21 Aralık 1963 gecesi Lefkoşa’nın Tahtakale bölgesinde yaşananlar bir tesadüf veya da doğaçlama gelişmiş bir olay değildi. Planlıydı ve o günden bugüne değin Kıbrıs adasında yaşanan tüm olumsuzlukların başlangıcını ve yakın tarihimizin de önemli bir köşe taşını oluşturdu. Sondan birkaç evvelki köşe taşını…
En sonuncu köşe taşını Yunan Cuntası, 15 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs adasını Yunanistan’a ilhak etmek için adadaki Yunalı subayların komutasında gerçekleştirdiği darbe ile yakın tarihimizdeki yerine koydu. Yunanistan’ın bu girişimi 20 Temmuz 1974 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin gerçekleştirdiği Mutlu Barış Harekatı’nın yapılmasına yol açtı.
Ondan bir evvelkini ise gene Yunan Cuntası, Kıbrıs adasında yaşayan Kıbrıslı Türklere bir gözdağı vermek ve toptan bir saldırıyı başlatmak amacı ile 15 Kasım 1967 günü kendisinin adaya gönderdiği Yunan Ordusundan emekli Kıbrıs doğumlu ve sonradan Generalliğe terfi ettikleri Albay Yorgos Grivas’ı, Boğaziçi (Ayios Theodoros) ve Geçitkale (Köfünye) köylerine saldırtmakla yakın tarihimizdeki yerine koydu. Cuntanın, sonucunu iyi hesaplamadığı bu kararı, Türkiye’nin çok ağır bir (savaş) notasını Yunanistan’a vermesi, adada mevcut 20 bin Yunan komandosunun geri çekilmesi ve müzakerelerin başlaması ile sonlandı.
Ondan evvelki köşe taşını da, gene Albay Grivas’ın, 9 Eylül 1922’de Yunan ordusunda bir teğmen iken İzmir’de Türk Ordusu tarafından denize dökülmelerinin intikamı olarak düşündüğü ve tamamen kendisinin planladığı ve organize ettiği, 5 bin kişilik profesyonel bir ordu ile 532 öğrencinin savunduğu Erenköy’e saldırması oluşturdu. Türkiye’nin 62 Türk savaş jeti ile müdahale ettiği bu saldırı Rumların büyük kayıpları ile son bulmuştu. Türkiye’deki İnönü hükümeti kararlı davranmayıp, Kıbrıslı Türklerin korunmasını ve selametini görüşmeler ve BM çağrıları ile çözmeye bıraksaydı, daha o günden adada Türk temizliği başlar ve Kıbrıs adası Türklerden tamamen temizlenirdi.
Bütün bu “Kıbrıs adasını Kıbrıslı Türklerden temizlemek” sevdası, Rumca ve Yunanca’da “Megali İdea”, Türkçe’de de Yunanlıların “Büyük Ülküsü” denilen, hastalıklı ve gerçekleşmesi mümkün olmayan bir kavramdan kaynaklanmakta.
Bu çağdışı ve hastalıklı Megali İdea kavramı, içinde 10 hedefi barındırmaktadır.
1-Yunan Milletinin tam bağımsız oluşunun sağlanması (Yerine getirilmiştir)
2-Batı Trakya ve Selanik’in Yunanistan’a bağlanması (Yerine getirilmiştir)
3-Ege adalarının Yunanistan’a bağlanması (Yerine getirilmiştir)
4-Oniki Adanın Yunanistan’a bağlanması (Yerine getirilmiştir)
5-Girit adasının Yunanistan’a bağlanması (Yerine getirilmiştir)
6-Batı Anadolu’nun Yunanistan’a bağlanması (Denendi ama başarılı olunamadı)
7-Pontus Devletinin tekrar kurulması (Girişim başlattılar)
8-Kıbrıs’ın Yunanistan’a bağlanması (Denendi ama başarılı olunamadı)
9-Gökçeada ve Bozcaada’nın Yunanistan’a bağlanması (Daha girişim başlatmadılar)
10-İstanbul’un geri alınması ve Bizans’ın tekrar kurulması (Ebedi ülküleri)
Megali İdea’nın ilk fikir babalığını 1714 tarihinde doğmuş olan Kosmas o Etolos adlı Yunan şairi yaptı. Hayata geçiren ise Yunanlı şair Rigas Ferreos oldu. Adı “Helen Cumhuriyeti” olacak olan Büyük Yunanistan haritasını hayalinde 1791 yılında oluşturmuş 1796 yılında da Viyana’da bastırarak kağıda dökmüştür. Bu haritaya göre, Doğu Balkanlar, Anadolu’nun Batı yarısı, şimdiki Yunanistan çevresindeki tüm adalar, Girit, Rodos ve Kıbrıs adaları, Trakya’nın tümü ve İstanbul “Helen Cumhuriyeti” topraklarını oluşturmaktadır. Ferreos, hedefe ulaşmak için “Silahlı mücadele planı” ve “Anayasa” hazırlayarak 1797 yılında yayınlamıştır.
Bu nedenle de Yunan Cuntası’nın 15 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’ta organize ettiği darbeden 2 gün sonra ilan edilen ve Yunanistan’a bağlandığı açıklanan yeni devletin adı “Kıbrıs Helen Cumhuriyeti” olmuştur. Geleceğe yönelik adım atmak ve adadaşlarımız Rumları iyi değerlendirebilmek için geçmişimizi çok iyi bilmemiz gerekmektedir. Hiçbir Rum lider Megali İdea kuralları dışına çıkıp Kıbrıs adasını Türklerle paylaşacak bir antlaşmaya imza atmaz, atamaz. Bunu çok iyi bilmemiz ve “Barış” gibi, “Ortak Yaşam” gibi hayallere kapılmamamız lazımdır.
Gerek 21 Aralık 1963 günü, gerekse de daha evvel ve daha sonra şehit olan kardeşlerimize Allah’tan rahmet dilerken, Gazilerimize, Mücahitlerimize ve Türk Silahlı Kuvvetlerine teşekkürlerimi, şükranlarımı sunar, saygı ile selamlarım.
Ata ATUN
e-mail: [email protected]
Facebook: Ata Atun
22 Aralık 2014
Bir yanıt yazın