“Çözüm sürecinde” terör örgütü ne kadar samimi?…

NECDET BULUZ

AK Parti Hükümeti ile terör örgütü adına İmralı canisi Öcalan’ın “Çözüm süreci” konusundaki çalışmaların örgüt tarafından benimsendiğini söylemekte zorlanıyoruz. Çünkü Öcalan sürecin başarıya ulaşması için belki samimi davranıyor olabilir. Ancak, aynı samimiyeti PKK, KCK, HDP ve destekçilerinden görmek mümkün mü?
Pek sanmıyoruz.
Dikkat edilecek olursa İmralı’dan Öcalan, sürecin başarıya ulaşması için iyimser mesajlar gönderiyor. “Kamu düzeninin sağlanması” konusunda örgütün daha dikkatli olmasını istiyor. Kandil’e de aynı amaçlı mesajlar da iletiliyor.
Tamam, da, PKK’lılar, destekçileri, HDP’liler buna ne kadar uyuyor? Öncelikle buna bakmak gerekiyor.
5-7 Ekim olaylarının arkasında HDP’li milletvekilleri ve yöneticilerinin var olduğu söyleniyor. AK Parti kurmayları da özellikle Selahattin Demirtaş’ı topa tuttular, olayları kışkırtmakla suçladılar.
Dönüp dolaşıp, bugün de aynı noktadayız.
Öcalan, İmralı’dan kendisini kurtarmak, bir an önce özgürlüğüne kavuşmak için süreç konusunda samimi olabilir. PKK, KCK, HDP ve Kandil’in aynı görüş ve düşüncede olduğunu sanmıyoruz. Sürecin işlemesi için adını saydıklarımız set çekiyor olabilirler. Cizre’deki son olayları değerlendirecek olursak, bunu çok daha açık ve net biçimde görebiliriz.
PKK’lılar, şu gerçeği çok iyi biliyorlar:
Süreç başarıya ulaşırsa, örgütün varlık nedeni de ortadan kalkmış olacaktır.
Güneydoğu’da örgütün gücünü ve otoritesini kabul etmeyen bir kitle var. PKK’ya karşı olan dindar çevrelere gözdağı verilmek de isteniliyor. PKK ile bu çevreler arasında da görülmeyen bir çatışma ve mücadelenin var olduğundan söz ediliyor. Eğer, süreç başarı ile sonuçlanırsa, PKK karşısındaki bu çevreler kazanmış olacak. Örgüt, buna izin vermeyeceğini ilan etmiş durumda.
Bu noktada silahların bırakılması, sürecin başarı ile sonuçlanması, örgütün varlık nedeninin bitmesi beklenebilir mi?
Tamam, Hükümet ile Öcalan arasında görüşmeler yapılıyor, bunlardan sonuç elde edilmeye çalışılıyor ama madalyonunun öteki yüzünü de görmek gerekmiyor mu? Kaldı ki madalyonunun öteki yüzü bizi daha çok ilgilendirmektedir.
Geçenlerde meslektaşımız İbrahim Kiras konu ile ilgili son derece önemsenmesi gereken bir yazı yazdı ve PKK’nın bugün bölgedeki konumunu değerlendirdi. Kiras’ın bu değerlendirmesinden kısa bir alıntı yapmak istedik:
“Problem şu ki PKK’lılar bölgede kendilerinden başkasına hayat hakkı tanımak istemiyorlar. Bu onların ideolojik kırmızı çizgisi… Daha da önemlisi, örgütün kitlesi ve özellikle PKK ideolojisiyle yetişen genç kuşak kendileri dışındakilere karşı öfke ve nefret dolu. Çünkü örgütün yönetim kademesi hem örgütün meşruiyetini sağlamak hem de kitleyi konsolide etmek için ağır bir propaganda yürütüyor yıllardır: Kürtlere karşı baskı ve sindirme politikaları uygulanıyor… Kürtler Kürt oldukları için eziyet çekiyorlar… Kürt olmayan herkes Kürt düşmanı… PKK’lı olmayan herkes hain… vs. vs… Bu propagandanın etkisi altındaki cahil insanlar öfke ve nefret duydukları kişilerin kanını dökmekte bir sakınca görmüyorlar. Bilakis yaptıklarının “haklı” gerekçeleri olduğuna inanıyorlar. Fanatizm zaten bu…”
Bu gerçekleri de görmek ve değerlendirmek durumundayız. Eğer,konuya bu açıdan bakarsak, Hükümet olanlarla İmralı arasındaki görüşmelerin örgütün çökertilmesinde etkili olamayacağını da görmüş oluruz.
Çünkü süreç başladığından bu yana, Öcalan’ın mesajlarını Kandil pek dinlemedi. Güneydoğu’da PKK’nın gençlik yapılanması terör estirdi. Yol kesip, araç ve kimlik kontrolleri yapıldı. Güvenlik güçlerine karşı adeta savaş açıldı. HDP’liler her konuşmalarında Hükümete tehditler yağdırdı. KCK yapılanması daha da güçlendi.
Cizre’deki olaylar, işte bu nedenle daha da önem kazanıyor.
Demek ki, örgüt dizginlenemeyecek konuma gelmiş bulunuyor. Bütün çağrılara ve baskılara rağmen halen kan akıyor, “kamu güvenliği” tehdit ediliyor ve çatışmaların sürmesi isteniliyorsa, bunun sorumlusunu başka yerlerde aramamak gerekiyor.
Demirtaş, hala tehdit etmiyor mu? Hala “5-7 Ekim olaylarının olmasını istemiyoruz ama bıçak kemiğe dokunursa böyle olayları biz bile önleyemeyiz” şeklinde tehdit dolu açıklamalar yapmıyor mu?
PKK yöneticileri bile 5-7 Ekim olaylarının Hükümeti dize getirme operasyonu olarak değerlendiriyor. Bu tür olayların gerekirse yeniden yaşanabileceğini söylemekten çekinmiyorlar.
Bütün bu gerçekler önümüzdeyken, olayları “provokasyon”, ya da “kirli eller yine sahnede” şeklinde yorumlayarak kendimizi kandırmayalım.
Yine söyleyelim: Varsa provokasyon, kirli eller, paralel yapıcılar bunu da ortaya çıkarmak Hükümet olanların görevidir.
[email protected]
[email protected]

NECDET BULUZ - asker icin cozum sureci bitmistir

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir