki iç savaşta oynadığı rol hakkındaki soruları mütemadiyen arttırıyor.
Türkiye her geçen gün, hangi gerekçe ile olursa-olsun, devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham ediliyor…
 
*
Bu çerçevede BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura’nın Cenevre’de tarafların aynı masa etrafında bir araya gelmeyeceği  ve bunun Cenevre-3 olmayacağını açıkladığı birebir müzakereler başlıyor.
Sonuçlarına ilişkin rapor 30 Haziran’da, tam da İran Nükleer programına ilişkin nihai anlaşmanın öncesinde BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’a sunulacaktır.
 
5.5.2015
 
Nükleer programına ilişkin elde edilen anlaşma, "İran'ın dünya politikasına eklemlenmesi", "Ortadoğu'da istikrarın oluşması" gibi fikirler oluşturdu.
Ağır yaptırımların iptali halinde İran'ın kendi doğal kaynaklarını kullanacağı, ekonomik olarak ayağa kalkacağı ve Ortadoğu'da etki gücünü arttıracağı düşünülüyor.
 
*
ABD, Suriye İç Savaşını Cenevre Barış Görüşmeleri sürecinde Rusya ile çözmeye çalışır ve Ortadoğu'yu Rusya ile paylaşma fikrini sürdürürken, bugün bu fikri terketmiştir.
Şimdi Ortadoğu'daki gücü bir şekilde Türkiye'yi bypass'a alarak Suudi Arabistan ve İran arasında dağıtmanın  yolu oluşturuluyor.
İran ile cepheleşmek istenmiyor, İran sorunsalı durgunluğa, Ortadoğu politikası Soğuk Savaş çerçevesine taşınıyor...
 
*
Bu sırada ABD Dışişleri Bakanı J.Kerry, Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu (SMDK) Başkanı Halit Hoca ile görüşmesinde, Beşar Esad'ın ülkenin uzun vadeli geleceğinin bir parçası olabilme noktasında tüm meşruiyetini kaybettiğini söylüyor.
"Esad rejiminden tüm kesimleri kapsayan, Suriye'deki hasarı toparlayabilecek, ülkeyi birlik haline getirecek ve meşru  gelecek sağlayacak bir hükümete doğru dönüşüm gerekiyor" diyor.
Ardından BM, bugün Salı günü Suriye'deki krize siyasi çözüm bulmak için yeniden Cenevre müzakerelerinin başlayacağını duyuruyor...
 
*
Cenevre'deki ikinci tur Barış Konferansı, SMDK' nın tek hedefi olan rejimi değiştirme ısrarıyla sonuçsuz kapanmıştı.
Çünkü o görüşmelerde Suriye rejimi anayasal, kanuni ve meşru sorumluluk olarak güvenliğin tesis edilmesinden birinci derecede sorumlu olduğunu savunuyordu...
 
*
İkinci tur görüşmelerde rejime karşı bir araya getirilen ve birbirinden çok farklı gruplar ve bireylerden oluşturulan, o yüzden her bir grubun diğer gruplardan ciddi farklılar gösteren bir takım hak ve iddiaları temsil eden SMDK'nın görüşme performansının çok  zayıf olduğu,
Koalisyona bağlı Özgür Suriye Ordusunun  çatışmalarda güçsüz kalarak SMDK'nın elini bir kez daha  müzakere masasında zayıf bıraktığı da görülmüştü.
 
*
Rejimin destekçisi Rusya ise "Suriye'de tek taraflı olarak tüm günahlardan Esad rejiminin suçlanması, teröristlerin yaptıkları zulüm ve muhalif güçler tarafından işlenen insani hukuk ihlallerinin göz ardı edilmesi ve bu durumun BM Genel Kurulu'nda tek taraflı kararlarla kabul ettirmek istenmesi doğru değildir" görüşündeydi.
 
*
II.Cenevre müzakerelerinin sonuçsuz kapanması ardından, bölgesel çıkarları ezilen ABD;
Suriye ile ilgili askeri saldırı seçeneğin yer almadığı diğer tüm seçenekler yeniden değerlendirmeye aldı.
 
*
İlkin SMDK'nın yapısının değiştirilmesine el atıldı.
Sonra Beşar Esad'ın iktidar üzerindeki kontrolünün son bir yılda arttığı, Esad'ın avantajlı bir konumda olduğu sürece Suriye ile ilgili siyasi bir uzlaşının pek mümkün olmadığı düşüncesiyle Suudi Arabistan,Türkiye, Katar gibi ülkelerin Özgür Suriye Ordusu ve radikal gruplara  daha ileri silahları vermesinin yolu açıldı.
BM kararlarına aykırı olarak ABD, Suudi Arabistan,Türkiye ve Katar'ın fonladığı, silahlandırıp, yönlendirdikleri İslamcı radikal örgütler, özellikle IŞİD  adı altında Suriye'de savaşa salındı.
Türk Milli İstihbarat Teşkilatı İŞİD ile müşterek çalışıyordu...
 
*
Bu sırada Başkan Obama, terörün arkasına sığınıyor ve kendilerinin savaşa saldığı İŞİD'le mücadele stratejisi adı altında Irak'ın ve Suriye'nin kuzey bölgelerinin de işgalini kapsayacak bir süreci başlatınca,
Rusya, ABD'nin BM Güvenlik Konseyi'nden onay almadan İŞİD ile mücadele için Suriye'de düzenleyeceği operasyonların saldırı eylemi niteliğini taşıyacağını, bunun uluslararası ilkelerin ihlali anlamına geleceğini açıklıyordu.
 
*
Ardından BM'nin girişimiyle Moskova' da Şam yönetimi ve Cenevre müzakereleri ile türlü girişimde yok sayılan Suriye' nin kadim partilerinin oluşturduğu iç muhalefet halkın acılarını hafifletmek amacıyla toplandı.
Rusya, Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden bireyleri cezalandırmanın ve söz konusu suçların detaylı ve esaslı bir biçimde kategorize edilmesinin öneminden  yana olduğunu tekrarla,
Bunun hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesinin  önemine vurgu yapıyordu.
Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın bu bileşkeden çıkarılması, bu sistematik hukukun BM merkezinden yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasını savunuyordu.
 
*
Oysa ABD ne kendisini, ne de müttefiklerini yargının önüne atmak istemiyordu.
Moskova görüşmelerini bir fırsat olarak değerlendirdi, sonuçlarıyla Ortadoğu'nun bölünmesine yol açacak, Türkiye'nin önerdiği ve Fransa'nın desteklediği;
Birincisi, Suriye sorunun gerçek nedeninin Esad rejiminin politikaları ve uluslararası toplumun Suriye konusundaki tereddütlerinin sonucu olduğu, esas mücadelenin örgütü doğuran nedenlerle olması gerekliliği,
İkincisi, hava saldırıları ile sonuç almanın mümkün olmadığı gerekçesiyle,
Esad rejimi ile mücadelede "güvenli bölge, uçuşa yasak bölge, eğit-donat " başlıklarını içeren üç aşamalı bir plana sessizce destek verdi.
 
*
Nitekim, Mart'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Suudi Kralı Selman’ı ziyaretinde isyancıları daha etkin kılmak üzere desteği artırma ve isyan çabalarını birleştirme ihtimalleri konuşuldu.
Böylece Suriye’nin en güçlü iki isyancı grubu, Türkiye'nin desteklediği  El Nusra Cephesi ve Ahrar el Şam arasında bir anlaşmanın yolu açıldı.
Kuzeydeki daha küçük İslamcı isyan gruplarının çoğu ama aynı zamanda  ılımlı Özgür Suriye Ordusu birimlerini birleştiren Fetih Ordusu adlı yeni bir şemsiye örgüt oluşturuldu.
Türkiye, Suriye’de birleşik bir Sünni cephesi için Suudi Arabistan’la güçlerini birleştirmeyi tercih etmiş ve böyle bir koalisyonun ancak  El Kaideci El Nusra’yı kapsaması halinde başarılı olabileceği gerçeğini kabul etmişti...
 
*
Geçen birkaç ayda isyancılar, ülkenin hem güneyinde hem de kuzeyinde hükümet güçlerini geri püskürtmede başarılı oldular.
Kuzeyde İdlib’i aldılar  ve son iki haftada güneye doğru ilerlediler.
Çatışmalar Suriye'nin güneyine,Ürdün ile sınır bölgelerine kaydı.
Bu bölgelerde Suriye hükümetinin büyük askeri birlikleri bulunuyor,silah gücü arttırılmış Özgür Suriye Ordusu  bizzat  Esad'a ya da bu bölgedeki hükümet birliklerine zayiat verirse rejimin avantajlarına son verileceği planlanıyor.
 
*
Ele geçirilen bölgelerin stratejik önemi ve isyancıların iyileşen koordinasyonu isyancıların  rejimin kontrolü altındaki bölgelerde daha da derinlere ilerlemesine yardımcı olacağı kanaatini oluşturdu.
Son kazanımlar Esad karşıtı isyancılarla Suudi Arabistan,Türkiye ve Katar'ın arasında daha iyi bir işbirliği sağlandığını da gösteriyordu...
 
*
Şimdi Ortadoğu'da kimi bölünmeler göze alınarak Türkiye'nin önerdiği ve Fransa'nın desteklediği 35. paralel üstünde "güvenli bölge, uçuşa yasak bölge" başlıklarında barışa evrilme öngörülüyor.
Teminen ABD kendi önderliğinde küresel ve bölgesel oyuncularla rejime karşı bir araya getirdiği SMDK ve bağlı  Özgür Suriye Ordusu birliklerini  "eğit-donat" planı çerçevesinde Türkiye, Katar ve Suudi Arabistan' daki kamplara gönderiyor.
İslamcı terör örgütleriyle mücadele  zamana yayılıyor.
 
*
Ne ki Batı'da El Kaide'nin Türk topraklarını kullanma kabiliyeti, NATO üyesi olan Türkiye'nin Suriye'deki iç savaşta oynadığı rol hakkındaki soruları mütemadiyen arttırıyor.
Türkiye her geçen gün, hangi gerekçe ile olursa-olsun, devletlerin uluslararası ilişkiler açısından görevlerini belirleyen BM Genel Kurulu tarafından kabul edilen kararlara aykırı davranmakla itham ediliyor...
 
*
Bu çerçevede BM Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın Cenevre'de tarafların aynı masa etrafında bir araya gelmeyeceği  ve bunun Cenevre-3 olmayacağını açıkladığı birebir müzakereler başlıyor.
Sonuçlarına ilişkin rapor 30 Haziran'da, tam da İran Nükleer programına ilişkin nihai anlaşmanın öncesinde BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'a sunulacaktır.
 
5.5.2015 - 7593

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir