Geçtiğimiz yılın 8 Temmuz günü yayınlanan “Erdoğan Seçilirse Cumhurbaşkanlığı Forsunu Değiştirebilir” başlıklı yazımda aynen şöyle demiştim:
“Evet, yanlış dokumadınız; mazallah Tayyip Erdoğan eğer Cumhurbaşkanı seçilirse ilk işi Cumhurbaşkanlığı forsunu değiştirmek olacaktır! Bunu nereden mi biliyorum? Elbette Tayyip Bey’in bugüne kadar yaptıklarından. Çünkü hazret, yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır anlayışına sahip bir siyasi figürdür.
Peşinen söyleyelim ki; Tayyip Bey ‘Her türlü milliyetçilik ayaklarımın altındadır’ diyerek Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran Türk Milliyetçiliği fikrine düşman olduğunu yüksek sesle dile getirmiş birisidir. Sadece dile getirmekle kalmamış, bunun gereğini de yapmıştır. Mesela, Türk Milliyetçiliği’nin yüksek perdeden vurgulandığı ‘Andımız’ı okullardan kaldırtmıştır. Askeri birliklerin çevresindeki yamaçlara veya kışlaların münasip yerlerine yazılan ‘Ne mutlu Türküm diyene’ sözlerini sildirtmiştir. Ziraat Bankası örneğinde olduğu gibi, bazı resmi kurumların adındaki Türkiye Cumhuriyeti (T.C.) harflerini kaldırtmıştır.
Yani özetle; Tayyip Erdoğan, Türk Milletine vurgu yapan, atıfta bulunan birçok şeyi kaldırıp atmıştır bir kenara. Üstelik Tayyip Bey’in mensubu bulunduğu zihniyetin, mevcudu bozmak, yönetmiş oldukları kurumlara kendi damgalarını vurmak gibi bir alışkanlıkları da var…İşte bu noktada Tayyip Bey’in aklına ilk gelecek olan şey bence Cumhurbaşkanlığı forsudur…Üstelik Çözüm Süreci’ne kendisini bu derece angaje eden ve ‘ne pahasına olursa olsun çözüm’ düşüncesinden hareketle Kürt ayrılıkçıların taleplerine kendisini bu kadar kaptıran bir kişi var karşımızda! Böyle bir zat-ı muhteremin ayrılıkçı Kürt cephesinden gelecek bu yöndeki bir talebe kayıtsız kalacağını hiç sanmıyorum ben!”(1).
…
Sayın Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda önce Filistin Lideri Mahmut Abbas’ı, arkasından da Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’i karşılarken çizdiği görüntü, benim bundan 5-6 ay önce söylediklerimi doğrular niteliktedir. Çünkü Sayın Erdoğan, sebep olduğu görüntü ile Cumhurbaşkanlığı forsunu tartışmaya açmıştır. Zira, 16 Türk Devleti’ni temsilen, Mahmut Abbas’ı karşılarken sarayın merdivenlerine dizilen, İlham Aliyev’i karşılarken de sarayın bahçesine yayılan askerlerin giydikleri kıyafetlerin hiçbirisi, temsil ettikleri dönemi yansıtmıyordu! Bunu ben değil, konunun uzmanı tarihçiler de dile getiriyorlar.
Her şey bir yana; o görüntüler beni, sıradan bir kasaba belediyesinin kurduğu “Mehter Takımı” kadar bile etkilemedi! Sayın Erdoğan, öyle yapacağına, o merdivenlere ve o bahçeye TSK’nin içinde görev yapan ve müzisyen subay ve astsubaylardan oluşan “Mehteran Bölüğü”nü dizseydi, inanın çok daha etkileyici olurdu benim için. Zira 30 Ağustos törenlerinde bu takım Ankara Hipodromunda her geçiş yaptığında ben, hala çok heyecanlanırım. Hem de çocuklar gibi.
Hiç abartmıyorum; Sezgin Burak’ın yaratmış olduğu ve Kartal Tibet’in beyaz perdeye yansıttığı “Tarkan” karakteri bile benim için çok daha etkileyicidir ve en azından destanlarda anlatılan Hun askerine daha çok benzemektedir. İşte bu sebeple, iki seferdir Yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayında sergilenen tavır, ister istemez neticede Türk askerinin tarih boyunca kullanmış olduğu kıyafetleri gündeme getirecek, arkasından Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan devletlerin varlığı ve kimlikleri sorgulanacak ve nihayetinde bunların bir kısmının hayali olmasa bile en azından Türk kimliği taşıyıp taşımadıkları gündeme gelecek, en onunda “Böyle bir uydurma forsa lüzum yoktur” denilip, konu noktalanacaktır!
Hele hele Türkiye Cumhuriyeti için yeni bir “Devlet Arması” konusunun gündeme geldiği bir dönemde(2) Cumhurbaşkanlığı Forsu’na yapılan itirazların çok daha güçlü olacağını düşünüyorum ben.
Sinan Çetin gibi adamların, bizatihi devletin ismini tartışmaya açtıkları bir dönemde(Ek:3), Cumhurbaşkanlığı Forsu’nu değiştirmek veya büsbütün kaldırmak işten bile değildir. Öte yandan Sayın Cumhurbaşkanı’nın böyle bir tavır sergilemesinin altında yatan sebebin, Haziran-2015 genel seçimleri için Türk kökenli Türk vatandaşlarına verilmiş bir mesaj olduğunu anlamak için kâhin veya siyaset dehâsı olmaya da sanırım gerek yoktur.
Cumhurbaşkanlığı Külliyesi
Sayın Cumhurbaşkanı, yeni Cumhurbaşkanlığı Sarayı için “Külliye” tabirini kullanmaktadır. Birkaç gün önce akademisyenlerle yapmış olduğu yemekli toplantıdan sonra çıkışta basına açıklama yapan Fuat Keyman nam bilim adamı da “Cumhurbaşkanlığı külliseyi” tabirini kullandı. Daha doğrusu, Cumhurbaşkanının bu tabiri kullandığın söyledi. Anlaşılıyor ki; Tayyip Bey, ecnebice “Kampüs” kelimesine ve bu kelimenin Türkçe karşılığı olan “Yerleşke” kelimesine de kafayı takmış durumda. Geçenlerde bir etkinlikte yapmış olduğu konuşmada da üniversitelerin kurulu bulunduğu alanlar için “Kampüs” yerine “Külliye” denilmesini talep etti üniversite hocalarından(4).
Peki, nedir Külliye? Sözlüklerimiz “Külliye” kelimesini şöyle tanımlıyor: Arapça “Kulliyye” kelimesinden dilimize geçen “Külliye”, bir cami ile birlikte kurulmuş medrese, imaret, sebil, kitaplık, hastane gibi çeşitli yapıların bütünü. Ör. Fatih Külliyesi(5).
Başka bir kaynakta ise şöyle tanımlanıyor “Külliye” kelimesi: “Cami ile birlikte medrese, ibadet, imaret, türbe, kütüphane, hamam, aşevi, (darüşşifa) kervansaray, çarşı, okul, hastane, tekke, zaviye binalarından oluşan yapılar topluluğu. İslam toplumunun oluşumunda şehirlerde mahalle hayatı külliyeler çevresindeki mimari yapıda yoğunlaşıyordu. Külliye, İslam toplumunun vakıf hukuku sistemi ve hayrat kavramını geliştirmesiyle ortaya çıktı. Merkezindeki yapı camidir. Cami en az cuma namazlarındaki zorunlu toplanma yeri olması yanında bir forum ve ilim, tören ve müzakere merkeziydi. Külliye bu merkezi tamamlayan yapılardan oluşur.”(6).
Özetle; külliye, cami ve diğer dini ve hayri hizmetleri yürüten yapılardan oluşan yapılar topluluğudur. İslam şehirleri, daha çok bu yapılar topluluğu çevresinde geliştiği ve bir çekim merkezi olduğu için külliyeler, İslam şehirleri açısından da son derece önemli bir fonksiyon icra etmişlerdir.
Sayın Cumhurbaşkanı, yeni sarayına işte bu ismi vermiş bulunuyor! Geçenlerde sarayının bahçesine halka açık bir cami yaptıracağını söylediğine göre; Tayyip Bey, gerçekten de burasını bir külliye yapmakta kararlı gözüküyor! Gelin görün ki; o camide iki kişi yan yana gelip aleyhte birkaç slogan atsa, muhtemelen “Darbe Girişimi” sayarak, yaptıracağı camiyi bu seferde halka kapatacaktır Tayyip Bey!
Hatırlatalım ki; yarı yarıya bir şeriat devleti olan Osmanlı İmparatorluğu bile, padişahların oturduğu saraya Külliye dememiştir. Şahsen ben, Topkapı Külliyesi, Dolmabahçe Külliyesi, Çırağan Külliyesi, Beylerbeyi Külliyeyi ve Yıldız Külliyesi diye bir külliye duymadım. Ancak Topkapı Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Çırağan Sarayı, Beylerbeyi Sarayı ve Yıldız Sarayı diye sarayları çok duymuşluğum vardır! Çankaya Külliyesi diye bir külliye de duymadım ben. Ancak Çankaya Köşkü ismini çok duymuşluğum vardır.
Çünkü külliye, dini merkez olmasının yanı sıra aynı zamanda bir ilim merkezi olmakla, daha çok din adamlarının ve ulemanın görev yaptıkları yerlerdir. Fatih Külliyesi, Süleymaniye Külliyesi gibi. Oysa Saray, siyasi merkezdir. Yüksek Devlet Otoritesi’ni temsil eder. Bir taraftan uyduruk yapılardan ibaret Adliye Binaları’na “Adalet Sarayı” diyeceksiniz, öbür taraftan da yaklaşık 1.5 milyar TL’ye mal olmuş 1250 odasıyla gerçek anlamda saray olan bir yapıya “Külliye” diyeceksiniz. Doğrusu üzerinde durulması gereken bir konudur.
Kanaatimizce bunun belli başlı birkaç nedeni olabilir. Bir neden, yapılan astronomik harcamaları, gösteriş ve şaşayı, “Külliye” gibi mütevazı bir kavramın altına saklayarak masum gösterme çabası olabilir. İkinci bir neden, Tayyip Bey’in dini hassasiyetleri ile Arapça’ya ve Osmanlıca’ya düşkünlüğü olabilir. Bir başka neden, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın çekim merkezi olma özelliğinden istifade edilerek, Atatürk Orman Çiftliği arazisinin sivil yerleşime açılmak istenmesi olabilir. Önemli bir neden de Cumhuriyetin kazanımlarına ve mesela laiklik ilkesine duyulan tepki olabilir. Bunun dışında, durduk yerde “Cumhurbaşkanlığı Sarayı” na “Cumhurbaşkanlığı Külliyesi” denilmesinin başka bir mantığını bulamıyorum ben. Peki siz bulabiliyor musunuz?
________
1- ,
2- ,
3-
4-http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27911435.asp
5-Türkçe Sözlük, c,2, s,1436, TDK Yayını, Ankara-1998,
6-http://tr.wikipedia.org/wiki/K%C3%BClliye