Recep Tayyip Erdoğan bir dizi resmi temasta bulunmak üzere Etiyopya, Somali ve Cibuti ziyaretindedir.
Yemen ise Şii mezhebinden Husilerin başkent San’a’da içinde olmak üzere geniş alanları kontrol altına almasıyla, zayıf bir hükümet ve bölünmüş bir ordu ile son yıllardaki en büyük krizlerinden birini yaşıyor.
*
Emperyalizmin pençesinde Afrika daima sefalet, açlık, kuraklık, salgın hastalıklar, savaşlar ve katliamlar yaşıyor, ekonomik ve sosyal durumu içler acısıdır.
Afrika’da sefalete, salgın hastalıklara bir nebze şifa için uluslararası yardım kuruluşları, sivil toplum örgütleri, misyoner gruplar fakat sömürgeciliğin sürmesini teminen savaş ve katliamlara yol vermek üzere istihbarat örgütleri de kol geziyor.
Bu perspektifte Afrika’nın sömürüsünden en çok pay alan ülkelerden biri Somali Afrika Burnu ya da Afrika Boynuzu denilen stratejik bölgededir, batısında Etiyopya ve kuzeybatısında Cibuti ile aynı bölgede.
Afrika Burnu bir yanda Aden Körfezini ve körfezin Kızıldeniz’e açılan Mendeb Boğazını öte yanda Hint Okyanusunun Afrika’ya uzanan şeridinde Afrika ile Asya, Kızıldeniz’den Avrupa’ya tüm deniz yollarını kontrol ediyor…
*
Yemen ise Afrika Burnu’nun ve Cibuti’nin karşı yakasında Arab yarımadasının batı ucundadır ve Somali ile birlikte aynı deniz yolu güzergahlarını kontrol ediyor.
*
Elbette ABD böylesine hakim bölgenin peşinde Etiyopya, Cibuti, Somali ve Yemen’in istikrarına son derecede önem veriyor.
ABD’nin 2006’da Somali’yi müttefiki Etiyopya’ya tarihsel ve sınır anlaşmazlıkları bahanesiyle işgal ettirmesine karşı topraklarını emperyalizme kaptırmak istemeyen ve ülkenin yüzde 85’ini kontrol eden islami Eş-Şebab (Gençlik) ve Hizb-ül İslam (İslamın Partisi) grupları, Somali’nin BM destekli hükümetine karşı amansız savaş sürdürüyor.
Etiyopya; Cibuti’de Somali yanlısı İsa kabilesinin yönetimi elinde tutmasından rahatsızdır, Afar kabilesiyle işbirliği yapıyor.
*
Türkiye Afrika açılım politikasını 2002’de başlatmış, 2008’de I.Türkiye-Afrika Zirvesi’ne kadar süren dönemde ekonomiden siyasete birçok alanda ilişkiler geliştirmiştir.
Afrika’ da birçok ülkede büyükelçilikler açılmış ve ticaret hacmi 4 milyar dolardan 18 milyar dolar seviyelerine çıkmıştır, şimdi 2015’de Afrika’dan 50 milyar dolar hedefleniyor.
2011’de Somali açılımıyla beraber Türkiye kıtada sadece ekonomik ilişkiler ve insani-kalkınma yardımını öne çıkaran bir politika değil aynı zamanda siyasal ve güvenlik konularında da politikalar üretiyor.
*
AKP iktidarı 2005′ te İstanbul’ da 40 ülkeden üç yüzü aşkın sivil toplum kuruluşunun katılımıyla “Uluslararası İslâm Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Konferansı: Değişen Dünyada Yeni Bir Vizyon Arayışı” başlıklı bir konferans düzenlemiştir.
40 islam ülkesinin sivil toplum kuruluşu, ABD’nin verdiği destekle AKP’nin Osmanlı deneyiminden geliştirdiği islamcı politikasına Arap İslam coğrafyasının topyekün siyasetini, ekonomisini ve sosyo-kültürel yapısını dönüştürmeye çalışıyor.
*
Somali’de,Etiyopya ve Cibuti’de İslâmcı aktivistler AKP hükümetinin desteğinde yerel aktivistlerle birlikte bireysel dini duyguları ağır basan insan tipi yerine siyasal anlamda dini arayışları öne çıkaran ve partileşmeye inanan nesiller yetiştiriyor.
Yeni nesiller vasıtasıyla El-Şebab militanlarının şiddetten vazgeçmeleri yönünde bir politika ve sonuçta Afrika Boynuzunu ABD’ye sunmak hedef alınıyor.
Bu noktada Erdoğan’ın ziyareti Fethullah Gülen cemaatinin kıtadaki negatif algı oluşturma çabalarına karşı hem dengeleyici hem de ilişkileri derinleştirecek bir misyonu da kapsıyor.
*
Türkiye’nin Etiyopya, Cibuti ve Somali gibi aynı deniz yolu güzergahlarını kontrol eden Yemen ile ilişkileri de aynı amaç beliriyor.
Yemen’in kuzey ve kuzeydoğusunda İran’dan ciddi ekonomik ve askeri destek alan Şii Zeydiler ve operasyonel gücü Husiler,
Aden ve çevresinde Güney Yemen adı altında bağımsız bir devleti yeniden kurmayı amaçlayan Sünni aşiretler hükümetin otoritesine sekte vuruyor.
Sünnilerin büyük bir kısmı Charlie Hedbo saldırısını düzenleyen Kuaşi kardeşleri de yetiştiren El Kaide terör örgütüne destek veriyor.
*
Bugün Yemen’de, Şii Zeydilere destek veren İran ile Sünnilerin kontrolündeki merkezi hükümetin destekçisi ve arka plandan Güney Yemen bağımsızlık hareketi ile temasları olan Suudi Arabistan arasında bir vekâlet savaşı yürüyor.
Çünkü Yemen, Doğu Afrika kıyılarını kontrol etmesi yanı sıra Suudi Arabistan’ı güneyden çevreleyen bir coğrafyadadır.
Bu bakımdan Kızıldeniz- Arap Denizi- Basra- Hürmüz çizgisi doğrultusunda işleyen enerji hatlarını kontrol ediyor ve Suudi Arabistan ile birlikte Körfez ülkelerinin de güvenliğinde önem arzediyor.
O yüzden Suudi Arabistan, Yemen’in Sünnilerin kontrolünde kalmasını istiyor, Yemen Ordusu’nun Şii Zeydiler üzerine düzenlediği operasyonlara destek veriyor.
Türkiye de Sünni taraflara başta silah olmak üzere türlü lojistik sağlıyor.
*
Yemen parlamentosunun, devlet başkanının istifasını kabul etmediğine dair haberler geliyor.
Özetle ABD: Somali ve Yemen’den Mendeb Boğazına ve Hint Okyanusuna hakim olmayı,
Suudi Arabistan: Güney Yemen bağımsızlık hareketine verdiği gizli destekle Kızıldeniz- Arap Denizi- Basra- Hürmüz çizgisi doğrultusunda işleyen enerji hatlarının Batı’ya eklemlenmesini,
İran: Şii Zeydiler üzerinden Kızıldeniz’ e ve Arap Denizi’ ne inebilmeyi hedefliyor.
Ve Çin: çeşitli yerlerde yaşanan çatışmalara rağmen, Afrika’ ya ve Yemen’ e üretim ilişkileri ya da biçimini değil üretimin yapısını değiştirmek suretiyle ekonomiyi büyütmek hedefi ile giriyor ve kalıcı avantajlar sağlıyor, belli ki Hint Okyanusunda sorunsuz bayrak dalgalandırmanın hedefindedir.
*
Türkiye ise bir zaman Recep Tayyip Erdoğan ve Fethullah Gülen’in Batı’nın küresel rekabetini sağlamak karşılığında satın aldıkları, İslam coğrafyasında vizyona koymak istedikleri barışın ve adaletin dini inanışlar üzerinde inşa edilmesine dayanan ve sadece ekonomi değil, siyasal, kültürel ve sosyal boyutları da kapsayan,
Bir yanıt yazın