Seçimin ikinci turuna saatler kaldı.
Peşinen söyleyelim, kimsenin inancı, kararı hiçbir şekilde horlanamaz, halkın iradesine de kimse bir şey diyemez, sandıktan ne çıkarsa amenna.
Kendi adımıza bir başka gerçeğin daha altını çizelim: Siyasi konularda ahkam kesecek durumumuz yoktur ve onu işin ehline bırakıyoruz ancak altı çizilmesi gereken bir hususu da belirtmeden geçmeyelim; Oy, kişisel değil, toplumsal bir sorumluluktur. Kişiler, “bana şunu verirse, bana şunu yaparsa” veya “beni kızdırdıydı, bana şunu dediydi” diye değil, topluma katacaklarını ve kaybettireceklerini hesap ederek oy vermek zorunda, bazı UBP’lilerin yaptığı gibi değil.
UBP ile geçmişte TKP, bugün TDP olan partinin görüşleri arasında dünyalar kadar fark var. Hatta ortaya sağdan soldan bir iki parti bile girebilir, o denli uzaklar birbirinden. Ne var ki, kader ağlarını ördü ve UBP içinden Cumhurbaşkanına diş bileyerek, oylarını Kudret Özersay’a tevdi eden bu kişiler Akıncı ve Derviş Eroğlu arasında kalakaldı. Akıncı cephesinde de olayın farklı versiyonu yaşandı. Kıbrıslılığı ari bir ırk olarak tanımlayıp, Türkiye’den gelenleri paçavra yerine bile koymayan ve her fırsatta aşağılamaktan çekinmeyen nefret/ırkçı ekolün temsilcileri bir anda sus pus olmakta kalmadı, Türkiyelilerle canım cicim havalarına girdi ve “Gel, kuyumu kazsan da, dirliğimi, düzenimi bozacak olsan da gel… Yeter ki diğer aday ağzının payını alsın” düşüncesinin hakim olduğu bu seçim, Makyavelli’ye bile parmak ısırtacak kıvama geldi.
Nitekim hayra alamet değil bu… Hem de, hiç kimse için. Dün aynı fikir etrafında birleşip, görüşleri doğrultusunda siyaset yapanların bugün kişisel nedenlerle günahlarını bile vermeyecekleri, itikadi ayrılıkların kapanmasının mümkün olmadığı adaylara, kıymetli iradelerini altın tepside sunmaları kimsenin değirmenine su taşımayacağı gibi, kafaları duvarlara vurduracak.
Özellikle de kurultay döneminden kalan “hıncın” rövanşını almak isteyenlerin kafalarını…
Kişisel kinle, düşüncelerinden, hayat felsefelerinden, siyasi görüşlerinden çok uzak bir adaya destek vermelerinin vicdanlarda ve uslarda hiçbir karşılığı olmadığı gibi, tarihi bir hataya imza atmak olduğunu vurgulamak durumundayız. Kilit kavramının “intikam” olduğu bir seçimden çıkacak sonuç bir süreliğine yürekleri rahatlatabilir, peki gerçeklerle yüzleşince ne olacak? Bu ters motivasyonlarınızın sadece, öfkenizle sandığa gömeceğiniz adayda mı silinmeyen izler bırakabileceğini düşünüyorsunuz?
Başta söyledim; Kimse kimsenin özgür iradesine karışamaz, her vatandaş kendi düşüncesini temsil eden adayı destekleyer ancak birilerine ders vermek adına ideallerden, ideolojilerden, savunulan değerlerden, siyasi görüşten fersah fersah uzakta olan bir adayın ekmeğine yağ sürerse tarih bunları affetmez.
Ve atalar sözüdür; Öfkeyle kalkan zararla oturur.
YURDAGÜL ATUN, KKTC
Yazıları posta kutunda oku