Nihayet Biri Söyledi… Zahide UÇAR… ERMENI SORUNU BASLANGIC VE COZUMU

Nihayet Biri Söyledi…

Sözde soykırım iddiaları… Kısacası;
Suç bastıma arsızlığı…
Türkiye Cumhuriyeti Devlet yönetimine talip olan kompleksli siyasiler nedeniyle, Türk Milletine sürekli iftira ediliyor. Kurmalı siyasiler hesap sorma hakkını kullanmayıp, suçlu koltuğuna oturmayı kabul ederek savunma yapıyor. Türkçesi;
Mücadeleye, 0-2 yenik başlıyor.
Ermeni kökenli tarihçimiz Dabağyan, Hulki Cevizoğlu’nun Ceviz Kabuğu programında önemli bir konuya parmak basıyordu:
“Bize asıl soykırımı Bizans uyguluyordu. O nedenle biz Alparsan ile Malazgirt Meydan Savaşında birlikte savaştık. Osmanlı bizi hoş görmedi. Hoş görmek idare etmektir. Oysa Osmanlı bizi bağrına bastı. Emperyalist devletler önce dinimizi üçe mezhebe böldü(hep aynı oyun), sonra kandırdığı Ermenileri silahlandırıp silahsız Müslüman Türklerin üzerine saldılar. Osmanlı savaştaydı. Ne yapsın? Mecburen tehcir uyguladı. Tehcir anında acılar yaşandı. Olan budur. Ben bu konuları anlatan kitaplar yazdım. Devlet neden okullarında okutmuyor?” diye soruyordu.
Hiç okutur mu? Devşirme kurmalı siyasileri kim kurarsa onun çıkarına hizmet götürürler. Halkı da;
“Din-iman-asıl olan para, Atatürk ama asıl hizmet mason kardeşlere, Milliyetçilik ama biraz Amerikan-İngiliz soslu olsun” uygulamaları ile oyalarlar.
Türkiye’nin sanık koltuğuna oturtulmasına “eyvallah” deyip, o koltukta kuzu kuzu savunma yapanlar baştan kaybetmiştir. Türk Milleti hesap verecek konumda olmayıp, hesap soracak konumdadır.
Osmanlı’nın ticaretini, sanatını, zanaatını elinde tutan Ermeniler; en yüksek makamlara gelmiştir. Osmanlı; Türkleri saraya ve Enderun’a sokmadığı halde, Ermeniler “sadık teba” nitelemesi ile en önemli yerlerde görev almıştır. Hatta 2. Abdülhamit’e tahttan indirildiğini tebliğ edenlerden biri Ermeni’dir.
Bizans’ın soykırım yaptığı Ermeniler Türkler sayesinde birinci sınıf vatandaş olarak Osmanlı Devletinin içinde yer almasına rağmen, Osmanlı zayıf düşünce, bir kısmı Emperyalist devletlerin kuyruğuna takılıp ihanet etti. Savaş halinde olan Osmanlı kendini savundu. Fransız, İngiliz, Rus askeri elbiselerini giyerek Osmalı’ya karşı en alçak ve aşağılık savaşlardan birini sürdüren Taşnak çetelerine teşekkür mü edecektik? Üstelik Ermeni kalkışması döneminde Ermeni kökenli insanlar hala devlet yönetiminde görev yapıyordu.
Aynı emperyalist devletler yeniden sek sek oynuyor. Rusya Ermenistan’a destek vererek, bir gece Rus tankları ile Azerbaycan’a girip Karabağ’ı işgal ettirdi. Korkunç katliamlar yapıldı. “Canlı canlı bir Türk çocuğun derisini yüzüp, ne kadar yaşayacağını izledim” diyen Ermeni Cani doktor gibileri Karabağ’a sokan Rusya’da sözde soykırım iddiasına sahip çıkıyor. Çünkü kendi içinde bulunan Türk devletleri Rusya’nın yumuşak karnıdır. Karabağ işgal edilerek Türkiye ile Türk Devletlerinin arasına duvar örmüş oldular.
Peki Ne Yapılmalıydı?

Bir televizyon programında düşündüğüm ama bir türlü yazmaya fırsat bulamadığım bir gerçeği Onur Öymen söyledi. “Savunma durumuna geçmek bir manada suçu kabul etmek anlamına da gelir.” Dedi.
Evet, gerçek budur.
Eğer Türk Devleti;
Çok önceden, ilk soykırım yalanı başlatıldığında;
Emperyalizmin peşine takılarak, Osmanlı topraklarında “Büyük Ermenistan Devleti kurma hayali ile”, kendi devletine karşı savaşan,
Silahsız Müslüman Türk köylerini basarak, mazlum insanları samanlıklara doldurup yakan, canlı canlı kuyulara dolduran, tecavüz eden Taşnak çeteleri hakkında rapor tutarak kitaplaştırsaydı,
Bu kitapları bütün yabancı konsolosluklara, BM’e, yabancı devletlerin dışişleri bakanlıklarına gönderseydi,
Olmayan soykırımın anıtını diken Ermenistan’a karşı, Erzurum gibi Ermeni Taşnak çetelerinin büyük cinayetler işlediği illerden birinde “Türk Sokırım Anıtı” dikebilecek kadar Türk bir Başbakanımız olsaydı,
Tecavüz adası diye bilinen Van/Akdamar adasında, yüz karası tecavüz kilisesinin önüne Ermeni çetelerinin tecavüz ettiği, öldürdüğü, Van gölüne atlayarak intihar eden Müslüman Türk kadınlarının anısına bir anıt dikilerek, anıta isimleri kazınsaydı… O kilise de Müzeye dönüştürülerek, Van/Akdamar adasında yapılan zulümler belgeleriyle, kısa bir film gösterisi ile de anlatılabilseydi,
Her ilde “Kurtuluş Savaşı Müzeleri” kurularak kurtuluş mücadelesi, şehitlerimizin adları, ihanet eden yerli işbirlikçilerin adları belgeleri ile yayınlanıp, kısa film gösterileri ile tarihe ışık tutulsaydı,
Bugün; “geçmişin ihanetinden sahte soykırım çıkarma cesareti” gösterebilirler miydi?
Rusya’nın, Fransa’nın, İngiltere’nin kışkırtmasıyla Osmanlı’ya karşı savaşan Ermeni çeteleri savaşırken; Rus, Fransız, İngiliz asker elbisesi giyerek savaştı. Bu durumu hatırlatıp neden hesap soramıyoruz? Tabii ki kurmalı siyasiler nedeni ile…
Bizi bir Türk Başbakan ve ekibi yönetseydi eğer, sanık koltuğuna oturmayı reddederek, asıl sorumluları sanık sandalyesine oturturdu.
Fransa, İngiltere, Rusya ve Amerika’dan hesap sorardı.
Her 24 Nisan geldiğinde; mıy mıy, suçluluk kompleksi ile konuşan, kimliksiz, kişiliksiz şahsiyetler, “ABD soykırım demesin” diye, yıllardır Yahudi lobilerini besliyor.
Bu mesele tarihte yerini almış ve “soykırım değildir” denilmiştir. Zaman geri işlemez. Zamanı geri işletmeye çalışan emperyalist devletlerin tuzağına düşülmez. Baktınız zamanı geri getirmeye çalışıyorlar;
Konunun uzmanı tarihçilerinizi toplarsınız. Kendi devlet arşivlerinizi, yabancı devlet arşivlerini araştırıp bir saldırı planı hazırlarsınız. Çünkü, en iyi savunma saldırmaktır. Üstelik bu konuda haklıyız.
Ermeni çetelerinin katlettiği ailelerin çocukları ve torunlarını bulursunuz. BARO’yu işin içine dahil edersiniz. Mağduriyetimiz nedeniyle, Ermeni Taşnak örgütlerine destek veren ülkeler hakkında, Uluslar arası kurumlara başvurursunuz. Mağdur aile çocukları davalara müdahil olur.
Yunanistan’ın Pontus soykırım yalanına karşılık, belgeleri ile gerçek olan İzmir yangını ve Ege köylerindeki katliamlar-tecavüzleri simgeleyen bir anıt da İzmir’e dikilmelidir.
Ve önümüze konacak diğer hesaplar için acil tedbir alınmalıdır. Karşı saldırı çalışmaları acilen başlatılmalıdır.
En büyük katliamlara uğrayan Türkler olduğu halde, “kurmalı siyasiler” nedeniyle sanık koltuğuna oturtulmaktan bıktık. En büyük soykırım, Çin’den Balkanlara kadar Türklere yapılmıştır.
1938 yılından beri yürütülen bu mıymıntı, korkak, aşağılık kompleksi kokan dış siyasetiniz batsın!!.
“Biliyorum, önerilerinizi bu hükümet mi yapacak?” diye soracaksınız. Bu hükümet benim tabirimle;
“Öncü işgal gücü” görevini yürütmektedir. Kaldı ki, Van/Akdamar adasında ki tecavüz kilisesini onarıp, çanını da monte ederek ibadete açmıştır. Yani, Müslüman Türk Kadınlarının anısına hakaret etmiştir. Ayrıca, Kraliçe’nin evlatlığı Gül’ün ABD ile yaptığı söylenen ve bugüne kadar inkar edilmeyen 2 sayfa, dokuz maddelik anlaşma içinde soykırım iftirasını kabul etme sözü vardır. Sanıyorum bu söze istinaden, bu öncü işgal güçleri döneminde, sözde soykırım yalanı nerede ise Mozambik Parlamentosunda bile kabul edildi.
Ayrıca; Van/Akdamar adasına şehitlerimiz adına bir anıt yapmak için müracaat eden ASEF’e(Asılsız Ermeni İddiaları) izin verilmedi. Gerekçesi ise;
“Ermenistan ile iyi ilişkiler sürdürme politikaları(!)” imiş…
Tabii ki öncü işgal güçleri hükümetinden bir şey beklemiyorum. Ben sadece;
Yıllardır emperyalist devletlerin tuzağına “savunma adı altında” Türk Milletini baktıranlara inat, bir başka gerçeğe bakmaya davet ediyorum.
Ve yönetim Türklere geçerse, yapması gereken gerçeği haykırıyorum.
Biz hesap vermesi gereken bir millet değiliz!!. Hesap sorması gereken bir milletiz!!.
Bu hakikati asla unutmayın!!.
[email protected]
www.zahideucar.com

Mustafa Kemal Atatürk

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir