NECDET BULUZ
Çağlayan Adliyesi’nde Savcı Mehmet Selim Kiraz’ın teröristlerce şehit edilmesinden sonra, kapı güvenliği sorgulanmaya başlandı. Özel güvenlikçilerce kontrol edilen adliye kapısından avukatların aranmadan içeri girdiği, artık kapı güvenliğinin artırılacağı ve avukatların da aranacağı açıklandı.
Savcılığın talimatı ile adliye kapısında avukatların da aranmaya başlaması ile tepkiler başladı. İlk gün olaylar çıktı, bazı avukatlar kararı protesto etti, bazıları da duruşmaya girmedi. Görebildiğimiz kadarı ile konu “ararız”, “aranmayız” noktasına geldi. Gerginlik ise giderek arttı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise, yaptığı açıklamada devletin bazı kademelerinden özel güvenlikçilerin kaldırılıp, yerine polislerin getirileceğini söyledi. Bu konuda yeni bir düzenleme yapılacağının da mesajlarını verdi.
Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Güvenlik Daire Başkanlığı’nın istatistiklerine göre, Ocak 2014 verilerine göre bugüne kadar 1 milyon 66 bin 781 kişi özel güvenlik sertifikası aldı. Bunlardan 596 bin 121 kişiye özel güvenlik kimlik kartı verildi. Ancak polis ve jandarma bölgelerinde istihdam edilen özel güvenlik görevlisi sayısı 245 bin 90 kişi olarak gerçekleşti. Bunlardan yaklaşık 118 bininin de kamuda görev yaptığı belirtiliyor.
Dünyanın her yerinde, toplum güvenliği ön planda geliyor. Bunun için de güvenlik önlemleri en üst seviyede sürdürülüyor. Havaalanları, askeri karargâhlar, AVM’ler, stadyumlar, hastaneler, adliye ve benzeri kuruluşlar ile devletin tüm birimleri güvenlik çemberi içinde bulunuyor. Kapı girişleri X ray’lar ve diğer arama şekilleri ile yapılıyor.
En üst düzeyde görevlilerin bile girişlerde X ray cihazlarından geçtiğini biliyoruz. Bu bir güvenlik olayıdır ve kural olarak karşımıza çıkıyor.
Bizde güvenlik zafiyetleri, bir olay olduğunda ortaya çıkıyor ve sorgulanıyor. Hâlbuki bu konular ciddidir ve zafiyet affetmez. Çağlayan Adliyesi’nde yaşananlar bunun somut örneğidir.
Aynı şekilde, havaalanlarının, AVM’lerin ya da diğer önemli noktaların da gerektiği gibi kontrol edildiğini söyleyemeyiz. Bu konuda sıkıntılarımız var ve her nedense önlemlerini de alamıyoruz.
Gelelim asıl konumuz:
Avukatların adliyede aranması konusu bir zıtlaşma konusu olmamalıdır. Bu konu, uzlaşma içerisinde rahatlıkla çözüme kavuşturulabilir. Devleti yönetenlerin, yaptıkları açıklamalara da dikkat etmesi gerekiyor. Avukatları suçlayıcı açıklamalar, “Hakim ve savcılar bizden, avukatlar karşı taraftan” anlamına gelebilecek açıklamalar bir ayırımcılık yaratmak oluyor. Buna da hiç kuşkusuz avukatlık mesleğini yerine getirenler tepki gösteriyor.
Avukatlık mesleğini yapanlara bir terörist muamelesi yapılması kabul edilebilir bir şey değildir. Konuyu germemek, suçlayıcı açıklamalardan kaçınmak, uzlaşı içinde ve akıl yolu ile konuya çözüm getirmek gerekiyor.
Biz, avukatların da, savcı ve hakimlerin de girişlerde X ray cihazlarından geçmesi gerektiğini savunuyoruz. Eğer, toplumun güvenliğinin sağlanmasında bu hassasiyeti ve duyarlılığı gösteriyorsak, bu kurala herkesin uyması gerekiyor. Güvenlik konusunda bir ayırım söz konusu olamaz. Yapılması düşünülen yeni düzenlemede hakim, savcı, avukat ayırımı yapılmadan herkesin x-ray’lardan geçmesi koşulu getirilmeli, konu uzlaşma içinde çözüme kavuşturulmalıdır.
Dünyanın her tarafında bu iş böyledir ve hiç kimseye ayırım yapılmamaktadır. Kural, herkes için işletilirse ortada sorun da kalmaz.
Havaalanlarına girişlerde böyle bir ayırım var mı?
Ya da devletin resmi kurumlarına girişlerde aynı sistem uygulanmıyor mu? Herkes güvenlik kuşağından X raydan geçmiyor mu? Böyle bir kural varsa, bu kuralın sonuna kadar işletilmesi gerektiği görüşündeyiz.
Bazı hassas yerlerde özel güvenlikçilerin yerine polislerin getirilmesi devleti yönetenlerin vereceği karardır. Eğer, özel güvenlikçilerde bir zafiyet görülüyorsa, yeni bir düzenleme yapılmasına karşı çıkmamak gerekiyor. Burada önemli olan kamu güvenliğidir, hepimizin güvenliğidir. Toplum olarak bunu savunmak ve alınan önlemlere de sahip çıkmak durumundayız.
Teröristlerin ellerini kollarını sallayarak adliyeye girişi, Vatan Caddesi’ndeki polis karakolunu basması, bir istihbarat zafiyeti ve önlem alınmakta bir gecikme ise bizi yönetenler bunu masaya yatırmalı ve içinde bulundukları durunu enine boyuna tartışmalıdır. Bunlar ayrıca tartışılması gereken konulardır.
Son günlerde çok tehlikeli oyunlar oynanıyor. Bu oyunları bozmak, devleti genel yapısını korumak ve kollamak da bizi yönetenlerin görevidir. Müthiş bir gerginlik yaşanıyor. Bu da hiç kuşkusuz toplumda tedirginlik yaratıyor. Hınç ve intikam duygusu içinde olanlarda da artışların olduğunu görmekteyiz. Ülkemizde bir mezhep çatışmasının önünü açmak isteyen güçler bulunuyor, özellikle ve de altını çizerek buna dikkatleri çekmek istiyoruz.
Toplum bu oyuna gelmemelidir. Bunu önleyecek olan da devleti yönetenlerdir.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın