HÜSEYİN MÜMTAZ
Hafta sonu KKTC’de Cumhurbaşkanlığı seçimi var.
Daha önce defalarca yazdığım gibi ben Eroğlu’nun işi ilk turda bitireceğini düşünüyorum.
Geçen sefer “iktidardaki Cumhurbaşkanı”na karşı dezavantajlı bir konumda seçime girmiş olmasına rağmen “milli mutabakat” sonucu binde üçlük bir farkla da olsa ilk turda kazanmış ve Talât’ı “capon vanı” ile evine postalamıştı.
Şimdi avantajlı konumda olan kendisi. Çünkü “iktidar”. Üstelik karşısında “eski bir Cumhurbaşkanı” yok ve “karşı cephe” parçalı..
Bir de, en önemlisi bu sefer Türkiye “karış(a)mıyor”.. Çünkü başı gerçekten sıkışık..
Papa’dan dolayı sıkışık, 7 Haziran seçimleri yüzünden sıkışık, 24 Nisan “100’üncü yıl” anmaları/törenleri için sıkışık, Suriye/Irak/Yemen/Mısır/Libya yüzünden sıkışık, terör(ist)le mücadele/müzakere/mübadele yüzünden sıkışık.
10 maddelik “Dolmabahçe Mutabakat Muhtırası” müştemilâtta okunurken basına servis edilen fotoğraftaki aktörlerin vücut diline dikkatlice baktınız mı?
Herkes koyu renk elbiseler içinde son derece ciddi.. Sırrı Süreyya “tebliğ”i okurken hükümet kanadındaki Başbakan Yardımcısı ile zamanın İçişleri Bakanı’nın sıkıntılı rahatsızlıkları yüzlerine yansıyor.
Son derece talihsiz/tarifsiz bir fotoğraf..
Türkiye gerçekten zor ve sıkıntılı bir süreçten geçmekte.. Onun için ve bunca problem içinde “bir de” KKTC seçimine müdahil olacak zamanı ve hâli yok..
Zaten Eroğlu da, “Geçen cumhurbaşkanlığı seçiminde müdahaleler vardı. UBP Genel Başkanlığı seçiminde de oldu. Ben bu seçimde bir şey görmedim. Belki içlerinde sempati duydukları vardır. Olması doğaldır. Ama buraya herhangi bir müdahaleleri yok” diyor.
Öte yandan, Ege’de; burnunun dibindeki “antlaşmalarla Yunanlılara devredilmemiş ada, adacık ve kayalıklara” bir türlü sahip çıkamayan Türkiye’nin, koskoca Kıbrıs adası üzerindeki hak ve hukukunun geleceğini/akibetini düşündükçe…
…canım sıkılıyor..
Ama Eroğlu’nun bu sefer işi gerçekten kolay..
Karşısındaki, “tabanı olan” tek ele gelen aday Siber.
Ama CTP de Berberoğlu’nun, Özker Hoca’nın CTP’si değil..
Partiye tatlısu Marksistleri dolmuş. “İktidarın büyük ortağı” olan CTP, iktidarı süresince “sol”un kıyısından bile geçememiş. Her tarafa mavi boncuk vererek ilkesizlikle zaman doldurmuş.
Zaman doldurmuş ama iktidar boşluğunu dolduramamış.
Geçen hafta bu boşlukta, polis kenara çekilmiş Meclis “basılmıştır”.
Aborjinler’de, Gurkalar’da,Tutsiler’de bile böyle bir demokrasi var mıdır?
Sevsinler böyle “demokrasi”yi.
Hep söyleriz KKTC’de bir; sendikal faşizm, iki; emme basma tulumba ekonomisi vardır.
Hele ki “öğretmenler”..
