Site icon Turkish Forum

BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ

Erdoganin eş baskani oldugu BOP'un amacı ;" Diğer adıyla Genişletilmiş Ortadoğu Projesi. Bölgedeki Müslüman ülkeleri etnik , dinsel , mezhepsel devletçiliklere bölecekler. Bunun en ucuz , en kolay ve en çabuk yolu hilafeti geri getirmek. Hilafetin kurulmasi demek , Osmanlı eyalet duzeninin yeniden kurulması ve bölgenin tam da Amerikalarin istediği gibi etnik , dinsel , mezhepsel olarak bölünmesi demek. Yani Amerikalıların yaptığı planin Müslümanlara bir Halife tarafından ' Allah'ın emri ' diye uygulatilmasi , karşı çıkanları kafir diye öldürülmesi , susturulmasi demek. " - bop

Erdoganin eş baskani oldugu BOP’un amacı ;
” Diğer adıyla Genişletilmiş Ortadoğu Projesi. Bölgedeki Müslüman ülkeleri etnik , dinsel , mezhepsel devletçiliklere bölecekler. Bunun en ucuz , en kolay ve en çabuk yolu hilafeti geri getirmek. Hilafetin kurulmasi demek , Osmanlı eyalet duzeninin yeniden kurulması ve bölgenin tam da Amerikalarin istediği gibi etnik , dinsel , mezhepsel olarak bölünmesi demek. Yani Amerikalıların yaptığı planin Müslümanlara bir Halife tarafından ‘ Allah’ın emri ‘ diye uygulatilmasi , karşı çıkanları kafir diye öldürülmesi , susturulmasi demek. “

” Bunun için de bir kılıf buldular. İki tür laiklik var. Bir İngiliz tipi diğeri Fransız tipi. Türkiye Fransız tipi laikliği bıraksın İngiliz tipi laikliğe geçsin. “

İngiliz tipi şöyle ;

” United Kingdom yani Birleşik Krallık’tir. Dört eyalet var ; İskoçya , Galler , Kuzey İrlanda ve Ingiltere. Bunların her birinin parlamentosu , bayrağı , milli marşı , milli futbol takımları ayrı. Bunları bir arada tutan şey , kralın tebaasi olmak. Osmanlı Meşrutiyet Düzeniyle aynısıdir. Orada eyaletlere ve dinin başı olan Meşruti bir Krallık var. Türkiye’yi de böyle bölüp hem halife hem de Cumhurbaşkanı olarak seçilecek.

İsrail’in Ortadoğu’daki Son Politikası “1982’de, Dünya Siyonist Örgütü’ne bağlı Enformasyon Dairesi’nin yayın Organı Kivunim’de önemli bir belge yayımlandı. Oded Yinon eski bir Dış İşleri görevlisi olarak bu yazısında, İsrail’de gerek ordu, gerekse haber alma örgütünün üst kademelerine egemen olan düşünce yapısını sergilemektedir. ‘1980’lerde İsrail için strateji’ başlıklı yazı Arap devletlerinin parçalanması halinde, İsrail’in bölgede yayılmacı güç olarak sivrilmesinin zamanlaması konusunda bir programı içeriyor.” (Siyonizmin Gizli Tarihi, Ralph Schoenman, sf. 103) Söz konusu planda hangi ülkelerin, hangi bölgelere ayrılacağı ve bu bölme işinde hangi unsurlardan yararlanılacağı ayrıntılı olarak anlatılmıştır.
Camp David Barışı’ndan sonra İsrail, Vaat Edilen Topraklar’a sahip olmak için yeni bir planı uygulamaya başladı. Bu plan Ortadoğu devletlerinin parçalanarak zaman içinde İsrail’in işgaline uygun hale getirilmesini amaçlamaktadır.

“Lübnan zaten fiilen var olan beş bölgeye bölünecektir. Bu bölgeler, bir Maruni-Hıristiyan bölgeyi, bir Müslüman bölgesini, bir Dürzi bölgesini ve bir Şii bölgesiyle Haddad’ın milisleri aracılığıyla İsrail’in denetimi altındaki bölgeyi içerecektir. Daha sonra sıra, Suriye ve Irak’ın etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünmesine gelecektir. Suriye’nin, kıyısında bir Alevi Devleti, Halep bölgesinde bir Sünni Devleti, Şam’da bir başka Sünni Devleti ve Golan, Hauran ve Kuzey Ürdün’de bir Dürzi Devleti’ne bölünmesi öngörülüyor. Projede, Irak’ın da Basra çevresinde güneyde bir Şii Devleti, kuzeyde Musul çevresinde bir Kürt bölgesi, ortada Bağdat çevresinde bir Sünni Devleti olarak üçe bölünmesi hedefleniyor.” (Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organı Kivunim, Oded Yinon, Şubat 1982, sayı 14) İsrail, Camp David Anlaşmasından sonra “Kutsal Topraklar” üzerinde yine aynı planı uygulamaya koydu. Böl-parçala-yönet olarak özetlenebilecek olan bu plan, bölge ülkelerindeki etnik ve dini azınlıkları kullanarak, öncelikle Ortadoğu’nun parçalanmasını amaçlamaktadır. Planın sağlıklı bir biçimde yürüyebilmesi için ilk olarak, Mossad’ın desteği ile bölge devletlerinin başına, genellikle azınlıklardan, birer İsrail kuklası lider geçirilmiştir.

Suriye’de Hafız Esad, Irak’ta Saddam Hüseyin gibi. Parçalanma sonucu ortaya çıkan küçük devletler zayıf ve yıpranmış olacaktır. ABD’nin aracılığıyla devamlı kontrol altında tutulacak olan bu küçük devletçikler, planın son aşamasında İsrail tarafından rahatlıkla yutulabilecektir. Duruma bakılacak olursa, planın temellerinin çok daha önceleri, henüz bölgedeki ülkelerin sınırları çizilirken atıldığı görülebilir.

Ortadoğu’daki Arap ülkelerinin birbirleriyle çarpışmaları İsrail’in Ortadoğu’nun parçalanması planının gerçekleşmesi yolunda önemli bir adımdır. Araplar arasındaki bütün iç çekişmeler bizim için çok faydalı ve söz konusu patlamayı hızlandıracak olaylardır. (Dünya Siyonist Örgütü’nün yayın organı Kivunim, Şubat 1982- sayı 14) “Müslüman Arap alemi, buralarda yaşayan insanların dilek ve arzuları hiç dikkate alınmadan yabancılar tarafından biraraya getirilmiş iskambil kağıtlarından yapılma geçici bir ev gibidir.

Keyfi olarak on dokuz devlete bölünmüşlerdir. Her biri birbirine düşman azınlıklardan ve etnik gruplardan oluşturulmuştur. Dolayısıyla bugün her Müslüman Arap devleti içten, etnik, toplumsal çöküntü tehditi altındadır. Bazılarında ise iç savaş kaynaşması başlamıştır bile.” (The Zionist Plan For the Middle East 1982, Israel Shahak, sf.5) Ortadoğu’daki her devletin içine biraraya toplanmış azınlıklar, yaşadıkları ülkede huzursuzluk kaynağı olmaktadır. İsrail, azınlıkların sebep olduğu bu çatışmalarda rahatlıkla taraftarlar bulup, kendi çıkarları doğrultusunda öteki topluluklardan hak talep edebilecektir. Ortadoğu’daki azınlıkların dağılımına bakılacak olursa, İsrail’in bu planı gerçekleştirmekte fazla zorlanmayacağı kolaylıkla görülebilir. Irak’ta Şii çoğunluk, Sünni azınlık tarafından, Lübnan’da Müslüman çoğunluk, Hıristiyan olan Maruni azınlık tarafından, Filistin’de Müslüman çoğunluk, Yahudi azınlık tarafından yönetilmektedir.

Din ahlakının çoğu zaman göz ardı edildiği yerlerde yönetim soya dayalı azınlıklara tesis edilmiştir. Etnik ayrımlar, öne çıkarılarak bu planda kullanılacaktır. İran’ da etnik azınlık olarak; Araplar, Beluciler, Türkmenler ve ülkenin üçte birini oluşturan Azeri Türkler. Irak’ta Kürtler, Türkmenler ve Şiiler; Mısır’da Koptlar, Cezayir’de Berberiler, Sudan’ın güneyinde siyahlar ve Hıristiyanlar, Lübnan’da Maruni Hıristiyanlar, Dürziler, Sünniler, Şiiler. Bu özelliklerden yola çıkan İsrail kurmayları, tek tek Ortadoğu’daki her ülkenin bölünmesi için, kimi uzun kimi de kısa vadeli planlar yapmışlardır.

Lübnan’ın Bölünmesi

Lübnan’ın bölünmesi fikri 1919’da ortaya atılmış, 1936’da planlanmış, 1954’te fiilen başlatılmış, 1982’de tam anlamıyla gerçekleştirilmiştir.

“Lübnan’ın beş bölgeye bölünmesi, Mısır, Suriye, Irak ve Arap Yarımadası dahil bütün Arap alemi için işarettir ve o yolda da ilerlenmektedir. Sonradan Suriye ve Irak’ın da Lübnan’da olduğu gibi etnik ve dini bakımdan ayrı ayrı bölgelere bölünmesi İsrail’in, uzun vadede Doğu cephesindeki birinci hedefidir. Kısa vadedeki hedefi ise bu devletlerin askeri gücünün dağılmasıdır.” (The Zionist Plan for the Middle East, Israel Shahak, sf.9)

Suriye’nin Parçalanması

“Suriye, etnik ve dini yapısına uygun olarak, bugünkü Lübnan’da olduğu gibi çeşitli devletlere ayrılacaktır. Böylece kıyıda bir Şii Alevi Devleti, Halep bölgesinde Sünni Devleti, Şam’da buna düşman başka bir Sünni Devleti ve Havran, Kuzey Ürdün ve belki bizim Golan’da bir Dürzi Devleti. Böyle bir devlet uzun vadede bölgede barış ve güvenliğin garantisi olacaktır ve bu hedef bugün artık erişebileceğimiz kadar yakındır.” (The Zionist Plan for the Middle East, Israel Shahak, sf.9)

“Siyonist” yazarın “barış ve güvenlik garantisi” olarak tanımladığı Suriye’nin parçalanmasının, İsrail’in işgal politikasına yarayacak bir gelişme olduğu açık. Bu planda her Arap devletinin nasıl parçalanacağı inceden inceye hesaplanmıştır. Suriye’nin bölünmesinde de kullanılacak unsurlar yine azınlıklardır. Bugün Suriye ordusunun büyük bölümü Sünni olmakla beraber, başlarında Alevi subaylar da vardır. Bunun uzun vadedeki önemi büyüktür ve bunun için ordunun rejime sadakati kısa ömürlü olmaktadır.

“İktidardaki güçlü askeri rejim dışında Suriye’nin, temelde Lübnan’dan hiçbir farkı yoktur. Bugün Suriye’de Sünni çoğunluk ile iktidardaki Alevi azınlık (nüfusun yalnızca %12’si) arasında sürmekte olan iç savaş, ülkedeki sorunun dev boyutlarını gözler önüne sermektedir.” (The Zionist Plan for the Middle East, Israel Shahak, sf.4)

Ortadoğu’da Lübnan’dan Sonra Parçalanan İkinci Ülke: Irak

“Irak bir yandan petrol bakımından zengin, öte yandan da içte bölük pörçük bir ülke olarak, İsrail için sağlam bir hedef olmaya adaydır. Irak’ın bölünmesi bizim için Suriye’nin bölünmesinden çok daha önemlidir.” (The Zionist Plan For the Middle East, Israel Shahak, sf.97)

Ortadoğu’daki en büyük silahlı kuvvet olan Irak’ın gücü, Körfez Savaşı sayesinde eritilirken, ülkedeki Sünni, Şii ve Kürt grupların ülkeyi bölmesi sağlanmıştır.

“Irak, çoğunluğun Şii, yönetici azınlığın ise Sünni olmasına karşın özde komşularından farklı olmayan bir ülkedir. Nüfusun %65’nin iktidara hiçbir siyasi katılımı yoktur. İktidar, %20’lik bir seçkin tabakanın elindedir. Ayrıca, kuzeyde büyük bir Kürt azınlık vardır. İktidardaki rejimin elinden, ordu ve petrol gelirleri alındığında Irak’ın gelecekteki durumu, Lübnan’ın geçmişteki durumundan farklı olmayacaktır.” (The Zionist Plan For the Middle East, Israel Shahak, sf.4)

Yukarıda da belirttiğimiz gibi, İsrail Dış İşleri Bakanlığı’nda üst düzey görevlisi olan Oded Yinon, 1982’de, Dünya Siyonist Örgütü’nün Kivunim adlı yayın organında yazdığı “İsrail için strateji” adlı yazıda Irak’ın 3’e bölünmesi planı şöyle açıklanıyordu.

“Irak etnik ve mezhebi temeller üzerine bölünecek; kuzeyde bir Kürt Devleti; ortada bir Sünni ve güneyde Şii Devleti.”

Bu hedef, Körfez Savaşı’nın ardından gelen gelişmelerle büyük ölçüde gerçekleşti. Bölgede İsrail’in ileri karakolu olan Çekiç Güç, bu parçalanmanın mimarlarından oldu.
Ortadoğu’nun kiralık lideri Saddam Hüseyin, Kuzey Irak’ta bir Kürt Devleti kurulması konusunda son perdeyi açtı:

“Saddam Hüseyin’in yıllarca sindirip asimile etmeye çalıştığı Kürtlere bir anda bağımsızlık yolunu açması, Irak liderinin Kürtler üzerinde değişik planlar yaptığı yorumuna yol açtı. Kürdistan Yurtseverler Birliği Başkanı Celal Talabani, Saddam’ın ülkenin kuzeyinde otonomi ilan eden Kürt ulusuna bağımsızlık hakkı tanıdığını ve bağımsız Kürt Devleti’ni ilk olarak kendisinin tanıyacağını açıkladığını bildirdi. Uzmanlar, Saddam’ın, Türkiye ve İran’daki Kürtleri de bağımsızlığa özendirmek isteyebileceğini ve böylece bu iki ülkede kargaşalıklara yol açma amacında olabileceğini belirttiler.” (Sabah, 10 Mart 1993)

İbrahim KAPAN

Exit mobile version