9 Eylül’ün Unutturulmak İstenen Kahramanı:Yüzbaşı Şerafettin Prof. Dr. Kemal Arı
Yüzbaşı Şerafettin Bey kimdir?
İzmir’e 9 Eylül günü ilk olarak giren ve Hükümet Konağı’na Bayrak Çeken; ödül olarak da Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ten, Buhara’dan Gelen Değerli Kılıcı Ödül Olarak Alan Kahraman…
Yüzbaşı Şerafettin Bey, ulusal Kurtuluş Savaşı’na katılan yurtsever bir Türk süvari yüzbaşısıdır. Sakarya Savaşı’ndan Sonra Buhara Cumhuriyeti’nin gönderdiği üç kılıçtan biri Atatürk’e, biri İsmet Paşa’ya, üçüncüsü de işgal altına ilk girecek “fatih”e verilmek üzere Atatürk’e teslim edilmiştir.
Atatürk bu kılıcı Batı Cephesi Komutanlığı’na teslim etti. Ve bir konuşma yaparak; “Sakarya Savaşı’nı kazanan ordumuz, inşaallah İzmir’e girerek, bu kılıcı da kazanacaktır. Ben de bu kılıcı İzmir’e ilk giren fatihe vermekle şerefyaab olacağım” demişti.
Türk Süvarileri 9 Eylül günü İzmir’e girdiler.
En başta Yüzbaşı Şerafettin, arkasında müfrezesi; önce Halkapınar’da tuzağa düşürüldüler. 4 şehit verildi. Pasaport’ta Yüzbaşı Şerafettin’in atının ayakları altına atılan bombanın infilak etmesiyle ağır bir yara aldı. Ancak atını değiştirerek, müfrezesinin başında Konak Meydanı’na ulaştı.
Yaralıydı.
Koşarak gelen bir genç, elde dikilmiş bir Türk bayrağını kendisine verdi. Koynuna soktu. Koşar adım Hükümet Konağına girip, Yunan bayrağını gönderden indirip Türk bayrağını çekti.
Bayrağı çekerken, göğsünden sızan kanların bayrağa bulaştığını gördü. Şunu söylüyordu: “Kanımın bulaştığı bayrağıma şimdi de gözyaşlarım bulaşıyor. Ölsem ne gam. İzmir’e ilk ulaşan biz olmuştuk ya!”
15 Eylül günü düzenlenen bir törenle Atatürk bu kılıcı Yüzbaşı Şerafettin Bey’e verdi.
Sonra boynundaki yara nüksetti; kısmi felç oldu ve malulen emekli oldu. Zor günlerinde kılıcını bütün zorluklara rağmen, elinden çıkarmadı.
Ölmeden önce, İstanbul Valiliği aracılığıyla kılıcı İzmir Belediyesi’ne göndermek istedi:
Ancak kılıç, bilinmedik bir şekilde kayboldu…
Zaman içinde; Son Kurşun’u atan bu önemli kahraman, ne yazık ki unutturulmak istendi.
Kimileri çıkıp, bu tarihi onurla kendi yakınlarının bağını kurmaya çalıştılar.
Zaman içinde Yüzbaşı Şerafettin Bey’in adına Balçova Belediyesi bir park açtı.
Dokuz Eylül Üniversitesi, Sabancı Kültür Sarayı’ndaki salonlarından birine Hasan Tahsin’in, ötekine Yüzbaşı Şerafettin’in adını verdi.
İzmir’de bir semtin ve Alsancak’ta bir sokağın adı oldu.
Ve en son; Karşıyaka Belediyesi tarafından yaptırılan Milli Mücadele Açıkhava müzesinde, Mustafa Kemal Atatürk’ten üçüncü kılıcı alırken, Yüzbaşı Şerafettin’in figürü bir rolyefte yer aldı.
Han Tiyatrosu tarafından bu muhteşem tarihsel olay oyunlaştırıldı ve “Kordon’da Nal Sesleri” adıyla sahnelendi.
Tarafımdan yazılan “Üçüncü Kılıç” adlı kitapta konu, enine boyuna ele alınarak; bir inceleme yapıt olarak ortaya konulduktan sonra bu gelişmeler yaşanmıştı.
Ancak yetmez ve yetmeyecek…
Ve hep şu sorgulandı ve sorgulanacak:
Son kurşunun atıldığı Konak Meydanı’nda niçin bir kurtuluş anıtı yok?
Ve soruyoruz:
Niçin Konak’ta bir Kurtuluş anıtımız yok!
Yapılacak bir anıtta, Üçüncü Kılıç’la Yüzbaşı Şerafettin’in ve silah arkadaşlarının figürüne yer verilse, kurtuluşun ta kendisi olan o tarihsel an; yani 9 Eylül günü, Türkiye’yi var eden o muhteşem gün bir yadigar olarak gelecek kuşaklara aktarılmış olmaz mı?
Hep aydınlık yüzüyle övündüğümüz İzmir; niçin kendi kimliğinin en önemli parçalarından biri olan bu tarihsel anı bir anıtla taçlandırmıyor?