Aslında geçmişi de var. 13 yıldır süren kültürel yoksullaşma ve onun devamı olarak kültürel tahakküm, ülkemiz insanının üretkenliğini aşağı çekti.
Kent yoksulluğunun tek sebebi elbette sadece kültürel yoksullaşma değil.
Kültürel yoksulluk( tam olarak değil ama görgüsüzlük) kişinin taleplerini artırdı.
Kolay borçlanma, tasarruf etme alışkanlığını ve iç disiplinini yıktı.
Mali sorumluluklar altına giren tüketim sevdalıları, daha düşük bir kültürün tahakkümüne eyvallah dediler.
Daha önce sorumluluk almamış bu alt kültür gurupları, borçlanmayı, bir zengin gibi yaşamayı hak ettiklerini sandılar.
Batının açık pazarına dönüşmüş olmamız, iğneden ipliğe, her ürünü borçlanarak ithal etmemiz, yaşam alışkanlıklarını yıktı.
Batılıların verdiği borç kadar yaşamak, yaşam alışkanlığı oldu.
Bizim neyimiz eksik, biz de yüksek yaşam standardına layığız dedik. Ne kazancımız onlarınki kadardı. Ne de ürettiklerimiz.
Eskiden üretebildiğimiz bir ürünü, daha kaliteli ve ucuz diye ithal eder olduk.
Borçlandık.
Hem de üretirken borçlandık. Hem üretip hem borçlanmak nasıl olur demeyin. Olur.
Üretiyoruz diye çok övündüğümüz, otomotiv sanayisinin ürün bazında dolar girdisi %80’leri buldu.
Girdileri dolarla ithal ettiğimiz için, şimdide dolar bulamadığımızdan üretemez hale geldik.
Borçlandık, borçlandıkça üretimden uzaklaştık.
Üretmeden borçlanmanın elbet bir yere gelince duracağı belliydi. Şimdi oradayız.
Bakanların ve bürokratların tartıştıkları konu; “yeniden nasıl borç bulabiliriz” çareleri üzerinedir.
250 milyar dolar, bu yıl içinde üretimi sürdürebilmek için bulmamız gereken miktardır.
Eğer bu meblağı tedarik edemezsek, üretim, sürdürmenin imkânı yoktur.
Dışa bağımlı hale gelen sanayimiz alarm zilleri çalmaktadır.
Ulusal pazarlarımızı denetimsiz bir şekilde, Batılı zenginlere açınca, tüketim kültürümüzü de, değiştirmek zorunda kaldık.
Genel kültür olarak orta çağ kültürünün tahakkümü, tüketim alışkanlıkları olarak da, Batının tüketim kültürünün tahakkümü altında kalınca, iflas kaçınılmaz oldu.
Tüketimde, Batı tüketim kültürü, öte yandan, siyasi iktidarın hortlattığı orta çağ kültürü birleşince, ortaya sadece yoksullaşma çıkmış oldu.
Şöyle bir soru akla gelebilir. Şimdiye kadar nasıl borçlanıyorduysak, bundan sonra da, biraz fazla faiz vererek borç bulabiliriz.
2 bin TL maaşınız var. Buzdolabını taksitle aldınız. Televizyonu da taksitle aldınız. Bir de bunun üzerine taksitle araba alırsanız, bu maaşla artık bu işi yapamazsınız.
Yeniden borç alacağınızda, eski borcu ödesene derler.
O kadar çok borç aldık ki, artık borçlar ödenemez noktaya geldi.
Borç vermekte nazlanıyorlar. Parayı satacak olanlar, sattıkların paranın fiyatını da belirlemek istiyorlar.
Öyle Erdoğan dedi diye sana ucuz para vermiyorlar.
Bundan sonra halkımızın düşüneceği iki temel konu var.
Bir BORCU nasıl ödeyeceğiz?
İki bu BÖLÜNMEYİ nasıl durduracağız?
10.3.2015
Bir yanıt yazın