Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde (AİHM) görülen Perinçek-İsviçre davasını izlemek üzere Turgut Özal Üniversite’si adına 28 Ocak’ta Strazburg’da idim. Daha önce de yazdığım gibi keşke YÖK Başkanı, üniversitelerimizi temsilen “öğrenci ve öğretim üyelerinden” oluşan bir heyeti Türkiye’nin bu konudaki hassasiyetini ortaya koymak için Stazburg’a gönderebilseydi.
Tıpkı TBMM Başkanı Cemil Çiçek’in yaptığı gibi gibi.
Çiçek, İşçi Partisi Genel Başkanı Perinçek’in İsviçre aleyhine AİHM’de açtığı davada verilen kararın son derece önemli bir karar olduğunu bildirerek “İsviçre bu karara itiraz etmeyeceğini söylemişti. Ama ne olduysa oldu, sonradan karara itiraz etti. Ben İsviçre’nin bu tutumunu protesto etmiştim. İsviçre’ye yapacağım ziyareti iptal ederek tepki göstermiştim. Şimdi İsviçre’nin yaptığı itiraz AİHM Büyük Daire’de görüşülecek. Burada verilecek karar çok çok önemli” demiş ve şunları eklemiştir:
“28 Ocak’taki duruşma tarihi önemde. Büyük Daire’nin vereceği karar Ermeni soykırımı iddialarını tamamen bitirebilir. Ermeni diasporası da bu nedenle telaş içinde. Biz TBMM olarak da gelişmeleri yakından takip ediyoruz. 28 Ocak’ta görülecek dava için 3 siyasi partinin temsilcilerinden oluşan bir heyeti Strazburg’a gönderme kararı aldık. TBMM heyeti orada gözlemci olacak.”
Türk Yüksek öğretiminden Turgut Özal Üniversitesi adına ben ve Araştırma Görevlisi Yunus Akçalı dışında Osmangazi Üniversitesi’nden Prof. Dr. Metin Kale ile Anadolu Üniversitesi’nden Prof. Dr. Can Ayday dışında kimse yoktu.
Çiçek’in açıklamasına göre TBMM 24 Nisan’da özel gündemle toplanacak ve Ermeni soykırımı yalanıyla ilgili olarak milletvekillerine bilgi verilecek, bu konuda yapılan çalışmalar ve yaşanan gelişmeler anlatılacaktır.
Ayrıca TBMM, yurtdışı görevlere giden milletvekillerini de kampanyanın içine dahil etmiştir. Yurtdışına gidecek milletvekillerine Türkiye’nin tezlerini anlatan 6 dilde basılmış broşürler verilecek ve muhataplarına iletmeleri sağlanacaktır.
Acaba bu konuda YÖK’ün bir girişimi var mıdır bilmiyorum ama Üniversite Camiası’ndan da yurtdışına öğretim üyesi gitmektedir. Bu hassas konuda YÖK’ün de benzer bir girişim yapmasında ben büyük yarar görüyorum. Strazburg’a gitmeden önce tanıdığım bazı YÖK üyelerine bu konuyu gündeme getiren bir not gönderdim ama somut bir sonuç alamadım.
Şimdi, geçen hafta yazdığım konuyu özetleyeyim.
İşçi Partisi Genel Başkanı, İsviçre’de 2005 Mart ayında katıldığı bir konferansta 1915 olaylarının “soykırım” olarak nitelendirilmesine karşı çıkmış, bu iddialar için ‘uluslararası yalan’ ifadesini kullanmıştı. Lozan’da yargılanan Perinçek ‘ırkçı ayrımcılıktan’ suçlu bulunmuştu. Mahkeme Perinçek’i 90 gün hapis karşılığında her gün için 100 frank hesap edilerek 9.000 İsviçre frangına mahkum etmiş ve cezayı 2 yıl tecil etmişti.
Perinçek’e ayrıca 3.000 frank para cezası verilmiş, ülkedeki Ermeni Cemaatine sembolik olarak 1.000 ve davayı açan Sarkis Şahinyan isimli Ermeni’ye de 10.000 frank ödenmesi istenmişti.
Mahkeme kararında; “Pek çok tarihçinin, Avrupa Parlementosu’nun ve pek çok ülke Meclisinin Ermeni iddialarını kabul etmiş olmasını” gerekçe göstermişti. Perinçek bu karara İsviçre Federal Mahkemesine müracaat ederek itiraz etmişti.
İsviçre Temyiz Mahkemesi de Perinçek’in başvurusunu, “Ermeni soykırımı, Yahudi soykırımı gibi tarihsel bir gerçektir” yorumu yaparak reddetmişti. Federal Mahkeme’nin kararı onaylamasıyla Ermeniler lehinde verilen karar kesinlik kazanmıştı. Bunun üzerine Perinçek AİHM’ne 2008 yılında başvurmuştu.
Perinçek, ”İsviçre’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü ile ilgili 10. maddesini ve yasa olmadan suçlama olamayacağına dair 7. maddeyi ihlal ettiğini” savunmuştu. AİHM, 7 Aralık 2013’de açıklanan karar ile ‘Ermeni Soykırımını İnkar Yasası’nı’ ihlal ettiği gerekçesiyle Perinçek’i mahkum eden İsviçre’nin, insan haklarını ihlal ettiğine karar vermişti. Karar, 2’ye karşı 5 oyla alınmıştı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği karar tehcir olayının 100’ncü yılına yaklaştığımız şu günlerde Türk tarafının elini son derecede güçlendirmişti. Ancak İsviçre kararı temyize götürmüştü.
28 Ocak da AİHM’de görülen ve 3 saat süren temyiz duruşmasının sonucunun açıklanması sonbahara bırakılmıştır.
Doğu Perinçek AİHM’de yaptığı konuşmada, 1915 olaylarının bir zorla göç ettirme yani “tehcir” olduğunu ve Osmanlı Devleti’nin Ermeni yurttaşlarını koruduğunu belirterek özetle şu savunmayı yapmıştır:
Avrupa insanının özgürlüğü için buradayız. Avrupa insanının bilinci, 1915 olayları konusunda yasaklarla kuşatılmasın. İkinci Daire, Ermeni Patriği dahil, herkesin özgürce konuşmasına güven sağlayan bir karar vermiştir.
Biz, 1915 olaylarının ”soykırım” tanımına uymadığını belirttik ve bu savımızı bilimsel usavurmayla öne sürdük. Görüşlerimiz tartışılabilir, ama bizim özgürlüğümüzü korumak, Avrupa hukukunun gereğidir.
Soykırım hukuki bir tanımdır. Osmanlı devleti, Ermeni yurttaşlarımıza karşı uygulamalarda, Ermeni toplumunu toptan yok etme amacıyla hareket etmemiştir.
Avrupa’da ve Türkiye’de barış ve kardeşliği koruyalım. Sözde Ermeni soykırımı iddiaları tabulaştırıldı ve Avrupa’da Türkleri aşağılamanın aracı haline getirildi.Türkler ve Müslümanlar, bugün Avrupa’nın kara derilileridir.
Perinçek öğleden sonraki oturumda, CNN Türk’te önceki hafta yayınlanan söyleşisinden sonra Ermeni gazeteci Astrik İgityan ile söyleşisine atıfta bulunmuştur. Kaçaznuni, Karinyan, Lalayan, Pirumyan gibi Ermeni devlet adamlarının ve tarihçilerin Kaynak Yayınları tarafından basılmış kitaplarını gazeteciye armağan ettiğini açıklamıştır.
Özellikle Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’nin Taşnak Partisi’nin Yapacağı Bir Şey Yok başlıklı kitabının Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İsveççe ve İspanyolca basımlarını İgityan’a verdiğini söylemiştir.
Kaçaznuni’nin 1923 yılında Taşnaksütyun Partisi’nin Bükreş’te yapılan Kurultay’ına sunduğu raporda,“Çarlık Rusyası, İngiltere ve Fransa, biz Ermenileri kandırdılar, ‘Size denizden denize devlet vereceğiz’ dediler ve bizi silahlandırıp ateşe sürdüler. Türkler, savunma amacıyla hareket ettiler. Karşılıklı kırımlar oldu. Müslüman nüfusu katlettik. Taşnak Partisi dışında suçlu aranmamalıdır. Bu durumda Taşnak Partisi’nin yapacağı bir şey kalmamıştır. Parti kendisini dağıtmalıdır” tespitini gazeteciye aktarmıştır.
Perinçek gazeteciye, “Kaçaznuni’nin raporu acaba Ermenistan’da yayınlandı mı, biliniyor mu?” sorusunu yöneltmiş ve “Kaçaznuni bizim Cumhuriyetimizin kurucusu, büyük devlet adamımız, çok saygın. Ama bu raporu bilinmiyor. Bizlere bunları öğretmediler” cevabını almıştır.
AİHM büyük olasılıkla Ekim ayında kararının açıklayacak. Ben, Büyük Daire’nin İkinci Daire’nin kararını onaylayacağını ve sözde Ermeni soykırım yalanını “ifade özgürlüğü” kapsamında tarihe gömeceğine inanmaktayım.
AİHM’de sabahki davaya katılan ve de katılamayan katılımcılar ile birlikte Eskişehir Milletvekili Prof. Dr. Süheyl Batum başkanlığında genel değerlendirme toplantısı yapılmıştır. Toplantıya katılanlar arasında tüm siyasi eğilimleri temsil eden katılımcılar arasında dikkati çeken isimler arasında eski Ulaştırma Bakanı (MHP)Prof. Dr. Enis Öksüz, eski Çalışma ve Sosyal Güvenli Bakanı Yaşar Okuyan, (ANAP) DSP Genel BaşkanıMasum Türker, Prof. Dr. Zekeriya Beyaz vardı.
Sabahki oturumda eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ile eski AB Bakanı Egemen Bağış’ın yan yana oturarak samimi bir şekilde görüşmeleri dikkatimi çekmiştir.
Türkiye partisi olma iddiasında bulunan bir Parti’ninStrazburg’da bulunmamasını çok yadırgadım. Strazburg’a gelmemelerinin bence en önemli sebebi olarak AİHM’ye en fazla 100 metre mesafede PKK bayrakları olan ve Abdullah Öcalan’a özgürlük isteyen bir grubun varlığıdır diye düşündüm.
Eğer gelselerdi acaba Öcalan’a özgürlük isteyen gruba mı yoksa Perinçek’e mi destek verirlerdi? Bu Grup mensupları 27 Ocak akşamı Strazburg’da müzikli “Kobani” kutlaması yapıp halay çekmişlerdir.
Diğer dikkatimi çeken bir diğer protesto ise bir Polonyalı Grubun Avrupa Konseyi önünde Rusya ve Putin aleyhine gösteri yapmalarıydı. Bu Grup daha sonra Türklere katkı vermek için Türk Grubuna katılmıştır ama Türk Grup aynı desteği Ukraynalılara vermemiştir.
Üstelik Ukraynalılar arasında Kırım Türkleri de vardı.
Demek ki Türkler arasında uluslararası ilişkilerdeki en önemli faktör olan “dayanışma” henüz oluşmamış. Fakat, bir Azeri Grubu Türk bayrakları ile birlikte etkinlikte yer almıştır. En fazla 30 kişiden oluşan Ermeni Grubu ise seslerini duyurmak için her yolu denemelerine rağmen başarıya ulaşamamışlardır.