NECDET BULUZ
İktidardaki AK Parti’deki sıkıntılar ard arda geliyor. Kamuoyu araştırmalarında yüzde 40’lara kadar gerileyen ve seçimde çıkaracağı milletvekili sayısı ile Hükümeti kuramayabilecek konumda olan AK Parti’de şimdi de teşkilatlarda çatırdama başladı. Birçok teşkilatın seçimlerde çalışmayacağı, AK Parti’ye oy istemeyeceği ve partinin oyunun daha da eriyeceği ifade ediliyor.
Adının yazılmasını istemeyen AK Parti’li bir MYK üyesinin şu sözlerine kulak verelim:
“AKP şu anda iki başlı konuma geldi. Bunu görmek için Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun çevresine bakmak yeterli. Uşaklar efendilerinden daha zalim olurmuş. Bu tür dönemlerde bu tipler öne çıkmaya çalışır. Şu anda Erdoğan’ın da, Davutoğlu’nun da çevresi bunlarla sarılı. Doğal olarak sıkıntı yaşanıyor. Bunlar yolda sokakta neredeyse birbirine selam vermez hale geldiler. ‘AKP’de sihir bozuldu’ diyenler haklı. Seçim nedeniyle tartışmalar fazla öne çıkmasa da derinden derinden hızla büyüyor. Kanser gibi partiyi içeriden çökertecek noktaya geldi. Erdoğan’ın öne çıkması, bir partili gibi davranması ve tarafsızlığını yitirmesi aslında partiye büyük zarar veriyor. Hala bunun farkına varılmadı.”
Bugüne kadar AK Parti’de görev alan, hatta kuruluşunda imzası bulunan bazı siyasiler, ithal partililerden ve bürokrat kökenlilerden de yakınıyor. Bunların başında Efkan Ala, Yalçın Akdoğan, Süleyman Soylu, Numan Kurtulmuş gibi isimler ilk sırada yer alıyor. Adı geçen isimlerin Cumhurbaşkanı ile olan ilişkileri, Hükümet içinde de bölünmelere neden oluyor. Birbiri ile selamlaşmayan Bakanlardan bile söz ediliyor.
Ak Parti örgütlerindeki asıl rahatsızlık, milletvekili listelerinin oluşmasından kaynaklanıyor. Teşkilatlar “Bizim ilgilendiğimiz, seçtiğimiz isimlerin üzeri çizildi. Seçimde çalışamayacak ve oy toplayamayacak isimler listelerin başına yerleştirildi. Bu şekilde çalışmak, oy istemek ve başarı olmak mümkün değil. Bunun da faturası çok ağır olacaktır. Bunu şimdiden görüyoruz. Asıl hesaplaşmanın da seçim sonrası olacağını söylemeliyiz” diyorlar.
AK Parti’de örgütlerin, artık ilk yıllardaki gibi kapı kapı dolaşıp oy istemeyecekleri açık biçimde görülüyor. Genel Merkez ile teşkilatların çoğunun ipleri kopmuş görünüyor.
Dikkat edilecek olursa Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, yaptığı açıklamalarda ve çıkışlarda üstü kapalı da olsa hem Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hem parti içindeki bazı isimleri hedef alıyor. Arınç ile Yalçın Akdoğan arasındaki sıkıntıların su yüzüne çıktığını da gözlemliyoruz. Kaldı ki, Arınç’ın zaman zaman Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’e de gönderme yaptığını görmekteyiz.
Seçimlere az bir zaman kala bu sıkıntıların daha da büyüyeceği görülüyor. Çünkü kamuoyu araştırmalarında AK Parti oyları sürekli düşüş gösteriyor.
İktidar partisi içindeki sıkıntılar bu kadarla da sınırlı değil. Özellikle doğu ve Güneydoğu’da HDP’nin oylarındaki yükseliş, AK Parti’yi neredeyse bu bölgede bitirme noktasına getirmiş görünüyor. Aynı şekilde İstanbul, İzmir ve Ankara gibi büyük kentlerde de AK Parti oylarında gözle görülür bir erime söz konusu. Gidişin iyi olmaması sıkıntıların da büyümesine neden oluyor.
İktidar partisindeki gelişmelerle ilgili bir başka iddia da şöyle:
AKP’de alttan alta süren bir tartışma da Davutoğlu’nun önümüzdeki dönemde ne yapacağı. Genel kanı AKP tek başına iktidar olacak kadar oy alırsa Davutoğlu’nun Erdoğan’a bayrak açacağı şeklinde. Davutoğlu’nun son dönemlerde Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibi isimlerle yakınlaşmasına dikkat çekiliyor. “Davutoğlu seçimde tek başına iktidar olabilecek kadar milletvekili çıkarırsa ABD ve AB ile ilişkilerde Erdoğan’ı devre dışı bırakıp benle hareket edin diyebilir. Cemaatle de yeniden ilişkiye geçebilir” yorumları yapılıyor.
Parti içinde yaşanan krizin en büyük nedenlerden birisi ekonomideki kötü gidiş rol oynarken, “Çözüm süreci” ile gelinen noktada HDP’nin öne çıkması gösteriliyor. Bunun yanında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tarafsızlığını bir kenara bırakarak bir parti genel başkanı gibi hareket etmesinin de seçmen üzerinde olumsuz etki yaptığına vurgu yapılıyor.
Artık, AK Parti’nin su kaynattığını da görüyoruz. Hemen her konuda yapılan çelişkili açıklamalar, birbirini yalanlamalar ve her kafadan bir sesin gelişi parti tabanındaki rahatsızlıkları da artırıyor. Bunun son örneği Başbakan Davutoğlu’nun partisinin seçim beyannamesinde “çözüm süreci” konusunda bir bölümü koymayışı olmasıdır. Bu konudaki gelişme, tartışma ve karşılıklı yalanlamalara da bir göz atalım:
Başbakan Ahmet Davutoğlu, AKP’nin seçim beyannamesinde çözüm süreci ile ilgili bir bölüm bulunmayışına ilişkin, “Baskıya gönderilirken kayma olmuş, düşmüş” diye açıklayarak çözümden sorumlu Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la ters düştü. Akdoğan çözüme yer verilmemesini, “Beyanname yemek tarifi değil ki öyle her şey içine konsun. Beyannamede çözüm sürecinin ruhu, felsefesi var; özel olarak yazmanın anlamı yok” diye açıklamıştı. Akdoğan, geçen hafta çözüm sürecinin AKP beyannamesinde neden yer almadığının gerekçesini şöyle ifade etmişti: “Yok, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı var, yok çözüm süreci ibaresi yok; yok, Türklük çıkarıldı; yok, şöyle oldu böyle oldu. Beyannamede yemek tarifi gibi bütün her şey olacak değil. Yürüyen her projeyi beyannameye koymanın anlamı yok. Çözüm sürecinde kararlılık belli. Göz ardı etme söz konusu değil. İşin felsefesi, ruhu var zaten beyannamenin içinde.”
Görüldüğü gibi birçok konuda beceriksizlik, vurdumduymazlık, belirsizlikler ön plana çıkıyor. Ağrı’daki çatışmalardan sonra Genelkurmay’ın açıklamaları ile Cumhurbaşkanı’nın açıklamalarının ters düşmesi de bunun somut bir örneği olarak karşımızda duruyor.
İşte bütün bunların 7 Haziran’da yapılacak olan seçimde sandıklara yansıyacağını şimdiden görür gibiyiz.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın