NECDET BULUZ
Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün siyasete dönüp dönmeyeceği konusu Başkent siyasi kulislerinde deprem havası yarattı. Gül, gerçek anlamda siyasete dönmek istiyor. Daha önce de istemişti ama parti içi ayak oyunları ile devre dışı kaldı, sesini çıkarmadı. Şimdi, yeniden hareketlenmesi ve “Ben bu partinin kurucusuyum” demesi Gül’ün siyasete ısındığı şeklinde yorumlanıyor.
Davutoğlu öncesi AK Parti’ye yüzümüzü döndüğümüzde Abdullah Gül’ün önünün kesilmiş olduğunu gördük. Çünkü Gül ile Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında su yüzüne çıkmamış bir mücadelenin var olduğu her zaman iddia edilmiştir. Gül’ün AK Parti’ye dönüşünün ancak Başbakan olarak belirleneceğinin bilinmesi, Erdoğan’ın manevra alanını daraltacağı için Gül’ün devre dışı bırakılmış olacağı ihtimalleri hep göz önüne bulunduruldu.
Bu nedenle de “Gül’ün önü Erdoğan tarafından kesildi” iddiaları ön plana çıktı.
Partideki kötü gidiş, dikkat edilecek olursa Gül’ün siyasete dönmesi için bir gerekçe olabilir. Çünkü daha düne kadar AK Parti’ye oy vermiş olanlar bile, bugün partiden, yönetimden ve yetersizliklerden şikâyet ediyor. Gül gibi ılımlı bir ismin partiyi toparlayacağına, Erdoğan’ı frenleyeceğine inananların sayısı da artıyor.
Her ne kadar Cumhurbaşkanı Gül’ün siyasete döneceği haberlerini değerlendirirken “Hayırlı ve isabetli olur. Siyasete girip girmeyeceği kararı kendisinindir” diyorsa da, bunun pek inandırıcı olduğunu sanmıyoruz.
Davutoğlu’nun Başbakanlığını isteyen, Gül’ün önünü kesen ve tek adam olma yolunda ortadaki pürüzleri kaldırmada ustalaşan Erdoğan’ın, şimdi Gül’ün partiye dönmesine sıcak bakacağını da sanmıyoruz. İddialar da hep bu yönde olmuştur.
Gül’ün siyasete dönmesi konusunda Erdoğan’ın görüşü ve kararı önemlidir. Davutoğlu’nun bu konuda fazla etkili olacağını da düşünmüyoruz.
Burada asıl sorun, Gül’ün siyasete girme kararlığını ortaya koymasıdır. Bugüne kadar her nedense kararlılığını ve ağırlığını koymakta geri planda kalmayı tercih etti. Kırılma noktasına gelmesine rağmen, dava arkadaşlarını kırmaktan kaçındı. Şimdi ise rollerin değişmekte olduğu görülüyor.
Şu önemli noktayı da belirelim:
Gül, siyasete girdiğinde yalnız olmayacaktır. Cumhurbaşkanlığı görevini bıraktıktan sonra çeşitli kurum, kuruluş ve kişilerle birebir görüşmelerde bulunup, siyasette geleceği noktayı değerlendirmiştir. Boş durmadığı da biliniyor. Önemli destekçilere sahip olduğunun da altını çizelim.
Parti içinde de Gül taraftarlarının küçümsenmeyecek kadar çok olduğu da biliniyor. Hatta Davutoğlu’nun Başbakanlığına bu grubun sıcak bakmamasına rağmen, parti içi disiplini bozmamak için katlanmak zorunda kaldıklarını söyleyenler de bulunuyor.
Şimdi bütün mesele, Gül’ün partiye geri dönüşü ile hangi konumda olacağıdır. Herhalde siyasete dönmesi halinde sade bir milletvekili olarak Meclis sıralarında oturmayacaktır. Böyle bir niyetinin olmadığı da biliniyor. “Aktif siyaset” derken neyi hedeflediğini az çok anlatmaya çalışıyor. Ama bize göre daha net olmalı, aklındakini ve hedefindekileri açık yüreklilikle ortaya koymalıdır.
Gül için şimdiden görev biçenleri de görüyoruz. Bülent Arınç “Başbakan olarak döner” diyor. “Ancak Meclis Başkanlığı yapması daha doğru olur, bekim beklentim ve isteğim bu yöndedir” diye de ekliyor.
Partide 3 yıl dönemine takılanların da Gül’ün etrafında şimdiden bir çember oluşturmaya başladıklarını gözlemliyoruz.
Ancak, bütün sorun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gül konusundaki görüşleri, samimiyetidir. Erdoğan, gerçek anlamda Gül’ün siyasete dönmesini istiyorsa bu adımların atılmasında sıkıntı görmemelidir. Yok, eğer Erdoğan, halen Gül’ün dönmesine sıcak bakmıyorsa o zaman Gül’ün kararlılığını ve ağırlığını ortaya koyması gerekiyor.
Bu durumda her iki taraf da kılıçları çekmiş olacaktır ki, bu da partideki sallantıyı hızlandırır, Erdoğan’ın tek adamlık sevdasının önüne set çekebilir. Sonucun ne olacağını bugünden kestirmek gerçekten çok zor görünüyor.
Dikkat edilecek olursa, Gül daha önce yaptığı açıklamada “Türk tipi Bakanlık sistemi olmaz” demişti. Erdoğan’ın buna yanıtı da “Türk tipi Başkanlık sistemi bal gibi olur, niye olmasın?” şeklinde kamuoyuna yansıdı. Her iki tarafın da özellikle Başkanlık sistemi konusunda birbirine ters düştüğünü de biliyoruz.
Sorun sadece Başkanlık sitemi ile de sınırlı değil, daha birçok konuda Erdoğan ile Gül’ün ters düştüğü de olmuştur. Gül, partinin başına geçtiği takdirde Erdoğan’a “dur” diyebilecek tek isim olarak da gösteriliyor. Gruba da hakim olabilir. Tepeden gelen talimatlara ve emirlere uymayabilir.
Daha açık ifade edelim:
Bizim görüşümüz, Erdoğan’ın ilerleyeceği yolda Gül’ü bir pürüz olarak görmesidir. Eğer, bunu görmemiş olsaydı, Gül bugün Davutoğlu’nun görevini üstlenmiş olabilirdi. Ancak, Gül’ün böyle bir durumda Erdoğan’ı dinleyeceği, her istediğine “evet” demeyeceği de bilindiği için ikili arasındaki sıkıntı sürmektedir. Bu sıkıntı ve kilit nasıl açılır, bekleyip önümüzdeki günler içinde bunu hep beraber göreceğiz.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın