NECDET BULUZ
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Haziran ayında yapılacak genel seçimlere parti olarak katılacaklarını ve % 10 barajını aşacaklarını iddia ediyor. Hükümeti de seçim barajını düşürmedikleri için eleştiriyor.
Demirtaş, parti olarak seçimlere girip, barajı aşacaklarını nasıl iddia edebiliyor? Buna güçleri yeter mi? Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylığını koyan ve % 9,5 oranında oy alan Demirtaş, buna mı güveniyor? Cumhurbaşkanlığı seçimi ile genel seçimi birbirine karıştırmamak gerektiğini anımsatmak isteriz.
Yapılan kamuoyu araştırmalarında HDP’nin oyları en fazla % 6,5 olarak görünüyor. Bunun anlamı, HDP’nin baraj altında kalacağıdır. Bunlar biliniyor ve hesaplanıyor. Bunu HDP yönetim kadrosu da çok iyi biliyor. Peki, bu ısrar niye?
İşte bu noktada kafalarda soru işaretleri yükseliyor. Konu ile ilgili birçok iddia da ortaya atılıyor. Deniliyor ki:
İktidar Partisi ile HDP arasında gizli bir anlaşma var. Bu anlaşmada HDP barajı aşamayacağını bile bile seçime parti olarak girecek. Baraj altında kalacak. Doğu ve Güneydoğu’da 60-70 kadar milletvekilini de böylece AK Parti kazanmış olacak. Böylece AK Parti hem seçimi kazanmış olacak, hem de Anayasa’yı değiştirecek milletvekili sayısına ulaşacak. Anayasa’da HDP’lilerin istedikleri değişiklikler de böylece yapılabilecek. Bunun yanında Yarı Başkanlık sistemi de işletilecek.
HDP kanadından ve KCK yönetiminden gelen bazı açıklamalara da değinelim:
Şu an için HDP, parti olarak seçimlere katılmaya hazırlanıyor ama bu henüz tam olarak netleşmiş sayılamaz. Çünkü Öcalan’ın bu konuda herhangi bir talimatının olup olmadığı da bilinmiyor. Ne HDP’liler, ne Kandil, ne de KCK yönetimi tarafından “HDP’nin parti olarak seçimlere katılmasını Öcalan da istiyor” şeklinde bir açıklamaları olmadı. Eğer, Öcalan’dan böyle bir istek olmuş olsaydı, şimdiye kadar bu açıklanırdı.
Demek ki, konu ile ilgili tereddütler bulunuyor.
Seçimlere daha 5 ay var. Bu süre içinde ince hesaplar yapılacaktır. Bize gelen haberlere göre, HDP’liler özellikle bölgedeki alevi vatandaşların oylarına talipler ve bu oyların sağlanması ile baraj sorununun ortadan kalkabileceğini hesap ediyorlar. HDP kanadından konu ile ilgili geniş çaplı bir de kamuoyu araştırması yaptırılacağı ifade ediliyor.
Eğer, HDP’nin parti olarak seçime girmesini Öcalan istiyor ve destekliyorsa kafalardaki soru işaretleri daha da derinleşecektir. O zaman, Hükümet olanlarla Öcalan arasında gerçek anlamda bir gizli pazarlığın olabileceği şüpheleri daha da artmış olacaktır.
Böyle bir durum karşısında HDP’nin parti olarak seçime girip, barajı aşamaması durumunda Kürt kamuoyunda nasıl bir olgu ortaya çıkar? Bunun açıklaması yapılabilir mi? Kürtler arasında bir bölünme olur mu? Sanıyoruz bunların da inceden inceye hesaplanması gerekecektir.
“Çözüm süreci” çerçevesinde yapılan görüşmelerin hangi noktaya dayanacağını da kimse tahmin edemiyor. Hükümet olanlarla Öcalan arasında sürdürülen görüşmeler eğer istendiği gibi sonuçlanırsa, Öcalan’ın serbest kalacağı ihtimalleri konuşuluyor. İşte, yapılan pazarlıkların bir ayağının da bu olacağı iddia ediliyor.
Hesaplar tamamen Öcalan üzerinde kuruluyorsa, HDP’nin parti olarak seçimlere katılmasında İmralı’nın vereceği karar önemsenebilir. HDP ve KCK yöneticileri “Öcalan’ın vereceği karar Kürt halkı saygı gösterecektir” diyor. Bunun anlamı da şudur: Eğer HDP parti olarak seçime girer, baraj altında kalırsa Kürt halkı arasında herhangi bir deprem ve ayrışma söz konusu olamaz.
Dikkat edilecek olursa, Hükümet ile HDP’liler arasında “kayıkçı kavgasını” anımsatan çatışmalar ve söz düelloları yapılıyor. Özellikle Demirtaş’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Hükümet olanlara karşı yaptığı konuşmalarda çok ağır ithamlarda ve önemli suçlamalarda bulunması “Bunlar arasında gizli bir anlaşmanın yapılmış olması mümkün değildir” kanısını oluşturuyor. Bu konuşmaların taktik icabı olabileceği söyleniyor.
Sanıyoruz, HDP’nin baraj altında kalması halinde nelerin olabileceği ve hangi gelişmelerle karşı karşıya kalabileceğimiz de şekilleniyordur. Bunun hesaplarının yapıldığını düşünmek gerekiyor. Alınan bir kararda başarı veya başarısızlık sonunda nelerin devreye sokulacağının hesaplarının yapılmış olabileceğini de değerlendirmekte yarar vardır.
Terör örgütünün bütün hedefi Bağımsız Kürdistan’a giden Güneydoğu’da özerk bölgenin oluşmasıdır. Hesaplar bunun üzerinde yapılıyor. “Çözüm süreci” çerçevesinde iki yılda bunun temellerinin atıldığını da izliyoruz. Daha açık bir ifade ile sürecin terör örgütü lehine geliştiğini de ifade edebiliriz.
Zaten Güneydoğu’da yaşananlar, süreç ile birlikte terör örgütünün içinde bulunduğu durum ve şımarıklılığı, kamuoyunda çok büyük tepkiler almıştır. Bugün de almaya devam ediyor. Bazı anketlerde iktidar partisinin bu nedenle tabanda birkaç puanlık oy kaybına uğradığı bile belirtiliyor.
Özetleyecek olursak, HDP’nin henüz parti olarak seçimlere katılacağı netleşmedi. Eğer Demirtaş’ın ifade ettiği gibi “Bunda kararlıyız, parti olarak seçimlere katılacağız” sözleri doğru ise, bu kararın arkasında Öcalan’ın iradesinin var olduğunu da daha açık ve net biçimde söylememiz mümkün olacaktır.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın