Arslan BULUT
[email protected]
12.03.2015
Tayyip Erdoğan, “Terör örgütünün silah bıraktığını açıklaması, ülkemizde demokrasinin, hukukun, huzurun, güvenin, istikrarın tesisini sağlayacak önemli bir eşik olacaktır. Bu sadece lafla olmaz. Temenni ederim ki bu son gelişmeler de sözde kalmaz, uygulamaya geçilir” dedi!
Oysa terör örgütü, silah bırakmayacağını defalarca açıkladı!
O halde Erdoğan, neden böyle yanlış bir veriden yola çıkıyor?
Yalçın Akdoğan da “Nevruz’da inşallah tüm çatışmayı, şiddeti, silahı demokrasi ateşinde yakacağız ve hep birlikte demokrasi ateşinin üzerinden atlayacağız” dedi!
Bu durumda, Türkiye’yi ateşe atmış olmuyorlar mı?
***
Akdoğan ayrıca “Bu sürecin sahibi, AK Parti iktidarıdır. AK Parti ne kadar güç kazanırsa, süreç o kadar hızlı yol alır, yeni anayasa yapımı o kadar kolay olur” dedi!
Yolun sonu nedir peki? Aklı olan herkes görüyor ve Dolmabahçe’deki 10 madde gösteriyor ki yolun sonu, Türkiye’nin Türk devleti olmaktan çıkarılması, kozmopolit, çok milletli bir devlet haline getirilmesidir.
Siz Türklüğü Anayasa’dan çıkarmayı denemediniz mi? PKK’nın şartlarından biri de bu değil mi?
Peki böyle bir devlet yaşar mı?
Soruyu şöyle de sorabiliriz:
-Çok milletli olup da birliğini muhafaza edebilen bir devlet var mıdır?
Sovyetler Birliği, Yugoslavya ve Çekoslovakya çok milletli idi! Asıl bu sebeple parçalandılar! ABD ise ayakta duruyor. Çünkü 72 milletten halkı olmasına rağmen tek milletlidir. Amerikan Anayasası, Amerikan milletini esas alır. Bütün Amerikan vatandaşlarını Amerikan milletinden kabul eder. Yeni vatandaş olanlara da Amerikan rüyasına bağlılık yemini ettirir! Bizde ise vatandaşlığın parayla satılması bile Abdullah Gül tarafından gündeme getirilebilmiştir!
***
Ahmet Davutoğlu, TOBB Genel Merkezi’nde düzenlenen toplantıda, “Başbakan ve Cumhurbaşkanı danışmanı olarak görev yaptığım dönemlerde, herhangi bir konu istişare edildiğinde, Dedem Korkut ki bir başmüşavir gibi bir nasihat ehlidir, bir irfan ehlidir… Oğuz beylerine, bu anlamda bir müşavirlik yapmıştır, acaba Dedem Korkut olsa ne derdi, acaba Nizamülmülk nasıl bir tavır takınırdı, acaba Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig’indeki hangi ilke buna yön verirdi diye hep kendime ilkesel olarak sormuşumdur” diye söze başladı…
Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı görevini yürüttüğü dönemde de bir müzakereye başlarken, “Kaldırdığını göğe eriştiren güzel Tanrı, kızdığını yok eden kahhar Tanrı, birliğine sığındım Rabbim kadir Tanrı, medet senden kara elbiseli kafire at tepiyorum, işimi sen yoluna koy” duasının hep aklına geldiğini söyledi ve bu kültürün Selçuklu ve Osmanlı devletlerinin temeli olduğunu hatırlattı.
Sormak gerekir; öyleyse şimdi neden Türk devletini “Yeni Türkiye” adı altında Türk devleti olmaktan çıkarmaya uğraşan bir hareketin içinde rol alıyorsunuz?
Hem Dede Korkut “Kız anadan görmeyince, öğüt almaz! / Oğul atadan görmeyince, sofra çekmez! / Oğul atanın yetüridir (yetiştirmesidir)! İki gözünün biridir! / Devletli oğul kopsa, ocağının közüdür! / Oğul dahi neylesin! Baba ölüp, mal kalmasa! / Baba malından ne faide! Başta devlet olmasa! / Devletsiz şerrinden Allah saklasın! / Hanım sizi!” demiyor mu?
Başkanlık Sistemi’ni hedef olarak gösterip Türk Milleti’nin elinden, “Yeni Türkiye hilesi” ile devletini almayı esas alan bir siyasi partinin başındaki kişinin, Dede Korkut edebiyatı ile oy toplamaya hakkı var mıdır? Hem Türk’ün elinden devlet almak bu kadar kolay mı?
“Kahhar Tanrı” , Türk’ün mezarını kazanları ne yapar?
Bu yazı toplam 22705 defa okunmuştur.
Yniçağ
Bir yanıt yazın