HARAÇ, MEZAT, FIRAT
HÜSEYİN MÜMTAZ
Hoşunuza gitse de gitmese de yukarıdaki başlık, son “harekât”ın KOD ADI’ndan daha güzel uydu.
“ŞAH FIRAT”mış..
1974 Kıbrıs Harekâtının bile öncesi, esnası ve sonrasında müşterek komuta kontrol merkezinden öyle dehşetengiz fotoğraflar servis edilmemişti.
Harekât sonrasında Ecevit; bir yanına üniformasıyla Sancar’ı, diğer yanına bakan Hasan Esat Işık’ı alıp öylesine muhteşem bir fotoğraf çektirmemişti.
Harekât’ın “kod adı” bile yoktu.. ”ATTİL” bizim değil, Hun paranoyasından halâ kurtulamamış olan Avrupalıların yakıştırdığı isimdi.
Ama bunların hepsi son operasyonda, “oldu”.
Çünkü medyatörler, algıtatörler öyle uygun görmüştü.
Peki, aslında ne oldu?
İstiklal Savaşı’nın ortasında 1921’de Fransız işgalcileriyle yapılan ve Suriye sınırını belirleyen Ankara itilafnamesiyle Atatürk tarafından “Türkiye toprağı” olarak tesçil edilen;
1925’de tekkeler, zaviyeler, türbeler kaldırıldıktan sonra bile 1932’de yine Atatürk tarafından “türbedar” ve muhafız tayin edilen “Süleyman Şah” türbesi “yakına getirildi”.
“Mecburiyetten”..
Türbe’nin, Suriye’ye girmek için bir bahane olarak kullanılma olasılığı dillere düştükten sonra bir şekilde önlem almak zorunlu olmuştu.
“Ayn El Arab’ta”, “Kobani kantonu” için savaşan terörist PKK(YPG) ve IŞID (DEAŞ; ISIL, ISIS) adı her neyse işte o tarafların bir şekilde “olumlu tarafsızlığı” sağlandıktan sonra türbe ge(tiri)ldi.
“Kobani kantonu”na çekilen bayrak için Salih Müslim’in oluru alınmamış mıdır sizce?
Özenle seçilmiş “nakl-i kubur”, “ecdat”, “emanet”, “yadigâr” gibi şeddeli/ağdalı Arapça asıllı kelimelerle açıklanan harekât; (madem öyle hadi biz de Arapçasını söyleyelim), tam anlamıyla bir “ricat”tır efendiler.
Mehter Marşıyla başladığı söylentileri de doğruysa tam da ona uygun sonuçlanmıştır; 87 kilometre “ileri” gidildikten sonra alınan “emanetler” 197 metre yakına kadar “geri” getirilmiştir.
Askerî açıdan “başarılı” bir “geri çekilme” söz konusudur.
İsimsiz bir Tabur Görev Kuvveti Komutanı tarafından sessiz sedasız ve başarıyla sonuçlanabilecek, sonuçlandırılan harekât; muhteşem harekât merkezlerinin teşhir-i ihtişam görüntüleri ile ve davul zurnayla ilân ve reklâm edilmiştir.
1945 İvoJima’sının; 2015 Eşme karikatüründeki bayrak direklerinin ayniyle kopyalanan eğim açılarına bile hiç değinmiyorum.
Fakat şehidimize Allah’tan rahmet dilerken; şehadetin “düşen tank kapağıyla” açıklanmış olması dolayısı ile, imalatçı Amerikan firmasının mahkemeye verilerek tazminat istenmesi önerisini getiriyorum.
Çünkü ben bu yaşa kadar “düşen tank kapağı ile ölüm” olayı duymadım, muhakkak bir imalat hatası söz konusudur.
Sonuçta şöyle veya böyle toprak kaybedilmiştir, ifade edildiğine göre türbe “şimdilik” Türkiye’ye getirilmiştir.
O halde memlekete getirilen üç cenaze “muhacir”, yeni taşındıkları Eşme (ahalisi) de “ensar” mı oluyor?
Arapça’dan hiç anlamam da! 24 Şubat 2015
57’İNCİ ALAY HER YERDE
HEPİMİZ 57’İNCİ ALAYIN NEFERİYİZ
Bir yanıt yazın