Sevr’i Bilmeyen Lozan’ı Konuşamaz

AK Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu,  twitterda retweet ettiği “BİZANS DOSTU KAHPE İSMET İNÖNÜ” başlıklı mesaj  ortalığı karıştırınca, gelen tepkiler üzerine Genel Kurul’da söz alarak  şöyle özür dilemiştir:

“Biraz önce çok farkına varmadan (!) yaptığım bu retweetle ilgili gerek CHP  grubundan gerekse Meclisimizin ve Cumhuriyetimizin kurucu başkanlarından Sayın İsmet İnönü’den, başlığı fark etmeden resim odaklı paylaştığım, daha doğrusu retweetle yaptığım konuyla ilgili, tümüyle ilgili, hem başlık hem içerikle ilgili özürlerimi sunuyorum. Cidden herhangi bir kastım yoktu, dikkatsizlik sonucu olmuştur. Huzurlarınızda Sayın İsmet İnönü’yü tekrar rahmetle anıyorum, ruhu şad olsun ve tekrar Cumhuriyetimizin kurucusu için hepinizden özür dilerim.

Bir milletvekilinin farkına varmama lüksü yoktur.  Kasdı olsaydı,  kendisi hakkında milletliliğinin sona ermesinin ardından TCK kapsamında işlem yapılırdı.

Bu gibi davranışlar seçimler öncesi “alt yapı yapmak amacıyla” her zaman maalesef olabilmektedir ve Türk siyasetinde de seviye  düşmektedir.

Tülay Babuşçu’ya Bilinmeyen Lozan kitabının yazarı ve aynı adlı belgeselin yapımcısı  Taha Akyol  şöyle cevap vermiştir:

“Lozan hakkında veya bilgi gerektiren herhangi bir konuda bilimsel nitelikte tek broşür bile okumadan böyle büyük laflar etmek, artık eskiyen bir zihniyet sorunudur.

Lozan hakkında değerlendirme yapabilmek için en azından Birinci Dünya Savaşı tarihini, 1919 Paris Konferansı ve Sevr Antlaşmasını, Milli Mücadele’yi okumuş olmak gerekir.

Bu yetmez, 8 cilt halinde yayınlanmış olan Lozan tutanaklarını, o sırada İngiliz ve Fransız politikalarının ne olduğunu, kapitülasyonların tarihini ve Lozan’da nasıl kaldırıldığını bilmek gerekir.

Bırakın “bilmeyi”, bu sorunların adını bile duymamış olanlar bilgisizce, ideolojik taassupla ahkâm kesiyorlar?

Lozan’da Anzak Mezarının kabulü, bir hakimiyet devri değil, özel bir hukuk düzenlemesidir. Orası İngiliz askerlerinin mezarlarına ayrılmış Türk toprağıdır.

Hele Lozan’da  “Suriye, Mısır, IrakFilistin, Kudüs, Yemen, Cezayir, Libya, 12 Adalar ve Balkanları verip geldiğimizi”  söylemek, ancak özel eğitimle sağlanabilecek bir bilgisizliktir.

Bunların bir kısmı 2. Abdülhamid zamanında; bir kısmı İttihatçılar zamanında kaybedilmişti.

“Lozan’a giderken”, İstanbul bile işgal altındaydı, Lozan’da kurtarıldı İstanbul.

Bilgisizliğin cüreti son derece hüzün vericidir.”

İnsanlar bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olurlarsa eğer, bu gibi açıklamalar devam eder gider. Gitmemesi için  Babuşçu’nun  önce Sevres Anlaşması’nı  okumasını öneririm. (Babuşçu   Sevres Anlaşması’nı bilmeyebilir. Türkçe okunuşu  Sevr Anlaşması’dır)

Sevr Anlaşması (Le Traité de Sèvres),   Birinci Dünya Savaşı sonrasında İtilaf Devletleri ile Osmanlı İmparatorluğu  arasında  10 Ağustos 1920 tarihinde Paris’in  3 km batısındaki  Sevr (Sevres) banliyösünde bulunan Seramik Müzesi’nde (Musee National de Ceramique ) imzalanmış anlaşmadır.

Bu anlaşma yerine  24 Temmuz 1923 tarihinde İsviçre’de  Lozan Anlaşması imzalanıp uygulamaya konduğundan Sevr Anlaşması geçerliliğini kaybetmiştir.

Sevr Anlaşması 433 maddeden oluşmuştur ve bu yıl Türkiye’nin başına çorap örmek isteyen Ermenistan  ile ilgili çok önemli maddeleri vardır. (Md: 88-93) Osmanlı, Ermenistan Cumhuriyeti’ni tanıyacak, Türk-Ermeni sınırını hakem sıfatıyla ABD Başkanı belirleyecektir.

Anlaşma’nın  62-64’ncü maddeleri ise Kürt Bölgesi ile ilgilidir. İngiliz, Fransız ve İtalyan temsilcilerinden oluşan bir Komisyon Fırat’ın doğusundaki Kürt vilayetlerinde bir yerel yönetim düzeni kuracak, bir yıl sonra Kürtler dilerse Milletler Cemiyeti’ne bağımsızlık için başvurabilecektir.

 

Acaba günümüzde  birilerinin aklına bu maddeler mi gelmektedir?

27-36’ncı maddelere göre  Edirne ve Kırklareli dahil olmak üzere Trakya’nın büyük bölümü Yunanistan’a, Ceyhan, Antep, Urfa, Mardin ve Cizre kent merkezleri Suriye’ye bırakılacak, 94-122’nci maddeler de ise  Osmanlı savaşta veya daha önce kaybettiği Arap ülkeleri, Kıbrıs ve Ege Adaları üzerinde hiçbir hak iddia etmeyecekti.

260-268’nci maddelerde ise  Osmanlı’nın 1914’te tek taraflı olarak feshettiği kapitülasyonlar müttefik devletler vatandaşları lehine yeniden kurulacaktır.

Paris Barış Konferansı sürecinde Ermenistan’ın sınırları konusu ABD Başkanı Wilson’un hakemliğine bırakılmış, Wilson da General James G. Harbord başkanlığındaki bir Amerikan heyetini incelemelerde bulunmak üzere 1919 sonbaharında Türkiye’ye yollamıştır. 1919 Eylül ve Ekim aylarında Türkiye’de incelemeler yapan Harbord Heyeti vardığı sonuçları bir raporla ABD Kongresi’ne sunmuştur.

Rapor’da; Türkler ile Ermenilerin barış içinde yüzyıllarca yan yana yaşadıkları, tehcir sırasında Türklerin de Ermeniler kadar acı çektikleri,  Ermenilerin Türkiye’de  hiçbir zaman çoğunlukta olmadıkları ve olaylara ilişkin acıklı ve korkunç iddiaların doğru olmadığının tespit edildiği belirlenmiştir. ABD Kongresi bu rapor üzerine 1920 Nisan ayında  Ermenistan’a mandater olunmasını reddetmiştir.

 

10 Ağustos 1920 tarihinde Ermenileri bir  defa daha umutlandıran Sevr Anlaşması imzalanmıştır. Anlaşma, Osmanlı Devletinin Ermenistan’ı özgür ve bağımsız bir devlet olarak tanımasını hükme bağlamış, sınırın tespitini ise Wilson’un hakemliğine bırakmıştır. ABD Başkanı Woodrow Wilson da 22 Kasım 1920‘de  Trabzon, Erzurum, Van ve Bitlis illerini Ermenistan’a vermiştir.

1920  yılında   biri İstanbul’da Osmanlı Hükümeti, diğeri Ankara’da Meclis Hükümeti olmak üzere iki hükümet bulunduğunu AK Parti Balıkesir Milletvekili Tülay Babuşçu sanırım bilmemektedir.

AK Parti  Milletvekili  Babuşçu Osman Devletini tarihe gömen Sevr Anlaşması’nı imzalayanın  Osmanlı Hükümeti olduğunun da sanırım  “farkında”  değildir.

Sırf  “farkındalık yaratarak” bir hamle yapma telaşı içinde büyük bir gaf yapmış, sonra da af dilemek zorunda kalmıştır. Eğer İsmet Paşa Lozan Anlaşması’nı imzalamamış olsaydı, Balıkesir ilinin hangi devletin sınırları içinde olacağını acaba  kendisi düşünmüş müdür?

24 Temmuz 1923’de imzalanan ve Sevr’in yerini alan Lozan Anlaşması’nda  Ermeniler hakkında hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara Hükümeti Ermeni sorununu kendi başına halletmiştir.

 

Ermenilerin bugün Sevr’e dayalı olarak birtakım iddialarda bulunmaları  hiçbir anlam taşımamaktadır.  Sevr Anlaşması taraf ülkelerce onaylanmamıştır.

Buna rağmen Ermeniler Sevr’i unutmamışlardır ama bizdeki bazı okumuş ama “okumamış” kesim daha olayların nereye gittiğinin bile farkında değildir.

Fransa, Osmanlı Devleti’ni tarihe gömen Sevr  Anlaşması’nın imzalandığı Paris’in Sevr banliyösündeki Porselen müzesinin önüne Ermeniler tarafından 8 Mart 2001 tarihinde Ermeni Kin Anıtı açılmasına izin vermiştir. Bu sözde kin Anıtı’nın üzerinde  “1915’te Jön Türk Hükümeti tarafından katledilen 1.5 milyon Ermenin anısına” yazılıdır.

Bu ifade  Auschwitz- Birkenau toplama kampının önünde de vardır. Bir farkla: 1.5 milyon Yahudi 1.5 milyon Ermeni olarak değiştirilmiştir. Bu,  uluslararası intihaldir.

 

 

Fransa’da bir banliyödeki müzenin önüne sözde Ermeni soykırım anıtı dikilmesinin sebebi şudur:  Biz Ermeniler Türkiye Cumhuriyetini kuran Lozan Anlaşmasını tanımıyoruz. Bizler Sevr Anlaşması’nın halen yürürlükte olduğunu kabul ediyoruz. Çünkü Sevr’de büyük Ermenistan vardır.”

Ermenistan, Türkiye’nin doğu sınırlarını tanımamakta ve Ağrı dağını kendi toprağı olarak görmektedir.

 

Bugün Balıkesir milletvekili TBMM’de Balıkesir ilini temsil edebiliyorsa, bunu Lozan Anlaşması’na ve bu anlaşmayı o günkü zor şartlarda  müzakere eden ve imzalayan İsmet İnönü’ye teşekkür etmesi ve O’nu rahmetle anması gerekir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


Yazıları posta kutunda oku


Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir