Bu ülkede Birinci Dünya Savaşı döneminde Ermeni Diasporası’nın iddia ettiği gibi ve bizim yarı aydınların da sandığı gibi, 2.5 milyon değil, 1.4 milyon civarında bir Ermeni nüfus vardı. Bu nüfusun yaklaşık 1 milyonu, 1917 yılında Rusya’da meydana gelen Bolşevik Devrimi’yle birlikte Türkiye’den çekilen Rus Ordusu’nun himayesinde ve onların güvencesi altında Rusya’nın egemenliğindeki topraklara göç ettiler. Bunu biz değil, bilimsel başarısı ve objektivitesi Amerikan bilim çevrelerince de onaylanan ve bunun için de ABD’nin en prestijli üniversitelerinde öğretim üyeliği ve yöneticilik de yapan, Türk tarihçiliğinin yüz akı isimlerinden birisi olan Prof. Dr. Kemal Karpat söylüyor. Hem de 1915 olaylarının yaşandığı dönemde Ermenilerin hamisi kesilen İngiliz arşivlerinde bulunan belgelerden hareketle söylüyor bunları Kemal Karpat.
İstanbul’daki İngiliz Sefareti’nin, Ermeni nüfusu konusunda Anadolu’nun muhtelif kentlerindeki kendi konsolosluklarından aldıkları bilgilere istinaden ulaştıkları sonuç (1.4 milyon) ile Ermeni Patrikliğinin verdiği rakamlar arasında bir milyondan fazla fark bulunduğunu görmeleri üzerine, durumu Patrikliğe sorduklarında; Patrikliğin, göndermiş olduğu bir mektupta “Bazı yerlerdeki Ermeni nüfusunu iki kez saydıkları, mesela -Sivas vilayetinde saydığımız Ermenileri, bir de Erzurum vilayetinde saydığımız Ermeniler arasına soktuk. Üstelik biz göçebe Müslümanları da saymadık, yalnız yerleşik halkı saydık-” şeklinde cevap verdiğini söylüyor Kemal Karpat(1).
Sadece Kemal Karpat da değil, bu konuda böyle bir kanaati olan. Bazı namuslu batılı bilim adamları da söylüyor benzer şeyleri. Onlardan birisi olduğu konusunda asla şüphe bulunmayan Amerikalı Tarihçi Prof. Dr. Justin McCarthy, Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (TASAM) tarafından 29 Mayıs 2014 günü Edirne’de düzenlenen 3’üncü Dünya Türk Forumu’nun “Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyeti’ne Türk-Ermeni İlişkilerine Tarihsel Bakış” konulu oturumunda yapmış olduğu konuşmada “I. Dünya Savaşı’nda 1,5 milyon Ermeni’nin öldüğü iddiasının tamamen yanlış olduğunu” beyanla şunları söylemiştir:
“…1,5 milyon Ermeni’nin ölmesi mümkün değildir. Bu sayı toplam Ermeni nüfusundan bile daha fazladır. Böyle olması durumunda (1.5 milyon Ermeni’nin öldüğünü kabul etmemiz halinde), her bir Ermeni’nin iki kere ölmüş olması gerekirdi. 1912 ile 1921 yılları arasında yaklaşık 3 milyon Müslüman ve tahminen 100 bin Ermeni ölmüştür. Osmanlı’da, Ermenilere karşı suç işledikleri için bir vali idam edildi, birisi ise idam edilmek üzereyken intihar ettiği. Bu nedenle (Tehcir sırasındaki tutumları gerekçesiyle) 2 bin kişi yargılandı. Ama burada kaç tane Ermeni veya Rus, işledikleri suçlardan dolayı mahkemeye çıktı veya ceza gördü. Osmanlılar, görmüşken, ya da Müslümanlara kıymış olan kaç tane Ermeni ve Rus bunu böyle gördü. Bir tanesi bile mahkemeye çıkartılıp cezalandırılmadı. Kaç tane Ermeni’nin öldüğü tabi ki yanıltıcı. Tabii ki birçok Türk de öldü. Açlıktan, susuzluktan ya da hastalıktan öldü. Bütün ölenlerin Türkler tarafından öldürüldüğü söyleniyor ama hastalıklar, enfeksiyonlar ortaya çıktı. Bu hastalık ayırım yapmaksızın herkesi öldürebilir…”(2)
Yani Justin McCarthy, demek istiyor ki; Ermenilere karşı “Zorunlu İskân” politikasının uygulandığı yıllarda, Anadolu’daki toplam Ermeni nüfusu ancak 1.5 milyon civarında idi. Birinci Dünya Savaşı’nın devam ettiği yıllarda bu nüfusun en az yarısı ülkeyi kendi istekleriyle terk etmiştir. 1912-1921 yılları arasında ise 3 milyon Müslüman’a karşılık sadece 100 bin Ermeni ölmüştür ki; bu rakam, tehcir sırasında ölenlerin yanı sıra savaş (çatışmalar) ve salgın hastalıklarda ölenleri de kapsamaktadır(3).
J. McCarthy, “Ölüm ve Sürgün” isimli kitabında ise, “İstatistikler, 19. ve 20. yüzyıl boyunca Müslüman nüfusun dörtte birinin yok olduğunu gösteriyor” dedikten sonra “1821-1922 arasında, 5 milyondan fazla Müslüman topraklarından sürülmüştü. Beş buçuk milyon Müslüman da ölmüştü, bir kısmı savaşlar sırasında katledilmiş, geriye kalanı da mülteci olup açlık ve hastalıktan kırılmıştı” demektedir(4). McCarth, bu genel ifadelerine ek olarak 1821-1922 yılları arasındaki bir asırlık süre için, yıllara göre ve ülke ülke belirtmek suretiyle Müslümanların toplam ölü sayısını 5.060.000, mülteci (sürgün) sayısını ise 5.381.000 olarak vermektedir kitabında(5).
Prof. Dr. J. Mc. Carthy, Prof. Dr. Kemal Karpat’ın “Bir milyon Ermeni, Bolşevik devrimiyle birlikte Anadolu’dan çekilen Rus Ordusu’nun himayesinde Rusya tarafına geçmiştir” şeklindeki tespitine şu sözleriyle destek vermektedir:
“Savaş sırasında ve hemen sonrasında Osmanlı’dan Rus tarafına giden Ermeni göçünün çoğu, onların yerli Türkler veya Osmanlı hükümetinden korktuğundan değil de Kürtlerden korkmalarından kaynaklanıyordu. Birçok Ermeni, savaş sırasında istilacı Rusları desteklemişti. Ruslar ayrılırken de birçok Ermeni, onlarla birlikte ayrılmalarının gerektiğini hissettiler. Savaş sonrasında Rus askerlerinin peşi sıra, sırf Eleşkirt vadisinden 2-3 bin Ermeni ailesinin Rus topraklarına göçtüğü rapor edilmişti. Daha birçokları da Doğu’daki başka yerlerden ayrılıp gittiler. Belki 25.000 Ermeni, Osmanlı sınırının ötesine geçti…
1890’lara gelindiğinde, Osmanlı hükümeti, her ne kadar Ermenileri Rusya’ya göç etmekten caydırmaya çalıştıysa da, nüfusunun yüksek oranını bu yoldan kaybetmeye devam ediyordu. Aslında bunlar sayıca, Rusya’dan Osmanlı İmparatorluğu’na göç eden Müslümanlarla dengeleniyor gibiydi. Ruslar ise göçü teşvik ettiler…Osmanlılar, (1915 yılının) Temmuz sonunda (Van ve çevresine) güçlü birlikler sevk edip, Ruslar ile Ermeni güçlerini Van ve çevresinden sürüp çıkardılar. Rus kuvvetleri, 4 Ağustos’ta Van’ı terk edip kuzeye doğru geri çekildiğinde, işgal ettikleri yerlerin tüm Ermeni halkı da onların peşi sıra gitti.”(6).
J.McCarthy’nin, özellikle Van’daki durumu yerinde tespit eden ve kitabını Van yöresindeki Ermenilere ayırdığını söylediği Clarence Ussher isimli Amerikalı doktorun, ilk olarak 1917 yılında Boston’da yayınlanan “Türkiye’de Bir Amerikalı Hekim” isimli kitabına atıf yaparak Van ve çevresi için söylediği “Rus kuvvetleri, 4 Ağustos’ta Van’ı terk edip kuzeye doğru geri çekildiğinde, işgal ettikleri yerlerin tüm Ermeni halkı da onların peşi sıra gitti.” şeklindeki sözleri gerçekten de önemlidir. Peki, bu şekilde Rusya tarafına geçen Ermenilerin sayısı ne kadardı? Bu sorunun cevabı, galiba “Sözde Ermeni Soykırımı” yaygaraları yapan aşağılık adamlara ve “Ermeniler buharlaşmadılar ya!” diyerek bir takım imalı laflar etmek suretiyle öküz altında buzağı arayanlara iyi bir cevap teşkil edecektir.
Enver Paşa’nın, 1914 yılının sonu ile 1915 yılının başında gerçekleştirdiği Sarıkamış Harekatı’nın başarısız olmasıyla, Ruslar’ın derhal güneye sarkarak Van, Bitlis ve Muş’u işgal ettikleri biliniyor. Demek oluyor ki; daha doğrusu J.Mc.Carthy’e göre de, Osmanlı Ordusu’nun 1915 yılının Temmuz sonunda gerçekleştirdiği karşı taarruzla, bu bölge Ruslar’dan ve onların himayesindeki Ermeni çetecilerinden temizleniyor. Bunun üzerine de (ve elbette yine Mc Carthy’ye göre), bölgedeki Ermenilerin tamamı Rus ordusunun peşine takılarak Rusya tarafına geçiyorlar. Bölgedeki diğer iller bir tarafa, 1914 yılı itibarıyla sadece Van ve Bitlis illerinde (istatistiklerde Muş ismi geçmemektedir) yaşayan Ermeni sayısı, Osmanlı nüfus kayıtlarına göre; 182.496, Ermeni Patrikhanesi kayıtlarına göre(1913 yılı için); 329.301, ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre; 375.000 ve Justin McCarthy’ye göre de; 321.656’dır(7).
J.McCarthy’nin, “Rus kuvvetleri, 4 Ağustos’ta Van’ı terk edip kuzeye doğru geri çekildiğinde, işgal ettikleri yerlerin tüm Ermeni halkı da onların peşi sıra gitti.”şeklindeki yargısını doğru kabul ettiğimizde, karşımıza çıkan netice şudur: 1915 yılında Türk Ordusu’nun karşı taarruzu ile Van, Bitlis ve Muş yöreleri Rus işgalinden kurtarıldığında bu yörede oturmakta olan en az 300.000 Ermeni, kendi iradeleriyle bölgeyi terk etmişlerdir! Sadece 1915 yılında olmak üzere; Van, Bitlis ve Muş’taki durumu gören bölgenin diğer illerinde oturan Ermenilerin de bu göçe iştirak etmesiyle sayının çok daha yüksek olduğunu tahmin etmek hiç de zor değildir. İşin içine Rusların teşviki ve bölgeden giden Ermenilerin yaymış oldukları korku propagandası da eklenince, kendi iradeleriyle ülkeyi terk eden Ermenilerin sayısını varın siz düşünün! Bu durum, elbette daha sondaki yıllarda Van, Bitlis ve Muş dışında olmak kaydıyla, daha kuzeydeki illerimiz için de pek ala geçerli bir durumdur.
Bizi bu şekilde düşünmeye iten, yine J.Mc.Carthy’nin vermiş olduğu şu bilgilerdir: “Savaş öncesinde, Kars kenti ve ili Rusların elindeydi. 1917 Rus ihtilalinden sonra, Kars ilinin Ermeni halkının çoğunluğu, Osmanlı kuvvetlerinin önü sıra kaçıp Güney Kafkasya’ya göçmüşlerdi…”(8). McCarthy’nin 1897 yılında olmak üzere Kars için vermiş olduğu Ermeni sayısı ise 72.967’dir(9).
Bu da Prof. Dr. Kemal Karpat’ın bu şekilde ülkeyi terk eden Ermeniler için yuvarlak olarak vermiş olduğu 1.000.000 (bir milyon) rakamının üç aşağı, beş yukarı doğru olduğunu göstermektedir.
Üstelik Justin McCarthy, aynı durumun Kilikya için de geçerli olduğunu söylüyor ve şöyle diyor kitabında: “Türklerle Fransızlar arasındaki çatışmalar ile Ermeni ve Türk çetelerinin katliamları, 1921 Aralık ayında Fransızların, 30.000 Ermeni’yi de beraberlerinde alarak Kilikya’dan tamamen çekilmesine kadar sürdü. Daha birçok Ermeni halk, neredeyse Kilikya’dakilerin tamamı, yöreyi onların arkasından hemen terk ettiler.”(10).
Yine yukarıda ismi geçen kaynakların vermiş oldukları bilgiye göre; 1914 yıllarında Kilikya bölgesinde (Adana, Mersin, Osmaniye ve Hatay) yaşayan Ermenilerin sayısı şöyledir: Osmanlı nüfus kayıtlarına göre; 50.480, Ermeni Patrikhanesi kayıtlarına göre(1913 yılı için); 119.414, ABD Dışişleri Bakanlığı verilerine göre; 45.000 ve Justin Mc. Carthy’ye göre de; 74.930’dur(11).
1915 yılında çıkarılan bir kanun hükmünde kararname ile Ermenileri, memleketin bir köşesinden diğer bir köşesine göç ettiren hükümet, sadece 2,5-3 yıl sonra olmak üzere; 1918’in sonlarında çıkarılan “Geri Dönüş Kararnamesi” ile tehcire tabi tutulan Ermenilerin eski yerleşim yerlerine dönmelerine izin verildiğine göre; eski yerleşim yerlerine dönmeyen Ermeniler, kendi istekleriyle Anadolu’yu terk etmişlerdir demek, yanlış olmasa gerekir.
Üstelik Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu sınırları dışında kalanlar, Hükümetin kararıyla Türk vatandaşlığından çıkarılmış da değillerdir. Onlar, zorunlu göçe tabi tutulan vatan topraklarının, İtilaf devletlerinin dayattıkları sınır değişiklikleri ile birlikte sınırlarımızın dışında kalmasıyla Türk vatandaşlığını yitirmiş insanlardır. Tıpkı, Suriye’de ve Irak’ta bulunan Türk ve Türkmenler gibi, tıpkı daha önce Osmanlı’dan zorla koparılan Balkan ülkelerinde kalan Evlad-ı Fatihan gibi…
_________________
1-http://www.milliyet.com.tr/Guncel/HaberDetay.aspx?aType=HaberDetay&ArticleID=1101392&Date=01.06.2009&b=BirmilyonErmeni1917dekuzeyegocetti&KategoriID=24,
2- &
.
Mc Carthy’nin gazeteciler tarafından naklen aktarılan bazı sözleri, tarafımızca konuşma tekniği ile verilmiştir. Metin içindeki parantezler tarafımızca konulmuştur. ö.s.
3-Prof. Dr. Justin Mc Carthy, Edirne’de yapmış olduğu konuşmadan yaklaşık bir ay önce olmak üzere; 16 Nisan 2014 günü AA muhabiri Tuğba Özgür Durmaz’a vermiş olduğu mülakatta “Konuyla ilk kez yıllar önce, Anadolu’nun nüfusu, nüfusun 1. Dünya Savaşı’ndan önceki durumu ve savaştan sonra ne kadar kaldığı üzerine araştırma yaparken karşılaştığını belirterek, aslında hiç planlamamasına rağmen tarihi gerçeklere karşı koyamadığı için soykırım konusuna da eğildiğini” söyledikten sonra devamla şunları söylemiştir:
“Neticede ne kadar çok Türk’ün öldüğünü anladım. Bu kadar Türk nasıl öldü çünkü savaşta değillerdi. 2,5-3 milyon Müslüman savaşta ölmüştü, ben de bu konuyu çalışmalıyım diye düşündüm. Ermeniler üzerinde çalışmamın da aslında belirgin bir nedeni yok, aslında ilk çalıştığım Müslümanlardı ama daha sonra fark ettim ki bu kadar insan öldüğüne göre onları birileri öldürmüş olmalı diye düşündüm. Böylece Ermenilerin, Yunanların ve Yahudilerin üzerine de çalışmaya başladım. Ama aslında bu konuyu ben seçmedim, konu beni seçti. Hiçbir zaman Ermeniler üzerine yazmayı planlamamıştım ama oldu.” Mc Charthy, Ermenilerin olayların üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen neden hala bu iddiaları sürdürdüklerine ilişkin olaark da şunları söylemiş: “Bunun nedeni çok basit. Çocuklara nefret etmeyi öğretirseniz, onlar nefretle büyür ve nefret ne olursa olsun büyümeye devam eder. Diğer bir diğer sebep de yurt dışındaki Ermeni milliyetçi gruplar bundan fayda sağlayacaklarına, para alacaklarına, Kars, Erzurum, Bitlis, Van’da toprak kazanacaklarına inanıyorlar. Bunlar yanlış ama yine de inanıyorlar” (bkz.
4-Justin Mc Carth, Ölüm ve Sürgün/Osmanlı Müslümanlarının Etnik Kıyımı(1821-1922), Giriş ve s,1, Çev. Fatma Sarıkaya, TTK Yayını, Ankara-2012.
5- J.Mc Carthy, age, s, 359. Mc.Carthy’nin Müslüman Nüfus kaybı konusunda 1912-1922 yıllarında olmak üzere; sadece Van, Bitlis, Erzurum, Diyarbakır, Elazığ, Sivas, Halep, Adana ve Trabzon için vermiş olduğu rakam ise yaklaşık 1.200.000’dir (1.189.132). bkz. Age, s, 265. Metin içindeki parantez tarafımızca konulmuştur.ö.s.
6- Age, s, 120-121, 133,192. Parantezler, yine Mc Carthy’nin kitabından istifade ile tarafımızca konulmuştur.ö.s.
7- Yusuf Halaçoğlu ve arkadaşları, Ermeniler: Sürgün ve Göç, s, 15-16, 22, 31-33, 44, 4.Baskı, TTK Yayını, Ankara-2010.
8- J.Mc Carthy, age, s, 239.
9- Age, s, 240.
10-Age, 233.
11- Yusuf Halaçoğlu ve arkadaşları, age, s, 15-16, 22, 31-33, 44, 4.Baskı, TTK Yayını, Ankara-2010.
Bir yanıt yazın