Site icon Turkish Forum

KÜRDİSTAN DEVLETİ

 
İŞİD ile Irak Ordusu arasındaki çatışmalarda, devrik Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in Yardımcısı İzzet İbrahim El Duri öldürüldü.
El Duri, BAAS Partisi'nin iktidara geldiği 1968'deki darbenin mimarlarından ve Saddam'a en yakın isimlerden biriydi.
2003'te Irak'ı işgal etmeye başlayan ABD güçleri Saddam ve BAAS rejiminin birçok önde gelen ismini yakalamasına rağmen onu yakalayamamış, başına 10 milyon dolar ödül koymuştu.
 
*
El Duri'nin öldürülmesi, Irak Kürt Bölge Yönetimi'ni (IKBY)  etkileyecek bir sıra olasılığa yol açmıştır. 
Çünkü IKYB lideri M. Barzani uzun süreden beri merkezi hükümeti zayıflatmak için BAAS Partisi liderleriyle işbirliği yapmakta,
Öte yanda IŞİD'in varlığına itiraz etse de Musul'un düşmesindeki rolüyle Irak'ın fiili olarak üçe bölünmüş halinin sürmesini hedeflemekle suçlanıyor.
 
*
Son Irak Parlamentosu seçimlerine Şiiler iktidardaki paylarının artması, Sünniler merkezi hükümetin yapısının ve Başbakanın değişmesi, Kürtler ise statülerinde yükselme talepleriyle girmişti.
Ne ki seçim sonuçları taleplerin karşılanmasına yetmedi, her talep Irak'ın birliği ve dirliğini belirleyecek bir çatışma ortamı oluşturdu.
 
*
Merkezi Hükümetin, seçimlerin ardından ABD liderliğinde Suudi Arabistan ve Türkiye'nin desteklediği IŞİD'e karşı Sünnilerin yaşadığı bölgede yürüttüğü mücadelede yetersiz kalışı ve Sünni halk üzerinde kurduğu baskı karmaşık etnik ve dini gruplar arasında ayrışmalara hız verdi.
Şimdilerde hükümet hem hâlâ siyasi karmaşa ve istikrarsızlığın önüne geçmek,hem İŞİD'in ele geçirdiği fakat henüz etkinliğini tam olarak kuramadığı bölgelerde örgütü pasifize etmenin yöntemlerini arıyor...
 
*
Ama Barzani, birincisi; Musul'un devlet kontrolünden çıkarılması için BAAS'çılarla doğrudan işbirliğindedir.
Nitekim Musul'un düşmesinden sonra İŞİD tehditini ileri sürerek en önemli petrol havzasında yer alan Kerkük'ü kontrolüne almıştır!
İkincisi; IŞİD'le de dolaylı olarak işbirliği yapıyor...
Mesela,Musul'un düşmesinden bir hafta önce ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün ve Türkiye'nin öngörüsüyle  Ürdün/Amman'da  yapılan bir toplantıda KDP ile temsil edilmiş ve BAAS'çılarla birlikte Musul'un düşüşünü planlamıştır.
 
*
Sonra Anayasa'nın 140. Maddesinin kendiliğinden uygulandığını ve Kerkük'ün Kürdistan Bölgesi’ne katılmış olduğunu, bunun müzakere konusu bile olmayacağını açıklıyor.
Ardından BBC televizyonunda "Bağımsızlık Kürdistan halkının doğal hakkıdır. Son gelişmelerin ardından artık şunu saklamayacağız; Kürdistan'ın nihai hedefi bağımsızlıktır. Bağımsızlık referandumuna gideceğiz ve Kürdistan halkının kararına saygı duyacağız" ifadesiyle,
O gün- bugün Irak'ın her saat daha fazla siyasi karmaşaya ve istikrarsızlığa boğulmasına katkı koyuyor. 
 
*
Ne ki,o günün konjoktüründe,doğrusu Barzani'nin referandum kararı pek zorlu bir durum yaratmaktaydı.
Birincisi; Barzani, eğer Kerkük'ü Kürdistan bölgesi içine alan ve böylece ekonomisi kendine yeten bağımsız bir Kürdistan kurguluyorsa,
Irak, İran, Rusya, Çin  gibi muhaliflere koz veriyordu ki, bu durumda Kürdistan'ın  tanınması çok zordu. 
İkincisi; Barzani, eğer Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerde askeri varlığını tutarak sadece Kürdistan bölgesinde bağımsızlık ilanını kastediyorsa,
Bu defa da Kürdistan ekonomisini ayakta tutabilmek için yaşanılan kaosu gerekçe gösterecek ve Irak Anayasasını ihlal etmek pahasına Kerkük petrollerinin satışına devam edecekti. 
Bu durum da Kürdistan-Irak arasında  sorunlu tartışmalı bölgelerin uluslararası platforma taşınması sonucu oluşacaktı...
 
