NECDET BULUZ
Cumhuriyet tarihimizde ihtilallar hariç, hükümetleri yıkan, mutfaklardaki yangın olmuştur. Pahalılık, işsizlik, alım gücünün azalması, ezilmişlik, cüzdandaki paranın buharlaşması sandıklara yansımıştır. 7 Haziran seçimleri yaklaşırken, mutfaklardaki yangının büyüdüğünü, bu yangının da sandıklara yansıyacağını söylemek istiyoruz.
Aylardır bir pahalılık furyası, et ve süt fiyatlarında önlenemeyen yükseliş, sebze ve meyve fiyatlarında el yakan etiketler hiç kuşkusuz mutfaklardaki yangını körüklüyor. Çarşı-pazarda fiyatlar el yakıyor. Ev hanımları gördükleri pahalılık karşısında isyan ediyor. Önlem alınmasını istiyor. Ancak, hükümet olanlar bu seslere sürekli kulak kapatıyor, yakınmaları duymak istemiyor.
Aylar önce, bu sütunlarda et fiyatları ile ilgili bir yazı yazmış ve bu konuda önlem alınması gerektiğini anımsatmıştık. Geçen süre içinde önlem alınmadığı gibi, fiyatlardaki yükselme de sürüyor. Yapılan istatistiklere göre et ve et ürünlerde son bir yılda yüzde 80 artış göstermiş. Son 5 yıl içinde kırmızı et ve ürünlerine gelen zam oranı ise yüzde 220’yi buluyor.
Ortada önemli bir sorun var. Besiciler, etçilerin bilerek zam yaptığını, bunda da hedefin et ithalatı olduğunu söylüyor. Etçiler ise besicileri fırsatçılık yapmakla suçluyor ve ithalatın serbest bırakılması halinde fiyatların dengeleneceğini belirtiyorlar. Besiciler ise bunun aksini iddia edip 2010’daki et ithalinde 200 binden fazla üreticinin iflas ettiğini öne sürüyorlar.
Türkiye Kasaplar Federasyonu Başkanı Fazıl Yalçındağ, yaptığı açıklamada “Piyasada et fiyatları enflasyonun 3-4 katı düzeyinde bulunuyor. Fiyatlar bu kadarla da sınırlı kalmayacak ve artışlar sürecek” diyor.
Aynı şekilde et ürünlerindeki fiyat da aynı düzeyde artış gösteriyor. Süt ve süt ürünlerini de buna eklemek gerekiyor. Diğer tüketim mallarındaki fiyatlardaki artışlardan şimdilik söz etmiyoruz.
Peki, Hükümet, Bakanlık bunun neresinde?
Ortada kırmızı ette önlenemeyen bir fiyat artışı var ve bu sürekli olarak da yükseliyor. Buna duyarsız kalınabilir mi? Bunun önlemi alınmaz mı? Besiciler ile etçiler arasında kalan tüketiciyi kim koruyacak? Her alanda olduğu gibi olan yine tüketiciye, dar gelirliye oluyor.
Gelelim sebze ve meyve fiyatlarına:
Son bir yıl içinde sebze ve meyve fiyatlarındaki pahalılık da mutfaklara yansıyor. Yapılan enflasyon hesaplamalarında eğer sebze ve meyve fiyatları için ayrı bir oran tespiti yapılmış olsa, şu anda bu oran enflasyonu yüzde 14 olarak görülüyor.
Hiç kimsenin şüphesi olması ve hiç kimse de yönünü başka taraflara çevirmesin. Eğer, bugün AK Parti Hükümeti sandıkta yenilgiye uğrayacaksa bunun en büyük nedeni, mutfaklardaki yangın olacaktır. Çünkü geçim, ekonomi, işsizlik toplumun en önemli sorunu olmaya devam ediyor.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında da denekler, en çok pahalılıktan, geçinemediklerinden, cüzdanlarındaki paranın buharlaşmasından ve gelecek için ekonomiden endişe ettiklerini dile getiriyor. Bu konuda Hükümet olanların bu sorunlarla değil, başka konularla ilgilendiğini, halkın sorunlarının unutulduğunu anımsatmaya çalışıyor. Siz, bunun sandığa yansımayacağını mı sanıyorsunuz?
Bize göre bir yerde seçimin kaderini de bu pahalılık ve önlenemeyen enflasyon çizecektir.
Tüketici Hakları Derneği Bakanı Turhan Çalaç gıda fiyatlarındaki artışla satın alma gücünün düştüğünü, halkın yüzde 70’inin yoksulluk, 14 milyon kişinin ise açlık sınırında olduğunu söylüyor. Bugün uygulanmakta olan ekonomik politikaların da rant içinde olduğunu vurguluyor.
Zaten işçi, memur ve emeklilere yüzde 3 enflasyon zammı vererek adeta alay eden hükümet, bu kesimin de tepkisini çekiyor.
Ülkemize gelen 2 milyon Suriyeli sığınmacıya verilen hakların, bu ülkenin vatandaşlarından esirgendiğini, bu yükün faturasının da vatandaşın sırtından çıkarıldığını iddia edenlerin sayısı da giderek artıyor. Bu arada toplumsal rahatsızlığın boyutlarının da büyümekte olduğuna dikkatlerinizi çekmek istiyoruz.
Emeklilere geliri bin liranın altında olanlara seyyanen yapılan 100 liralık artışın, tüm emeklileri kapsamaması da zaten rahatsızlık yaratmıştı. Kaldı ki, sadaka gibi verilen bu zammın da hiçbir şey ifade etmediğini söylemeye gerek var mı bilemiyoruz?
Özetle söylemek istediğimiz şu:
İyi yönetilemiyoruz. Ekonomi rayından çıkmış durumda. Ortadaki pahalılık, işsizlik ve önlenemeyen enflasyon bunu açık biçimde ortaya koyuyor. İhracat azalmış, yatırımlar durmuş, piyasalarda dal kıpırdamıyor. Kamu açıklarındaki deliğin de bugüne kadar kapatılamamasını da buna eklediğimizde ortaya çıkan tablonun iyi olduğunu söyleyebilir miyiz?
Geçmiş dönemleri anımsadığımızda ortadaki bu yangının sandıklara yansıyacağını ve seçimin kaderini etkileyebileceğini düşünüyoruz. Zaten anketlerden çıkan sonuçlar da bunun böyle olabileceğini şimdiden gösteriyor.
necdetbuluz@gmail.com
necdetes@mynet.com
Bir yanıt yazın