Hani şu Süleyman Şah Türbesi var ya… Kıllık yapıp, pişmiş aşa su katmak istemem ama, o Süleyman’ın hangi Süleyman olduğu belli değildir. Kimine göre, Osman Gazi’nin dedesi Süleyman’dır, kimine göre, Kılıçarslan’ın babası Süleyman’dır. İki Süleyman arasında 150 sene vardır!
Türbenin yeri de orası değildir.
1938’de türbenin muhafız kıtası için yeni karakol inşa edildi, küçük bi pürüz vardı, karakolu türbenin yanına inşa etmemişlerdi, bir sene sonra, 1939’da, karakolun yanına yeni türbe inşa edildi, karakolu türbeye getireceklerine, türbeyi karakola götürdüler, mezar oraya taşındı.
*
Gel zaman git zaman, Suriye hükümeti ben buraya baraj yapıcam, Caber Kalesi sular altında kalacak, türbenizi alın gidin dedi. Haaadi bakalım, 1973’te mezarı gene yerinden çıkardık, tee 15 kilometre uzağa, bugünkü yerine taşıdık.
*
Bugünkü yerini nasıl tespit ettik derseniz… Bir albay kafasına göre tespit etti!
*
Türbeyi taşıması için Türkiye’den gönderilen heyette, İçişleri bakanlığımızı albay Necabettin Ergenekon temsil ediyordu. Küçük bi pürüz vardı… Suriye’ye giderken yanlarına Ankara Anlaşması’nı almamışlardı. Nasıl olsa Şam Büyükelçiliği’nde vardır diye düşünmüşlerdi. Gel gör ki, anlaşma metni Büyükelçilik’te de yoktu iyi mi…Ankara Anlaşması türbenin iki ülke arasındaki hukuki durumunu belirliyordu. E neye göre karar vereceklerdi? Suriyeliler “siz sıkmayın canınızı” dedi, üç farklı yer gösterdi. Albay Necabettin Ergenekon seneler sonra verdiği röportajında şöyle anlatacaktı: “Bunlardan birini seçin dediler, hakikaten çok güzel manzaralı bir yer seçtik, olay böylece kapandı.”
*
Caber Kalesi’ni kaptırmıştık ama, bizim türbe su kenarında, manzaralı bi yere geçmişti!
*
Türbede kimin yattığı belli değildi, türbenin yeri orası değildi, işin matrak tarafı, albay Necabettin’in soyadı da aslında Ergenekon değildi… Baltacı’ydı. 1960’da üsteğmenliği döneminde, kendisiyle aynı soyadı taşıyan ve hiç sevmediği biriyle karıştırıldığı için mahkemeye başvurarak, soyadını Ergenekon yapmıştı. Orijinal Baltacı, çakma Ergenekon’du.
*
İşin ekstra matrak tarafı, çakma Ergenekon soyadı, Ergenekon Terör Örgütü’nün isim babası diye iddianameye girdi!
*
Çünkü… Kanada’da yaşayan Ergenekon hahamı Tuncay Güney, söz konusu örgüt adının, Veli Küçük’ün komutanlığını yapan albay Necabettin Ergenekon’dan geldiğini öne sürmüştü.
*
Ergenekon davası komple sahte çıktı. Örgüt mörgüt değildi. Olmayan örgütün Necabettin Ergenekon’dan geldiğini iddia eden Tuncay Güney de, zaten haham değildi!
*
Tuncay Güney, Necabettin Ergenekon’un oğluyla tanışıyordu. Volkan Kemal Ergenekon, subaydı, askerlere dini propaganda yapmak suçundan yargılanmış, hapis cezaları almış, ordudan ayrılmıştı, Karabağ’da savaşmak için Azerbaycan’a gitmiş, İran’da casus şüphesiyle gözaltına alınmış, 15 gün cezaevinde kalmış, bırakılmıştı, İran’dan dönünce, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın kendisine İstanbul’da suikast düzenlediğini iddia etti, Yeşil’in iki kere tetiğe bastığını, tabancanın ateş almadığını öne sürdü, bu mevzuyla alakalı olarak poliste herhangi bir kayıt yok, çünkü “şikayetçi olmadım” dedi, eşi subay kızı, kayınpederiyle Veli Küçük devre arkadaşı, Veli Küçük’le oradan tanışıyordu, peki çakma haham Tuncay Güney’le nerden tanışıyordu? Necabettin Ergenekon’un oğlu “cinler alemi”yle alakalı kitaplar yazıyordu, Tuncay Güney cemaatin Samanyolu televizyonunda program yaparken, parapsikoloji konulu programa konuk olmuştu, orada tanışmışlardı, eşcinsel olduğunu bizzat kendisi açıklayan Tuncay Güney tesettürlü bi kızla evlenince, düğününe gitmişti, Reşat altını takmıştı, altı ay sonra, Tuncay kızı terkedip yurtdışına kaçmış, kendini haham ilan etmiş, bilahare, Necabettin Ergenekon’un oğlu Volkan Kemal Ergenekon’un Veli Küçük’le beraber Azerbaycan’da darbe yapmaya çalıştığını iddia etmişti, buyrun burdan yakın, bir zamanlar Tayyip Erdoğan’ın bayıldığı, şimdilerle Tayyip Erdoğan’ın nefret ettiği savcı Zekeriya Öz, haham Tuncay’a iletilmesi için Kanada adli makamlarına 37 soru göndermişti, küçük bi pürüz vardı, haham Tuncay’ın ev adresi olarak gösterilen adreste, Yeni Şafak muhabirinin kardeşi oturuyordu.
*
Kafanız mı karıştı?
*
Hadi burda bekliyorum, gidin en baştan okuyun gelin.
*
Geldiniz mi?
Devam edelim o halde…
*
Türbede kimin yattığı belli değil, türbenin yeri orası değil, türbenin çakma yerini saptayan kişinin Ergenekon soyadı aslında Ergenekon değil, Ergenekon örgütünü Ergenekon soyadına bağlayan haham, haham değil, Ergenekon örgütü desen, bütün deliller sahte çıktı, örgüt mörgüt değil… Necabettin Ergenekon’un oğlu cinler alemiyle alakalı kitaplar yazarken, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın oğlu Murat Yıldırım, babasını anlatan kitap yazdı, o kitapta babasının hiç yayınlanmamış bir fotoğrafına yer verdi, Suriye’de çekilmişti, elleri cebinde poz veren Yeşil, son fotoğrafında, Süleyman Şah Türbesi’nin önündeydi.
*
Demem o ki…
Ortadoğu denilen o coğrafyada, a’dan z’ye her şey belirsizdir, doğru bildiklerin yanlıştır, asla göründüğü gibi değildir, yanılsamalar çölüdür. Tek gerçek vardır, oradan mutlaka uzak durulması, adım bile atılmaması gerektiğidir.
*
Hal böyleyken…
Kemal Kılıçdaroğlu diyor ki, tezkere çıkaralım, kurtaralım filan.
*
Ben size ne diyeyim birader.
Acil tezkere çıkaralım ama, Suriye’ye girmek için değil, chp’yi bu yeni chp tayfasından kurtarmak için çıkaralım!
Yılmaz Özdil
Bir yanıt yazın