BİR SUÇ HERŞEY, İKİ SUÇ HİÇBİRŞEYDİR

 

ABD’nin Hazar Havzası ve Orta Doğu kaynaklarından talebi, o alanda öngördüğü istikrar ve güvenliği sağlamak üzere siyasi, ekonomik, askeri etki gücünü kullanması güvenlik alanında ortağı ve dengeleyici güç olma stratejik işbirliğinde olması gereken Rusya ile arasında birçok sorun oluşturuyor.
Ukrayna ve Suriye etrafında oluşan jeopolitik durum, ABD ve Rusya’nın konumlarını kanıtlamak üzere mütemadiyen uluslararası hukukun norm ve ilkelerine atıfta bulunmalarına yol açıyor.

*
Rusya liderliğinde birçok ülkenin BM merkezinde  adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statü, bunu belirleyen yeni bir uluslararası hukuk talebi giderek yükseliyor.
ABD ise Şubat’ta yayınladığı Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde “revizyonist bazı ülkelerin son dönemde sıklıkla dile getirmeye başladığı BM’i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığını,
Aksi halde ABD’nin uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceği, bu değerlere saygılı olmayan ülkeleri ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırılacağını” vurguluyor.

*
Fakat bakınız, işte bir hukuki sorun;  Filistin Yönetimi, kesintiye uğrayan İsrail-Filistin barış görüşmelerinin hemen ardından birçok uluslararası adalet kurumuna üyelik başvurusu yapmış, nihayet geçtiğimiz günlerde Filistin Uluslararası Ceza Mahkemesine üye olmuştur.
Filistin 25 Temmuz 2014’te İsrail ordusunun Gazze şeridinde işlediği savaş suçu ile ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayette bulunmuş ve İsrail’i sömürgecilikle suçlamış, otomatik olarak bir dizi muhafazakar önlemin alınması ve yabancı şirketlerin işgal bölgesinde yer alan İsrail şirketleri ile ticaretinin önlenmesini talep etmiştir.
Şimdi Filistin lideri M.Abbas, Rusya Devlet Başkanı V.Putin’in Filistin’in devlet olmasını destekleyeceğine dair beyanının ardından 12 Nisan’da Moskova’ya gidiyor.
Rusya Ortadoğu’da ağırlığı olan bir güçtür, Putin’in açıklaması Filistin meselesinde Rusya’nın profilini daha fazla yükselteceğini gösteriyor.
Rusya’nın yükselen profilini Filistin ile birlikte adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statü ve bunu belirleyen yeni bir uluslararası hukuk talebi oluşturuyor.

*
Diğer bir hukuki sorun; Rusya’nın çağrısı üzerine Moskova’da Esad rejiminin temsilcileriyle Suriye muhalefeti arasındaki süren müzakerelerde beliriyor.
Suriye’de iki ana muhalif damar;
Birincisi: Ulusal Koordinasyon Kurulu ve bileşenlerinin oluşturduğu geniş tabanlı muhalif gruptur ki, bunlar silahlı mücadeleye inanmadıkları ve reddettikleri için çok fazla gündeme gelmiyor.
İkincisi: Suriye Dostları denilen ABD’nin ve müttefiklerinin desteklediği ve tek temsilci olarak kabul ettikleri Suriye Ulusal Koalisyonu.
6 Nisan’da başlayan 2. Moskova toplantılarına  Ulusal Koordinasyon Kurulu katılıyor ve üzerinde anlaşma sağladıkları Esad rejimine sunacakları çözüm önerilerini ve taleplerini de belirlemiş bulunuyor.
Ne ki müzakerelere Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, İngiltere, Fransa, ABD gibi ülkelerin izin vermemesinden dolayı Suriye Ulusal Koalisyonu katılmıyor.
Zaten çatışan hiçbir silahlı grup bu Koalisyon’u kendi temsilcisi olarak kabul etmiyor.
Çünkü Suriye Ulusal Konseyi radikal ve aşırı grupların inisiyatifini elinde tutuyor ve  siyasi bir çözüme inanmıyor.
Moskova müzakereleri, Suriye krizi etrafında oluşan taraflardan Rusya’nın Suriye iç savaşında işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri talebiyle ABD ile bir ayrılığa neden oluyor.
Rusya, Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden bireyleri cezalandırmanın ve söz konusu suçların detaylı ve esaslı bir biçimde kategorize edilmesinin öneminden  yanadır.
Bunun önemine hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesi açısından vurgu yapıyor.
Yeni Suriye’nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın bu bileşkeden çıkarılmasını, bu sistematik hukukun BM merkezinden yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasını talep ediyor.

*
Üçüncü bir hukukî sorun; Rusya’nın Kırım’ı ilhak etmesinden sonra, Abhazya ve Güney Osetya’nın 1990’larda Gürcistan’dan bağımsızlıklarını ilan etmeleri, 2008’de Rusya’nın Gürcistan’ı istila ederken bu iki bölgeyi tanıması ve işgal etmesi sürecinde,
Rusya’nın Abhazya ile Kasım 2014’de imzaladığı ittifak ve bütünleşme antlaşmasından sonra,  18 Mart’ta Moskova’da Rusya-Güney Osetya ittifak ve bütünleşme antlaşmasını imzalamasıyla yeni bir uluslararası hukuk tartışmasının  ortaya çıkmasıdır.
Bu kez, Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında bir yumuşama belgesi olan Helsinki Nihai Senedi ihlal edilmiş, bununla birlikte Nihai Senedin sınırların ihlal edilmezliği ve devletlerin toprak bütünlükleri esaslarına bağlı kalınarak, Avrupa’da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesi, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesi, demokrasi ve insan haklarının zemin kazanmasına katkıda bulunmak amacı ciddi bir yara almıştır.
Bu paralelde 1975′ de 35 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından imzalanan Helsinki Nihai Senedi ile başlayan sürecin günümüzde vardığı aşama olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da tartışılıyor…

*
Nitekim Avrupa’nın lideri Almanya, V.Putin’in Devlet Başkanı olmasıyla birlikte Rusya’nın Avrupalılaşmasına ilişkin tükenen umutlarını,
1967’de yürürlüğe koyulan Sovyetler Birliği ile doğrudan ilişki kurulması, Varşova Paktı ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesine dayanan “Ostpolitik” asını terkederek, yerine jeopolitik çıkarlarının ve ahlaki prensiplerin yönlendirdiği yeni bir siyasete yönlenmiştir.
Almanya,şimdilerde  Rusya’dan hem çekinen,hem düşmanlık besleyen Polonya ve Baltık ülkelerinin çıkarlarını ön plana alıyor, bu ülkelerin bölgesinde Moldova, Gürcistan, Kafkasya’da ve Orta Asya’ da da Rusya ile rekabet etmek zorunluluğunda olduğu bir dönemi yaşıyor.
Helsinki Nihaî Senedi  karşılıklı olarak mütemadiyen ihlal ediliyor!

*
Dünyanın güvenlik çerçevesi kökten değişirken, çok büyük küresel tehditleri de beraberinde getiriyor.
ABD Başkanı Obama’nın, ” Tehlikede olan şey, Amerika’nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilgilidir” düşüncesi,
Rusya Devlet Başkanı Putin’in “SSCB’nin dağılması ve Soğuk Savaş’ın sona ermesi ardından Batı’da bize karşı oluşan hırsın ve tek kutuplu dünyanın sağırlık döneminin sözde değil uygulamada sona ermesi gereklidir” düşüncesi bileşkesinde;

*
Uluslararası hukukla ilgili her tartışmanın bir çifte standarda ulaşmasını engellemek gerekiyor.
BM’nin uluslararası barış ve güvenliğin gelişimine katkıda bulunan uluslararası kanunların, teamüllerin,anlaşma ve standartların yeniden değerlendirilmesi,
Bu sistematik hukukun BM merkezinden yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açılmasına çok ihtiyaç bulunuyor.

11.4.2015

 
<p>ABD'nin Hazar Havzası ve Orta Doğu kaynaklarından talebi, o alanda öngördüğü istikrar ve güvenliği sağlamak üzere siyasi, ekonomik, askeri etki gücünü kullanması güvenlik alanında ortağı ve dengeleyici güç olma stratejik işbirliğinde olması gereken Rusya ile arasında birçok sorun oluşturuyor.
Ukrayna ve Suriye etrafında oluşan jeopolitik durum, ABD ve Rusya'nın konumlarını kanıtlamak üzere mütemadiyen uluslararası hukukun norm ve ilkelerine atıfta bulunmalarına yol açıyor.</p>
<p>*
Rusya liderliğinde birçok ülkenin BM merkezinde  adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statü, bunu belirleyen yeni bir uluslararası hukuk talebi giderek yükseliyor.
ABD ise Şubat'ta yayınladığı Ulusal Güvenlik Strateji Belgesinde "revizyonist bazı ülkelerin son dönemde sıklıkla dile getirmeye başladığı BM'i yeniden yapılandırma görüşünün doğru olmadığını,
Aksi halde ABD'nin uluslararası anlaşmalar ve sözleşmelere uygun hareketle üzerine düşen sorumlulukları yerine getireceği, bu değerlere saygılı olmayan ülkeleri ekonomik ve siyasal yaptırım mekanizmalarıyla cezalandırılacağını" vurguluyor.</p>
<p>*
Fakat bakınız, işte bir hukuki sorun;  Filistin Yönetimi, kesintiye uğrayan İsrail-Filistin barış görüşmelerinin hemen ardından birçok uluslararası adalet kurumuna üyelik başvurusu yapmış, nihayet geçtiğimiz günlerde Filistin Uluslararası Ceza Mahkemesine üye olmuştur.
Filistin 25 Temmuz 2014'te İsrail ordusunun Gazze şeridinde işlediği savaş suçu ile ilgili Uluslararası Ceza Mahkemesine şikayette bulunmuş ve İsrail'i sömürgecilikle suçlamış, otomatik olarak bir dizi muhafazakar önlemin alınması ve yabancı şirketlerin işgal bölgesinde yer alan İsrail şirketleri ile ticaretinin önlenmesini talep etmiştir.
Şimdi Filistin lideri M.Abbas, Rusya Devlet Başkanı V.Putin'in Filistin'in devlet olmasını destekleyeceğine dair beyanının ardından 12 Nisan'da Moskova'ya gidiyor.
Rusya Ortadoğu'da ağırlığı olan bir güçtür, Putin'in açıklaması Filistin meselesinde Rusya'nın profilini daha fazla yükselteceğini gösteriyor.
Rusya'nın yükselen profilini Filistin ile birlikte adalet ve ulusal çıkarlara saygı ilkelerine dayalı yeni bir küresel statü ve bunu belirleyen yeni bir uluslararası hukuk talebi oluşturuyor.</p>
<p>*
Diğer bir hukuki sorun; Rusya'nın çağrısı üzerine Moskova'da Esad rejiminin temsilcileriyle Suriye muhalefeti arasındaki süren müzakerelerde beliriyor.
Suriye'de iki ana muhalif damar;
Birincisi: Ulusal Koordinasyon Kurulu ve bileşenlerinin oluşturduğu geniş tabanlı muhalif gruptur ki, bunlar silahlı mücadeleye inanmadıkları ve reddettikleri için çok fazla gündeme gelmiyor.
İkincisi: Suriye Dostları denilen ABD'nin ve müttefiklerinin desteklediği ve tek temsilci olarak kabul ettikleri Suriye Ulusal Koalisyonu.
6 Nisan'da başlayan 2. Moskova toplantılarına  Ulusal Koordinasyon Kurulu katılıyor ve üzerinde anlaşma sağladıkları Esad rejimine sunacakları çözüm önerilerini ve taleplerini de belirlemiş bulunuyor.
Ne ki müzakerelere Türkiye, Katar, Suudi Arabistan, İngiltere, Fransa, ABD gibi ülkelerin izin vermemesinden dolayı Suriye Ulusal Koalisyonu katılmıyor.
Zaten çatışan hiçbir silahlı grup bu Koalisyon'u kendi temsilcisi olarak kabul etmiyor.
Çünkü Suriye Ulusal Konseyi radikal ve aşırı grupların inisiyatifini elinde tutuyor ve  siyasi bir çözüme inanmıyor.
Moskova müzakereleri, Suriye krizi etrafında oluşan taraflardan Rusya'nın Suriye iç savaşında işlenen hukuk ihlallerinden Esad rejimi kadar muhalif tarafların, teröristlerin varsa bunları destekleyen ülkelerin paylarını üstlenmeleri talebiyle ABD ile bir ayrılığa neden oluyor.
Rusya, Suriye de savaş suçları işleyerek hukuku ihlâl eden bireyleri cezalandırmanın ve söz konusu suçların detaylı ve esaslı bir biçimde kategorize edilmesinin öneminden  yanadır.
Bunun önemine hem hukukun üstünlüğü, hem de savaş hukukunun geçerliliği ve gelişmesi açısından vurgu yapıyor.
Yeni Suriye'nin kurulmasına ilişkin bağlayıcı kararın bu bileşkeden çıkarılmasını, bu sistematik hukukun BM merkezinden yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açmasını talep ediyor.</p>
<p>*
Üçüncü bir hukukî sorun; Rusya'nın Kırım'ı ilhak etmesinden sonra, Abhazya ve Güney Osetya'nın 1990'larda Gürcistan'dan bağımsızlıklarını ilan etmeleri, 2008'de Rusya'nın Gürcistan'ı istila ederken bu iki bölgeyi tanıması ve işgal etmesi sürecinde,
Rusya'nın Abhazya ile Kasım 2014'de imzaladığı ittifak ve bütünleşme antlaşmasından sonra,  18 Mart'ta Moskova'da Rusya-Güney Osetya ittifak ve bütünleşme antlaşmasını imzalamasıyla yeni bir uluslararası hukuk tartışmasının  ortaya çıkmasıdır.
Bu kez, Soğuk Savaş döneminde Doğu ve Batı blokları arasında bir yumuşama belgesi olan Helsinki Nihai Senedi ihlal edilmiş, bununla birlikte Nihai Senedin sınırların ihlal edilmezliği ve devletlerin toprak bütünlükleri esaslarına bağlı kalınarak, Avrupa'da karşılıklı güven anlayışının güçlendirilmesi, barış ortamına elverişli şartların geliştirilmesi, demokrasi ve insan haklarının zemin kazanmasına katkıda bulunmak amacı ciddi bir yara almıştır.
Bu paralelde 1975' de 35 ülkenin Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından imzalanan Helsinki Nihai Senedi ile başlayan sürecin günümüzde vardığı aşama olan Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı da tartışılıyor...</p>
<p>*
Nitekim Avrupa'nın lideri Almanya, V.Putin'in Devlet Başkanı olmasıyla birlikte Rusya'nın Avrupalılaşmasına ilişkin tükenen umutlarını,
1967'de yürürlüğe koyulan Sovyetler Birliği ile doğrudan ilişki kurulması, Varşova Paktı ülkeleri ile ilişkilerin normalleştirilmesine dayanan "Ostpolitik" asını terkederek, yerine jeopolitik çıkarlarının ve ahlaki prensiplerin yönlendirdiği yeni bir siyasete yönlenmiştir.
Almanya,şimdilerde  Rusya'dan hem çekinen,hem düşmanlık besleyen Polonya ve Baltık ülkelerinin çıkarlarını ön plana alıyor, bu ülkelerin bölgesinde Moldova, Gürcistan, Kafkasya'da ve Orta Asya' da da Rusya ile rekabet etmek zorunluluğunda olduğu bir dönemi yaşıyor.
Helsinki Nihaî Senedi  karşılıklı olarak mütemadiyen ihlal ediliyor!</p>
<p>*
Dünyanın güvenlik çerçevesi kökten değişirken, çok büyük küresel tehditleri de beraberinde getiriyor.
ABD Başkanı Obama'nın, " Tehlikede olan şey, Amerika'nın dünya haritasında yalnızca bir yer edinmesini sağlayan değil aynı zamanda tüm dünyayı aydınlatmasını sağlayan liderliğini sürdürüp sürdüremeyeceğiyle ilgilidir" düşüncesi,
Rusya Devlet Başkanı Putin'in "SSCB'nin dağılması ve Soğuk Savaş'ın sona ermesi ardından Batı'da bize karşı oluşan hırsın ve tek kutuplu dünyanın sağırlık döneminin sözde değil uygulamada sona ermesi gereklidir" düşüncesi bileşkesinde;</p>
<p>*
Uluslararası hukukla ilgili her tartışmanın bir çifte standarda ulaşmasını engellemek gerekiyor.
BM'nin uluslararası barış ve güvenliğin gelişimine katkıda bulunan uluslararası kanunların, teamüllerin,anlaşma ve standartların yeniden değerlendirilmesi,
Bu sistematik hukukun BM merkezinden yeni bir dünya statüsünün oluşmasına yol açılmasına çok ihtiyaç bulunuyor.</p>
<p>11.4.2015
</p> - gazze gaza

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir