NECDET BULUZ
Şimdi kafalardaki soru şu:
PKK’nın siyasi uzantısı HDP, barajı aşamayacağını bile bile parti olarak seçimlere giriyor. Bu, AK Parti iktidarı ile olan bir pazarlık sonucu mu, yoksa, HDP gerçekten hiçbir pazarlık içine girmeden parti olarak seçime girip, barajı aşabilir mi? Bu parti bu cesareti nereden alıyor?
Soruları çoğaltabiliriz. Bazı çevrelerin iddiası de “Öcalan ile AK Parti anlaştı. HDP seçime parti olarak girecek, barajı aşamayınca da 60-70 milletvekili AK Parti’ye kayacak. Anayasa’daki değişikliğin de bu sayı ile aşılması hedefleniyor” şeklinde.
Örneğin MHP Milletvekili Özcan Yeniceri, HDP’nin barajı aşamayacağını bile bile seçime parti olarak gireceğini vurgulayıp, “Parti olarak seçime girme kararı Abdullah Öcalan’a aittir. Öcalan’nın bu kararı verirken AKP ile ciddi pazarlık yaptığı anlaşılıyor. Federal Türkiye ile Öcalan sandıktan çıkmış olacaktır” diyor.
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, çok iddialı konuşuyor ve partisinin barajı kesin olarak aşabileceğinden endişelerinin olmadığına vurgu yapıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Demirtaş’ın aldığı yüzde 9,5 oranındaki oyun bunda etkisi olabilir mi? Bu oran HDP için bir ölçü müdür?
Kesinlikle değildir ve olmamalıdır.
Ancak, HDP’liler bu kararı almadan önce çok güvenilir bir araştırma grubuna kamuoyu araştırması yaptırdılar. Sonuçta, barajı aşabileceklerini gördüler.
Şimdi HDP şu önemli konular üzerinde hesap yapıyor:
1.- Daha önce AK Parti’ye oy veren Kürt seçmenin HDP’ye kaymaya başlamış olması.
2.- Seçime girecek adayların seçmeni etkileyebilecek konumda bulunmaları.
3.- HDP’nin Kürt partisi dışında bir kitle partisine dönüştürülmesi. Toplumsal muhalefetin örgütlenmesi. Aleviler, caferileri,gayr-ı Müslüm azınlıkların parti çatısı altında toplanmasının sağlanması.
4.- Güneydoğu’da önemli oy potansiyeline sahip aşiret liderlerinin milletvekili adayı yapılması.
5.- Ağustos ayında başka illere mevsimlik işçi olarak giden 250 bin HDP’li Kürt seçmenin sandığa gidip oyunu kullanmasını sağlamak. ( Seçim Haziran ayında yapılacağı için bu mevsimlik işçiler oylarını rahatça kullanabilecekler.)
HDP’lilerin güvendikleri konular ve noktaları ana hatları ile bu şekilde değerlendirebiliriz. Hiç kuşkusuz, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde aldığı yüzde 9,5’lik oran da moral olarak görülüyor.
A&G Araştırma Grubu’nun Başkanı Adil Gür’ün geçenlerde konu ile ilgili yaptığı açıklamayı da burada sizlerle paylaşalım:
“Çözüm ve barış sürecinin etkisiyle AKP’nin Kürt tabanından HDP’ye doğru bir göç var. HDP, Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Seçimi’ndeki tüm Türkiye’yi kucaklayan dilini kullanır ve adaylarıyla bu söylemi desteklerse partinin baraj sorunu olmaz. HDP’nin Kandil ve sokak olaylarıyla arasına mesafe koyması gerekiyor. AKP karşıtlığının yükseldiği bir dönemde iktidarın anayasayı tek başına değiştirecek güce ulaşmaması için HDP’ye bir yönelim olabilir. HDP’nin barajı geçmesi başlıca iki değişkenin durumuna bağlı. Birincisi barış sürecinin ne yöne evrileceği ve sokak hareketleri… Sokak eylemleri Demirtaş’a sempatiyle bakan seçmenlerde tereddüde neden oluyor. İkincisi de ana muhalefet CHP’nin tutumu. CHP’nin muhafazakar seçmenden oy almak için soldan uzaklaşması halinde partinin solunda doğacak boşluğu HDP doldurabilir.”
Bu açıklamalar, HDP’lilerin CHP tabanından da oy alabileceğini gösteriyor. Sanıyoruz, Demirtaş ve arkadaşları bütün bunları değerlendiriyor,karma yapıyor ve bu şekilde meydanlara parti olarak çıkıp, barajı aşabileceklerini söylüyorlar.
İşte, iktidar partisinin en çok çekindiği nokta da buradan başlıyor. Eğer, hesaplandığı gibi tutar, HDP barajı aşar, parlamentoya güçlü bir kadro ile gelirse iktidar partisinin milletvekili sayısının bugünkü hesaplara göre 330’u geçemeyecek. Hedeflenen otoriterlik sistemine geçiş bu sayı ile mümkün olabilir mi? Erdoğan ve kadrosunun bütün hesapları bu şekilde alt-üst olmayacak mı?
İktidar partisinin çekindiği bir başka konu da HDP’nin baraj altında kalmasıdır. Bu, belki yadırganabilir ama, siyasi iktidar böyle bir durum karşısında da yönetilmesi zor olacak bir siyasal ve toplumsal krizden çekiniyor. Yapılan açıklamalarda da bu endişelerin dile getirildiğini görüyoruz.
HDP’nin baraj altında kalacağını bile bile seçime girmesi belki de bu partinin siyasi ve toplum krizin derinleşmesine katkı sağlaması anlamına da gelebilir. Ya da işin içinde MHP’li Yeniçeri’nin de söylediği gibi bazı pazarlıkların olabileceği ihtimalleri de olabilir.
İstenen ne?
İstenen, yine HDP’lilerin eskiden olduğu gibi bağımsız adaylarla seçimlere girip, bugünkü konumlarını sürdürmeleridir. Biz, gelişmeleri bu şekilde görüyor ve yorumluyoruz. Sanki iktidar partisi de bunu böyle istiyor gibi geliyor bize.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın