NECDET BULUZ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Dış Ekonomik İlişkiler Kurumu (DEİK) toplantısında yaptığı konuşmada da AB ile olan ilişkilere geniş yer ayırdı. Erdoğan, AB için daha önce söylediklerini yineledi ve “Türkiye, AB’nin önünde kapı kulu değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuda söylediklerine de kısaca göz atalım:
“Gezi olaylarında Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık binalarına saldırı düzenlenirken, bu AB susuyordu. Mısır’da darbeye sustular. Hani demokrasi? Ey AB seçilmiş insanlara niye sahip çıkmıyorsunuz da darbe yapanlara sahip çıkıyorsunuz? Aynı şekilde Ukrayna’da da, Suriye’de de sustular. Bize nasihat vereceğinize attığımız adımlara destek verin. Türkiye, AB’nin önünde kapı kulu değildir. Türkiye,bırakın boynunu eğmeyi asla ve asla azarlanacak, kendisine gündem belirlenecek bir ülke hiç değildir.”
AB ile ilişkilerimiz bir ileri gidiyor,bir duraksıyor,daha sonra geriye gidiyor. Bugünlere yüzümüz dönecek olursak, neredeyse AB ile ipler kopma noktasına gelmiş görünüyor.
Cumhurbaşkanı’nın AB karşısında dik duruşuna bir şey demiyoruz. Doğrusunu da yapıyor, söylenmesi gerekeni de söylüyor.
Ancak, AB’nin Türkiye’ye karşı tutumu baştan bu yana bu değil miydi? AB, sürekli Türkiye’yi aşağılamadı mı? Oyalamadı mı? İstediği gibi gündem yaratarak oyun oynamadı mı? PKK ve Kürtler konusunda istediklerini dikte ettirmedi mi?
Avrupa’ya giden PKK ve yandaşlarına kapıları sonuna kadar açanlar bunlar değil miydi? PKK’nın televizyonunun yayınına izin veren, derneklerinin faaliyetlerine göz yumanlar başkaları mıydı? Avrupa Parlamentosu üyeleri Türkiye’ye gelip içişlerimize kadar karışmadılar mı? Cezaevlerinde yatan teröristleri bile korumaya almadılar mı? Cezaevlerindeki PKK’lıarın dışarı çıkması için bastırıp, Hükümeti atlayıp Diyarbakır’a gidip, burada PKK ve siyasi uzantılarına destek verenler uzaydan mı geldi?
AK Parti iş başındaydı ve Başbakan da Recep Tayyip Erdoğan idi. Bunlara neden ses çıkarılmadı? Neden o zaman küstahça açıklamalar yapanlara karşı çıkılmadı?
AB üyeliğimiz için kapıların açıldığı dönemi anımsıyoruz. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Kızılay’ın ortasına kürsüler kurup “AB fatihi Başbakan Erdoğan” sloganları attırmadı mı? Bu konu seçimler sürecinde de AK Parti tarafından çok güzel kullanıldı. “AB’ye AK Parti döneminde Recep Tayyip Erdoğan ile gireceğiz” diyenler şimdi neredeler?
Biz, baştan bu yana AB ile ilgili yazdığımız yazılarda AB’ye hep karşı çıktık. Yazılarımız arşivlerdedir. AB’nin tek hedefinin Türkiye’nin bölünmesi olduğunu vurguladık.
“İkiyüzlü AB” başlıklı yazılarımıza o dönemler çok tepkiler de gelmişti. Bugün biz AB konusunda yine aynı noktadayız. Türkiye’ye karşı hiç samimi olmadılar,dürüst davranmadılar. İkiyüzlülük yaptılar. Türkiye’nin içişilerine el attılari PKK ve yandaşlarına destek verdiler, bölünme noktasına gelmemizde katkı sağladılar.
Burada şu noktaya da değinelim:
AB kriterleri bellidir. Bunlara ya uyacaksınız, ya uymayacaksınız. Bu kriterler içinde hukuk, özgürlük, baskı, basının özgürlüğü, rüşvet ve hırsızlık,seçim sistemi,insan hakları konuları öncelikle geliyor. AB ile müzakerelere oturuyorsanız, bu konulardaki kriterlere de uymak ve yerine getirmek durumundasınız.
Dikkat edilecek olursa, Türkiye ile AB arasındaki müzakerelerin tıkanması ya da uzaması ve kopma noktasına gelinmesi öncelikle bu konular yüzünden olmuştur.
Özetleyecek olursak, AB’nin tutum ve davranışlarını bugünle sınırlamamak gerekiyor. Müzakere başlıkları açılmaya başladığı günden günümüze kadar AB, içişlerimize karışmış, çeşitli kanallardan da açıklamalar yaparak bizi dövmekten beter etmiştir.
Her zaman karşı çıktığımız PKK ve yandaşlarına verdiği destek olmuştur.
Bugün, AB karşıtı lanlar, bütün bunlar olurken bugünkü gibi niye seslerini yükseltmediler? Niye “AB olmazsa olmasın” demediler,bu noktaya gelemediler?
PKK, bugünkü konuma gelebilmişse bunun en büyük nedenlerinden birisi hiç kuşkunuz olmasın AB’nin kendisidir.
Burada şunu da ekleyelim:
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın AB için söylediklerini Amerika için de söylemesini beklerdik. Çünkü, Erdoğan’ın suçladığı AB ile ilgili konular Amerika’yı da kapsıyor.
Amerika da Türkiye’ye gerektiği zaman ikiyüzlü davranmıyor mu? PKK’ya destek vermiyor mu? Mısır’daki darbecilere destek veren bir başka Amerika mı? Suriye’deki “kırmızı çizgilerimizi” altüst eden ve bu konularda Türkiye’yi yalnız bırakan Amerika olmadı mı? Kobani’da IŞİD bahanesi ile PYD ve Kürt grupların ayağa kalkmasına kimler katkı sağlıyor? Hedefleri burada kafalarının içindeki Bağımsız Kürdistan’ın Suriye ayağının oluşması değil mi?
Geç de olsa, AB ve Amerika konusunda gerçeklerin görülmesi de önemlidir. Bunların Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından dile getirilmesi daha da önem taşıyor. Temennimiz her zaman olduğu gibi ülkemizin bölünmez bütünlüğü, huzur ve istikrarın devam etmesidir.
[email protected]
[email protected]
Bir yanıt yazın