IŞİD ile mücadele stratejisini; birincisi, bu sorunun gerçek nedeninin Esad rejiminin politikaları ve uluslararası toplumun Suriye konusundaki tereddütlerinin sonucu olduğu, esas mücadelenin örgütü doğuran nedenlerle olması gerekliliğinden başlatıyor.
İkincisi, sadece hava saldırıları ile sonuç almanın mümkün olmadığını,Esad rejimi ile mücadelede “güvenli bölge, uçuşa yasak bölge, eğit-donat ” başlıklarını içeren üç aşamalı bir plana ihtiyaç olduğunu öneriyor.
*
Bu yüzden Türkiye’nin ulusal güvenliği ve çıkarlarını ilgilendiren Suriye sorununun dışında kalmamayı, başarısı konusunda şüphe duyduğu bir plana dahil olmamayı istiyor.
İŞİD’le mücadele koalisyonunun lideri ABD ise Türkiye’siz IŞİD’i yokedemiyor ama Türkiye’nin güvenlik kaygılarını dikkate alan bir stratejiyi de ortaya koyamıyor…
*
Karşılıklı kaygılar nedeniyle pozisyonların nasıl ve hangi noktada örtüşebileceğine ilişkin yoğun diplomasi trafiği yürütülüyor.
Hangi noktada buluşulacağı belli değildir ama Suriye konusunun gerçek tarafları ABD ve Rusya’nın karşılıklı yeni tavırlar geliştirdiği de gözleniyor…
Mart’ta başlayacak olan ve 3 yılda 15 bin Suriye muhalifi kişinin eğitilmesinin hedeflendiği “eğit-donat” programına ilişkin mutabakat muhtırası imzaya hazırdır.
Metin de Türkiye’nin önemsediği iki nokta; eğitilecek muhalefetin seçimi ve hedefin kim olduğu konularında prensipte anlaşma sağlanmıştır.
Buna göre Türkiye ve ABD, Mart’a kadar kimlerin eğitileceğine ilişkin kararların verilmesi için ortak bir seçim komitesi oluşturuyor.
Metin de hedefin kim olduğu ya da eğitilecek muhaliflerin ‘IŞİD’le veya ‘rejimle’ mi savaşacağına ilişkin herhangi bir ibare bulunmuyor.
Bu muhaliflerin gerektiğinde Esad yönetimiyle ve gerektiğinde IŞİD’le mücadele edebilecekleri gibi bir anlama geleceği gibi bu konunun belirsizliğe kalması da dikkat çekiyor.
Suriye rejimi anayasal, kanuni ve meşru sorumluluk olarak güvenliğin tesis edilmesinden birinci derecede sorumlu olduğundan hareketle,Suriye’nin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü için BM garantisinde savaşan silahlı güçlere her türlü desteği veren devletlerin desteklerini kesmesini, sınırların denetimi için bir mekanizmanın oluşturulmasını istemiş, sonra ulusal bir misak çerçevesinde toplumun tüm bileşenlerinin temsil olacağı genişletilmiş bir hükümetle yeni Suriye’nin siyasi geleceğinin resmedilmesini savunmuştu.
Ne garip! Bu İslami cihatçı terör örgütleri de Suriye’de Esad’ın BAAS rejimini Sünni Araplarla dengelemeye,
Irak’ta da Kürtler ve Sünniler’e Şii’leri dengeleyecek bir karşı ağırlık yaratmaya ve yakın gelecekte “Yahudi Devleti’ne ” itiraz etmeyecek yeni bir Suriye ve Irak’ın biçimlendirilmesine hizmet ettiği görülüyor.
AB Dışişleri Bakanı F.Mogherini, De Mistura’nın planını desteklediklerini ve önerilerini geliştirmek için onunla işbirliğine hazır olduklarını dile getirirken, Suriye’deki krize çözüm bulmak için Rusya-İran’ın rolüne sıcak baktıklarını açıklıyor…
Bütün bunlar ne anlama geliyor diye düşünürken, Rusya akan kanı en kısa sürede durdurmak,Suriye halkının acılarını hafifletmek amacıyla hükümet ve bir dizi muhalif grup ve örgütle yakından çalıştıklarını ve Suriyeli taraflar arasında Moskova’da yapılması planlanan görüşmenin Ocak ayının sonlarında gerçekleşeceğine ilişkin açıklamada bulunuyor.
Girişimin başarılı olması için Cenevre toplantıları ve türlü girişimde yok sayılan Suriye’nin kadim partileri ve dinamiklerinin oluşturduğu iç muhalefetin de hazırlanmakta olduğu duyuruluyor.
*
Suriye’de Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu’nun ötesinde Değişim ve Özgürlük Cephesi, Ulusal İlerici Cephe,Suriye’yi Yapılandırma Hareketi,Yerel Koordinasyon Komiteleri,Kürtler ve Bağımsızlar gibi onlarca siyasi parti, cephe, hareket ve şahsın öne çıktığı Suriye iç muhalefetinin tavrını;
Dış siyasi ve askeri müdahaleye karşı durulması: Ülke ve devlet bütünlüğünün korunması: Ülkedeki krizin çözümünde tek söz sahibinin Suriye halkı olduğu esasları belirliyor.
Her biri sistemin yıllardır mağduru olan iç muhalefet kendini hem halka, hem uluslararası kamuoyuna kabul ettirme konusunda sıkıntılıdır.
Ocak sonlarında Moskova’da Rusya’nın projesi olarak düzenlenen toplantı; Suriye Meclisi’nin fesh edilerek uluslararası gözetim altında seçim yapılmasını, yeni Meclis, yeni Anayasa, terörle mücadelede ordunun desteklenmesi, diğer taraftan Başkanlık seçiminde herhangi bir kişinin vetoya tabii tutulmaması gibi konuları kapsıyor.
Toplantıya Esad rejimi ve ulusal muhalefetin büyük bir bölümünün katılacağı,
BM Genel Sekreterinin bir temsilci göndereceği, proje görüntüsünün net olmadığı gerekçesi ile toplantıya ihtiyatlı yaklaşan Fransa dışında herhangi bir batılı ülkeden şu ana kadar resmi bir açıklama yapılmadığı bildiriliyor.
Bir yanıt yazın