NECDET BULUZ
Vatikan’da Papa’nın Türkiye’yi Ermeni soykırımı ile suçlamasının ardından Avrupa Parlamentosu da yaptığı açıklamada “1915 soykırımdır. Ankara arşivlerini açsın ve Erivan ile barışsın” dedi.
Türkiye tam kuşatıldı ve çembere alındı. Olayların ve açıklamaların gerçeklerle hiç ilgisi yok, tamamen siyasi içerik taşıyor.
AP’nin açıklaması, bizi idam ediyor. Öldükten sonra da arşivlerin açılıp, tartışılması gerektiğini anlatıyor. Resmen bizimle alay ediyorlar, peşin hüküm veriliyor. Hâlbuki suçlama yapılmadan önce arşivlerin açılması, gerçeklerin ortaya çıkması gerekiyor. Buna yanaşmıyorlar.
Bizdeki en büyük sıkıntıya gelince:
Bu suçlamalar karşısında kendimizi savunmaya alıyoruz. Karşı atağa geçemiyoruz. Kendimizi savunamadığımız gibi gerçekleri de anlatamıyoruz. Bizi dinlemiyorlar.
Demek ki, yalnızız ve kendimizi savunacak, dinletecek kadar da ne ekonomik, ne siyasi gücümüz yok. Uzun vadeye yayabileceğimiz bir stratejimizin olmadığını da görüyoruz. Bazı derme çatma açıklamalarla işi geçiştirmek istiyoruz. Bunların da hiçbir şey ifade etmediğini artık görmeliyiz.
Geçen yıl Erdoğan’ın taziye ve özründen sonra, bu yıl da Başbakan Davutoğlu’nun “Osmanlı Ermenilerini bir kez daha saygı ile anıyor ve çocuklarına, torunlarına taziyelerimizi sunuyorum” demesi, özür değil de nedir?
Başbakan’ın bu açıklamaları Türkiye’de ve Azerbaycan’da katledilen, diri diri mezarlara gömülen Türklerin kemiklerini sızlatmıştır. Ermenileri daha da şımartmıştır. Siz, taziye yayınlar, özür dileme noktasına gelirseniz, Ermeni’leri durduramazsınız.
Başbakan Davutoğlu açıklamasında bununla da yetinmiyor. 24 Nisan’da Ermeni Patrikhanesi tarafından tören düzenleneceğini, bu törenlere bir devlet yetkilisinin de katılacağını açıkladı. Tam kaymaklı kadayıf oldu.
Çok uzaklara gitmeye gerek yoktur.
21.yüzyılın katliamını Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’a bağlı Hacalı’da yapan Ermeniler değilmiş gibi bir havaya girmenin anlamı var mı? Ermeni katillerin önce bunun hesabını vermeleri gerekir. Asıl soykırımcı ve katil olanlar, başkalarını suçlamaya kalkıyor. Üstelik dış ülkeleri de arkalarına alıp, saldırdıkça saldırıyor. Bunlara karşı sessiz kalınabilir mi?
Ermeni soykırımının gerçek olmadığı biliniyor. Yalan ve dolanla bizi suçlayıp, tazminat ve toprak isteğinde bulunanlara karşı taziye ve özür dilemeye kalkarsak, suçlamaları da baştan kabul etmiş olmuyor muyuz? İç ve dış düşmanlarımızın beklediği noktaya gelmenin bir anlamı var mı?
Arşivler, Osmanlı’nın son dönemlerinde 7 düvele karşı savaş verdiğini, bunu fırsat bilen içimizdeki Ermeniler’in Rusya’nın ve Fransa’nın da desteği ve kışkırtması ile dünyada eşi benzeri görülmemiş katliam ve vahşete imza attığını gösteriyor. Bebekler, hamile kadınlar diri diri topraklara gömülmüş, köylerdeki baskınlarda bir tek canlı bırakılmamıştı.
Azerbaycan’ın Dağlık Karabağ’ında ve Hocalı’daki vahşeti ve katliamları yapanlar Ermenilerden başkası değildir. Bunları unutmak mümkün mü?
İşte dönüp dönüp aynı şeyleri söylemek durumunda kalıyoruz. Eğer ekonomik ve siyasi gücümüz olsa, güçlü bir devlet yapısına sahip olsak hiç bugünkü sıkıntıları yaşar mıyız? En iyi müttefiklerimiz bile Ermeni soykırımı konusunda karşımızda yer alıyor. Dostluk elini uzattığımız ülkeler bile karşımıza çıkıyor. Bu konularda biraz da kendimizi sorgulamamız gerekmiyor mu?
Bir de bütün bunlar yetmiyormuş gibi, bizi yönetenlerin Ermenilerin suçlamaları karşısındaki söylemleridir. Geçen yıl Erdoğan, bu yıl Başbakan Davutoğlu, adeta Ermenilerden özür diler duruma geldiler. Siz. Böyle bir davranış içine girerseniz, Ermeni tezlerini çürütemezsiniz. Sucu adeta baştan kabullenmiş görünmekle zaten davayı kaybetmiş oluyorsunuz.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç da yaptığı açıklamada “Bilerek, kasıtla ve isteyerek soykırım yapmadık” diyor. Bu açıklama, Ermeni soykırımı yapıldığının bir itirafı değil midir? Böyle bir açıklama yapılabilir mi?
Ermeni iftira ve suçlamaları eğer bugün bu noktaya dayanıyorsa bunda kendimizin yanlışlarını da görmeliyiz. Tutum ve davranışlarımız Ermenileri azdırdıkça azdırıyor. Dış desteği de alan Ermenileri bundan sonra tutabilirseniz tutun bakalım.
Bugün Ermenilere destek veren Amerika’nın ve Avrupa’nın içine düştüğü duruma da bir göz atalım:
Bugün Ortadoğu ve Afrika bir yandan iç savaş, bir yandan El Kaide uzantısı örgütlerin vahşeti ile kasıp kavruluyor.
Ölüm ve açlık korkusuna kapılan halk akın akın kaçıyor… Kaçanlar salkım salkım Akdeniz’e dökülüp boğuluyor.
Avrupa ülkeleri kurtarma örgütlenmesine para vermiyor. Çünkü sefalete sürüklediği insanları başına bela almak istemiyor.
Onların boğularak ölmesini gizliden onaylıyor.
Ortadoğu ve Afrika’da iç savaşlar yüzünden 57 milyon insanın evlerinden göç ettiği bildiriliyor. Bu da resmen bir zorunlu sürgün yani tehcirdir.
Bu insanlık suçunun faili ABD ve Avrupa, bugün savaşa ve sürgüne mahkûm ettiği milyonları görmezden gelerek, Osmanlı’da 100 yıl önce meydana gelmiş bir trajediyi istismar ederek vicdan gösterisi yapıyor.
İnsanların aklıyla (veya akılsızlığıyla) alay ediyorlar…(Milliyet Melih Aşık’ın Köşesi’nden alıntı)
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın