AB Bakanı Volkan Bozkır, Şubat ayı başında Washington’da ABD’deki Türk öğrencilerle bir araya gelmiş, toplantıda yaptığı konuşmada AB üyeliğinin Türkiye’nin “stratejik hedefi” olduğunu belirtmiştir.
Fakat daha önce Türkiye’nin AB’ye 50 yıldır alınmadığını, “ancak bir veya iki yıl içinde üye ülkeler arasına gireceğini düşündüğünü” belirten Bozkır, “Türkiye’yi üye yapmazlarsa çok da fazla umurumuzda olmaz. Bunda kaybedecek olan AB’dir” demişti. (Milliyet, 27.10.2014)
Bence kaybedecek olan AB değil, Türkiye’dir.
Türkiye’nin AB üyesi olup olmaması AB kamuoyunun amiyane tabirle “umurunda değildir.”
Bozkır, 2023 yılında “Demokratik hukuka saygılı, temel hak ve özgürlüklerini geliştirmiş, etnik kökenine, dini inançlarına, yaşam biçimine bakmaksızın herkesin kendini Türkiye’nin birinci sınıf vatandaşı hissedeceği bir Türkiye’ye doğru gidilmesi” için AB sürecinin taşıdığı önemin altını çizmiştir.
Bu güzel temennilere katılmamak mümkün değildir.
Bakan, “Türkiye’ye AB’nin ihtiyacı her zamankinden fazla. AB’ye Türkiye’nin ihtiyacı da giderek artıyor. Bu çok kısa zamanda dengi dengine gelecektir ve Türkiye AB üyesi olacaktır… AB’nin Türkiye’yi üye yapmama lüksü yoktur” demiştir.
Türkiye ile AB “düğme ile ilik” midir ki dengi dengine gelecektir? Bu nasıl bir benzetmedir? Bir bakan bunu nasıl söyleyebilir?
Eski Başbakanlardan Tansu Çiller, 7 Mayıs 1995 tarihinde Hürriyet gazetesine verdiği demeçte, “En geç 1998’de Avrupa Birliği’ne tam üyeyiz” dedikten sonra, “Bu iş zor olmayacak, imajım etkili olacak.” gibi bilimsel olmayan açıklamalarda bulunmuştu ama Tansu Hanımın hayali gerçekleşmemiş, üstelik imajı da etkili olmamıştır.
Sayın Bozkır’ın AB’ye üye olabilmek için Türkiye’nin öncelikle Doğu Bloku ülkeleri için getirilen Kopenhag kriterlerine uyum sağlaması gerektiğini unutmaması gerekir.
Kamuoyuna yansıyan son gelişmeler karşısında bu kriterlere ne kadar uyulduğu tartışma konusudur.
Aslında, Türkiye’nin bu kriterlere uymama lüksünün bulunmadığını da bilmeyen yoktur.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın, “AB bizi alır mı almaz mı, BİZİM BÖYLE BİR DERDİMİZ YOK. Kendi göbeğimizi keseriz. AB KENDİ İŞİNE BAKSIN” söylemi de göz ardı edilmemelidir.
Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç’ın 15 Eylül 2014 tarihinde AA tarafından yayınlanan demecindeki “…Türkiye kamuoyunun AB sürecine olan desteğinin giderek göreceli olarak zayıfladığı konuları, herkes tarafından konuşuluyor ve yazılıyordu” tespiti doğrudur.
Çünkü kamuoyunun AB üyeliğine verdiği destek, Türkiye’ye karşı uygulanan çifte standart (Bobon kriterleri) sebebiyle hızla düştüğünü de unutmamak gerekir.