Temsilciler Meclisi Çoğunluk Lideri Cumhuriyetçi Temsilci J.Boehner tarafından İsrail Başbakanı Netanyahu’ya yapılan davet dünya gündemini meşgul etmekteydi.
Ziyarete ilişkin Obama-Netenyahu çekişmesinin ABD-İsrail ilişkilerini zayıflattığı, anlaşmazlığın ne derecede önemli olduğuna dair polemikler yapıldı.
*
B.Netanyahu ABD Kongresi’ndeki konuşmasında, İran’ın sadece İsrail için değil dünyanın geneli için bir tehdit olduğunu savundu.
“Batının İran ile anlaşması çok kötü ve tehlikeli. İran Dünya’daki tek Yahudi devletini ortadan kaldırmaya uğraşıyor. İran nükleer silahlara sahip olarak bizi yok etmeye çalışıyor” dedi.
*
ABD Başkanı B.Obama ise Kongre’de İran’la sürdürülen nükleer program müzakerelerini eleştiren İsrail Başbakanı B.Netanyahu’nun herhangi bir alternatif çözüm önerisi getirmediğini ifade etti.
“İran’ın önüne alternatif bir yol koymadan sadece yaptırımlar çözüm getirmez” dedi.
*
Doğrusu ABD-İsrail ilişkilerinin derinliği ve stratejik ortaklık çıkarları, devlet başkanı bile olsa iki şahsın karşılıklı çekişmelerine ya da iktidara yeniden talip olan Netanyahu’nun yurt dışından destek arayışlarına feda edilemeyecek durumdadır.
*
Nitekim ABD’nin İsrail’in güvenliğine yönelik taahhüdü çerçevesinde belirlediği Ortadoğu’da Terörle Mücadele Stratejisi, bütün boyutlarıyla sürdürülüyor.
İsrail ile Filistinliler arasında sağlanacak iki devletli barış anlaşması destekleniyor.
5+1 ülkeleri nükleer silah ele geçirmesini önlemek üzere İran’la müzakere ediyor.
“Ön cephedeki ortakların” desteklenmesiyle Suriye ve Irak’ta aşırılık ideolojisi ile mezhepsel ve siyasi ayrılıkların yok edilmesi mücadelesine devam ediliyor…
*
İsrail’in güvenlik alanında Filistin, Lübnan’dan Gazze’ye ve Sina yarımadasına yansıyan bir güvensizlik çemberi yer alıyor.
Lübnan’da Hizbullah; İran-Suriye ittifakının uzantısı olarak kapladığı alanda İran adına vekaleten savaş potansiyeli taşıyor.
Suriye iç savaşında Esad’ın siyasi iktidarının devam edeceği,bunun İran’ın kazanç hanesine yazılacak bir durumu ortaya çıkardığı anlaşılmıştır.
*
Bu noktada “ön cephedeki ortakların”; ABD ve İsrail’in hedefleri doğrultusunda,
işte Suriye’de rejim gücünün dengelenmesi, Irak’ta Sünni ve Kürt güçlerinin Şiilere karşı dengelenmesi, İsrail’in Suriye’nin güneyinde Golan Tepelerinde güvenliğinin sağlanması,
İslamın tarihi köklerinden koparılması ya da İslamofobi oluşturmak gibi hizmetler doğrultusunda savaşmak için organize edilen IŞİD ve benzeri terör örgütleri olduğunu kaydetmek gerekiyor.
Bu örgütlerin CIA ve MOSSAD bağlantılı yönetim kademeleri dışındaki militanları, yukarıdaki amaçlara hizmetin ardından peyderpey ortadan kaldırılırken, dünya İslamcı Cihatçı teröristlerden kurtulmuş olacaktır.
*
İsrail’in güvensizlik çemberinde dirliğinin sağlanmasını teminen;
Suriye’de herhangi bir rejim değişikliğinin gerçekleşmesinin mümkün olmadığının anlaşılmasıyla rejim gücü Sünni güçle dengeleniyor…
Bunun için “Ön cephedeki ortaklar” olarak ABD’nin tasarrufuyla Suudi Arabistan ve Katar’ın önderliğinde dünyanın çeşitli ülkelerinden toparlanan “Cihatçı” militanlar,
Türkiye’de “Suriye muhalefeti” adı altında kurulan bütün örgütlerin militanlarıyla birlikte, hükümetin kanatları altında eğitiliyor,barındırılıyor ve silahlandırılarak Türk askeri teşkilatının bir bölümü haline getiriliyor.
Sonra CIA ve MOSSAD’a bağlı İslamcı komutanların yönetiminde IŞİD ve diğer terör örgütlerine katılıyorlar.
*
“Ön cephedeki ortaklar” yine Türkiye’nin koordine ettiği, Müslüman Kardeşler çizgisindeki Irak İslam Partisi’nin lideri Tarık el Haşimi’ye bağlı militanlar da IŞİD paralelinde; Irak’ta Sünni ve Kürt güçlerini Şiilere karşı dengelemeye savaşıyor.
Irak Ordusu Tıkrit’i özgürleştirme operasyonunda İŞİD’i tasfiye ederek ilerlerken;
Musul harekatından önce Türkiye kendisine bağlı militanları IŞİD’ten çekiyor ve Katar’ın suponsörlüğünde Sünni Araplar ile “Şii Halk Seferberliği Milisleri” benzeri bir milis gücü kuruyor.
*
Ya da Yarmuk Şehitler Tugayı; Özgür Suriye Ordusu’nun Güney Cephesine bağlı Suriye’nin Ürdün sınırında ve İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nde,İŞİD örgütü ile işbirliği içinde İsrail’in güvenliğinde aktiftir.
Şimdilerde Yarmuk Şehitler Tugayı’nın, henüz Batılı istihbarat kurumlarının “eğit-donat” programından geçmiş 2 bin profesyonel silahlı militanla takviye edildiği bildiriliyor.
*
Katar da Nusra Cephesini el Kaide’yle bağlarını keserek yeni bir örgütlenmeye sokuyor.
Yeni yapılanmanın Nusra, Muhacirin vel Ansar ve birkaç küçük tugayı daha kapsayacağı bildiriliyor.
Bu suretle Suriyeli militanları eğiten ABD,Suudi Arabistan,Katar ve Türkiye’nin de yeni Nusra’ya daha açıktan destek verebileceği belirtiliyor.
Yeni planda Nusra’nın Suriye’nin kuzeyinde güçlü olduğu yerleri yani Türkiye ile sınır oluşturan İdlip bölgesini ana üs olarak kullanacağı vurgulanıyor.
*
Yeni oluşumların ve birleşmelerin amacının;
Bir; ABD ve İsrail istihbaratının kendi sadık adamlarını İŞİD içine sokarak, onu içten yok etmek,
İki; Ortadoğu’da radikal dini grupların bir araya getirilmesiyle, “Hilafet” bayrağı altında sağlanacak motivasyonun getirisiyle Suriye hükümetinin devrilmesinde başarılı olunacağı,
Üç; Gelecek bir kaç ay içinde İran’ın nükleer programı ile ilgili müzakerelerde ikna edici sonuç alınmadığı taktirde yıllardır ambargolar altında ezilen İran’a yönelik yeni bir yaptırım tasarısı için Kongre hazır tutulurken, gerektiğinde İran’a askeri müdahalede bulunmak öngörüsünde bu yeni oluşumları kullanmak düşüncelerinin olduğu anlaşılıyor.
Ön cephedeki ortakların Kara Kuvvetleri ordusu oluşturuluyor…
*
ABD askerleri gözetiminde Türkiye, Suudi Arbistan ve Katar’da “Eğit-Donat” programları bir fabrika gibi çalışırken,
Başkan Obama, İsrail Başbakanı Netenyahu’yu “Yeni bir çözüm önerisine sahip olmamakla” suçluyor.
6.3.2015
Bir yanıt yazın