NECDET BULUZ
Papa Francescu’nun Ermeni yalanlarını kabullenerek “Bu bir soykırımdır” açıklamasının arkasında bazı güçlerin var olduğu gerçeğini de ortaya koyuyor. 1096 yılında Papa 2. Urban’ın başlattığı ilk haçlı seferinden 919 yıl sonra Papa Francescu’nun da “soykırım” ifadeleri kapımıza dayanan yeni bir Haçlı seferinin de habercisidir.
Papalık, Avrupa’da ve Anadolu’da Türk halkı istemiyor. Türklerden nefret ediliyor. Sürekli olarak da bunun yaygınlaşmasına çalışılıyor.
Irkçı Papa’nın “1925 olayları 20.yüzyılın ilk soykırımıdır” ifadelerini kullanmasından sonra Avrupa’dan gelen seslerin de aynı çizgide olması düşündürücüdür.
Nitekim Avrupa Parlamentosu yaptığı toplantıda soykırım yalanını oylamış olması da bu konunun arkasında Batı’nın var olduğunu göstermektedir. Papa, bu konuda ön plana çıkarılmış ve kullanılmıştır.
AP Başkan Yardımcısı Antonio Tajani’ in toplantı öncesi söyledikleri Avrupalıların nasıl ön yargılı hareket ettiklerini de gösteriyor. Tajani toplantı öncesi bakınız neler söyledi:
“Biz 100 yıl önceki Türkiye’ye ceza veriyoruz. Birileri Türklere ceza verse, Türk olduklar için onların kökünü kazısa onlar için de aynı mücadeleyi veririz. Türkiye Ermeni soykırımını kabul etmekle önemini yitirmez.”
Aynı gün aynı saatlerde Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un sözcüsü Dujaric Papa’nın açıklamalarını yorumlarken, Ermeni yanlısı bir açıklama yaptı. Durajic, açıklamasında “1915 olayları trajik olaylardır ve katliam suçları işlenmiştir “ifadelerini kullandı.
Bu açıklamaların dışında Avrupa’nın ve Amerika’nın saygın gazetelerinde de sözde Emeni katliamı ile ilgili çıkan yazı ve yorumlarda Türkiye suçlanıyor. Türklerin Ermenileri katlettiği, soykırım sucu işlediği vurgulanıyor.
Bütün bunları alt alta koyup değerlendirdiğimizde karşımıza yeni bir Haçlı seferi’nin başlatıldığı gerçeğini görüyoruz.
Ermeni yalanları ile bu kez etrafımız bir başka şekilde çevrilmeye başlandı. Bu konuda ne var ki kendimizi koruyamayacak hale geldik ve iyice yalnızlaştık. Her yıl dönümlerde karşımıza çıkan ve bizi adeta tehdit çemberine alan bu konuda attığımız olumlu adımların da hedefine ulaşmadığını görmekteyiz.
Elimizde belgeler var, tarihi belgeler her şeyi çok açık biçimde ortaya koyuyor. Asıl soykırımı Ermeni çetelerince yapıldığı biliniyor ve görülüyor. Bütün bunlara rağmen Avrupa ve Amerikalıları ikna edemiyoruz. Öte yandan Rusya da Ermenilerin arkasında yer alıyor. TBMM’den bir heyet AP’de lobi faaliyetlerini sürdürmesine, belgeleri ortaya koymasına rağmen, bir sonuç alamamıştır. Çünkü dış dünya Ermeni yalanları etrafında bir halka oluşturmuş yeni bir Haçlı seferinin adımlarını atmıştır.
Papa işaret etmiş, Türk düşmanları devreye girmiştir.
Haklı olduğumuz bir davada bugün haksız duruma düşürülmekteyiz. Bunun asıl nedeni, bizi yönetenlerin konuyu enine boyuna dünya kamuoyuna taşıyamaması, etkili bir dış politika uygulayamamasıdır. Bu sözde soykırım iddialarının altından çıkacak kararlar bizi çok daha sıkıntılı bir döneme sokabilir.
Devlet olarak konuyu çok daha ciddi biçimde ele almak, siyasi, bürokratik ve akademik olarak Ermeni yalanlarını dünyaya taşımak ve bundan bıkmadan usanmadan mücadele etmek durumundayız. Dik durmak, zikzak çizmemek gerekiyor.
Geçen yıl Başbakan iken Erdoğan’ın 1915 olaylarının yıldönümünde 9 ayrı dilde taziye yayınlaması sizce doğru atılmış bir adım mıydı? Sonuç olarak ne elde ettik?
Bursa’da iki ülkenin dostluk maçında stada Azerbaycan bayraklarının alınmasının yasaklanması neyin ifadesiydi?
Dış ülkelerin baskısı ile Ermenistan gümrük kapısının açılmasının gündeme getirilmesi ve bu konudaki baskılara boyun eğme eğilimimiz bize bir şey kazandırır mı?
Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra sokaklara dökülenlerin “Hepimiz Ermeniyiz” naralarında kamuoyunda oluşturulan Ermeni sempatizanlığı bizi bugün ne hale getirdi bu gerçekleri görmezden gelebilir miyiz?
Suriye’deki iç savaşta kaçarak ülkeleri Ermenistan’a geçmek isteyen Ermenilere kapılarımızı açıp, onların dönüşlerinde yardım ve destekçi olmamız anlaşılabilir bir olay mıdır?
Ermenilere verilen tavizlerin ardı arkası kesilmiyor. Ancak, bütün bunlar dış güçlerin baskısı ile gerçekleşiyor bunu da unutmayalım.
Nitekim zamanın Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Amerikan Dışişleri Bakanı Powel arasında yapıldığı iddia edilen Ermeni konusundaki gizli anlaşmanın Ermenilere geniş tavizle vermiş olduğudur. Bu anlaşmanın 2 sayfa 9 maddeden oluştuğu o dönemlerde bazı medya organlarında da yayınlanmış ve tartışılmıştı. Ondan sonra adım adım Ermenilere verilen tavizler oldu ve bunlar da kamuoyuna hazmettirilmeye çalışıldı.
Eğer konu bugünlere olumsuz olarak taşınmış, karşımıza tehdit olarak çıkmışsa bunda bizi yönetenlerin de katkısının var olduğunu görmekteyiz.
Şimdi bu güçler bize karşı yeni bir Haçlı seferi içindeler. Bizi köşeye sıkıştırıp, Ermeni iddiaları ile toprak bütünlüğümüzü tehdit ediyorlar. Kaldı ki Ermenistan bununla da kalmıyor, tazminat peşinde koşuyor. Bitmez tükenmez kin ve nefretle bizden intikam peşindeler. Bütün bu oldubittiler karşısında da milletçe sessizliğe gömüldük.
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın