ABD’NİN KOLONYAL GÜCÜ

 
 
Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) Sovyetler Birliğini çevrelemek üzere bir askeri ittifak organizasyonu olarak kurulmuştu. 
Ne ki ABD’nin askeri stratejisini makul savunma sistemi, güne özgün nitelikleri, esnekliği ve etkili partnerliğe uygun olduğu öngörüsüyle kabul etmesi ve Stratejik Konsepti’ni bu düzlemde belirlemesiyle, bugün ABD’nin küresel kolonyal organı haline gelmeye çabalıyor.
 
*
Halbuki uluslararası  dengeler ABD, Rusya ve Çin’in gerek ekonomik gerekse siyasi alanda hem bölgelerinde hem de küresel bazda artan güçleri beraberinde yeni askeri ve ekonomik birliktelikleri ortaya çıkarıyor, tek kutuplu bir siyasi sistemin var olduğu yapı çok kutuplu bir yapıya dönüşüyor.
O yüzden yaşanan herhangi bir ihtilaf birdenbire başka ve çok ciddi komplikasyonlara sonuç veriyor.
NATO ittifakının üyesi olan Türkiye bu komplikasyonlardan ciddi hasarlar alıyor.
 
*
Çin küresel güç olmak üzere hem askeri gücünü arttırma çabası hem dünya ekonomisinde etkinleşmeyi hedeflerken,
ABD savunma bütçesini sürekli arttıran Çin’i frenlenmek, geleceğini şekillendirmek üzere bölgede rolünü genişletmeyi ve kalıcı olmayı istiyor.
İki ülkenin üçüncü ülkelerle işbirlikleri geliştirmesi,askeri ağırlık ve etkinliklerini artırmasına neden oluyor,Asya-Pasifik giderek geriliyor…
 
*
Geçen yıl Pasifik’te, ABD’nin 22 ülkenin katılımıyla Çin ve Rusya’ya karşı düzenlediği tatbikatta, NATO’yu Kanada, İngiltere, Fransa, Hollanda ve Norveç birliklerinin temsil etmesi, NATO’nun faaliyet alanında Pasifiklere kadar genişlediğini gösteriyordu.
 
*
Umman Sultanlığı ve Yemen Cumhuriyeti hariç Körfez Arap yönetimleri, İsrail ile yan yana bu ittifak örgütüne entegre edildiler.
Bu suretle Katar Emirliği NATO’nun Libya’da kullandığı paralı askerlere arka plan zemini sağladı.
NATO daha geçen yıl, 2011’de Afrika’da Libya’yı parçaladıktan sonra Etiyopya’da multidisipliner  African Stanby Force tugaylarının bir araya getirilmesi ve eğitilmesini amacıyla Afrika Birliğine askeri yardım yapmayı sağlayan bir anlaşma yaptı,söz konusu güçlerin nerede ve nasıl kullanılacağına dair verilecek kararlarda söz sahibi oldu.
Bugün Cezayir, Mısır, Ürdün, İsrail, Fas, Tunus, Moritanya NATO’nun yeni gayriresmi ortaklarıdır. 
 
*
Ya da NATO, Doğu Akdeniz’de sınırlardan meşru olmayan yollardan giren askeri güçler üzerinden yürüttüğü faaliyetlerle Suriye’ye, Irak’a karşı gizli askeri operasyonlar yapıyor.
Üstelik bir çok operasyon NATO Müttefik Kara Komutanlığı’nın İzmir’deki üssünde  hazırlanıyor.
İsrail NATO elektronik sistemine bağlanarak Gazze’ye “Dökme Kurşun” operasyonunu düzenlemişti. 
Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar da  NATO ile ortaklık  yapıyor.
Suudi Arabistan aralarında IŞİD örgütünün de bulunduğu Suriye’de, Irak’ta savaşan İslamcı grupları finanse ederken esasen  NATO’ya ortaklığını gösteriyor.
 
*
Öte yanda NATO ‘Rusya’nın saldırganlığına’ karşı koymak için yeni strateji oluştururken, bu çerçevede askeri varlığını Doğu Avrupalı üye ülkelere konuşlandırıyor.
Estonya, Letonya ve Litvanya’ya yönelik olası bir tehlikede “Mızrak Ucu” adıyla nitelendirilen ve Alman-Hollanda Kolordusu’na ait askerlerden oluşan ani müdahale birliğinin Baltık Ülkeleri, Polonya, Romanya ve Bulgaristan’a kurulacak NATO üslerini desteklenmesi programını yürütüyor.
NATO doğuya doğru genişlerken Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgede bir çatışma alanı oluşuyor.
 
*
Ne ki NATO’nun ABD’nin küresel kolonyal organı haline gelmesi, ittifakı askeri stratejinin gelişen teknolojik değişimler paralelinde manevra savaşlarına ağırlık vermesine neden oluyor.  
Manevra savaşının amacı, çatışma ile düşmanın gücünden sakınmak, fakat düşmanın hızlı ve saldırgan biçimde zayıflıklarını ortaya çıkararak en fazla zarar verecek yerinden vurmak, fiziki ve moral olarak etkisizleştirmek ve yıkmaktır.
Yüksek teknolojili Hava, Sualtı, Kara, Uzay ve Bilgi Savunma Sistemlerine dayanıyor, alt sistemlerinin çokluğu ve karmaşıklığı nedeniyle bakımı ve işletilmesinde rafine personel gerekiyor.
Bu yüzden NATO’nun ABD’nin küresel kolonyal organı haline gelmesi çok pahalıdır;mali krizdeki üyelerin savunma bütçelerinde kaynaklarını birleştirmesi, paylaşması, ulusal değil uluslararası çapta projelerde ortaklaşması gerekiyor.
Türkiye bulunduğu coğrafya nedeniyle bu faturanın yalnızca ekonomik boyutuyla değil çok yüklü insani boyutuyla da karşı karşıyadır… 
 
*
Nitekim NATO, Ukrayna krizinin devam ettiği koşullarda Karadeniz’de ABD, Türkiye, Bulgaristan,  Romanya’ya ait savaş gemileriyle ortak bir tatbikat düzenliyor.
Tatbikatın amacı Ukrayna ile Rusya arasındaki gerginliğin bahanesiyle ABD’nin Karadeniz’de sürekli askeri bir gücü bulundurmak istemesi olarak algılanıyor.
Boğazların Karadeniz’in güvenliği, Karadeniz’in ise enerji yollarının geçiş noktası olması bakımından Türkiye’nin Montrö Anlaşmasının gereklerini her ne olursa olsun yerine getirmesi zorunluluğu tartışılıyor.
 
*
NATO bütün üye ülkelerinin hava sahalarını birleştirerek tek hava komuta kontrol sistemine bağlamayı öngörüyor.
Türk hükümeti Hava Savunma Füze Sistemine ilişkin bu projenin milli sistemlere entegre edileceğini ve NATO’ya entegre edilmeden kullanılacağını açıklamasına rağmen, bu Türkiye’nin milli savunma sisteminin NATO’ya entegre edilmekte olduğu anlamına geliyor.
*
NATO, Türkiye Cumhurbaşkanının aslında bugün fiilen var olan “uçuşa yasak bölge” projesini destekliyor, Suriye topraklarında ” tampon bölge” oluşturulmasına yeşil ışık yakıyor.
NATO “üye ülkelerin kendi güvenliklerini sağlamalarında destek veremeye hazırdır ” ilkesi doğrultusunda Türkiye’nin yavaş yavaş Suriye ya da Irak topraklarında olası bir savaşa girmesini heveslendiriyor.
 
*
ABD’nin kolonyal güç oluşturmak hedefi dünyanın şirazesini bozuyor.
Mesela Türkiye, Rusya’nın Orta Doğu’da ve Karadeniz’de sürdürdüğü misyonu doğrultusunda olası bir manevra savaşında NATO cephesi olarak hedeftir.
Atatürk, “Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz ” diyor.
 
14.3.2015
 
 
Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO) Sovyetler Birliğini çevrelemek üzere bir askeri ittifak organizasyonu olarak kurulmuştu. 
Ne ki ABD'nin askeri stratejisini makul savunma sistemi, güne özgün nitelikleri, esnekliği ve etkili partnerliğe uygun olduğu öngörüsüyle kabul etmesi ve Stratejik Konsepti'ni bu düzlemde belirlemesiyle, bugün ABD'nin küresel kolonyal organı haline gelmeye çabalıyor.
 
*
Halbuki uluslararası  dengeler ABD, Rusya ve Çin'in gerek ekonomik gerekse siyasi alanda hem bölgelerinde hem de küresel bazda artan güçleri beraberinde yeni askeri ve ekonomik birliktelikleri ortaya çıkarıyor, tek kutuplu bir siyasi sistemin var olduğu yapı çok kutuplu bir yapıya dönüşüyor.
O yüzden yaşanan herhangi bir ihtilaf birdenbire başka ve çok ciddi komplikasyonlara sonuç veriyor.
NATO ittifakının üyesi olan Türkiye bu komplikasyonlardan ciddi hasarlar alıyor.
 
*
Çin küresel güç olmak üzere hem askeri gücünü arttırma çabası hem dünya ekonomisinde etkinleşmeyi hedeflerken,
ABD savunma bütçesini sürekli arttıran Çin'i frenlenmek, geleceğini şekillendirmek üzere bölgede rolünü genişletmeyi ve kalıcı olmayı istiyor.
İki ülkenin üçüncü ülkelerle işbirlikleri geliştirmesi,askeri ağırlık ve etkinliklerini artırmasına neden oluyor,Asya-Pasifik giderek geriliyor...
 
*
Geçen yıl Pasifik'te, ABD'nin 22 ülkenin katılımıyla Çin ve Rusya'ya karşı düzenlediği tatbikatta, NATO'yu Kanada, İngiltere, Fransa, Hollanda ve Norveç birliklerinin temsil etmesi, NATO'nun faaliyet alanında Pasifiklere kadar genişlediğini gösteriyordu.
 
*
Umman Sultanlığı ve Yemen Cumhuriyeti hariç Körfez Arap yönetimleri, İsrail ile yan yana bu ittifak örgütüne entegre edildiler.
Bu suretle Katar Emirliği NATO'nun Libya'da kullandığı paralı askerlere arka plan zemini sağladı.
NATO daha geçen yıl, 2011'de Afrika'da Libya'yı parçaladıktan sonra Etiyopya'da multidisipliner  African Stanby Force tugaylarının bir araya getirilmesi ve eğitilmesini amacıyla Afrika Birliğine askeri yardım yapmayı sağlayan bir anlaşma yaptı,söz konusu güçlerin nerede ve nasıl kullanılacağına dair verilecek kararlarda söz sahibi oldu.
Bugün Cezayir, Mısır, Ürdün, İsrail, Fas, Tunus, Moritanya NATO'nun yeni gayriresmi ortaklarıdır. 
 
*
Ya da NATO, Doğu Akdeniz'de sınırlardan meşru olmayan yollardan giren askeri güçler üzerinden yürüttüğü faaliyetlerle Suriye'ye, Irak'a karşı gizli askeri operasyonlar yapıyor.
Üstelik bir çok operasyon NATO Müttefik Kara Komutanlığı'nın İzmir'deki üssünde  hazırlanıyor.
İsrail NATO elektronik sistemine bağlanarak Gazze'ye "Dökme Kurşun" operasyonunu düzenlemişti. 
Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Katar da  NATO ile ortaklık  yapıyor.
Suudi Arabistan aralarında IŞİD örgütünün de bulunduğu Suriye'de, Irak'ta savaşan İslamcı grupları finanse ederken esasen  NATO'ya ortaklığını gösteriyor.
 
*
Öte yanda NATO 'Rusya'nın saldırganlığına' karşı koymak için yeni strateji oluştururken, bu çerçevede askeri varlığını Doğu Avrupalı üye ülkelere konuşlandırıyor.
Estonya, Letonya ve Litvanya'ya yönelik olası bir tehlikede "Mızrak Ucu" adıyla nitelendirilen ve Alman-Hollanda Kolordusu'na ait askerlerden oluşan ani müdahale birliğinin Baltık Ülkeleri, Polonya, Romanya ve Bulgaristan'a kurulacak NATO üslerini desteklenmesi programını yürütüyor.
NATO doğuya doğru genişlerken Baltık Denizi ile Karadeniz arasındaki bölgede bir çatışma alanı oluşuyor.
 
*
Ne ki NATO'nun ABD'nin küresel kolonyal organı haline gelmesi, ittifakı askeri stratejinin gelişen teknolojik değişimler paralelinde manevra savaşlarına ağırlık vermesine neden oluyor.  
Manevra savaşının amacı, çatışma ile düşmanın gücünden sakınmak, fakat düşmanın hızlı ve saldırgan biçimde zayıflıklarını ortaya çıkararak en fazla zarar verecek yerinden vurmak, fiziki ve moral olarak etkisizleştirmek ve yıkmaktır.
Yüksek teknolojili Hava, Sualtı, Kara, Uzay ve Bilgi Savunma Sistemlerine dayanıyor, alt sistemlerinin çokluğu ve karmaşıklığı nedeniyle bakımı ve işletilmesinde rafine personel gerekiyor.
Bu yüzden NATO'nun ABD'nin küresel kolonyal organı haline gelmesi çok pahalıdır;mali krizdeki üyelerin savunma bütçelerinde kaynaklarını birleştirmesi, paylaşması, ulusal değil uluslararası çapta projelerde ortaklaşması gerekiyor.
Türkiye bulunduğu coğrafya nedeniyle bu faturanın yalnızca ekonomik boyutuyla değil çok yüklü insani boyutuyla da karşı karşıyadır... 
 
*
Nitekim NATO, Ukrayna krizinin devam ettiği koşullarda Karadeniz'de ABD, Türkiye, Bulgaristan,  Romanya'ya ait savaş gemileriyle ortak bir tatbikat düzenliyor.
Tatbikatın amacı Ukrayna ile Rusya arasındaki gerginliğin bahanesiyle ABD'nin Karadeniz'de sürekli askeri bir gücü bulundurmak istemesi olarak algılanıyor.
Boğazların Karadeniz'in güvenliği, Karadeniz'in ise enerji yollarının geçiş noktası olması bakımından Türkiye'nin Montrö Anlaşmasının gereklerini her ne olursa olsun yerine getirmesi zorunluluğu tartışılıyor.
 
*
NATO bütün üye ülkelerinin hava sahalarını birleştirerek tek hava komuta kontrol sistemine bağlamayı öngörüyor.
Türk hükümeti Hava Savunma Füze Sistemine ilişkin bu projenin milli sistemlere entegre edileceğini ve NATO'ya entegre edilmeden kullanılacağını açıklamasına rağmen, bu Türkiye'nin milli savunma sisteminin NATO'ya entegre edilmekte olduğu anlamına geliyor. *
NATO, Türkiye Cumhurbaşkanının aslında bugün fiilen var olan "uçuşa yasak bölge" projesini destekliyor, Suriye topraklarında " tampon bölge" oluşturulmasına yeşil ışık yakıyor.
NATO "üye ülkelerin kendi güvenliklerini sağlamalarında destek veremeye hazırdır " ilkesi doğrultusunda Türkiye'nin yavaş yavaş Suriye ya da Irak topraklarında olası bir savaşa girmesini heveslendiriyor.
 
*
ABD'nin kolonyal güç oluşturmak hedefi dünyanın şirazesini bozuyor.
Mesela Türkiye, Rusya'nın Orta Doğu'da ve Karadeniz'de sürdürdüğü misyonu doğrultusunda olası bir manevra savaşında NATO cephesi olarak hedeftir.
Atatürk, "Ne kadar zengin ve müreffeh olursa olsun, istiklâlden mahrum bir millet, medenî insanlık karşısında uşak olmak mevkiinden yüksek bir muameleye lâyık sayılamaz " diyor.  
14.3.2015 - cleardot

Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir