PARANIN ÖRTÜLÜSÜ…

Yürütmeye ait olan “örtülü ödenek” kullanma yetkisinin Cumhurbaşkanına verilmesi, fiilen “Başkanlık Sistemi”ne geçtiğimizi gösterir…

Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri Anayasa ile belirlenmiştir. Bu görevler arasında “örtülü ödenek” kullanmayı gerektirecek iş bulunmamaktadır…

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’nun 24. maddesinde “örtülü ödenek” (1) Anayasa’nın 104. maddesinde (2) ise Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri tanımlanmıştır.

Usulüne göre 104. maddesini değiştirmeden, yasa ile Cumhurbaşkanının yürütme yetkilerini genişletmek olanaksızdır. Dolayısıyla uygulanması halinde, anayasa değiştirilmiş gibi gözükecek olan bu yasa Anayasamıza aykırıdır…

Anayasa ile sorumsuz Cumhurbaşkanına verilmemiş olan bir görev, yasa ile hiçbir şekilde verilemez. Yürütme organı, yetki ve görevini Cumhurbaşkanı ile bölüşemez!..

“Örtülü ödenek”, özellik arzeden, yüksek nitelikli güvenlik konularında harcanacak paradır. “Kapalı istihbarat” ve “kapalı savunma” hizmetleri olarak tanımlanan bu konular, devletin milli güvenliğini ilgilendirirler.

Hükümeti by-pass ederek, sadece Cumhurbaşkanının yürütebileceği ne gibi işler olabilir?

Örneğin Suudi Arabistan’ın bazı Arap ülkelerini yanına alarak Yemen’e başlattığı saldırıyı Hükümetimiz desteklemez, fakat Cumhurbaşkanı desteklerse ne olacaktır?.. Cumhurbaşkanının “örtülü ödenek”ten lojistik destek vermesini hangi güç engelleyebilecektir?

Cumhurbaşkanı tarafsızlığı ile bağdaşmayacak şekilde, her gün bir yerde, bir bahane ile Erdoğan’ın halktan 400 milletvekili istemesi örneği önümüzde duruyor. Seçim konularında en yetkili kurul olan YSK, “Cumhurbaşkanının icraatlarını denetleme, karar verme yetkimiz yok” (3) diyor!.. Erdoğan’ın “Yeni Türkiye” dediği iki başlı bir devlet olursa, Afganistan, Irak, Libya, Suriye ve Yemen gibi Müslüman ülkelerin başı beladan kurtulamayacak demektir!..

ECEVİT’İN HATASI…

Ecevit, onu getirmek tek siyasi hatamdı dediği Kemal Derviş’e, daha baştan teslim olmuştu. Ecevit’in tek “siyasi hata” olarak gördüğü durumu, o tarihte kaset şantajı olamayacağına göre, Deniz Baykal bilinçli olarak tercih etmiştir: Kemal Derviş’i, önce milletvekili seçtirdi, daha sonra da istifa edip Birleşmiş Milletler’deki (BM) görevine dönmesini seyretti…

BM Kalkınma Programı Başkanı olan Derviş’in, içerisinde Y-CHP‘nin de bulunacağı, olası bir koalisyon hükümetinde, küresel güçler adına ipleri elinde tutacağı kesinleşti!..

Sırası gelmişken Ecevit’in kabul etmediği diğer hatalarına da biz temas edelim: Ecevit, her ne kadar tek siyasi hatası olarak, Kemal Derviş’e ekonomiyi teslim etmeyi kabul etmişse de gerçek hiç de öyle değildir. Bu konuda dürüst olmak gerekir. Ecevit’in Fetullah Gülen Cemaati ile işbirliği yapması ve Cemaat müritlerini devlet kadrolarına taşımasını Kemal Derviş olayı örtemez. Gülen okullarını ilk öven başbakan, cemaatleri “Yararlı-Zararlı” (4) olarak ayıran ilk siyaset adamı olarak tarihe geçmiştir…

Bunların yanında; Türk siyasetinin niteliksiz ve güdük kalmasının başlıca sorumlusu da Ecevit’tir. Cumhuriyet’in birikimli olan ikinci kuşağını kucaklamayı becerememiş, kaprislerine yenik düşerek inançlı aydınları dışlamıştır. Denebilir ki, biat kültürünün sol taraftaki en önemli temsilcisidir. Deniz Baykal-Ali Topuz ve Önder Sav gibi girişken siyasetçilerden olumlu yönde hiç yararlanamamış, solda bölünmenin en etkili tohumlarını DSP’sini kurarak atmıştır… Kuşkusuz Ecevit’in Türk siyasetine kattığı çok şey vardır. Fakat alıp götürdükleri ve gelmesini önledikleri daha fazladır!..

“ANADOLULU KEMAL”

Dersimlinin, “Bugün seçim olsa yine CHP’nin adayı olarak Sayın Ekmeleddin İhsanoğlu’nu gösterirdim” (5) dediği zat, CHP’den milletvekili olma teklifini kabul etmemiştir… Biz onu Cumhurbaşkanı seçebilmek için seferberlik ilan etmiştik. Bu kılıçların efendisi alem adamdır; yetkili organlarda görüşmeden, kimseye danışmadan, ABD Büyükelçisi ile bir otel odasında tek başına görüştükten sonra, Ekmeleddin’i CHP’lilerin önüne “tıpış tıpış” oy vermeleri için aday olarak koymuştu.

Dersimli arkasında ABD’nin desteğini hissedince şımarmıştır. Tek başına aday belirleyecek kadar ileriye gitmenin başka açıklaması olamaz!..

Memur Kemal” olarak girdiği siyasette, kısa sürede “Gandi Kemal” lakabını almıştır… Hemşerileri ona “Gundi Kemal” dediler. Ama o ısrar etti: “Dersimli Kemal’imben” dedi… Oturmuş bir kişilik olmayınca konulan isim de tutmuyor tabi… Sonunda etrafındaki yağcılar, “Anadolulu Kemal”de karar kıldılar… Bakalım nereye kadar!?

Anadolu’dan büyük şehirlere göç eden her vatandaşın hiyakesi ile Anadolulu Kemal’inki aşağı yukarı aynı…

Söz yoksulluk çektiği günlere getirildiğinde, gözleri doluyor. Normaldir. Seçim öncesi “yoksulluk edebiyatı” ne de olsa yoksul halkı etkiler. Türk halkı yoksul olanı kendisinden biri olarak kabul eder. AKP’nin dört dönemdir başarı ile yürüttüğü “mağduriyet edebiyatı”, Anadolulu Kemal’e de getiri sağlayabilir mi göreceğiz!..

Dünyayı tek başına değiştirebileceğine inandırılmış bu zavallı delikanlı, bir kere küresel güçlerin eline düşmüştür!.. O yüzdendir; Kemal Derviş’i, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu arayışı…

Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurucu felsefesinin çok uzağına düşmüştür. Bundan böyle Atatürkçü düşünceyi benimseyenlerle aynı havayı teneffüs bile edemez!..

Bu seçimde halka verecek bir şey vaad edemediğinden, geçmişte yaşadığı yoksulluğu pazarlıyor…

HER ŞEY AÇIK…

Merkezi Londra’da bulunan Kürt Araştırmalar Merkezi’nde konuşan Dr David L. Philips, 25 yıldır Kürtler üzerinde çalıştığını söyleyerek “İlk kez IŞİD sayesinde Kürdistan’ın dört parçası bir araya gelebilirdi” diyerek, gerçeği ağzından kaçırıverdi…

IŞİD bahane. Hatta denebilir ki, Kürdistan’ı kurmak için el altından örgütlenmiş El-Kaide gibi bir örgüttür…

CEMAAT’İN KUCAĞI…

Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç; ”Gökçek seçimlerde oy isterken bu yapının (Cemaat) kucağında oturmuştur. Bu yapıya Ankara’yı parsel parsel satmıştır. Yurt yerleri vermiştir. Zengin işadamlarına okullar yaptırmıştır. İmar planlarında değişiklik yaptırmıştır.” diyerek Gökçek’in suç işlediğini bildiğini itiraf etmiş ve onu yetkili makamlara bildirmeyerek de kayırmıştır. (6) Arınç’ın bu itirafına rağmen harekete geçmeyen makamlar da görevlerini ihmal ve kötüye kullanma suçunu işlemektedirler… Ne var ki, ufukta hesap soracak iktidara talip bir parti gözükmemektedir!..

AKP’NİN TABANI..

AKP tabanının önemli bir kesimi “Açılım” saçmalığına karşıdır. Erdoğan’ın “Kürt sorunu diye bir şey yok” sözleri üzerine yürekleri biraz ferahlamıştı. Sosyal medyada Doğu Perinçek’in bir ropörtaj sırasında Öcalan’la çekilmiş fotoğraflarını servis etmeye başlamaları, bu durumda olduklarının en somut kanıtıdır. Aksaray’ın sözcüsü İbrahim Kalın’ın, “Cumhurbaşkanımız devletin başı olarak sürecin arkasındadır ve olmaya devam edecektir” şeklindeki açıklaması üzerine, eşekten düşmüş karpuza döndüler!.. Acıdım vallahi!..

BİR PARTİ BAŞKA PARTİYİ NEDEN DESTEKLER?

Siyasi iktidara talip bir parti, başka bir partinin başarılı olmasını neden ister? Katıldığı 5N 1K programında; “HDP yüzde 10 barajını aşmasa ne olur?” sorusuna Kılıçdaroğlu, “Aşmasını isteriz” şeklinde cevap vermiştir. Dolmabahçe’de açıklanan 10 maddeyle ilgili de “10 maddeye baktığımızda; ‘demokrasi, özgürlük, kadınlara eşitlik’ diyor. Bunlara kim itiraz edebilir ki” diyerek “Açılım”a da desteğinin sürdüğünü ifade etti…

Ecevit’in “Siyasal yaşamımdaki en büyük pişmanlığım” dediği olay Kemal Derviş’i çağırıp ekonomiyi teslim etmesidir. Kemal Kılıçdaroğlu ise, daha iktidara gelmeden ve koalisyon ortağı bile olması şüpheli iken, peşinen Kemal Derviş’e teslim olmuş, CHP’yi ipotek altına sokmuştur… (7)

Anlaşılıyor ki, Y-CHP iktidara gelme iddiası olmayan bir parti konumundadır.

İğrenç bir kaset operasyonu sonunda parti yönetimine gelmeyi içine sindirebilen Dersimlinin görevi bir kez daha ortaya çıktı: Solda başka bir parti kurulmasını engellemek ve duyarlı CHP tabanını “Aile Sigortası” ve “Emekliye İki Maaş İkramiye” gibi boş vaadlerle oyalamaktır. Bir önceki seçimde ortaya attığı iddialı “Aile Sigortası”nı bile bir sonraki seçime taşıyamayacak kadar çapsız olan birine kitleler güvenir mi?..

Sahibinin sesi Yurt gazetesi de CHP tabanını 7 Haziran sonrası için AKP-CHP koalisyonuna hazırlıyor. Birkaç hafta önce ise CHP-HDP ittifakı savunuyordu…

Y-CHP’nin Genel Sekreteri Gürsel Tekin, HDP’nin barajı geçmesi halinde mutlu olabileceğini söylüyor…

Bu Y-CHP’ye artık Atatürk’ün CHP’si denebilir mi?..

Cemil Can

DİPNOTLAR:

(1) http://www.tbmm.gov.tr/kanunlar/k5018.html,

(2) http://www.tbmm.gov.tr/anayasa.htm

(3)http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/238023/Secilmis_Diktatorler….html

(4) http://www.ilk-kursun.com/haber/215128/cemaat-sevdasi/

(5)http://t24.com.tr/haber/kilicdaroglu-bugun-olsa-yine-ekmel-beyi-aday-gosteririz,267261

(6) Madde 283 – (1) Suç işleyen bir kişiye araştırma, yakalanma, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlayan kimse, altı aydan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçun kamu görevlisi tarafından göreviyle bağlantılı olarak işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.

(7)http://www.aydinlikgazete.com/politika/akp-nin-onunu-acan-kemal-dervis-chp-yle-anlasti-h66169.html

Ekmeleddin İhsanoğlu - Gorbaçov

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir