Muhterem okuyucularım, size olan saygım gereği bu yazıyı kaleme almak zorunda kalmış bulunmaktayım. 04 Haziran 2014 tarihinde “haberiniz.com.tr” internet sitesinde yayınlanan “Diyanet Tarafından İntihalciliği Teşvik, İntihalcilere Burs!” başlıklı yazımda geçen bazı ifadelerden dolayı, Prof. Dr. Mustafa Fayda isimli ilahiyatçı tarafından hakkımda bir “Tazminat Davası” açılmış bulunmaktadır. Henüz dava dilekçesi elime geçmemekle birlikte, davanın konusunu adı geçen ilahiyatçının vekili olan Av. Mustafa Kınık tarafından mezkur siteye gönderilen ve yayınlanması konusunda mahkeme kararı olmaksızın bilmediğim(!) bir sebeple yayınlanan “Tekzip Metni”nden öğrenmiş bulunmaktayım.
Bahse konu yazımda geçen ve Sayın Mustafa Fayda’nın dava konusu yapmış olduğu muhtemel bölüm şöyledir (Zira yazıda anlatılan diğer hususlar zaten kamuoyunun bildiği hususlardır):
“Prof. Dr. Mazlum Uyar’ı yakından tanıdığı anlaşılan yukarıdaki e-postanın sahibi vatandaşımıza göre; Prof. Dr. Mazlum Uyar, eşinin akrabası da olan Prof. Dr. Mustafa Fayda’nın himayesinde girmiş Marmara Ü. İlahiyat Fakültesi’ne. Prof. Dr. Mustafa Fayda, İslam Tarihi uzmanı bir İlahiyatçı. Ancak o da tıpkı himayesindeki Mazlum Uyar gibi bir intihalcidir! Bildiğim kadarıyla İslam Ansiklopedisi’ndeki diğer birçok madde gibi ‘EBVÂ’ maddesini de o yazmıştır. Ancak o madde ile ilgili birçok bilgi ve kullanılan fotoğraf bana ait olduğu halde, bırakın benden izin alınmasını, ismimi bile zikretmeye gerek duymadan bu bilgi ve fotoğrafı kullanan Prof. Dr. Mustafa Fayda, bu maddeyi yazmasından dolayı muhtemelen yüklü bir telif ücreti aldı İSAM bütçesinden. Anlatmak belki uzun sürer, ancak şu kadarını söyleyelim ki; o maddenin içinde kullanılan bazı bilgiler gibi metin içinde kullanılan ve peygamberimizin annesi ‘Hz. Amine’nin Kabri”ne ilişkin fotoğraf da bana aittir! Evet, belki de Türkiye’de ilk defa olmak üzere; bu fotoğrafı 1994 yılında Suudi Arabistan’da ‘Ebvâ’ köyünde ben çektim ve İSAM merkezine gönderdim. İSAM yönetimi ve Prof. Dr. Mustafa Fayda, göndermiş olduğum bilgileri ve çekmiş olduğum fotoğrafı kullandıkları halde, dipnotlarda ismimi zikretmeye bile gerek duymamışlardır. Bence bu da bir intihaldir. Yani ‘Bilgi ve belge hırsızlığı!”(1).
…
Öncelikle söylemeliyim ki; şu anda ben bir gazeteciyim ve diğer tüm gazeteciler gibi halkın haber alma hakkını kullanmasına ve doğru bilgiler edinmesine yardımcı olmaya çalışmaktayım. Üstelik ben bu işi, amatörce ve tamamıyla meccanen yapmaktayım. Yazmış olduğum yazılardan bugüne kadar 1 kuruş bile para almış değilim. Her şeyi Allah rızası için, hakka ve halka hizmet için yapmaktayım.
Öte yandan ben, eski bir müfettiş olarak bugüne kadar belgesiz hiç bir yazı yazmış değilim. Bu sebeple okuyucularım da bilirler ki; ben profesyonel gazetecilerden farklı olarak, yazılarımı genelde mutlaka dipnotlu olarak yazarım. Benim yazılarımın gereğinden uzun olmasının bir sebebi de zaten budur.