Nazım Beratlı “o öğretmenler” için diyor ki;
“Memleketi idare etmekten, beyin ameliyatı yapmaya kadar hiçbir konuda bilmediğiniz yok; Angolem harmanında bir eşek doğururken ölse, miting yapıp düzeni ‘eleştiriyorsunuz’, bir tek kendi işinizi bilmiyorsunuz? ‘Napsınmış?’ Dünyayı idare etmeye kalkışacağına, daha hafif kitaplar basılmasını sağla! Her gün trafiği tıkayıp ‘parrra’ diye bağıracağına, ara sıra işini de yap! Sana emanet edilen ve sırtından yaşadığın çocukları da azıcık sev… Gelecekleri hakkında birazcık dertlen… Sağlıklarını da kendine dert et…
Üstünden dünya kadar para alıp, bir de bana çocuğu sakat edecekler… Ha bu yazıyı ağzınız açık okumayın, hepinizin çocuğu da ayni tehlikeye maruzdur, bilesiniz… Kolej at yarışından kafayı tırlatarak manyak da çıksa, aklı başında da kalabilse, omurgası sakatlanacak, kurtuluşu yoktur. O bambaşka bir rezalettir ve ayni ‘her şeyi bilen’ bir tek kendi mesleğini bilmeyen meslek erbabının marifetidir o da ama ayrı cildler yazılmasını gerektiren bir konudur.… O hale geldik ki herhangi bir öğretmen herhangi bir konuda bir fikir verince, ben artık ‘Ne ticareti var da bunları söyler?’ diye düşünmeye başladım… Hepsi… Güvendiğim bir tane kalmadı… Ne sorun aktarsan, konuyu çok iyi bilen ama ‘özel çalışan’ bir arkadaşları var…”
İngiltere hayranı Serhat İncirli yazıyor;
“Maşaallah KKTC’de herkes yargıç… Burada herkes doktor… Doktorlar da maşaallah siyasetçi…Ama en önemlisi herkes gazeteci ve yazar!!!
Herkes de çift meslekte… Çift gelir… Vergi sıfır… Emekliler çalışıyor… Emekli maaşı, ikramiyesi ve şimdiki maaşı, vergi dışı… Kimsenin, kimseyi sevme – sayma ve seçimde destekleme hakkı yoktur.
1994’te ayrıldım bu ülkeden, 2008’de geri döndüm… Ayrıldığım yılla döndüğüm yıl arasındaki 15 yılda, ne ideoloji kaldı, ne inançlı insan, ne eğitimli…
Sağ – sol birbirine karıştı…Toplum eridi…Toplumsal kalite ki ciddi yüksek seviyedeydi, yerin dibinde…Eğitim yerlerde sürünüyor…Zeki veya zengin olan güneyde ya da üç beş özel okulumuzda ayrıcalıklı eğitim alıyor.
Herkes ama herkes, işine geldiği gibi davranıyor.
Devlet çöktü.
Meclis kokuştu.
Siyaset güvenilmez halin ötesinde…
Üzerinde devlet kurduğumuzu sandığımız toprakların bize ait olmadığını herkes çok iyi bildiğinden; siyaset de buna çözüm üretmeyip, idare etme yolunu seçtiğinden, ‘toprağım’ diyerek, bu toprağa sarılan ve üreten de kalmadı.
Kaldı ki, ‘üretsek ne olacak, kime satacağız’ diyenler çoğaldı.
Günlük yaşamı idare ediyoruz… Festivalciklerle avunuyoruz…
Nereye kadar?”
Durum budur kıymetli okuyucu.. KKTC’de Eğitim (ve sağlık) bitmiştir, eğitim bitince de toplum bitmiştir.
İşte Eroğlu böyle bir ortamda seçilecektir.
Seçilecektir de hemen ertesi gün bu durumları “düzeltmek” için “bir şeyler” yapması gerekmektedir.
Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen ertesinde bir UBP-DP koalisyonunu hayata geçireceğini, mümkün olmadığı takdirde bir “erken genel seçimi” zorlayacağını düşünüyorum.
Zaten son genel seçimin oy dağılımına göre UBP-DP’nin toplam oyu % 50’nin üzerindedir.
Eroğlu da aynen öyle düşünüyor ki, bakın ne diyor;
“İktidara aday iki partinin sizi desteklemesi oldukça önemlidir. Çünkü halkın seçtiği cumhurbaşkanının arkasında güçlü bir hükümet olması çok önemlidir. İki partinin oyları, sandığa yansıdığı takdirde birinci turdan bu işi bitiririz. Ben KKTC’ye inanan, vatandaşları arasında ayırım yapmayan, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini isteyen herkesten oy istiyorum”.
“Ben KKTC’ye inanan, vatandaşları arasında ayırım yapmayan, Türkiye’nin etkin ve fiili garantisini isteyen herkesten oy istiyorum” diyor Eroğlu..
“Söz konusu olan Devletimizdir, garantilerimizdir, toprağımızdır, malımız mülkümüzdür. Kısacası bizi biz yapan tüm değerlerimizdir. Bunlar söz konusu olunca gerisi teferruattır, önemsizdir” diyor Eroğlu.
“Söz konusu olan devlet, gerisi teferruattır” diyorsa oyum yine ve bu sefer de Eroğlu’nadır.
Eroğlu seçilsin, UBP-DP koalisyonu da kurulduktan sonra Türkiye’nin Haziran seçimlerine kadar zamanımız olacaktır.
Gün doğmadan neler doğar..
“Yeni bir dünya kurulur”, KKTC de o dünyada yerini alır..14 Nisan 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın