Mısır/ Şarm El Şeyh’de 26. Arap Birliği Zirvesi’nde, barışa yönelik bölgesel bir güvenlik tehdidi durumunda devreye girmek üzere birleşik bir Arap gücü kurulmasında mutabakat sağlandı.
Bu kararın “Arap Milli Güvenliği” nin karşılaştığı sorunların ana sebeplerinin belirlenmesinin ardından alındığı açıklandı.
*
Sonuç bildirisinde “Yemen gibi ülkelere müdahale amacıyla birleşik bir Arap gücü kurulması için koordinasyona gidilmesi ve adımlar atılması ” çağrısı yapıldı ki;
Zaten Yemen’de istifa eden Cumhurbaşkanı Hadi Mansur’un son günlerde Husilerin birçok noktada ilerlemeleri ve Aden’e girmelerinden sonra BM Güvenlik Konseyi ve Fars Körfezi İşbirliği Konseyi’nden müdahale talep etmesi üzerine Arap Gücü oluşturulmuştu bile…
İşte Suudi Arabistan liderliğinde Bahreyn, Katar, Kuveyt, BAE, Mısır, Sudan, Fas, Ürdün Yemen’e ortak hava saldırısında bulunuyordu.
*
Suudi Dışişleri Bakanı Faysal, “Husiler ile eski cumhurbaşkanının işbirlikçileri, İran desteğiyle Yemen’de karışıklık çıkarmak, kağıtları yeniden karmak istiyor.Biz savaş çığırtkanı değiliz ancak davullar çalınırsa ona hazırız” dediği bir sırada,
Arap Gücü komuta kademesinde Tuğgeneral A. Asiri, “Şu anda Yemen’de belirli noktalarda çok sınırlı düzeyde kara operasyonu yapılıyor olabilir”ifadesiyle kara harekâtının sinyalini veriyordu.
*
İran Dışişleri Bakanlığı Arap Birliği Zirvesi’nde gündeme gelen “Sünni” Arap Gücü’ne dikkat çekti.
Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Yemen güneyinde Ensar Eş Şeria örgütü’nün silahlı faaliyetlerini durdurması, Suudi Arabistan liderliğindeki güçlerin de operasyonlarına son vermesi çağrısında bulundu.
Yemen Cumhurbaşkanı M.Hadi ile Husiler’in tarafsız bir ülkede müzakerelere yeniden başlamasını,
Sünniler ve Şiiler arasında büyüyen gerilimin yatıştırılması gerektiğini, aksi taktirde silahlı çatışmanın genişleyebileceğini bildirdi.
“Buna müsaade edemeyiz” derken, Rusya sürece dahil oldu…
*
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Arap Gücü’nün Yemen’e hava saldırılarına başlaması ardından Başkan Obama ile yaptığı telefon görüşmesinin ardından,
“İran bölgeyi domine etme gayreti ve çalışması içindedir. Buna tahammül etmek mümkün değildir. IŞİD terör örgütü bir yerden çıkıyor bakıyorsunuz onun yerine Şia yerleşiyor. İran’ın Yemen’de ,Suriye’de ve Irak’ ta ne kadar gücü varsa çekmesi lazım” açıklaması yaptı.
*
Halbuki Erdoğan, ABD desteği ve İslamcı vizyonuyla Sünni ile Şii dünyası arasındaki karşılıklı bağımlılığı zayıflatmayı öngören bir strateji izliyor.
Kendi hesabına sonuçta “bölgeyi kazanan petrolü ve Misak’ı Milli topraklarını da kazanır” düşüncesini sürüklüyor,ekonomik ilişkiler yoluyla Suriye Kuzey’ini ve Irak Kürdistan Bölgesi’ni petrolüyle birlikte Misak’ı Milli topraklarına katmayı öngörüyor.
*
Bunu teminen ABD koalisyonundan, İslamcı terör örgütleriyle yaptığı mücadele görüntüsü altında Suriye muhalifleriyle bağlantının Halep merkezinde dar bir koridora sıkışmış olması gerçeğinden hareketle Suriye’de 36.paralelin üstünde, yani 877 km’lik sınırda en az 5 km.derinlikte “Uçuşa Yasak Bölge; Güvenli Bölge” oluşturulmasını istiyor.
*
Türkiye baştan beri ABD’nin küresel ve bölgesel oyuncularla rejime karşı bir araya getirdiği Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’na bağlı Özgür Suriye Ordusu birliklerine ev sahibidir.
ABD liderliğinde Suudi Arabistan ve Katar’la birlikte “Suriye muhalefeti” adı altında kurulan bütün örgütlerin militanları,hükümetin kanatları altında eğitiliyor, barındırılıyor ve silahlandırılarak Türk askeri teşkilatının bir bölümü haline getiriliyor.
Buradan ya Özgür Suriye Ordusu birliklerine ya da Müslüman Kardeşler çizgisindeki Irak İslam Partisi’nin lideri Tarık el Haşimi’ye bağlı militanlara katılıyorlar.
Suriye’de Esad’ı, Irak’ta Sünni ve Kürt güçlerini Şiilere karşı dengelemeye savaşıyorlar…
*
Türkiye, işte daha bir kaç gün önce İncirlik Hava Üssünü açmıştır.
Şimdi İncirlik, ABD’nin burada konuşlu askeri uçakları ve insansız hava araçlarıyla IŞİD radikalizmi ile mücadele görüntüsü altında Suriye ve Irak’ta anılan bölgelerde, işbu Sünni bloğun oluşturulması hedefine hizmet sunuyor.
*
Bu konuda Suriye Cumhurbaşkanı Esad, IŞİD’in Suriye’deki hakimiyet alanını genişlettiğini, bu alanın hiç de küçük bir bölge olmadığını, tüm bunların nedeninin “21’inci yüzyıldaki yeni dönemin sultanı olmaya başladığını düşünen” Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu söylüyor…
Ya da İran Dışişleri Bakanı C.Zarif “Stratejik hatalar, iddialı politikalar ve kendi hayallerindeki yöntemleri uygulayarak telafisi mümkün olmayan zararlara neden olan kişilerin, sorumluluk politikalarını benimseyerek bölgede huzur ve yakınlığı oluşturmak için mevcut potansiyeli kullanmaları daha iyi olur” uyarısında bulunuyor.
*
Aslında devletin laik niteliğinin yanında olması gereken TSK’nın, bulunduğu coğrafyada ekonominin, siyasetin,diplomasinin Sünni-Şii eksene bölünmüş olması halinden “Ordulaşma” ya dönüşmesinin yaşandığı şu günlerde, İslamcılığın güdük kutsallığına ya da sünni hilafete prim tanıması affedilir şey değildir.
1.4.2015
Bir yanıt yazın