Halkımız kendine ait olmayan fikirleri, nasıl olurda, belli bir süreden sonra, kendi fikirleriymiş sanır?
Bu sorunun döneklikle hiçbir ilgisi yoktur.
Halk dönek olmaz.
Halk dönek olmadığına göre, başta inanmadığı fikre, sonradan nasıl inanır hale gelir?
Kişiye nasıl düşünmesi değil de, neyi düşünmesi gerektiği söylenir. Psikolojik savaşın hedefinde, aydınlar değil, ortalama insan vardır.
Ortalama insan da, iki tür etkiye açıktır. Bir eskiden inandığı ve bu inançta katılaştığı fikirler, bir de, etkiye açık, ikinci derece fikirler vardır.
Dışarıdan bireye ya da kitleye yapılacak etki, bu ikinci derece fikirler üzerinedir.
“CIA’nin ışık yay halk yolunu bulur. Belli bir süreden sonra, halk kendi fikirleri sanır” diye, çalışma ilkesinin olduğu söylenir.
CIA’nin fikirlerini, halk kendi fikri zannettiğinde, psikolojik savaş amacına ulaşmış demektir.
Savaşın adı psikolojik olmakla birlikte, her türlü araç kullanılır.
Hedef tüm ülke sathı olduğu için her araç mubahtır ve kullanılır.
Son yıllarda, hep inanmadıklarımıza inandırıldık.
İnanmadıklarımıza inanır hale geldiğimizden, Türkiye de bu hale geldi.
Bize hep, inanmak istemediklerimiz, gelişim ve değişim olarak propaganda edildi.
Propaganda, düşünceleri manipüle ederek yönetme işidir.
CIA’nin ve Batı gizli servislerinin “ışık yay” halk yolunu bulur diye ifade ettiği, değişim-dönüşüm ve özgürlük adı altında sürdürüldü.
Değişim, dönüşüm ve özgürlük sözleri, o kadar çok tekrarlandı ki, konunun bilincinde olmayan bir zavallı bile, değişim ve dönüşümü savunur hale geldi. Değişince ne geleceğini bilmeden…
Yıllardır üzerimizde uygulanan psikolojik savaş sonuçlarını veriyor.
Birilerinin yönünü ve doğrultusunu belirlediği, değişim-dönüşüm ve özgürlük propagandasını yiye yiye bu günlere geldik.
Birincisi ve kötüsünden başlayayım. Bu süreç bizi vatansızlaştırdı. Emek vatan bağını kopardı.
Ben nasılsa emeğimi satmıyor muyum? Emeğimi yerli sermayeye de, satarım yabancı sermayeye de satarım dedi.
Bu gün bir kısım solcuların, vatansızlaşması böyle bir süreçten geçilerek oldu.
Yabancılaşma ve vatansızlaşma böyle başlamış oldu.
Şimdi vatanımızı, bu badireden nasıl çıkaracağız diye, iki elimizi şakaklarımıza koyup, düşünmeye başladık.
Demek ki, bu inanmak istemeyip de inandığımız, kökü dışarıda değişim-dönüşüm meselesini yeniden düşünmeliyiz.
Düşünebiliyor musunuz, en çok toplumsal bilgilere sahip olduğunu iddia eden, dünyayı ve Türkiye’yi en iyi analiz ettiği iddiasında olan solcular, HDP/PKK’yı destekleme kararı alabiliyor.
Değişim-dönüşüm ve özgürlük sözleri, solun belli bir kesimini vatansız hale getirebildi. ABD karşıtı olan sol, ABD’nin silah verdiği PKK’ya oy verecek!
Dincileri zaten söylemeye gerek yok. Onlar için millet yok ümmet vardır. Onlar zaten vatansızdı. Değişim-dönüşüm onlar için yağmadan nasıl pay alırımla sınırlıydı.
Dedik ya… Ülkemiz insanı hep, inanmadıklarına inandırıldı diye…
Birileri bizi değiştirmeyi dönüştürmeyi çok önceden planlamıştı. Geriye bizim inanmadıklarımıza inanmamız kalmıştı.
31.3.2015, bulentesinoglu