MÜCADELE VE ŞEHİTLER HAFTASI
21 Aralık 1963 günü Kıbrıs Türk Mücadele Tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır…
Bugüne kadar Rumların Kıbrıs Türklerine uyguladığı Katliam Planlarından ilki olan ‘Akritas Katliam Planı’nın uygulamaya konduğu gündür 21 Aralık 1963…
21 Aralık 1963 öncesi Mücadelemizde de kayıplarımız olmuştur…
Özellikle EOKA’nın kuruluşunu tamamlayıp 1 Nisan 1955’te başlattıkları kanlı saldırılar sonrasında; 21 Aralık 1963’e gelene kadar verdiğimiz şehit sayısı 120’yi aşmıştı…
‘Akritas Katliam Planını’ uygulanmaya başlandıktan sonra, 21 Aralık 1963 – 31 Aralık 1963 arasındaki 10 günlük süreçte 133 şehit verdik…
Yine anımsayabildiğim kadarıyla, Nisan1955’ten sonra:
Vasilya, Litrangomi, İnönü, Aytotoro, Kumsal, Ayvasıl, Gaziköy, Matyat, Lefke, Küçük Kaymaklı Katliamlarını yaşadık…
Rumların Kıbrıs Türklerine karşı gerçekleştirdikleri bu insanlık dışı saldırılar tam bir ‘SOYKIRIM’dır…
( Kısa not: Bize ne oldu böyle?
20 Temmuz 1974 öncesini unuttuk mu?
Bugün sürdürülmekte olan görüşmelerde bile ne yazık ki 1974 öncesi gündeme getirilmemekte, adeta inkâr edilmektedir. Bugün Kıbrıs Türklerine dayatılan kabul edilemez Federasyon uğruna O dönemdeki Manevi ve maddi tüm kayıplarımız sumen altı mı ediliyor?)
Biz Kıbrıs Türkleri olarak 1878’den beri 136 yıldır bir VAR OLUŞ MÜCADELESİ vermekteyiz…
Bugün, bir Cumhuriyet’e sahip olmakla; benzer mücadele veren halkların imrenecekleri bir noktaya gelmiş olmamıza karşın,
Bugün, benzer mücadele verenlerin hedeflerinin son noktası olan “Bir devlete, Bir Cumhuriyet’e Sahip olma” mutluluğunu 31 yıldır onurla ve gururla yaşamamıza karşın,
Bugün, sınırları çizilmiş, Demokratik yöntemlerle yönetilen, Devletler Hukukunun ‘Devlet olma kriterlerine’ eksiksiz olarak sahip olan bir Devletin vatandaşı olma gururunu taşımamıza karşın,
Ne yazık ki henüz, gönül rahatlığı ile VAR OLUŞ
MÜCADELEMİZ sonlanmıştır diyemiyoruz…
433 yıldır bu topraklarda varlığını sürdüren,
433 yıldır bu topraklara damgasını vuran Kıbrıs Türklerini;
Bu topraklardan silmek için, yüz yılların kini ve hiddeti ile yanıp tutuşan bir ‘Dünya Hıristiyan Kulübü’ ile mücadele etmekteyiz…
Sömürgeci emperyalist ülkelerin bitmez tükenmez sömürü amaçlı saldırılarına karşı mücadele etmekteyiz…
Ne yazık ki, bilinmez ve anlaşılmaz bir şekilde, adeta Hıristiyan Kulübünün ve sömürgeci emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden içimizdeki işbirlikçileri ile de mücadele etmekteyiz…
Bayrağımız için, Vatanımız için, özgürlük ve egemenliğimiz için mücadele etmekteyiz…
Nedir BAYRAK? VATAN Nedir?
(Mithat Cemal Kuntay) o güzelim şiirinde bir tek mısrada ne güzel anlatmış Bayrak ve Vatan’ı…
• Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır…
Sahip olduğumuz KKTC Bayrağı’ndaki kırmızı renk da Kıbrıs Türklerinin 133 yıldır sürdürmekte olduğu mücadelede verdiği şehitlerin kanını temsil etmiyor mu?
O halde, Bayrağımız da Bayrak gibi BAYRAKTIR…
Bu Kıbrıs toprakları da uğrunda ölenlerin kanlarıyla yoğrulmuş değil midir?
O halde KKTC toprakları da;
Öyle yavru falan da değil,
VATAN GİBİ VATAN’DIR…
VATAN DEYİNCE NE ANLARSINIZ?
Beşparmakların bir aralığından AKDENİZ’e yaşlı gözlerle sadece uzaktan bakabildiğimiz günleri,
Bir kentten diğerine seyahat edebilmek için barikatlarda maruz kaldığımız aşağılayıcı saldırıları,
Gecenin bir saatinde çalan kapımızı korku içinde açtığımız günleri,
Masum insanlarımızın yollardan, tarlalardan toplanarak en acımasız yöntemlerle katledilip kör kuyulara atıldıkları günleri,
Korumasız köylerimizden kadın, çocuk ve yaşlılarımızın toplanarak Katliam çukurlarına atılıp canlı canlı yakıldıklarını,
Anımsarsak;
VATAN, önce Hürriyettir, egemenliktir, sonsuza dek bu topraklarda var olmaktır.
VATAN, Çocuklarımıza, torunlarımıza ve bizden sonraki nesillere bırakacağımız en değerli mirastır…
Bugün eğer bu hür ülkede bayraklarımızın gölgesinde huzur içinde yaşayabiliyorsak,
Vatanın her tarafını korkusuzca güven içinde gezebiliyorsak;
Bugün özgürlüğün, egemenliğin, hür havasını ciğerlerimize doldurarak mutlu bir yaşam sürdürebiliyorsak;
Bunu, o günlerde yaşamlarını seve seve feda edenlere borçluyuz…
Bunu, Ulus Ülfet’lere, Salahi Şevket’lere, Tuncerlere, Mustafalara, Azizlere borçluyuz…
Bunu, Anadolu’nun bir köşesinden kopup koşarak gelmiş, bizim özgür ve hür olarak, korkmadan, yürürken gerimizi kollamadan, korkusuzca yaşamımızı sürdürebilmek için yaşamlarını feda edenlere borçluyuz…
Bunu, gidip de dönmemecesine savaşanlara borçluyuz,
Bunu, yaşamlarını feda ederek Bu toprakları VATAN yapanlara borçluyuz…
Kısacası bunu, kahraman Şehitlerimize gazilerimize borçluyuz…
Bugün bize,
BARIŞ DİYORLAR,
ÇÖZÜM DİYORLAR,
AB DİYORLAR…
Ama…
Bu, göze ve kulağa hoş gelen güzel sözlerin içini doldurmuyorlar. Çünkü bunlar sadece, Kıbrıs Türklerini yıkmayı amaçlayan, sömürgeci emperyalist güçlerle işbirlikçilerinin ahlaksızca planladığı bir Propaganda saldırısının sloganlarıdır. Bu ahlaksızca vaatlerin bedelini de açıkça söylüyorlar…
Neymiş o Bedel?
• Sen devlet sahibi olmaya layık değilsin, KKTC tasfiye edilecek,
• Sen egemen olmaya layık değilsin, egemenliğin olmayacak,
• Senin Kendi kaderini tayin hakkın yok, dolayısıyla yeniden katliamlara maruz kalsan da, yeniden öldürülsen de; ayrılma hakkın yoktur, olamaz…
• Sen halk da olamazsın sen bir kabile olmaya mahkûmsun…
• Senin ayrı Vatanın, ayrı Bayrağın, ayrı toprağın olamaz…
• Sen dünya ile temas kuramazsın, senin yerine biz kuracağız…
Diyorlar…
Bunları kabul edeceksin, tüm ulusal ve insanlık değerlerini çöpe atacaksın, karşılığında da AB Üyesi olacaksın, diyorlar…
Bunun adı çözüm, bunun adı barış diyorlar…
Böyle bir senaryonun sonu, BARIŞ olabilir mi?
Bu senaryo Kıbrıs Türklerine refah, mutluluk, güvenli bir yaşam getirebilir mi?
Tabii ki getiremez… Bu bedel Kıbrıs Türklerine sadece esaret getirir, kölelik getirir YOK OLUŞ getirir…
En gülünç iddialar da ne? Biliyor musunuz?
Devletten vazgeçmezsek, egemenlikten vazgeçmezsek ve yeniden, bu kez Rum-Yunan sömürgesi olmaya boyun eğmezsek yok olacakmışız…
ŞEHİTLER SADECE UNUTULURLARSA ÖLÜRLER…
Tarihe ve geçmişe takılıp kalmayalım ama tarihten ve geçmişten ders çıkaralım…
Her fırsat buldukça Kahramanlarımızı o kutsal mekânlarında ziyaret edelim…
Şehitlerimizi asla unutmayalım…
Geçmişte yaşadığımız tüm olayların nedeninin;
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin yasakladığı Rumların ‘enosis’ Rüyası olduğunu ve 21 Aralık 1963’ün bu nedenle yaşandığını unutmayalım…
Bugün hâlâ Kıbrıs Cumhuriyeti Meclisinde alınmış bir ‘enosis kararı’ olduğunu unutmayalım…
Bugün Rumların 17 bin kişilik RMMO’ya ilaveten 80 bin kişilik, silahlarını, mühimmatını ve üniformalarını evlerinde muhafaza eden bir gizli orduya sahip olduğunu unutmayalım…
Bugün bir devlete sahip olduğumuz için bir BM Genel Sekreteri Cumhurbaşkanımız önünde ceketini iliklemektedir. Devletsiz kalırsak, federasyon ütopyasına aldanıp esarete onay verirsek; artık dünya gündeminde değil, sadece Rum hegemonyasındaki Kıbrıs Cumhuriyetinin iç meselesi olacağımızı unutmayalım…
21 Aralık gününün bir başka anlamı da, Kıbrıs Türklerinin soykırım günü olarak bilinmesidir. Dilerim bir gün durumun vahametini ve önemini takdir edecek bir KKTC Cumhuriyet Meclisi, bir kararı ile, 21 Aralık gününü “Kıbrıs Türkleri Soykırım Günü” ilan eder…
Kamil Özkaloğlu Aralık 2014