ORTAK DEĞERİMİZ NEVRUZ

Nevruz, Türk dünyasının kuzeyinden güneyine, batısından doğusuna kadar uzanan engin coğrafyada yaşayan toplulukların pek çoğu tarafından yaygın olarak kutlanan bahar bayramıdır. Bütün bayramların dinî ve millî bir inanıştan, o toplumu ilgilendiren ortak bir hatıradan, geleneklerden, duygulardan ve tabiatın insanlara tesir eden bir olayından doğduğuna inanılır.

BAHARI BEKLEMİŞLER

Eski insanlar baharın gelmesini sabırsızlıkla beklemişlerdir. Baharda, otların, çiçeklerin çıkması, ağaçların yapraklanması, meyve ağaçlarının çiçek açması insanlara esrarengiz tesir bağışlamış, onlar bu görünen tabiat kanunlarında sırlı bir dünya olduğunu zannetmişler. İnsanlar bu sırlı alemin düğümlerini açmaya, onun mahiyetini öğrenmeye, ondan yararlanmaya çalışmış, buna gayret etmişlerdir.
Eskiden insanlar ruhun ölmezliğine inandıkları için yılın mevsimlerini de kendileri
canlı kabul etmiş, kışta ölen, mahv olan tabiatın (otların, çiçeklerin, tahılın v.b.) dirileceğine inanmış, bunu beklemişler. Onlar tabiatın tarım ve hayvancılığa gösterdiği olumlu ve olumsuz tesirlerini deneyerek tecrübe kazanmışlar.
Halk tabiatın uyanmasına mutluluk işareti gibi bakmış, onu iyinin kötü üzerinde üstünlüğü olarak karşılamıştır. Buna göre de insanlara mutluluk getiren bahar halk tarafından sevinçle karşılanmış, bu sevinç tüm halkın özlemle beklediği ve gelişini sevinerek karşıladığı bir bayramın ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Halk bu bayrama Nevruz veya Bahar Bayramı adını vermiştir. Bahar bayramı Güneşin Koç burcuna dahil olduğu zamana – yani Baharın ilk gününe – 21 Mart tarihine rastlamaktadır.

EVRENSEL BİR BAYRAM

“Bahar bayramı evrensel bayramdır ve baharın gelişini tüm dünya halkları kendi kültürüne ve geleneklerine uygun şekilde karşılamışlardır. Baharın gelişini Avrupa halkları da kendi geleneklerine uygun karşılarlar. Mesela, Rus halkı kışın kovulmasını çeşitli danslar, oyunlar, maniler ve nümayişlerle uğurlar. Samandan bebek yaparak tabuta koyar, sonra cenaze merasimi düzenlerler. Köyün kıyısına “Moran” (bozak-sazak, şabta anlamındadır) Maslenitsa diye adlandırılan kuklayı yakar ve çevresinde oynarlar. Diğer Slav halkları da kış bittiği zaman çeşitli merasimler düzenlerler. Mesela, ormandan yeni yapraklanmış bir ağacı kesip getirir, onu ev ev gezdirirler. Kişilerden biri yeşil elbise giyer, başına çiçekten taç koyar, elinde süslenmiş ağaç dalı gosterimin en önünde gider. Karşı taraftan ise beyaz elbise geymiş, elinde kuru ağaç tutan bir kişi yola kar sepe sepe birinci gurubun karsısına çıkar. Her iki taraf birbirine hücum eder… sonunda yeşil elbiseliler (yani bahar) beyaz elbiselileri (yani kışı) yenerler.

NEVRUZ(YENİ GÜN)

Nevruz Bayramı ya da sadece Nevruz (Yenigün) (Azerice: Novruz, Farsça: نوروز, Kürtçe: Newroz, Tacikçe: Наурыз, Kazakca: Navrız meyrami (Наурыз мейрамы), Kırgızca: Nooruz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti´nde: Mart dokuzu, Kırım Türklerinde: Navrez, Batı Trakya Türkleri´nde: Mevris, Arnavutluk´da: Sultan Nevruz) Farslar, Türkler, Kürtler, Zazalar, Azeriler, Afganlar, Arnavutlar, Gürcüler, Türkmenler, Tacikler, Özbekler, Kırgızlar´la beraber neredeyse tüm kuzey yarım küre tarafından kutlanan geleneksel yeni yıl ya da başka bir değişle doğanın uyanışı ve bahar bayramıdır.

Nevruz; Karapapaklar´da Nevruz, Kırım Türkleri´nde Navrez, gündönümü; Batı Trakya Türkleri´nde Mevris, Makedonya ve Kosova Türkleri´nde Sultanı Navrız, Gagauzlarda İlkyaz bayramı adıyla yukarıda bahsettiğimiz ortak coşku ve geleneklerle kutlanmaktadır. Ayrıca Nevruz´un Türk Dünyasında bilinen isimleri şöyle sıralana bilir:

NUVRUZ ADI

Nevruz,
Navruz,
Novruz,
Sultan-ı Nevruz,

Sultan-ı Navrız,

Navrez,
Nevris,
Naorus,
Novroz,
Navrıs Oyıx,

Nevruz Norus,

Ulustın Ulu

Küni,

Ulusun Ulu Günü,

Ulu Kün,

Ergenekon,
Bozkurt,
Çağan,
Babu Marta,

Kürklü Marta,

İlkyaz Yortusu,

Yeni Gün,

Yengi Kün,

Yeni Yıl,

Mart Dokuzu,

Mereke,
Meyram,
Nartukan,
Nartavan,
Isıakh Bayramı,

Altay Ködürgeni,

Bahar Bayramı,

Yörük Bayramı,

Mevris
Nevruz; eski bir takvime göre yılın ve baharın ilk günü sayılan martın yirmi ikisine rastlayan Gün. (Çağdaş Türkçe sözlük- Ali Püsküllü, Milliyet yayınları).
Nevruz eski takvime göre Mart ayının 9´unda başlar. ( Miladi takvim 21 mart)  Kutlamalar genellikle 3 gün sürer.  Bu günde özel törenler yapılır”.
Umumiyetle, baharın gelmesi, kışın bitmesi merasimi İngiltere, İtalya, Fransa, İspanya ve başka bir çok ülkede çeşitli şekilde, kendi geleneklerine özgü olarak kutlanmaktadır. Bütün bu kutlamalarda ortak nokta baharın kışa galip gelmesi, kışı yenmesini ve insanların bundan mutlu olduğunu göstermek olmuştur.

ORTAK SEVİNÇ

“Nevruz bayramı kışın bitmesi ve baharın gelmesi ile baslar. O insanlara sevinç, mutluluk duygusu aşılayan, onları yeni yıla, gelecek güzel günlere yüreklendiren ilginç bir merasimdir. Kış insanların elini kolunu bağlar, onları işten güçten soğutur. Eski inanca göre kışın tabiat, hayvanlar, kuşlar vs. yani her şey ölür veya ölüm bekleyir, baharda ise dirilir. Çünkü bahar hayat, canlılık getirir. Baharda tabiat canlanır, güneş insanları, toprağı ısıtır. İnsanlarda çalışmak, bir işi yapmak isterler… Belki de bu özellikleri Bahar bayramının yayılmasını, bu kadar çok sevilmesini gerekli kılan esas unsurlardır.

Nevruz teriminin tarihte ilk yer aldığı kayıtlar, M.S. 2. yüzyıldaki Pers İmparatorluğu kayıtlarıdır, ancak bundan çok daha öncesindeki (yaklaşık M.Ö. 648 ve 330 yılları arasında) Pers İmparatorluğu altında yaşayan değişik milletlerin Pers Şahına Nevruz gününde hediyeler getirdiğine dair bilgiler mevcuttur.
Oniki Hayvanlı Takvim ve Melikşah´ın Celali Takvimi´nde yılbaşı olarak belirlenen 21 mart, Divânü Lügati´t-Türk´te de ilkbaharın gelişi olarak belirtilir. Türk edebiyatı ve musikisine de Nevruz; Nevruz-ı Asl, Nevruz-ı Arap, Nevruz-ı Bayati, Nevruz-ı Hicaz, Nevruz-ı Acem ve Nevruz-ı Seba olarak girmiştir. Tarihte pek çok devlet tarafından bayram ve gelenek olarak kutlanmıştır. Bunların başında Anadolu beylikleri, Eski Mısır, İran, Safavi, Sasani, Moğollar, Selçuklu ve Osmanlı gelir.

MİLLİ BAYRAM İDİ

Selçuklu ve Osmanlı´da millî bayram olarak kutlanan Nevruz, Nevruziye adlı şiirlere ve şenliklerle ziyafet verilerek kutlanırdı. Özel olarak hazırlanan Nevruziye adlı macun Osmanlı döneminden kalan bir kültür olarak bu gün hâlâ Manisa´da 21 Mart´ta Mesir macunu şenlikleri yapılmaktadır.

Balkan Türklerinde Nevruz / Yenigün´de Cemal Şenlikleri yapılır. Bu şenliklerde bereket muhtevalı bazı ritüeller yapılır. Bulgaristan Türklerinde Yenigün / Nevruz bayramının di­ğer adı “Kızıl” “Kırmızı”dır. Bu gün hayvanla­rın iyi döl vermeleri için ateş yakılır. Alan­ya´da bereket amacıyla bir zeytin yaprağına bin ihlas okunur ve denize atılır.

Üsküp´te yaşayan Türklerde genç kızlar kısmetlerinin açılması için Hıdrellez ve Nevruz ile ilgili inançlar ve “Taş Kültü” Türk dünyasının her yöresinde yaygındır.
Yörükler arasında; Nevruz ile birlikte, kışın bittiği ve bahar mevsiminin başladığı kabul edilir. Köy ve yaylalarda 22 Mart´ta, şehirlerde ise Nevruz günü pazara rastlamazsa, bu tarihi takip eden Pazar günü kutlanır. Köy halkı 22 Mart sabahı yaylalara doğru yola çıkarlar. Daha önceden “davar evleri”ne yerleşmiş olanlar köylerden gelen akraba ve komşularına ev sahipliği ederler. Köylerden gelen grupla, yayladakiler karşılaştıklarında bir el silah atarak “Nevruzunuz kutlu, dölünüz hayır ve bereketli olsun” şeklinde selamlaşırlar. Gelen misafirler çadırlara yerleşir, kendilerine ikramlarda bulunulur. Sürü sahipleri tarafından kesilen kurbanlar birlikte yenilir. Sünni olan yörüklerde imamlar tarafından yapılan dualara halk katılır ve şükrederler.

TARİHİ BOYUTU

Yazılı kaynak, efsane ve sözlü anlatımlara dayanarak Nevruz kutlamalarının hangi nedenlerden binlerce yıldır bayram törenlerine dönüşerek gelenekleştiğini sırası ile verelim:
* Alevi-Bektaşi söylencelerine göre  Nevruz:

* Dünya kuruluşunu bugün tamamlar.

* Hz. Muhammed´e nübüvet bugün ihsan edilir.

* Hz. Ali´nin  bugün doğmuştur. Rivayetlere göre;  Hz. Fatima, Betullah (kabe)i tavaf ederken doğum sancıları başlamış, tavafını tamamlayarak kabe´nin içine girerek 12 gün sonra 21 Mart 598´de doğum yapar. * * Hz. Muhammed, Beytullah´ın içinde ilk kez doğan amcası oğlunu kucağına alarak, Ali adını verir. Hz. * * * * Muhammed bu günü kutlu gün olarak ilan eder.

* Bugün Hz. Ali ile Hz. Muhammed´in kızı Hz. Fatma´nın evlendiği gündür.
* Hz. Muhammed bügün Gadir-hum´da okuduğu hutbede, Hz. Ali´yi Vasi tayin eder ve kendisinden sonra müslümanların önderi (imamı) ilan eder.
* Bugün Hz. Ali´nin hilafeti elde ettiği gündür.

* Bugün Haci Bektaş Veli´nin Anadolu´ya gelişinin ilk günüdür. Rum Erenlerinin Şah-ı Velayeti karşıladıkları gündür.

* Bugün Gaip Erenleri “Kırklar´ın” toplandığı gün olarak inanılır. Bu nedenle bugün “Kırlar Bayramı” olarakta bilinir.

