Ticaret, herkesin yapabileceği bir iş değil.
Önce müşteriyi, eski tabirle “Velinimet” olarak görmek gerekiyor başarılı olmak için.
Sonra da vatandaşa saygılı olmak ve bulunulan ülkenin ticari ahlakını bilmek gerekiyor.
Bulunan ülke diyorum çünkü KKTC’de yaşıyoruz ve bizim piyasamızda Kıbrıslı Türk insanının kültürü ve alışveriş alışkanlıkları geçerli. Başka bir ülkenin alışkanlıklarını zorla empoze etmeye çalışmak hem hoş değil, hem de müşterinin çıkıp gitmesine ve sonra bir daha da gelmemesine neden oluyor genelde.
Geçen sene yaz başında taşındığım Girne’deki evimde, kablolu telefon hattı olmasına rağmen, mevcut hattın İngiliz döneminden kalmış olması ve KKTC’deki ADSL sisteminin altyapısının da yeterli kalitede hizmet verememesinden dolayı, Wi-Fi sistemi ile internete bağlanmanın en iyisi olacağını düşünerek yerel bir GSM şirketinden “Sim kartlı Modem ve Data hizmeti” satın alarak sorunumuza bir çözüm getirdik.
Internet artık hayatımızın olmazsa olmazı haline geldiğinden ben ve eşim evde olduğumuz zamanlarda bu modem üzerinden internete bağlanıyoruz. Kullanma amacımız da film veya müzik indirmek değil, sadece mail alıp vermek, gazete okumak ve haber sitelerini dolaşmaktan ibaret.
Son 3-4 aydır, 3-7 Mbit arası olması gereken modemin hızı adeta kaplumbağaya dönüştü ve internete girmek bizim için eziyet olmaya başladı. Zaman zaman internet bağlantı sayfası bile açılamaz oldu hızın yavaşlamış olması nedeni ile. Modemini kullandığımız GSM şirketine yaptığımız sayısız iyileştirme ve hız arttırma başvurularımız sonuçsuz kalıp hiçbir şey değişmeyince de, son çareyi sim kartlı modemi iptal edip yerine yerel şirketlerden bir tanesinden Wsdl hizmeti almanın en iyisi olacağını düşündük.
Arkadaşlarımızdan, dostlarımızdan ve bu işten anlayan teknik donanımlı kişilerden aldığımız bilgiler üzerine iyi olduğuna inandığımız 2 şirkete başvurup bağlantı ücretleri, bakım, teknik servis ve arıza giderimi ile ilgili ön bilgiler aldık. Bir tanesinin personeli, kırık bir Türkçe konuşan bir yabancıydı, diğerinin sahipleri de Türkiye’den adamıza gelip yerleşmiş bir karı-kocaydı.
Son bir görüşme için gittiğimiz ilk şirkette bu sefer Türkçe bilmeyen, orta yaşlı bir İngiliz kadını bulduk karşımızda. Kendisinin her söylediğini kabul etmek ve her istediğini yapmak zorunda olduğumuz bir tavırla bizimle konuşmaya başladı. Benim kültürüme göre son derece saygısızca bir davranışla, kendinin ortaya koyduğu koşullarla bizi sınırlamaya çalışmak istemesi bardağı taşıran son damla oldu. Kendisine “kabul edilemez bir davranış içinde olduğunu, İngiltere’de belki bu tavırlarının geçerli olabileceğini ama burasının KKTC olduğunu ve ticarete devam etmek istiyorsa böyle davranamayacağını, bu nedenle de hizmetini de satın almayacağımı” söyleyip oradan eşimle ayrıldık.
Şirketin sahibi ile konuşmak ve personelinin bu tavrını şikayet etmek için şirketi aradığımda da başka hiçbir seçeneğin yer almadığı yönlendirme sistemi ile (zorla) şirket sahibinin sekreterine bağlandım. Sekreter hanım da, satıcı kadın gibi saygısızdı ve konuyu kendisine anlatmadığım takdirde, şirket sahibi ile konuşamayacağımı -kabul edilemez bir tavırla- söyledi. Müşterilerine böylesine saygısızca davranmayı ilke edinmiş bir şirketin sahibinin de beni aramayacağından emin olmama rağmen konuyu mecburen sekreter hanıma üstü kapalı anlattığım vakit de, telefon numaramı aldı ve “şirket sahibi sizi arayacak” diyerek telefonu kapattı. Tahminim de yanılmadığım zaman içinde doğru çıktı ve beni ne arayan oldu, ne de soran.
Gittiğimiz diğer şirkette ise birinciye kıyasla tamamen farklı bir davranışla karşılaştık. Sevgi dolu hitapları ve güler yüzleri ile şirketin sahibi karı-koca bizleri karşıladı. Aklımızdaki her şeyi güle oynaya konuştuk ve sonunda bütün hizmeti bu sevimli, müşteri dostu karı-kocadan satın aldık…
Şimdi size soruyorum, “Siz olsaydınız ne yapardınız?” Hakareti ve adam yerine konmamayı mı tercih ederdiniz, yoksa güler yüzü ve sevgi dolu davranışı mı?
Ata ATUN
e-mail: ata.atun@atun.com
Facebook: Ata Atun
30 Ocak 2015