2015: ÖZBEKİSTAN SİYASİ TARİHİNDE VE TÜRKİYE-ÖZBEKİSTAN İLİŞKİLERİNDE YENİ BİR DÖNEMİN DİĞER ADI
SSCB’nin dağılması sonrası Orta Asya Cumhuriyetleri için yapılan değerlendirmelerde bu ülkelerin bağımsızlıklarının çok uzun süreli olmayacağı ifade ediliyordu. Bu husus Özbekistan için de dile getirilmekteydi.
1991’den bu yana 24 yıl geçti ve Özbekistan bağımsızlığının 24. yılında.
“Bağımsızlığının 24. yılında Özbekistan” ifadesi oldukça önemli. Burada iki temel husus var. Bir tarafta 24. yılında bir bağımsız devlet; diğer tarafta ise, kökleri binlerce yıl öncesine dayanan Büyük Özbek Medeniyeti. Öyle bir medeniyet ki, 2007’de Semerkant’ın kuruluşunun 2750. yılı kutlanıldı. Aynı şekilde Hiva ve Buhara’nın da en 2500 yıllık bir geçmişinin olduğu arkeolojik çalışmalar sonucu ortaya çıkarılmış vaziyette.
Dolayısıyla bu 24 yıl ifadesi bizi yanıltmasın. Biz burada aslında sadece 24 yıllık geçmişi olan bir devletten değil, bu binler üzerine +24 ile inşa edilmiş ve önümüzdeki yüzlü, binli yılları, kıyamete kadar baki kalmayı hedefleyen bir Özbek Devleti ile karşı karşıyayız.
Bağımsızlığından bu yana izlediği politika ve bunda kendisini/etkisini gösteren bu tarihsel deneyim ve misyon anlayışı bunu çok somut bir şekilde ortaya koyuyor. Devletin bağımsızlığını, milletin refahını ve insanı esas alan bu yaklaşımda:
- Kendi öz kaynaklarına (bu bağlamda Devletin iç borcunun sıfır, dış borcunun ise GSYH’nın yüzde 15’nin altında olması oldukça bunun bir göstergesidir, bu husus Özbekistan’ın daha bağımsız bir aktör olarak dış politika izlemesine büyük bir katkı sağlamaktadır);
- Tarihsel deneyimlerine;
- Kültürel birikimlerine ve değerlerine;
- Tarihsel-coğrafi gerçekliklere;
- Halka ve onun liderine olan inanç ve güvene (bu bağlamda Özbekistan Devlet Başkanı Sayın İslam Kerimov Özbek halkının aynı zamanda bir aksakalıdır);
- Ve konjonktürel gelişmeleri de dikkate alan bir siyaset anlayışına bağlı olarak aşamalı/kontrollü, çok boyutlu bir sürecin yaşandığına hep birlikte şahit oluyoruz.
Eğer buna bir model aramak gerekirse, bunun adı “Özbek Modeli”dir.
*****
Bundan dolayı Özbekistan, Sovyetler sonrası Orta Asya bölgesi dahil, eski Sovyet alanında yaşanan iç savaşlar ve renkli darbeler sürecinden en az etkilenen, bölgede istikrar adası olarak adlandırılabilecek ülkelerden birisidir.
Bölgede yaşanılan gelişmeler, kontrollü geçiş sürecinde uygulanan politikaların doğruluğunu bir kez daha ortaya koymuş, eleştirilerin yersizliğini ispatlamıştır.
*****
Özbekistan bugün itibarıyla gelinene aşamada yeni bir dönüm noktasındadır. Güçlü bir Özbekistan için güçlü bir toplum yapısı ve bunun ülkeye çok boyutlu bir şekilde katkısının sağlanması hedeflenmektedir. Bu bağlamda başta sosyal yapıyı hedef alan reformlar, iktisadi ve siyasi bağlamda atılan radikal adımlar oldukça dikkat çekicidir.
Adım adım gitmek gerekirse… Öncelikle ülkede STK’lar üzerinden yeni bir entegrasyon politikası izlenilmiş ve merkez ile çevre arasında:
- Başta kadın, çocuk, yaşlılar ve muhtaçlar olmak üzere, Özbek halkının sorunlarının, ihtiyaçlarının karşılanmasına;
- Ülkede işgücünün-istihdamın attırılmasına ve iktisadi-ticari hayata katılmalarına;
- Siyasi kültür bilinçlerinin arttırılması suretiyle ülke siyasetinde daha etkili-yapıcı bir rol oynamalarına yönelik sağlıklı kanallar inşa edilmeye başlanmıştır.
Bu bağlamda, bağımsızlığın ilk yılında sayısı 100’ü bulmayan STK’ların sayısının günümüzde 10 bini bulması oldukça önemlidir. Bu rakamsal artış, Özbekistan’daki demokratikleşme sürecinin kat ettiği mesafeyi ortaya koyması açısından da oldukça önemlidir.
Bilindiği üzere, modern demokrasilerde sadece siyasi partiler değil, medya ile birlikte STK faaliyetleri de güçlü demokrasinin göstergeleri arasında kabul edilmektedir.
Burada, Özbekistan’da basın ve ifade özgürlüğü bağlamında alt yapı çalışmalarının da çok hızlı bir şekilde artış sağladığına şahit olmaktayız. Bugün 11 dilde, %62’si özel sektöre sahip 1.372 medya kuruluşu vardır.
*****
Toplumsal anlamda tarihsel hafızasının devreye sokan ve dünyanın en eski sivil toplum uygulamalarından birini oluşturan Mahalle Sistemi ile sağlıklı ve güçlü bir toplum inşasının hedefleyen Özbekistan’ın, başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere, insana verdiği değer bu noktada ortadadır.
Bu arada: “Mahalle büyük bir ailedir”, “Mahalle eğitimin beşiğidir” felsefesi ile “Ekonomik kalkınma mahalleden başlar” anlayışı bu modelin özünü oluşturan bu sistem, ülkemizde de tekrar tartışılmaya başlanmıştır. Tartışmanın çıkış noktası saptırılmaya çalışılsa da, özü itibarıyla neyi hedeflediği ortadadır ve küreselleşmenin ulus-devletleri ve kültürleri tehdit etmeye başladığı bir ortamda Özbek modelini incelemekte fayda mülahaza edilmektedir.
2001 yılında kurulmuş olan “Kemalet Gençlik Hareketi” ve Kadın hakları ve çıkarlarını koruyan büyük kamusal kuruluş, Özbekistan Kadın İşleri Komitesi bunun en somut göstergeleri arasındadır. Yaklaşık 10 bini bulan STK’lar içerisinde 500’ünün sadece kadınlar ile ilgili olması ve kadınların Özbekistan Parlamentosunda ve yerel yönetimlerde daha fazla yer alması için yapılan pozitif ayrımcılık uygulamaları bu açıdan oldukça dikkat çekicidir. Örneğin, geçen yıl aralık ayında gerçekleştirilen parlamento seçimlerinde 150 milletvekilinden 24’ünün kadın olduğu görülmektedir. Bu da %16’lık bir orana tekabül etmektedir.
*****
Bu politika kendisini başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere, bir çok sektörde de çok açık bir şekilde göstermektedir. Örneğin, gençlere yönelik önemli önceliklerden biri olarak mesleki kolej ve yüksek öğretim okullarının sayıları arttırılır ve mezunlarına yönelik iş alanları oluşturmaya yönelik bir istihdam/kalkınma politikası izlenilirken, 6.5 milyon okul öncesi ve okul, mesleki kolej ve lise öğrencilerinin tam tıbbi muayene işlemlerinin gerçekleştirildiği görülmektedir.
Bağımsızlığından bu yana her bir yılı ülke başta kadın ve çocuklar olmak üzere, ülke insanının sorunlarına ve refahına yönelik yeni politikaları gündeme getirme açısından vakfeden Özbekistan’da 2015 “Yaşlı Nesillere İtibar ve Bakım Yılı” olarak ilan edilmiş olması da, insana verilen önemin bir diğer göstergesi olarak kabul edilebilir. Örnek vermek gerekirse, 2014: Sağlıklı Çocuk Yılı, 2013: Küçük-Orta Ölçekli Sanayi; 2012: Kışlak Kuruluşu (Modern Köyler Kuruluş Yılı) olarak kutlanılmıştır.
*****
Ülkede insan hakları ve yargı bağlamında da önemli adımlar atılmıştır. Bu bağlamda en önemli girişimlerden birisi 1 Ocak 2008’den itibaren idam cezasının kaldırılması olmuştur.
*****
Yapılan kapsamlı reformlar sonucunda Özbekistan ekonomisinin 24 yıl içerisinde yaklaşık olarak 5 kat büyüdüğü ve kişi başına gelirin 8.7 kat arttığı görülmektedir. Devam eden küresel krize rağmen dünyanın sayılı ülkeleri arasında, Özbekistan, son 10 yılda yıllık GSYH büyüme oranları yüzde 8’den fazla olmuş ve aynı büyüme oranı 2015 yılında da beklenmektedir.
*****
Özbekistan’da Aralık 2014’te gerçekleştirilen seçimleri, Özbekistan siyasi tarihi açısından tam anlamıyla bir dönüm noktasıdır. Seçimler daha güçlü bir parlamento ve halkın daha etkin bir şekilde ülke siyasetinde ve yönetiminde yer alması gerekliliğiyle ilgili bir iradenin yansıması olarak değerlendirilebilir.
Bu bağlamda Devlet Başkanı’nın yetkilerinin bir kısmının Başbakan’a devredilecek olması ve siyasi partilerin sistem içerisindeki rollerinin ağırlık kazanması oldukça önemlidir.
*****
21 Aralık 2014 da yapılan parlamento seçimlerinde 150 sandalye için yapılan genel seçimde, dört siyasi partiden toplam 535 aday yarıştı.Seçim sonuçlarına göre Parlamento Yasama Katmanına, 150 milletvekili seçildi: Liberal Demokrat Parti (52), Milli Diriliş Partisi (36), Halk Demokrat Partisi (20) ve Adalet Sosyal Demokrat Partisi (15) milletvekilliği kazandı. 15 milletvekili ise Özbekistan Ekoloji Hareketi’ne ayrılan kontenjandan seçildi.
Dört siyasi parti tamam da, 15 milletvekilliğini alan bu Hareket de neyin nesi diye sorabilirsiniz. Açıkçası haksız da sayılmazsınız. İsterseniz benim de uluslararası gözlemci olarak görev yaptığım bu seçimlerde dikkat çeken hususları ve Özbekistan’da bağımsızlıktan bu yana kat edilen demokratikleşme süreciyle ilgili olarak dünyada bir ikinci örneği olmayan bazı hususları sizlerle paylaşayım.
Özbekistan Ekoloji Hareketi’ne ayrılan 15 kişilik kontenjan uygulamasının dünyada ikinci bir örneği yok. Çevre sorunlarının zirve yaptığı bir ortamda Özbekistan bu uygulamayla çok önemli bir çevrecilik dersi vermiş durumda.
Özbekistan Parlamentosu’nda sadece insanların değil çevrenin de temsil ediliyor olması, yeryüzündeki tüm canlılara ve onlara hayat veren diğer zenginliklere duyulan sevgi, saygı ve minnetin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Bu göstergenin temelinde ise, İmam Buhari’nin, İmam Maturidi’nin ve daha birçok maneviyat liderinin duasına sahip olan Özbek halkının güçlü medeniyet geçmişi ve büyük inancı yer alıyor.
Orta Asya bölgesinin ciddi manada büyük ekolojik sorunlarla karşı karşıya kaldığı, Aral Gölü’nün neredeyse kuruduğu, bölgedeki iki önemli su kaynağı olan Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin yeni çatışmaların zeminini teşkil etmeye başladığı bir dönemde Özbekistan yönetimi bu kontenjan ile sadece bölgenin değil, tüm dünyanın dikkatlerini bu kritik mevzuya çekmiş durumda.
Başta Özbekistan ve diğer Orta Asya ülkeleri olmak üzere, dünyanın birçok ülkesine “demokrasi dersi” vermeye çalışan Batı’nın bu uygulamadan çıkartacağı birçok ders olmalı diye düşünüyorum.
*****
Seçimleri 50’ye yakın ülke ve 5 uluslararası kuruluştan 300’den fazla yabancı gözlemci izledi. AGİT heyetinin 2 hafta öncesinden başlayan gözlem süreci burada oldukça dikkat çekici idi. İki hafta boyunca süreci yakından takip eden AGİT heyeti de sonuçta seçim sonuçlarına yönelik dikkate alınacak bir kritik yapamadı. Bilakis, uluslararası gözlemciler yapılan seçimlerin özgür ve şeffaf bir ortamda, ülkedeki seçim yasalarına ve uluslararası normlara uygun olarak geçtiğini kaydettiler.
Oyların kullanıldığı her seçim noktasında bebekler ve küçük çocuklar için özel birer oda ve bakıcıların görev yapması da oldukça insani bir uygulamaydı. İlk yardım odaları ve buralarda görev yapan doktor ve diğer sağlık görevlileri de, açıkçası meselenin sadece sandık ve oy olmadığının en temel göstergesiydi.
*****
Özbekistan Merkezi Seçim Komisyonu Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinin 29 Mart 2015 tarihinde yapılacağını ve 4 siyasi partinin katılacağını açıkladı. Seçimlere katılmak için 4 siyasi parti adaylarını açıkladı: Cumhurbaşkanı görevini sürdüren İslam Kerimov (Liberal Demokrat Partisi), Halk Demokrat Parti lideri Hatamcan Ketmanov, Adalet Sosyal Demokrat Parti lideri Nariman Umarov ve ülkenin tanınmış hukukçusu ve politikacısı Akmal Saidov (Milli Diriliş Demokratik Partisi).
*****
Dünyanın merkezi Avrasya ise, onun merkezi Orta Asya, Orta Asya’nın merkezi ise Özbekistan’dır. Bölgede Özbekistansız bir savaş ve barış olmaz. Nitekim Özbekistan’ı da içine çekmeye çalışan bölgesel savaş girişimlerine hep birlikte şahit olduk. Dolayısıyla, bölgenin istikrarı açısından Özbekistan oldukça önemli bir yere sahiptir.
Özbekistan, günümüzde askeri-siyasi bloklardan uzak duran, ikili ilişkileri esas alan, barışçıl, aktif bir dış politika izlemektedir. Bu bağlamda 2010 yılında kabul edilen Dış Politika Konsepti oldukça önemli bir yere sahiptir.
Özbekistan’ın bu bağlamda bölgesel sorunlara yaklaşımı, ortaya koyduğu sağduyu ve oynadığı yapıcı rol oldukça önemlidir. Bu kapsamda Cumhurbaşkanı Sayın Kerimov’un 2008’de Afganistan sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesi ve bu bağlamda bölgesel-uluslararası işbirliğini esas alan çıkışının ne kadar önemli olduğu günümüzde daha net bir şekilde anlaşılmıştır. Afganistan’da silah ile çözüm sağlayamayan ABD ve koalisyon güçlerinin bugün nasıl bir Afganistan bıraktığı ortadadır. Afganistan ciddi anlamda bir belirsizlik içindedir ve dünden daha fazla bölgesel-uluslararası işbirliği ve desteğe ihtiyacı vardır.
İkinci bir önemli husus ise, Sayım Kerimov tarafından 28 Eylül 1993 tarihinde BM Genel Kurulu’na sunduğu ve 6 Mayıs 2014 tarihinde kabul edilen Orta Asya’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge (CANWEZ) oluşturma fikridir.
*****
2015 yılı itibarıyla Türkiye ile ikili ilişkileri esas alan yeni bir dönem söz konusudur. 2014’te Sayın Davutoğlunun Dışişleri Bakanı olarak gerçekleştirdiği ziyaret sonrası iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni bir sürecin başlatılmasına yönelik olarak karşılıklı iradeler ortaya konulmuştur. 2015 bu açıdan oldukça önemlidir ve önümüzdeki günlerde Türkiye iki önemli konuğu misafir edecektir. Sonrasında ise, Türkiye’den, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’ın gerçekleştireceği üst düzey ile birlikte iki ülke geleceğinde yeni bir sayfa açılacaktır. Bu bağlamda, “güven sorununun” aşılması ve “güven inşası” ikili ilişkilerin geleceği açısından büyük bir önem arz etmektedir.
Dünyanın tarihsel kodlarına döndüğü bir ortamda Özbekistan’ın bunun gerisinde kalması beklenilemez. Şu an 30 milyonu aşan genç ve dinamik nüfusu, Avrasya jeopolitiğinde taşıdığı tartışılmaz bir yere sahip olan Özbekistan, Orta Asya açısından olduğu kadar, Türk dünyasının geleceği açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Ankara-Taşkent hattının inşası bölgenin istikrarı, güvenliği ve refahı açısından göz ardı edilemeyecek bir jeopolitik gerçekliği ifade etmektedir.
Prof. Dr. Mehmet Seyfettin EROL, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi, USGAM Başkanı