* Hz. Hüseyin´in intikamını almak için Muhtar Sakafi önderliğinde gizli bir teşkilat kurulur. İhtilal işareti olarak mahallelerde büyük bir ateş yakılır. Bu günde tesadüfen 21 Mart´a denk gelir. O günden bugüne değin Alevilerce zulme başkaldırı işareti olarak ateş yakılır.

* Bugün Hz. Adem Peygamberin yaratıldığı gündür.

* Türk söylencesine göre Nevruz:

Türklerin Asena adlı dişi bir Bozkurt rehberliğinde Ergenekon´dan çıktıkları gündür.  Demir ve ateşin birleştiği bugün Türklerce kutsal kabul edilerek bayram ilan edilir.

* Orta Asya´da göçebe ve çoban Türklerin  İslam öncesinde sürülerini kışlaklardan çıkarıp, yaylalarda obalar kurarak şölen vererek bahar törenleri düzenlenmesi, coğrafi olarak hep ayni mevsimde  ve 21 Mart´a gelmesi dolayısıyla ; Türkler bu günü Bahar Bayramı olarak kabul etmişlerdir.

* Nevruz Bayramı İran´daki Hamse Türklerinde de kutlanılmaktadır. Hamse Türkleri Ekin ve Biçim düzenlemelerinde hasatlarda koç katılımında, Nevruz ve Hıdırellezde toplu merasimler olmak ve toplu yemekler yenilmektedir. Farsça beş anlamına gelen Hamse Türklüğünü meydana getiren Türk kesimler; 1. Şahsevenler: Şahseven veya Elseven Türkleri 3; Avşarlu – Avşarlar, Usanlu, Mugatdem, Bayat ve Hudabendeh isimli Türkmen – Oğuz Türklerinden meydana gelmişlerdir.

* Tunceli/ Dersim söylencelerine göre Nevruz:  Dersim bölgesinde Alevi inancı gereği Nevruz kutlamaları, Ali Günü veya 9 Mart olarak baharın gelişi diye kutlamalar yapılır. Dersim bölgesi bu günü Nevruz olarak adlandırmaz. Bu isim son yıllarda Tunceli yöresinde anılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni politik olması gerekliği kanısımdayım. Diğer bir inançları olarak; Nuh peygamberin   gemisinin bu bölgede 21 Mart ta geçtiğine inanılarak kutlama yapılır. Tunceli-Pülümür ile Erzincan-Çayırlı arasındaki “Bağır Dağı´na”  Nuh´un gemisinin dokunduğuna inanılır. Bu nedenle “Bağır Dağı üzerine yemim ederim ki, doğru konuşuyorum” diye yemin edilir.

* Erzincan´daki bir söylenceye göre Nevruz: Şah İsmail´in Erzincan´a gelişinde  Öbek/Höbek dağında kurduğu otağ yerinde yapılan törenlerdir. Öbek/Höbek dağının doruğunda dümdüz kocaman bir taş vardır. Şah İsmail burada yemek yemiş, bütün seyyidlere  lokma dağıtmıştır. Şah Honçası denen    bu dairesel taş kütlesi kutsal kabul edilir. Nevruz günü bu taş üzerinde yemek yenir. Bu yerde Cem törenleri düzenlenir, semahlar yapılır. Dede, dargınları barıştırır, helallıklar alınır.

* Osnamlı Sarayı´nda Nevruz: Osmanlı Sarayı´nda da büyük şölenlerle Nevruz Bayramı kutlanırdı. Nevruz günü Hekimbaşı özel macun kaynatır. Başta padişah olmak üzere yakınlarına ve devlet recaline  ikram ederdi. 1826 yılında Yeniçeri Ocağı kaldırılmasından sonra  II. Mahmut, Nevruz Bayramını ve Bektaşiliği yasaklamıştır.
Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun “Osmanlşlarda Nevruz Kutlamaları” adlı eserinde bulduğumuz bilgilere göre: “Osmanlılar tarafından Nevruz-ı mübârek olarak da adlandırılan Nevruz sayılı günlerden biri olarak kutlanmış, güneşin Koç (=Hamel) burcuna girdiği ilkbahar ılınımı anına Nevruz denilmiştir. Yeni yılın başlangıcı olarak kabul edilen bu günde eğlenceler tertib edilir, sarayda olduğu gibi halk arasında da eczahanelerde yapılan ve Nevruziye denilen macun rağbet görür, en azından bunu elde edemeyenler tarafından tatlı yenirdi. Bu macundan yemenin kuvvet ve şifa verici bir tesiri ve kendi usul ve an´anelerine göre bunları kaynatıp suyunu içerler ve yüzlerini yıkarlardı. Saray haricinde Nevruz´dan birkaç gün önce eczacılar, kulplu küçük çay bardaklarına veya fincanlara, terkibi kendilerince bilinen bir macun doldurup, tanıdığı müşterilerine ve mahallenin kibar ve zenginlerine gönderirlerdi. Bu hediyeleri alanlar, buna karşılık çoğunlukla bir gümüş Mecidî bahşiş verirler ve eczacı çıraklarını sevindirirlerdi. Eczacıdan gelen Nevruziye ve yedi sin (=heft sin), yani arapçadaki sin harfiyle başlayan süt, simit, sukker, sa´lep, sirke (sir), soğan, semek (balık) veya sefercil (ayva) bir tepsiye konulup evin efendisi önüne getirilir, evde mevcut olanlar da tepsinin etrafına iki diz üstünde otururlardı. Evin efendisi herkesin önünde bu malzemelerden birer fincan veya tabak ile herkese dağıtır ve gün dönümü saati geldiği vakit, buyurun hitabıyla önce macundan, sonra diğerlerinden birlikte alınır, evin efendisi senenin saadetle geçmesi için uzunca bir dua yapar, eller öpülür ve merasim sona ererdi. Macun yenir yenmez üstüne su, gül veya limon şerbeti içilmesi âdettendi.
Her sene yılbaşı olan Nevruz´da veziriâzamla vezirler, eyâlet valileri ve belirli bazı devlet adamları tarafından padişahlara Hediyye-i Nevruziye adıyla donanmış atlar, murassa silahlar, pahalı kumaşlar vesâir hediyeler verilirdi”.

* Bektaşilerde Nevruz Erkanı:  Nevruz Bayramı erkanı sabahtan başlar. Gün ağarırken taze su ile yıkanılır. Boy abdesti alınır. Toplu olarak sabah yemeği yenecekse, önce Dede bir dua okur ve herkese süt ikram edilir ve kahvaltı yapılır. Daha sonra dargınlar barıştırılır. Hasta ve yoksullar ziyaret edilir, gönülleri alınır. Yeni ölmüşlerin evlerine taziyeye gidilir. Türbe ve mezarlıklar ziyaret edilir. Nevruzşenliklerinin yapılacağı ev ve kır yerleri önceden saptandığı için, bu yerlerde tüm hazırlıklar tamamlanır. Yaşlılar için ayrı bir mekanda, gençler için ayrı bir alanda muhabbet sofraları kurulur. Gençler kırlarda şenlikler yaparlar, halaylar çekerler, ateş üstünden atlayarak dilekler tutarlar. Genç kızlar ve oğlanlar karşılıklı mani söylerler…

Nevruz Bayramı akşamı “Meydan” açılır. Taliplere “Nasip” verilir. Cem evinde canlar, sofular, bacılar toplandıktan sonra , getirilen “lokmalar” için Dede tercemanı okur”.

AZERBAYCAN´DA NEVRUZ BAYRAMI

Azerbaycan´da Nevruz bayramı çocuklar tarafından çok sevilen bayramdır. Halk Nevruzu milli bayram olarak kutlar. Bayram şenlikleri en az üç gün devam eder Martın 20-21-22. ci günleri. Ancak bayrama hazırlık işleri daha önceleri bayrama en az 40 gün kala başlamaktadır. Her şeyden önce köylerde bahçeler temizlenir, ağaçların kuru budakları (dalları) kesilir yani ağaçlar esasen meyve fideleri dikilir, ağaçların dipleri bellenir, her şey düzene sokulur. Bu işler okullarda çocuklar tarafından daha canlı yürütülür. Okul yanı sahalar çocuklar tarafından temizlenir. Ağaçların budakları kesilir, dalları kesilir, yeni ağaçlar ekilir, bir sözle yaz senlikleri için hazırlıklar yapılır.