*
O yüzden referandum ve bağımsızlık kararı askıya alındı..
Rağmen Barzani, IŞİD'in Irak'ı fiilen parçalayan saldırısını fırsata dönüştürüp, tartışmalı bölgeleri ilhak etmeye yönelik adımlarını pekiştirdi.
Hatta tartışmalı bölgeleri ele geçirmek için Peşmerge güçlerini özellikle Kerkük'te yoğunlaştırmış, Erbil'in güvenliği konusunda ciddi açıklar meydana getirmişti.
Sonra IŞİD, Erbil'e yaklaşınca Kürdistan'ın bağımsızlığı bir yana varlığı bile büyük bir tehlike altında olduğu gibi bir görüntü oluşturulmuştu!
 
*
Barzani, güya IŞİD'e karşı kullanmak bahanesiyle "Biz tüm dostlarımızdan silah talep ettik. Askeri destek talebimiz karşısında bize ilk yardım eden İran İslam Cumhuriyeti oldu. Bize silah verdi ve askeri işbirliğinde bulundu" dedi.
Ve Erbil'e ilk müdahale hâlâ o bölgede bulunan İran birliklerinden geldi.
 
*
Bugün, Irak'ta IŞİD işgaline karşı kısa sürede ve kesin sonuç alabilecek tek gücün bölge ülkeleri tarafından oluşturulan  Şii milisler ile  Gönüllü Halk Güçleri olduğu görülüyor.
Ama Türkiye ve Suud Arabistan IŞİD işgali altındaki bölgelerin Tahran'ın Bağdat üzerindeki nufuzundan endişeyle  İran askeri danışmanların komutasında bulunan Gönüllü Halk Güçleri tarafından korunmasına itiraz ediyor.
Güya Gönüllü Halk Güçlerinin, İKYB'nin tartışmalı bölgeleri ilhak ve bağımsızlık rüyalarını bitereceğinden korkuluyor...
 
*
Halbuki ABD Ukrayna krizinde Rusya ile cepheleşmek istemediği için anlaşmazlığı durgunluğa, küresel politikada Rusya ile ilişkileri Soğuk Savaş çerçevesine  taşımıştır.
Rusya ile ekonomik ilişkiler sınırlandırılıyor, stratejik bağ kurma fikrinden vazgeçiliyor.
 
*
Bu çerçevede, 2 Nisan'da İsviçre/Lozan'da, İran ile 5+1 ülkelerinin sürdürdüğü nükleer müzakerelerde nihai  anlaşmanın yazılması için 30 Haziran tarihi belirlenmiştir.
Şimdi yeni bir konjonktür yaşanıyor ve  taraflar Soğuk Savaş mantığına uygun birbirlerine karşı neredeyse her gün yeni ataklar geliştiriyor.
 
*
Bu ataklardan biri Papa Francis'in açıklaması, sonra Avrupa Parlamentosu'nun "Türkiye 1915'te Ermenilere soykırım yapmıştır" kararıyla Türkiye'nin giderek siyasi ve hukukî yaptırımlarla karşı karşıya bırakılmasıdır.
Bu süreçte ABD, nükleer silahtan mahrum bırakacağı İran'a, bölgede konvansiyonel bir hegemonya kurma yolunu açmayı, karşılığında Türkiye'nin bypass'a alınacağı olasılığının doğmasıdır.
 
* 
Buna göre yakın gelecekte "Büyük Ermenistan İdeali" perspektifinde İran, IKYB ve Azerbaycan enerji kaynaklarının Avrupa'ya taşınması güzergahının Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Karadeniz'den Avrupa'ya mı yapılacağı sorusu gündeme geliyor.
İran askeri komutasındaki Gönüllü Halk Güçlerinin, İKYB'nin tartışmalı bölgeleri ilhak ve bağımsızlık rüyalarına katkı sunması olasılığı yükseliyor. 
 
23.4.2015 - kurdistan

 

 
İŞİD ile Irak Ordusu arasındaki çatışmalarda, devrik Devlet Başkanı Saddam Hüseyin’in Yardımcısı İzzet İbrahim El Duri öldürüldü.
El Duri, BAAS Partisi’nin iktidara geldiği 1968’deki darbenin mimarlarından ve Saddam’a en yakın isimlerden biriydi.
2003’te Irak’ı işgal etmeye başlayan ABD güçleri Saddam ve BAAS rejiminin birçok önde gelen ismini yakalamasına rağmen onu yakalayamamış, başına 10 milyon dolar ödül koymuştu.
 
*
El Duri’nin öldürülmesi, Irak Kürt Bölge Yönetimi’ni (IKBY)  etkileyecek bir sıra olasılığa yol açmıştır. 
Çünkü IKYB lideri M. Barzani uzun süreden beri merkezi hükümeti zayıflatmak için BAAS Partisi liderleriyle işbirliği yapmakta,
Öte yanda IŞİD’in varlığına itiraz etse de Musul’un düşmesindeki rolüyle Irak’ın fiili olarak üçe bölünmüş halinin sürmesini hedeflemekle suçlanıyor.
 
*
Son Irak Parlamentosu seçimlerine Şiiler iktidardaki paylarının artması, Sünniler merkezi hükümetin yapısının ve Başbakanın değişmesi, Kürtler ise statülerinde yükselme talepleriyle girmişti.
Ne ki seçim sonuçları taleplerin karşılanmasına yetmedi, her talep Irak’ın birliği ve dirliğini belirleyecek bir çatışma ortamı oluşturdu.
 
*
Merkezi Hükümetin, seçimlerin ardından ABD liderliğinde Suudi Arabistan ve Türkiye’nin desteklediği IŞİD’e karşı Sünnilerin yaşadığı bölgede yürüttüğü mücadelede yetersiz kalışı ve Sünni halk üzerinde kurduğu baskı karmaşık etnik ve dini gruplar arasında ayrışmalara hız verdi.
Şimdilerde hükümet hem hâlâ siyasi karmaşa ve istikrarsızlığın önüne geçmek,hem İŞİD’in ele geçirdiği fakat henüz etkinliğini tam olarak kuramadığı bölgelerde örgütü pasifize etmenin yöntemlerini arıyor…
 
*
Ama Barzani, birincisi; Musul’un devlet kontrolünden çıkarılması için BAAS’çılarla doğrudan işbirliğindedir.
Nitekim Musul’un düşmesinden sonra İŞİD tehditini ileri sürerek en önemli petrol havzasında yer alan Kerkük’ü kontrolüne almıştır!
İkincisi; IŞİD’le de dolaylı olarak işbirliği yapıyor…
Mesela,Musul’un düşmesinden bir hafta önce ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Ürdün ve Türkiye’nin öngörüsüyle  Ürdün/Amman’da  yapılan bir toplantıda KDP ile temsil edilmiş ve BAAS’çılarla birlikte Musul’un düşüşünü planlamıştır.
 
*
Sonra Anayasa’nın 140. Maddesinin kendiliğinden uygulandığını ve Kerkük’ün Kürdistan Bölgesi’ne katılmış olduğunu, bunun müzakere konusu bile olmayacağını açıklıyor.
Ardından BBC televizyonunda “Bağımsızlık Kürdistan halkının doğal hakkıdır. Son gelişmelerin ardından artık şunu saklamayacağız; Kürdistan’ın nihai hedefi bağımsızlıktır. Bağımsızlık referandumuna gideceğiz ve Kürdistan halkının kararına saygı duyacağız” ifadesiyle,
O gün- bugün Irak’ın her saat daha fazla siyasi karmaşaya ve istikrarsızlığa boğulmasına katkı koyuyor. 
 
*
Ne ki,o günün konjoktüründe,doğrusu Barzani’nin referandum kararı pek zorlu bir durum yaratmaktaydı.
Birincisi; Barzani, eğer Kerkük’ü Kürdistan bölgesi içine alan ve böylece ekonomisi kendine yeten bağımsız bir Kürdistan kurguluyorsa,
Irak, İran, Rusya, Çin  gibi muhaliflere koz veriyordu ki, bu durumda Kürdistan’ın  tanınması çok zordu. 
İkincisi; Barzani, eğer Kerkük ve diğer tartışmalı bölgelerde askeri varlığını tutarak sadece Kürdistan bölgesinde bağımsızlık ilanını kastediyorsa,
Bu defa da Kürdistan ekonomisini ayakta tutabilmek için yaşanılan kaosu gerekçe gösterecek ve Irak Anayasasını ihlal etmek pahasına Kerkük petrollerinin satışına devam edecekti. 
Bu durum da Kürdistan-Irak arasında  sorunlu tartışmalı bölgelerin uluslararası platforma taşınması sonucu oluşacaktı…
 
*
O yüzden referandum ve bağımsızlık kararı askıya alındı..
Rağmen Barzani, IŞİD’in Irak’ı fiilen parçalayan saldırısını fırsata dönüştürüp, tartışmalı bölgeleri ilhak etmeye yönelik adımlarını pekiştirdi.
Hatta tartışmalı bölgeleri ele geçirmek için Peşmerge güçlerini özellikle Kerkük’te yoğunlaştırmış, Erbil’in güvenliği konusunda ciddi açıklar meydana getirmişti.
Sonra IŞİD, Erbil’e yaklaşınca Kürdistan’ın bağımsızlığı bir yana varlığı bile büyük bir tehlike altında olduğu gibi bir görüntü oluşturulmuştu!
 
*
Barzani, güya IŞİD’e karşı kullanmak bahanesiyle “Biz tüm dostlarımızdan silah talep ettik. Askeri destek talebimiz karşısında bize ilk yardım eden İran İslam Cumhuriyeti oldu. Bize silah verdi ve askeri işbirliğinde bulundu” dedi.
Ve Erbil’e ilk müdahale hâlâ o bölgede bulunan İran birliklerinden geldi.
 
*
Bugün, Irak’ta IŞİD işgaline karşı kısa sürede ve kesin sonuç alabilecek tek gücün bölge ülkeleri tarafından oluşturulan  Şii milisler ile  Gönüllü Halk Güçleri olduğu görülüyor.
Ama Türkiye ve Suud Arabistan IŞİD işgali altındaki bölgelerin Tahran’ın Bağdat üzerindeki nufuzundan endişeyle  İran askeri danışmanların komutasında bulunan Gönüllü Halk Güçleri tarafından korunmasına itiraz ediyor.
Güya Gönüllü Halk Güçlerinin, İKYB’nin tartışmalı bölgeleri ilhak ve bağımsızlık rüyalarını bitereceğinden korkuluyor…
 
*
Halbuki ABD Ukrayna krizinde Rusya ile cepheleşmek istemediği için anlaşmazlığı durgunluğa, küresel politikada Rusya ile ilişkileri Soğuk Savaş çerçevesine  taşımıştır.
Rusya ile ekonomik ilişkiler sınırlandırılıyor, stratejik bağ kurma fikrinden vazgeçiliyor.
 
*
Bu çerçevede, 2 Nisan’da İsviçre/Lozan’da, İran ile 5+1 ülkelerinin sürdürdüğü nükleer müzakerelerde nihai  anlaşmanın yazılması için 30 Haziran tarihi belirlenmiştir.
Şimdi yeni bir konjonktür yaşanıyor ve  taraflar Soğuk Savaş mantığına uygun birbirlerine karşı neredeyse her gün yeni ataklar geliştiriyor.
 
*
Bu ataklardan biri Papa Francis’in açıklaması, sonra Avrupa Parlamentosu’nun “Türkiye 1915’te Ermenilere soykırım yapmıştır” kararıyla Türkiye’nin giderek siyasi ve hukukî yaptırımlarla karşı karşıya bırakılmasıdır.
Bu süreçte ABD, nükleer silahtan mahrum bırakacağı İran’a, bölgede konvansiyonel bir hegemonya kurma yolunu açmayı, karşılığında Türkiye’nin bypass’a alınacağı olasılığının doğmasıdır.
 
Buna göre yakın gelecekte “Büyük Ermenistan İdeali” perspektifinde İran, IKYB ve Azerbaycan enerji kaynaklarının Avrupa’ya taşınması güzergahının Güneydoğu, Doğu Anadolu ve Karadeniz’den Avrupa’ya mı yapılacağı sorusu gündeme geliyor.
İran askeri komutasındaki Gönüllü Halk Güçlerinin, İKYB’nin tartışmalı bölgeleri ilhak ve bağımsızlık rüyalarına katkı sunması olasılığı yükseliyor. 
 
23.4.2015
Exit mobile version