Bundan maksat, hem emeğe saygı, hem de yazılarım hakkında açılması muhtemel bu kabil davalara engel olmaktır. Görüleceği gibi, dava konusu olan yazımın altında da istifade ettiğim kaynaklar bir bir zikredilmiştir ve bu kaynaklar, konuya duyarlı kamu oyu tarafından da yakinen bilenmektedir. Zaten yazıda anlatılanların doğruluğu, tekzip metninden de anlaşılmaktadır. Çünkü tarafıma gönderilen e-posta, Sayın Prof. Dr. Mustafa Fayda’yı yakından tanıyan ve belki de kendisinin yakın dostları olan kişilerce gönderilmiş bulunmaktadır. Her şeyden önce; “İntihal” suçlamasıyla hakkında dava açılan Prof. Dr. Mazlum Uyar ile olan akrabalığını reddetmemiş olmasını, Sayın Fayda adına bir “ERDEM” olarak kabul ediyorum.
Kendisiyle ilgili olan ve dava konusu yapmış olduğu hususa gelince; 1994 yılı hac mevsiminde Türkiye Diyanet Vakfı personeli olmakla birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı yoluyla Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni temsilen ve “Medine Ayniyat Ekibi Başkanı” olarak Medine’de görevli olduğum sırada İstanbul’daki İSAM (İslam Araştırmaları Merkezi) Genel Merkezi’nden faks aracılığı ile bir yazı aldım. 13 Nisan 1994 tarih ve 1148 sayılı bu yazıda, İslam Ansiklopedisi için yazılacak “EBV” ve “FEDEK” maddeleri için bilgi, belge ve görüntüye ihtiyaç duyulduğundan bahisle, Medine’de benim emrimde görevli İSAM çalışanlarına yardımcı olmam isteniyordu. Ancak yapılması istenen görev, bu kişilerin yapabileceği bir iş değildi ve çölde yüzlerce km. yolculuk yapmayı gerektiren zor bir işti. Hele hele seyahat özgürlüğünün olmadığı ve pasaportlara el konulan bir ülke olan Arabistan’da bu işin normal yollardan yapılması imkansızdı! Hac sebebiyle Arabistan’a gelenlerin Mekke, Medine ve Cidde dışına çıkmaları yasak olduğundan ve bu yasağa uymayanların “casusluk” iddiasıyla hapse atılmaları kaçınılmaz olduğundan, son derece riskli bir işle karşı karşıya idik. Ancak bizden istenilen görev de önemliydi. Zira Türkiye’de belki de ilk olmak üzere; Hz. Âmine’nin kabrinin bulunduğu köye ve kabrin durumuna ilişkin bilgiler aktaracaktım milletime. Bu sebeple ben, bu işi kendime vazife edindim ve Medine sakinlerinden olan ve aynı zamanda ünlü iş adamı Adnan Kaşıkçı’nın akrabası olduğu söylenen Enver Kaşıkçı’yı devreye sokarak Suudi makamlarından yazılı izin almak kaydıyla, şoförüm ve tercümanımla birlikte iki tam gün boyunca “Ebvâ” ve “Fedek” köylerini aradım. Çöl kumuna saplanma ve kum fırtınasına tutulma pahasına oldukça zahmetli bir seyahatin sonunda “Fedek” köyünü bulamadım ama “Ebvâ” köyünü buldum.
Köy hakkında gerekli bilgileri aldıktan ve köylülerin her türlü “Memnû-Yasak” ve “Haram” diyerek karşı çıkmalarına rağmen bir şekilde onları ikna ederek Hz. Amine’nin kabrine ulaştık ve kabrin fotoğraflarını çektikten sonra Medine’ye döndük.
Durumu 15 Haziran 1994 tarih ve 94-10 sayılı yazıyı ve eki iki sayfa bilgi notunu faks vasıtasıyla İSAM Genel Merkezi’ne gönderdim. Ayıca, Hz. Amine’nin kabrine ilişkin fotoğrafları hacdan sonra kendilerine göndereceğimi bildirdim ve hac sonrası da gereğini yaptım.
Faks vasıtasıyla göndermiş olduğum iki sayfalık bilgi notundan hareketle yazmış olduğum gezi notlarını yine aynı yılın (1994) Aralık ayında yayınlanan Diyanet Aylık Dergi’nin 48. sayısında “EBVÂ KÖYÜ” başlığı ile ve İSAM’a gönderdiğim bazı fotoğraflara da yer vermek suretiyle yayınladım(bk. Diyanet Aylık Dergi, Aralık 94, sayı, 48, s, 3,34-36, Ankara-1994).
Ayrıca aynı fotoğrafa, Mekke’de yıktırılan “ECYAD KALESİ” ne ait fotoğrafla birlikte 2003 yılında yayınlanan “ÇÖLDEKİ OSMANLI VE KAVM-İ NECİP” isimli kitabımın kapağında da yer verdim. Buna ilave olarak, söz konusu kitabımda 1994 yılında yapmış olduğum bahse konu seyahate ilişkin olarak da geniş çaplı bilgiler verdim.
İslam Ansiklopedisi’nin 10. cildi 1994 yılının hangi ayında yayınlandı emin değilim, ancak bu cildin 1994 yılında yayınlanan nüshasının 378. sayfasında bulunan “Ebvâ” maddesinin içerisinde yer verilen ve “Âmine’nin Ebvâ köyü yakınlarında bulunan kabri. Suudi Arabistan” şeklinde tanıtılan fotoğraf, bana ait bir fotoğraftır. Ayrıca madde metninde bulunan “Ebvâ” köyünün konumuna, idari yapısına ve Hz. Âmine’nin kabrinin bugünkü durumuna ilişkin bilgilerde de benim göndermiş olduğum bilgi notlarından alıntılar vardır.
Yapılan şey, benim kurmuş olduğum cümlelerde bulunan bazı kelimeleri değiştirmek, uzatıp, kısaltmak ve fiillerin zamanını değiştirmekten ibarettir. Sözlüklerimiz bu durumdaki alıntılara da “İNTİHAL” demektedir(2)
Tekzip Metni’nde Sayın Avukat, müvekkilinin “Ebvâ” maddesine ilişkin yazısını 1993 yılında teslim ettiğini ve bu sebeple, benim göndermiş olduğum yazı ve fotoğrafların bu yazı içinde yayınlanmasının mantıken mümkün olmadığını dile getirmiştir. Eğer böyle ise ortada çok daha vahim bir durum var demektir. Zira, İSAM yetkilileri 1994 yılında ancak yayınlanan söz konusu yazı metnine, madde sahibinin izni olmadan müdahale etmişler ve fotoğraf eklemişler demektir!
Tekzip Metninde bulunan “Gönderdiği bilgi notundan, maddenin redaksiyon safhasında faydalanılıp faydalanılmadığı ile ilgili hususlar müvekkili değil, Ansiklopedinin idaresini ilgilendirmektedir.” şeklindeki cümleden böyle bir anlam çıkıyorsa da, ben bunun tamamen bir dil sürçmesi olduğunu kabul ediyorum! Çünkü ben, isminin başında Prof. Dr. unvanı da olan bir ilim adamının, değil “Redaksiyon” aşaması, ansiklopedinin hiç bir aşamasında yazmış olduğu maddeye veya metne başkasının müdahale etmesini kabul edemeyeceğini düşünürüm. Eğer Sayın Fayda böyle bir durumu kabul ediyorsa, ben kendisi hakkındaki bütün sözlerimi geri almaya hazır olduğumu bildirmek isterim. Ancak bu durumda, adı geçenin ve diğer müelliflerin yazılarına onlardan habersiz birileri tarafından müdahale edildiği gibi bir netice ortaya çıkar ki; bunu herhalde hiç bir ciddi ilim adamı (ki; buna M.Fayda’da dahildir) ve bilim insanı kabul edemez! Böyle bir durumun geçerli olduğu bir ortamda ilim değil, ancak filim yapılabilir diye düşünüyorum. Üstelik Sayın Prof.Dr. Mustafa Fayda da, bildiğim kadarıyla İslam Ansiklopedisi’nin “İlim ve Redaksiyon Kurulu”nda üye olarak görev yapan birisidir. Tamamına bakma gereği duymadım ama en azından ansiklopedinin şu anda önümde bulunan 3, 10 ve 12. ciltleri için durum böyledir. Yani Sayın Fayda, ansiklopedi ciltlerine, yayınlanmadan önce son şeklini veren Redaksiyon Heyeti’nin de üyesi olarak görev yapmıştır.
Yine tekzip metninde bulunan “İSAM Başkanlığı’nın bu konudaki görüş ve kanaatini, yapılan değişikliklerle ilgili detayları ise, bu iftira üzerine müvekkilin yaptığı müracaattan sonra müvekkile verilen cevabî yazıda açıkça belirtilmiş ve Ömer Sağlam’ın metninden herhangi bir alıntı yapılmadığı açıkça ifade edilmiştir” şeklindeki cümlelere katılmak herhalde mümkün değildir. Zira ben, zaman zaman DİB, TDV ve hatta İSAM hakkında yazılar yazan bir kişi olarak zaten bu adamların şimşeklerini üzerine çekmiş ve bunların ağababaları tarafından işten atılmış bir kişiyim ve halen bu insanlarla davalı durumdayım. Bu sebeple, bu adamların hakkımda iyi şeyler düşünmeyecekleri kesindir. Bu bakımdan İSAM yetkililerince verilen bilgilere asla itibar edilemez.
Öte yandan; İslam Ansiklopedisi ve bu ansiklopedide yer alan maddelerin yazımında istifade edilen dokümanlar internet ortamında okuyucuların ve araştırmacıların istifadesine sunulmuş bulunmaktadır ve her madde için ayrı bir poşet tahsis edilmiş durumdadır. Bizim 15.06.1994 tarihinde Medine’den faks aracılığı ile göndermiş olduğumuz 15.06.1994 tarih ve 94-10 sayılı yazımız ve ekleri ise “Ebvâ” maddesinin doküman veri tabanında 6 sıra numaralı evrak olarak muhafaza edilmektedir(3). İsteyen herkes, İSAM’ın resmi internet sayfasında ) bulunan “Dokümantasyon VT” bölümüne tıklayarak, bu ansiklopedinin yazımında kullanılan pek çok kaynağa ve materyale rahatça ulaşabilmektedir.
İşin ilginç yanı, bizim yazımızın üzerinde İSAM Genel Merkezi tarafından “BİR FOTOKOPİSİ EBVA VE FEDEK DOKÜMAN POŞETİNE KONULSUN” ibaresi bulunmaktadır. Bu ibareden de anlaşılıyor ki; bizim göndermiş olduğumuz yazı ve fotoğraflar bahse konu maddeye son şeklinin verilmesi sırasında değerlendirmeye alınmış ve kullanılmıştır. Zira “Dokümantasyon VT” bölümünde bulunan materyaller arasında yer alan ve maddelerin yazımından sonra gelen belge ve materyallere “MADDE YAYINLANDIKTAN SONRA GELEN DOKÜMAN” şeklinde bir damga vurularak bunlar ayrı bir poşette hıfzedilmektedir. Oysa bizim yazımızın üzerinde böyle bir damga bulunmamaktadır ve yazımız, asıl dokümanların bulunduğu poşette muhafaza edilmeye devam edilmektedir. Bu da göstermektedir ki; bizim göndermiş olduğumuz bilgi ve belgeler “Ebvâ” maddesinin yazımı veya maddeye son şeklinin verilmesi sırasında ve herhalde madde müellifinin bilgisi dahilinde kullanılmış bulunmaktadır.
Öte yandan eğer durum tekzip metninde olduğu gibi olsaydı, yani “Ebvâ” maddesi, 1993 yılında teslim edilmekle, 1994 yılında gönderilen belge ve fotoğrafların bu maddede değerlendirilemeyeceği iddiası doğru olsaydı, bahse konu madde ya fotoğrafsız yayınlanırdı, ya da eğer Hz. Âmine’nin fotoğrafı daha önce bir başka yoldan ele geçirilmiş olsaydı, bu fotoğraf mesela ansiklopedinin 1991 yılanda yayınlanan 3. cildinde bulunan “Âmine” maddesinde de yer alırdı. Zira mantıklı olan Hz. Amine’ye ait kabir fotoğrafının onun hayatının anlatıldığı madde içinde yer almasıdır. Ancak gerek “ÂMİNE” maddesini yazan müellifin, gerekse İSAM’ın elinde böyle bir materyal olmadığı için “ÂMİNE” maddesinde bu veya başka herhangi bir fotoğrafa yer verilememiştir. Ayrıca 1995 yılında yayınlanan 12. ciltte bulunan “FEDEK” maddesinde de yine herhangi bir görüntüye yer verilmemiştir. Zira ben kendilerine “FEDEK” hakkında herhangi bir bilgi ve fotoğraf göndermemiştim. Anlaşılan madde yazarları ve yayıncı kuruluş da böyle bir araştırma yapmaya gerek duymamış, bahse konu maddeleri eskiden yazılmış kaynaklardan istifade ile oluşturmuşlardır.
Tekzip metninde belirtildiğine göre; “Ebvâ” maddesi, 07.12.1993 tarihinde İSAM’a teslim edilmiştir. İSAM’ın bize gönderdiği ve “Ebvâ” maddesi hakkında bilgi ve materyal talep eden yazısı ise 13 Nisan 1994 tarihinde bize gönderilmiştir. Biz ise bu yazıyla talep edilen bilgileri 15 Haziran 1994 tarihinde faksla İSAM Genel Merkezi’ne göndermişiz ve aynı yazıda materyalleri (fotoğrafları) ancak hac dönüşünde ulaştırabileceğimizi bildirmişiz. Muhtemelen yakın bir tarihte de Türkiye’ye dönerek fotoğrafların İSAM’a ulaşmasını temin etmişiz. Bildiğim kadarıyla İslam Ansiklopedisi, o dönemde yılda iki cilt olarak yayınlanıyordu ve 10. cilt herhalde 1994 yılının ilk yarısında yayınlanmış olmalıdır ki; bu durumda bizim göndermiş olduğumuz bilgi ve materyallerin “Ebvâ” maddesinin yazılması (veya maddeye son şeklinin verilmesi) sırasında kullanılmaması için hiçbir sebep bulunmamaktadır.
Netice olarak; müfettiş kökenli bir gazeteci-yazar olarak ben, belgesi olmayan hiçbir yazı yazmamaya özellikle dikkat eden birisiyim. Her ne kadar Sayın Prof. Dr. Mustafa Fayda kabul etmese de İslam Ansiklopedisi’nin 1994 yılında yayınlanan 10. cildindeki “Ebvâ” maddesinin hem metninde bana ait bilgiler vardır, hem de orada yayınlanan fotoğraf bana aittir ve bildiğim kadarıyla Türkiye’de bir ilktir. Birkaç yıl önce Hz. Amine’nin kabrine ait görüntülerin “TÜRKİYE’DE BİR İLK” denilerek sansasyonel bir şekilde bazı televizyonlarda yayınlandığını gördüğümde, bana gösterilen vefasızlık sebebiyle son derece üzüldüğümü belirtmek isterim. Sayın Fayda ve İSAM yönetimi, bu konuda bana özel olarak teşekkür edecekleri yerde, ne bahse konu fotoğrafın altına “Bu fotoğraf Ömer Sağlam’ın özel arşivinden alınmıştır” ibaresi yazmaya gerek duymuşlar, ne de maddenin bibliyografisinde benim adımı zikretmeyi akıl etmişlerdir!
Benim o dönemde Türkiye Diyanet Vakfı Müfettişi olmam, bu konudaki hatayı izale etmeye yetmez. Zira ben, o dönemde ne yayıncı kuruluş olan İSAM’ın, ne de ansiklopediyi pazarlamakla görevli şirket olan DİVANTAŞ’ın çalışanı değil, Türkiye Diyanet Vakfı’nın bir çalışanı idim. Ve benim asıl işim de “İslam Ansiklopedisi” ne belge ve materyal temin etmek değildi. Üstelik o sırada Diyanet İşleri Başkanlığı münasebetiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti adına görev yapan bir pozisyondaydım. Bu durumda ben, büyük bir riski göze alarak önemli bir hizmeti gerçekleştirmiş sayılırım. Bu vesileyle bana teşekkür edilmesi ve hatta “TELİF HAKKI” ödenmesi gerekirken, şimdi de “Tazminat Davası” ile karşı karşıya bırakılmış durumdayım.
Müştekiler hakkında “TELİF” ve “İNTİHAL” davası açma hakkım saklı kalmak kaydıyla; muhterem okuyucularıma, dostlarıma, arkadaşlarıma ve Aziz Türk Milleti’ne saygıyla arz ediyorum. Takdir onlarındır…
1-http://www.haberiniz.com.tr/yazilar/koseyazisi88444-Diyanet_tarafindan_intihalciligi_tesvik_intihalcilere_burs.html
2-bk. TDK. Türkçe Sözlük, c,1, s, 152, Ankara-1998.
3-bk. .
Dokümanları görüntülemek için tıklayınız
İlim Dalı : İslam Tarihi ve Medeniyeti,
Madde Adı : EBVÂ
Şahıs Adı :
DİA Tanıtım Cümlesi :Hz. Peygamber’in annesi Âmine’nin kabrinin bulunduğu yer.
Kaynaklar :İA.IV.103; EI.I.169; İBN HİŞAM.II.241; BİDAYE.III.241; HAMİDULLAH.I. 42.137; KÖKSAL.MD.65.II.8-10.X.230; Kam.İsl.I.17;
Kaynak Kısaltmaları Kılavuzu
Dokümantasyon dosyası MEVCUTTUR.
Not: haberiniz.com.tr isimli internet sitesi müştekinin tekzip metnini bana haber vermeksizin yayınladığı halde, benim tekzibe cevap olarak hazırlamış olduğum bu yazıyı yayınlamamıştır.