29.01.2015
Bu hafta röportajlar açısından çok verimli geçti.
Cansu Çamlıbel Obama taraftarı Demokratlar tarafından kurulan Center for American Progress (CAP)’in Türkiye uzmanı ve kıdemli araştırmacısı Michael Werz ile bir röportaj yayınladı. (Hürriyet-26.01.2015) ABD’de diplomatik bir usul olduğu üzere Werz’in ağzından ABD Başkanı Barack Obama’nın Türk Hükümeti, RTE ve Ahmet Davutoğlu hakkındaki görüşlerini, daha doğrusu ithamlarını okuduk. ABD Yönetiminin (Obama) RTE ve ortakları hakkında (aşağılayan/küçük gören/çapsızlıkla/yalancılıkla suçlayan) görüşleri ilk defa bu kadar net, bu kadar açık anlatıldı.
Bir o kadar ilginç olan Süleyman Demirel’in dağdaki sağır ve kör çobanına bile ayar veren RTE’nin bu röportaj karşısında sus pus kalmasıdır. Bekledim ki RTE “Ey Obama!”, hadi olmadı “Ey ne idiğü belirsiz Werz denen herif!” diye naralansın!
Hadi o da olmadı, “sahibinin sesi” kadrosundan Bekir Bozdağ, Mehmet Metiner veya Şamil Tayyar Michael Werz’e dayılanabilirlerdi. Onlar da es geçtiler. Artık önemsemediler mi, pırstılar mı, bilemem.
Ben röportajı değerlendirdim (Yurt-27.01.2015) ama garip bir şekilde bu kadar önemli bir röportaja Türk medyası da büyük çapta duyarsız kaldı.
***
Türkiye gündemini sarsması gereken bir diğer röportajı (dizi halinde) Can Dündar bu hafta Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlıyor.
Röportaj “17 Aralık Savcısı” Celal Kara ile yapılmış.
Yolsuzlukları başta bizzat soruşturan Celal Kara; Rıza Sarraf, (eski) Halk Bankası genel müdürü Süleyman Aslan, üç malum bakan ve mahdumları hakkında birinci elden belge ve bilgilere dayanan öyle açıklamalar yapıyor ki bu üç bakanı her türlü pisliği tertemiz yapan OMO ile bir ay yuğsanız, yine de eninde sonunda “aklanamayacaklarına” iman ediyorsunuz.
***
RTE’nin Bilal Oğlan ile yaptığı “evdeki akçeleri sıfırlama” konuşmalarını Savcı’nın ağzından okuyunca da iman tazeliyorsunuz.
İşte can alıcı bir ayrıntı:
“Can Dündar- O gün Başbakan’la oğlu Bilal arasında geçen birçok konuşmanın kaydı sızdı internete… Bunların nasıl kaydedildiğini biliyor musunuz?
Celal Kara – Onların menşeini ben de bilmiyorum… Konuşmaların kaydını YouTube’da gördüm; “tape id”si vardı. Bilal şüpheli olarak dinlendiyse babası da bir ihtimal dolaylı olarak takılmış olabilir. Ama somut bir bilgim yok; çünkü 25 Aralık’ın içeriğini bilmiyorum.
– Sonradan araştırmadınız mı?
– Sonradan öğrendiğim kadarıyla orada Bilal dinlenmiyormuş. Yani oradakiler, kanuni dinleme tapeleri değil.
– Erdoğan, ‘montaj’ deyip kesti attı; montaj olabilir mi?
– Montaj olmadığı belli… Hece hece montajlandığını söylemek çok gülünç bir iddia…
Size atfedilen bir konuşmanın size ait olmadığını, montaj olduğunu bilseniz, bunu kanıtlamak için “Hodri meydan” demez misiniz? Durumunuzdan emin olsanız, her türlü inceleme metodunu devreye sokarak, hem de olabildiğince hızlı bir şekilde konunun aydınlatılmasını istemez misiniz? ‘Dünyanın en iyi laboratuarlarına gönderin, gerçek neyse ortaya çıksın’ diye meydan okumaz mısınız?
Siz bu yapmak yerine aylarca bekliyorsunuz. Bunları analiz ettirmesi gereken Bilim Bakanınız, “Hissettim montaj olduğunu” diyor; adı ‘His’li bakan’a çıkıyor. TÜBİTAK’ın başındaki görevliyi alıp Hayvanat Bahçesi’nin müdürünü oraya atıyorsunuz. Sonra oradan da değil, hiç uzmanlığı olmayan yerlerden, vasat zekâya sahip bir insanı bile gülümsetecek bir rapor alıyorsunuz.”
***
Yukarıda alıntı yaptığım röportajın ilgili bölümü 26 Ocak’ta yayınladı.
Ben yine RTE esip gürleyecek sandım. Bu satırların yazıldığı ana dek RTE’den bu konuda da ses çıkmadı.
Allah’ı var, “sahibinin sesi” kadrosundan Mehmet Metiner esti, gürledi
“Savcının defterini dürmezsek bize de namert desinler.”
İyi de, Metiner açığa alınan Savcı için neden Mafya ağzı kullanıyor? Neden Savcıyı “gelirsem oraya!” seviyesinde tehdit ediyor?
Yasamanın bir parçası olan Metiner ayrıca ne hadle bağımsız yargıya yol gösteriyor:
“HSYK ve bağımsız yargının hesap sorması gerektiğini” de ifade eden Metiner bu sefer de “baba şu çocuğa baksana!” seviyesinde tepki veriyor.
Mehmet Metiner sen yorulma! Cumhurbaşkanı ve dahi malum üç bakan Savcı Celal Kara hakkında dava açsınlar, Kara da Can Dündar’a röportajda söylediklerini ilk elden belge ve bilgilerle Mahkeme önünde savunsun. Millet de kendisinden gizlenen belge ve bilgilere birinci elden vakıf olsun!
Gerekirse Savcının defterini Mahkeme dürsün!
Maçanız yiyor mu?
Cüneyt Ülsever / Yurt
Odatv.com