Ekonomik kriz derinleşiyor…

NECDET BULUZ

Uzun zamandır ekonomimizin iyi olmadığını yazıyoruz. Son verilere baktığımızda ekonomideki gidişatın daha da çakıldığı gerçeği ile karşı karşıya kalıyoruz. Bizi yönetenler her ne kadar “Ekonomide yaşananlar bizi fazla etkilemez. Küresel sarsıntıdan herkes etkileniyor” diyorsa da, işin hiç de söylendiği gibi olmadığı açıkça görülüyor.
Bu satırlar yazılırken Nisan ayı enflasyon rakamları açıklanmıştı. TÜİK rakamlarına göre nisanda enflasyon beklentilerin üzerinde 1,63 olarak açıklandı. Beklentiler yüzde 1,43 olması yönündeydi. Nisan’da yıllık enflasyon yüzde 7,91 oldu. Tüketici fiyatları bazında nisanda en yüksek fiyat artışı görülen ürün, yüzde 32,91 ile kadın ceketi oldu. TÜFE nisanda bir önceki aya göre yüzde 1,63, Yİ-ÜFE ise yüzde 1,43 arttı. Geçen ay yıllık enflasyon tüketici fiyatlarında yüzde 7,91, yurt içi üretici fiyatlarında yüzde 4,80 olmuştu.

Ekonomisi iyi olan, ya da iyiye giden bir ülkede enflasyon rakamları bu kadar yüksek çıkar mı? Bunu ayrıca yazacağız ve tartışacağız.
İşin sıkıntılı yanı yabancı sermayenin kaçışı ve gelmeyişidir. Bu da yatırımların durduğu anlamına geliyor. Konu, ihracatı etkiliyor. Yatırım olmayınca istihdam olmuyor, istihdam olmayınca da işsiz sayısı artıyor. Tüketici toplum olgusu gelişiyor. Şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu en büyük sıkıntının bu saydıklarımız olduğunu düşünüyoruz.
Merkez Bankası verilerine göre 7-14 Kasım 2014 haftasından 24 Nisan 2015’e kadar devlet iç borçlanma senetleri (DİBS) ve repo piyasasına kur farkından arındırılmış olarak 3 milyar 825 milyon dolar girdi. Aynı dönemde 4 milyar 807 milyon dolar ise para piyasalarından çıktı. Yani kaçan sermaye miktarı geleni çoktan aştı. Gelen sermayenin kaçması bir yana 982 milyon dolarlık ekstradan ekstradan çıkışın yaşandığı da görülüyor.
Kasım ayında hükümet yapısal reform paketini açıkladıktan sonra 541 milyon dolar para girişi oldu. Şimşek’in karşılaştırma yaptığı nisan ayının henüz açıklanan 24 Nisan verilerine göre 1 milyar 39 milyon dolar çıkış yaşandı. Özetle nisan ayı tamamlanmadan kaçan para geleni ikiyi katladı.
Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, yaptığı açıklamalarda ekonomimizin içinde bulunduğu durumu çok açık ifadelerle dile getiriyor. Merkez Bankası’nın politikalarını destekliyor. Merkez Bankası’na karşı savaş açan Cumhurbaşkanı ile de karşı karşıya gelebiliyor.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, geçenlerde Forum İstanbul’da yaptığı konuşmada, Türkiye’nin büyüyebilmek için yabancı sermayeye ihtiyacı olduğunu belirterek güven vurgusu yapmıştı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise Türkiye’den yabancı sermaye kaçışının Erdoğan’ın yüzünden olduğunu bilmesine karşın, hükümetin açıkladığı yapısal reform paketinin kasım ayında yüksek oranda yabancı sermaye çektiğini söyleyerek”Çıkışların bu kadar fazla olması normal” diye bir savunma getirmişti.
Görebildiğimiz kadarı ile yabancı sermaye istediği gibi oynuyor. Dolar’daki yükselişin önüne neden geçilemiyor? Merkez Bankası’nın müdahalesine, piyasaya para sürmesine kadar Dolar’ın ateşi düşürülemiyorsa burada bir yanlışlık var demektir.
Merkez Bankası üzerinde baskı kurup “Faizlerin düşürülmesi gerekiyor” demek sonuç getirir mi? Nitekim getirmemiştir. Ekonomiyi bilenler bunun nereye toslayacağını iyi bilirler. Nitekim Merkez Bankası’na bugüne kadar yapılan müdahaleler Türkiye’ye çok pahalıya mal olmuştur. Yanlış politikalarda dışarıyı ve bazı kesimleri suçlayarak düzlüğe çıkma çabalarının da bir sonuç vermediği görülüyor.
Daha önceki dönemlerde piyasalara sıcak para akışı vardı. Kaynağı belli olmayan bu sıcak para ile ekonomimiz sarsılmıyor ayakta kalabiliyordu. Ancak, bu akış kesilmiş bulunuyor. Ekonomimizin güven vermemesi de yabancı sermayenin kaçışını hızlandırdığı için Dolar’daki yükselişin de önüne geçilemiyor. Bu sıkıntının ilerleyen zaman diliminde daha da artacağını görebilmekteyiz.
Döviz kurlarındaki yükselişin en büyük nedeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamaları, baskısı ve müdahaleleri olarak iddia ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın döviz kurlarında çıkardığı yangınlar nedeniyle Türk Lirası’nın (TL) değerinde büyük bir devalüasyon olması, bu yüzden Türk mallarının ucuzlaması nedeniyle büyük artışlar olması gereken ihracatta rekor düşüşler sürüyor. İhracat, Şubat ayının ardından Mart ayında da geriledi, dış ticaret açığı da rekor düzeye ulaşmış bulunuyor.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) açıkladığı dış ticaret verilerine göre; ihracat Mart ayında, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 14,4 azalarak 12 milyar 570 milyon, ithalat yüzde 6,1 azalarak 18 milyar 723 milyon dolara düştü. Bu azalma rakamı küçümsenecek gibi görülmüyor.
Nitekim 7 Haziran seçimlerine hazırlanan siyasi partiler, ekonomiyi önemseyerek, politikalarının ağırlığını da ekonomi üzerine kurmaya başladı. Çünkü bugün halkın en büyük sorunu ekonomik olarak değerlendiriliyor. Pahalılık ve enflasyon nedeni ile sıkıntı yaşayanların yanı sıra işsizleri de koyduğumuzda içinde bulunduğumuz durumu daha net görebiliriz.
Sanki bizi yönetenler ve yandaş medya, ekonomik kriz yokmuş gibi bir algı oluşturmaya çalışıyor. Bazı gerçekleri de halktan gizlemeyi önemsiyor. Ancak, ortadaki rakamlar, pahalılık, işsizlik ve enflasyon içinde bulunduğumuz ekonomik durumu açık biçimde gözler önüne seriyor. Bunun gizlenecek, saklanacak bir tarafı da yoktur. TÜİK’in rakamlarını da değerlendirdiğimizde içinde bulunduğumuz durumu daha iyi analiz edebiliriz.
[email protected]
[email protected]

NECDET BULUZ - food saglik beslenme

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir