TÜRK ULUSU İÇİN TEK SIĞINAK; ATATÜRK’TÜR…
(-O olmazsa Türkiye olmaz…)
Bu söz, bir anda çok çarpıcı gelebilir.
Kimileri; “Bu kadar mı?” diye sorabilir…
Evet, bu kadar…
Bu kadar önemli, gerekli ve olmazsa olmaz koşuldur bu.
Gayet açıkça ilan ediyorum:
“Atatürk ve onun temel düşünceleri olmazsa; yaşama ve uygulama olanağı bulunmazsa, Türkiye olmaz…”
Bu sözleri, belli bir bilinçle; yaptığım zihin egzersizleriyle; tarihten edindiğim deneyimlerle sezinliyorum da, ondan bu kadar açık konuşuyorum.
Atatürk ne istiyordu? Onun düşünce dünyasında ve öğretisinde neler vardı? Bunların belli başlılarını ele alalım da; beni bu noktaya götüren temel etkenleri daha yakından tanımaya çalışalım:
Bilime karşı olabilir misiniz? Bilimsel düşünceye ve onu oluşturan temel yasalara?
Atatürk, bilimi ve bilimsel düşünceyi en temel yol gösterici olarak kabul eder. Bilime önem vermeyen bir toplumun, günümüz dünyasında yaşama şansı olabilir mi? Uygar bir ulus olacaksak bilimi önemseyeceğiz. Ancak bu bilim aynı zamanda akılcı ve insanlığın ortak yararına olmalı. Bilimsel olan her şey akılcı olmayabilir. O nedenle Atatürk, “akıl” ve “bilim” sözcüklerini yan yana kullanmıştır.
Bilimsel düşünce, laik ve seküler yönetim ve yaşam biçimlerinde gelişir. Bu gerçekliği yadsıyıp görmezden gelebilir misiniz?
Atatürk’ün düşünce dünyasında laiklik ve seküler yaşam biçimi, en önemli noktalardan biridir. Laiklik, aklın ve bilimin önünü sonuna dek açan yasaları oluşturur. Değişik dinsel duygular ve dogmalar altında özgürce inandığını yaşayan insanları, grupları ve farklı düşüncede olanları birleştiren, bir araya getiren; ortak paydada buluşturan tek olgu, laikliktir. Üstelik laiklik, inançların da güvencesidir. Yasalar laik olmalıdır. Laik olmayan yasalar, dinsel hükümler içereceğine göre; onların ne çağdaş yasalar olduğu pozitif hukuk açısından söylenebilir ne de bu tür yasalar, toplumda pek çok farklı inançtan ve mezhepten insanlar ve kesimler olduğuna göre; onları eşitleyen ilkeleri getirebilir. Bütün bunları sağlayan, devletin laik sistemi ve toplumun seküler yapısıdır. Yoksa devlete, devletin işleyişine, gündelik yaşamın her alanına cemaatler, tarikatlar, mezhepler ve başka dinsel örgütlenmeler hakim olmaya çalışır ve toplum bir anarşinin içine yuvarlanır. Hukuk, modern ve pozitif hukuk olmaktan uzaklaşır ve bu yapıdan demokrasi çıkmaz.
Atatürkçülük yurtseverliktir…
Bunun tersi düşünülebilir mi?
Hiçbir tarih bilinci ve bir millete bağlılık duygusu olan kişinin, yurtsever olmadığı düşünülemez. Yurt, yalnız üzerinde yaşadığımız toprak değil; bizi var eden en kutsal değerler bütünüdür. Yurdunu seven insan, onun değerini bilir ve onu yüceltmeye çalışır. Bu duygu, ulus kimliğini pekiştirir. Yayılmacı politikaların aleti olmuş imparatorluk duygusunun yerini ulus devlet duygusu alır. Ulusun tanımından doğan en temel kavramlar, bu yapıdan beslenir ve modern bireyi, ulusu ve ulusal egemenliği yaratır. Ulusal egemenlik ise modern demokrasinin olmazsa olmaz koşuludur. Üstelik pozitif hukuku yaratan en temel değerdir.
3- Barışa, hümanizmaya ve evrensel etik değerlere karşı mısınız?
Atatürk, yurtta olduğu gibi, dünyada da barışı savunur. Savaşların sona ermesini, ezenlerin ezilenler üzerindeki emperyalist duygularına son verilmesini ister. Hümanizmaya, yani insan sevgisine sonuna kadar düşünce dünyası açıktır. İnsanı sevmek, insanlığı sevmektir. Bu ise evrensel ahlaka, insani değerlere olan bağlılığı yanında getirir. Ulusal düşünceye sahip olmak, evrensel ilkelerle çelişmez. Çünkü ulus, modern dünyanın uygar bir toplumu olan; ancak tarihten ve yurt sevgisinden gıdasını alan bir yapı olarak görülür. Bu nedenle; kendi öz değerlerini yitirmeden, ancak onları daha da geliştirerek, insanlığın ortak değerlerine katkıyı öngörür…
Ve Atatürk, birlik ve bütünlüğün güvencesidir. Çünkü O, Anadolu sathında yaşayan her kişiyi, aynı köke bağlı gür damarlar olarak görür. Onlar arasında ayrılıklar olduğunu ileri sürmek ve bunları körüklemeyi, geçmişte düşmanla işbirliği yapmış emperyalistlerin oyunlarından farklı görmez… Bu nedenle Türk Ulusu’na, emperyalizme karşı güçlü olabilmek için bu ilkeler çerçevesinde, ulusal birlik ve bütünlük duygusuna sonuna kadar bağlı kalmayı öğütler…
Şimdi bir sonuca gelelim:
Kuşkusuz, bu sayılanlara pek çok şey eklenebilir. O’nun halkçılığı, devletçiliği; cumhuriyetçiliği ve daha pek çok görüşü bu genel başlık içinde işlenebilir.
Kimi zaman tarihe tersine bakmak, doğruları görmek için bizim için gerekli olabilir.
Bir empati yapmayı, bir şeyin tersi yerine kendimizi koyarak, olana o cepheden bakmayı denemek, olumsuzlukları görmek için büyük ve somut kanıtlar ortaya sunar:
Şöyle düşünelim?
Atatürk ve onun temel düşünceleri uygulama olanağı bulmazsa ne olurdu?
Bunu daha da somutlaştıralım:
Atatürkçülük akılcı düşünce ve bilim, laik-seküler yaşam, ulus devlet ve ulusun egemenliğine dayanan cumhuriyet; yurda olan bağlılık, birlik ve bütünlük duygusu ve yurtseverlik; en aşağı yedi bin yıllık tarihe bağlılık duygusu; bireye bir kimlik, özgüven ve yurttaş olma yolunu açan bir aydınlanma hareketi olarak tanımlanabileceğine; ve onca şeyden sonra, bütün bu yapılanlara karşın, toplumsal olarak geldiğimiz yere bakarak; bir de bunlar olmasaydı; ne olurdu hiç düşündük mü?
Kul olarak kalsaydık ve birey oluşumunu tamamlayamasaydık;
Emperyalizme ulusal başkaldırışı gerçekleştiremeseydik;
Laik yaşamı kurgulayıp uygulamaya koyamasaydık;
Ulus kimliğini geliştiremeyip, ümmet ruhu içinde ulusal kimlikten uzak yaşasaydık;
Kendi tarihimize, dilimize, bizi biz yapan temel değerlere sahip çıkamasaydık;
Aklı öne alan, bilimi önemseyen açılımlar yapamasaydık;
Yarım da kalsa, sonu getirilememiş olsa da; “Bir Türk Aydınlanması”nı hiç ama hiç tanımasaydık…
Örneğin kadınlara haklarını vermeseydik, yazı devrimini gerçekleştiremeseydik; modern kurumları, meclisi ve yargı organlarını yaratamasaydık ve hala bir sultana kulluk görevini yerine getirir durumda kalıverseydik…
Bütün bunlara karşın, bugün bile onca ağır sorunumuz varken, bir de bunlar olmasaydı, hiç düşündük mü?
Atatürk, büyük adamdır.
Türklerin tarihini, gittiği karanlık yoldan aydınlık yola çevirmiş önemli bir tarihsel kişiliktir.
Emperyalizme karşı, ulusal kimlikle ilk başkaldırıştır.
Geri kalmış bir toplumu aydınlanmanın değerleriyle birleştirmiş büyük bir aydınlanmacıdır.
Yurtseverlik düşüncesini gönüllere işleyen büyük bir kahramandır.
O olmazsa Türkiye olmaz…
Artık bunu bir anlayabilsek!
Bir inebilsek onun düşünce temellerine!
Ve oradan almamız gereken gıdayı bir alabilsek…
Ah, bir başarabilsek bunu…
Ama her felaket, her kötülük, her kötüye gidiş, kişiye olduğu gibi toplumlara da iyi olanı yeniden tanıma olanağı sunar…
Bugün; Türk Ulusu, Atatürk’ün tek ve en gerçek sığınak olduğunu anlamıştır.
O, en sıkışık zamanlarımızda başımızı sokacağımız büyük yurt ve bayrak sevgisinin ta kendisidir de ondan.
Atatürk’ten başka çözüm yolumuz yok.
Bunu artık biliyor ve çok daha derinden ulusça hissediyoruz…
Bir yanıt yazın