Şehirlerde de gerekli hazırlıklar yapılır. Kısaca herkes yaklaşan bayrama hazır
olmak için evinde olan her şeyi yıkayıp temizlemeyi, evini süslemeyi kendine borç bilir.
Her aile imkanları ölçüsünde çocuklar, gençler ve yaşlılar için yeni elbise hazırlar. Çünki halkın inancına göre bayramı nasıl karşılasan gelen bir yılın öyle geçer – yani bayramı evin temiz, elbisen taze, güler yüzle karşılarsan bütün yıl mutlu olursun.
Bayrama en az 15 – 20 gün kala ayrı ayrı kaplara buğday dökülüp, üstüne her 2 -3 günde su sepip bayrama semeni hazırlarlar. Buğday kaplarda yeşerip tahminen 10-15 santim boy atar ve bayramda o semenileri bayram masasına, evin görünen yerlerine düzer, dostlara hediye derler.

Nevruz bayramında Azerbeycanlılar çeşitli tatlı ve yağlı ekmek pişirirler, baklava, katlama, feseli, kömbe, şorçöreği, külçe vs. Şüpesiz bütün bu nimetler geçen yılın mahsulünden hazırlanır ve insanları gelen yılın bayramını daha güzel karşılamak için daha iyi çalışmağa ruhlandırır. Ona göre de semeni bayram sofrasına konur ve maniler okunur.

Semeni sahla meni,

İlde göğerderem seni,

Semeniye saldım badam,

Koymurlar bir barmak tadam… 

Semeni ay semeni

Sende gelen yaz olur

Menim könlüm saz olur

Semeni, sahla meni

Güyerderem men seni vs.

Semeniden tatlı ve çeşitli yemeklerde hazırlarlar. Nevruz bayramını eski zamanlardan beri büyük sevinçle ve manilerle karşılamak Azerbaycan´da gelenek halini almıştır.

Bahar bayramında halkın inançları ile ilgili olan adetlerden biri de sam (yani mum) yakmak, tongal kalamak (yani büyük ateş yakmak) ve meşale yakmaktır. Bu zaman yaslı, genç ve özellikle çocuklar tongalın (yani ateş yığının) üstünden atlarlar, “azarım bezarım odda yansın (yani bütün hastalıklarım ateşte yansın), “ağrılarımı yer gotürsün, metlebimi Allah versin” (yani günahları yer götürsün, dileklerimi Allah versin) derler.

Ateş şenliği genellikle yılın son Çarşamba gecesi yapılır. Bu gece bayram sofrası
açılır. Sofraya boyanmış yumurta, yeddi tür meyve, pencer (yani yeşillik) ve çesitli pişmişler, yemekler (et, balık, pilav vs.) konur. Sofrada en az yedi çeşit şey olmalıdır, bu bolluk alametidir. Bayram akşamı tüfek atılır, gök yüzüne meşaleler fırlatılır, büyük ateş yakılır gençler çocuklar üstünden atlanır, üzerlik yakılır, dumanı çocuklara koklatılır ve şöyle söylenir.

Üzerliksen havasan

Yaman derde davasan,

Baklama göz yedirenin

Gözlerini ovasan 

Nevruz bayramının en ilginç ve unutulmaz dakikaları yılın son Çarşamba gecesi başlar. Bu bayramın resmen başlaması demektir. Ecdatlarımız Baharın kış üzerindeki üstünlüğüne, hayrın şere yani iyinin kötüye, Hürmüziin (yani iyilik Allahının) Ehrimene (yani kötülük remzi şeytana) üstün gelmesi olarak bakmışlardır. Bu nedenle de kısın sonu onun mağlubiyeti, baharın ise galip olarak dünyaya hakim olması büyük şenlikle karşılanmıştır. Halk bu merasime “Donatma” (yani tan yerinin ağarması, güneşi görmek, karşılamak) adı vermiş. Bu gece ile ilgili ilgine rivayetler, efsaneler yaratılmışdır. Efsanelerden birinde deyilir ki, “…bu gece bir saatliyine ırmaklar durup istirahat eder, ağaçlar dallarını yere eğer (topraktan güç alır), dallarını yeniden kaldırırlar. Uzun müddet birlikte hayat süren, lakin sonralar bir birinden küsen Mars ve Jüpiter yalnız bir gece birleşir, kucaklaşıp öpüşür, sonra yene ayrılıp bir yıl hasretde kalarlar… Efsanede denilir ki, her kim Marsla Jüpiter´in görüştüğü anı görse ulu Hürmüz onu bütün arzularına kavuşturur, o dünyada en hoşbaht adam olur…”. Bu yüzden o gece hiç kimse yatmaz, herkes sabahı, güneşin çıkmasını (doğmasını), Mars´la Jüpiter´in görüşmesini görmek ister. Hiç kimse yatmadığı için delikanlılar grup halinde gezer, etrafı seyir eder, oyunlarla vakit geçirerler. Genç kızlar ise daha çok bir odaya toplaşarak kendileri için fal acar, bir birleri ile şakalaşarak birlikte mani söylerler.
Eskilerde son Çarşamba gecesi “kulak falı” da açarlardı. Yani her kes kalbinde bir niyet tutup başka evlere gider, kapıyı bacayı dinleyip ilk işittiyi sözle kendi bahtını, gelecek akıbetini tahmin etmeye çalışırlardı. Bu yüzden o gece her kes evinde yalnız hoş sözler konuşmağa calışar, dedi-kodu, küfr etmezlerdi. Çarsamba aksamı çocuklar kapılara torba bırakırlar. Ev sahibi ise torbaya boyanmış yumurta, tatlı, fındık, ceviz, alma vs. koyarlar.

Donatma merasiminde özellikle geceler iştirak ederler. Onlarda yerinin ağarmasını (sabahın beyaz çağını) ahar su, deniz veya çay (ırmak) sahilinde karsılaşmağa çalışırlar (Çoğu zaman geceleri suda yıkanarak “ağırlığım – uğurluğum dağlara, taşlara” demekle ümit etmişler ki, Hürmüzün Ehrimene gelip gelmesi, kışın mağlup olması, baharın tantanası anında insan bedeninde gizlenen fenalık devleri mahv olacak, aynı zamanda kalplerinde tuttukları niyetlerine ulaşacaklardır).
Yukarıda dediğimiz gibi, son Çarşamba gecesi ilk bayram sofrası açılır ve bayram bitene kadar açık kalır. Sofraya her çeşit nimetler düzülür, akrabalar, komşular, dostlar bir birini tebrik eder, saz, davul, zurna, balaban vs. müzik aletlerinde çalar, şöyle maniler söylenir.

Mart ayının 21´de (bazı yıllar bayram Martın 20´ne rastlar) son Çarşamba günü başlayan bayram şenlikleride coşku ile kutlanır ve devam eder. Çocuklar yumurta dövüştürür, şenlenir, büyüklerin hediyelerini kabul ederler. Büyüklerde birbirlerinin bayramını kutlar, sonra kabristan ziyaret edilir, ölenlerin ruhuna dua okunur, daha sonra ise son bir yıl içerisinde ölenlerin yas yerine giderler, buna “kara bayram” derler. Yani keçen yılda kim ölmüşse bu bayram onun için “kara bayram” dır. Bu tür yapılması gereken gezilerden sonra bayram kutlamaları devam eder. Akrabalar, komşular, dostlar birbirlerinin bayramını tebrik eder, evlere misafir giderler. Ancak bayram gezintisinde ziyaret etdiğin evde mutlaka birkaç dakika da olsa oturmalı, sofradaki nimetlerden tatmalısan. Bayram günlerinde bütün küsülüler barışıp öpüşerler. Kin-nefret unutular. Eski inanca göre küsülü kişilerden kim küsülü olduğu şahsı önce kutlarsa onun günahları bağışlanır, diğeri suçlu kalır. Buna göre de küsülü  olan her kes bayram günü daha önce barışmağa çaba gösterir.

Bayram şenlikleri en az 119 gün devam eder. Bu günlerde gençler tarafından çeşitli  törenler yapılar. Mesela, gelin ve kızlar “haşışta”, “Kiy Kılınç”, “Benövşe” vs. oyunları oynarlar. Oğlanlar ise ” kos-kosa”, “Hıdır İlyas” veya “Hıdır Nebi” gibi oyunlar göstererler. Bu tiyatro temaşaları ve oyunlara çocuklar bayrama 10-15 gün kala hazırlanır, metinleri ezberlerler. Sabahlara kadar ikiye bölünmüş grup destan anlatır, daha iyi anlata grup ödüllendirilir. Destanlar genellikle okulda öğrendikleri ve ilave okudukları kitaplardan seçilir ki bu da çocukların eğitiminin inkişafına büyük etki etmektedir..

“Kos-kosa” oyununda gene erkek çocuklar bir kişiyi kosa (yüzü tüysüz kişilere kosa denilir) gibi süsleyip muhtelif müzik aletlerinide çala çala evlere gezdirirler. Kosanın yardımcısı da olur. Onların her ikisi komik elbise (esasen yamaklı keçe) giyer, güldürücü oyunlar icra eder, maniler okur, hediye toplarlar.
Sonuç olarak görünüyor ki, Yenigün/Nevruz, sadece bir etnosa veya milliyete ait değildir. Bu gün ile ilgili inançlar, Doğu, Ortadoğu, Uzakdoğu ve bu bölgelerin komşusu olan coğrafyaların halkında da görülmektedir. Nevruz´u bu tanım kapsamına giren toplulukların göç ettikleri yörelere taşıdıkları da gözlemlenmektedir. Bu arada Türk soylu topluluklardan Yenigün/Nevruz´u tanıyıp yaşatmayan topluluk yoktur. Bu noktada Yenigün/Nevruz´un Türkler sahibi veya sahiplerindendir. Nitekim bu günü Türklerin girmiş oldukları İsevi, Musevi ve Muhammedi dinlerde de görüyoruz. Bu özelliği ile Yenigün/Nevruz kendisini yeni inanç, sistemlerinde yaşatmasını bilmiştir.

Nevruz/Yenigün barış ve gönül alına günüdür. Bugün insanlar; aile içinde, mahalle veya köyün fertleri arasında bayramlaşarak küslükleri kaldırmaktadırlar. Büyükleri ziyaret, küçükleri sevindirme, hasta ve yası olan kimselere gidilmesi, bugünün bir gereğidir. Kabir ziyaretleri ile ölülerin de adeta gönüllerinin de yapıldığı bu günde toplumsal barışın çareleri de aranabilmelidir. Nevruz/Yenigün bayramları; aklanma, paklanma günüdür.

KAYNAKÇA
1. Azerbaycan Folkloru Antologisi, Bakü, 1968

  1. Halkımızın deyimleri ve duyumları., Bakü, 1986
  2. Veliyev,Vagif. Azerbaycan Folklorü, Bakü, 1985
  3. Babayev, İ.; Efendiyev, P., Azerbaycan Şifahi Halk Edebiyatı, Bakü, 1970
    5. Kalafat, Yaşar. “Hamse Türklerinde Halk Kültürü”.
  4. Kalafat, Yaşar. “Halk İnançlarında Kültür Kadları”. 2000
  5. Yurtoğlu, İbrahim. “Yurdumuzda ve Orta Asya´DA Nevruz Kutlamaları”. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, No: 49 Mart, 2004
  6. Çobanoğlu, Özkul. “Nevruz Bayramının Halkbilimsel Çözümlemesi”. Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim Dergisi, No: 49 Mart, 2004
    9. Aşa, Hatice Emel. “Avrasyanın Ortak Bayramı Nevruz”. Yeni Avrasya Dergisi, Mart-Nisan 2000 (Yazı İnternet´ten 22 Ocak 2008´de elde edilmiştir:
    . net/avrasya%E2%80%99nin ortak-bayrami-nevruz/ ).
    10. “Nevruz Bayramı”. (Yazı İnternet´ten 22 Ocak 2008´de elde edilmiştir: .
    11. Halaçoğlu, Yusuf. “Osmanlşlarda Nevruz Kutlamaları”. (Yazı İnternet´ten 23 Ocak 2008´de elde edilmiştir:  .

 

Atatürk Nevruz kutlamalarında, 21 Mart 1922, Ankara

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir